Marvel Comics İncelemeleri

Infinity Wars #1-6

Avengers Infinity War “Sonsuzluk Taşları” ve Infinity Gauntlet konseptlerini herkese tanıttıktan sonra, Marvel hayranları serinin gelecek halkası Avengers Endgame‘i beklemeye koyuldu. Marvel Sinema Evreni’nde şu ana kadar çekilen filmler için bir final olacak Avengers Endgame için bekleyiş sürerken, Marvel çizgi roman tarafında da sonsuzluk taşlarını merkeze koyan bir büyük hikayeyi, altı sayılık Infinity Wars hikayesini yayımladı.

Bu yazıda Infinity Wars hikayesinin bir incelemesini bulacaksınız. Seride yaşanan önemli olayların Marvel Tarihi kapsamındaki bir özeti için buraya, serinin bir okuma listesi için ise buraya göz atabilirsiniz.

Eğer seriyi okumadıysanız ve okumayı düşünüyorsanız bu yazı okuma keyfinizi kaçıracaktır, buna göre devam etmenizi tavsiye ederim.

Event Hikayeleri ve Infinity Wars

Marvel veya DC’nin yayımladığı tüm “event” serilerini incelerken şu basit yorumdan yola çıkıyorum: Event hikayeleri geniş kitlelere ulaşmak ve sansasyon yaratarak satış yapmak gibi temel amaçlar üzerine kuruluyor. Günümüzün en çok satan çizgi romanları bu tarz “olay” çizgi romanları olduğu için, Marvel ve DC Comics belli noktalarda hikaye anlamında biraz zorlama gelen çizgi romanlar üretebiliyor. Bu nedenle bir “event” hikayesini okurken, seride anlatılan olaylardan keyif alıp, bunlarla eğlenmeye bakıp, içeriğin geri kalanı konusunda beklentileri çok yüksek tutmamak gerekiyor.

Infinity Wars’un ilk iki sayısını okurken, hikayenin bu ortalamanın üzerine çıkabileceğini düşündüm. Bana göre, Infinity Wars başlangıcıyla umut veren, ama daha sonra gereksiz yere karmaşık hale gelerek oldukça kötü bir finale ulaşan bir seri.

Güçlü Bir Başlangıç

Serinin ilk sayfalardaki başarısı yarattığı şoklardan kaynaklanıyor.

Özellikle Avengers: Infinity War filmi ve “sonsuzluk taşları” ikilisini düşünüp, bunlara bir de “Infinity Wars” ismini eklediğinizde aklınıza tabi ki tek bir karakter, Thanos geliyor.

Infinity Wars’un ilk sayısı da, yukarıda bir örneğini görebileceğiniz çeşitli imalarla, serinin Thanos’un tekrar sonsuzluk taşlarını bir araya getirme çabasını konu alacağını hissettiriyor. Fakat serinin daha ilk sayısında, büyük bir “şok” yaşanıyor ve hikayenin gizemli kötü karakteri olarak dikkat çeken Requiem Thanos’u öldürüyor.

Seriyi okurken bu durum sizi şaşırtıyor ama hızlı toparlanıyorsunuz: Thanos’un ölümü büyük bir sürpriz oldu, demek ki serinin geri kalanı Requiem denen bu karaktere odaklanacak; onun kimliği, güçleri, kahramanların onu durdurma çabası konu alınacak diye düşünüyorsunuz. Thanos’u kılıcının birkaç hareketiyle öldürebilen “yeni” bir karakteri takip etme düşüncesi de, en az Thanos’un kendisini takip etmek kadar merak uyandırıcı.

Ancak daha ilk sayının sonuna gelmeden, tahmin edin ne oluyor…

Şu havalı cümlelerden yalnızca bir iki sayfa sonra, Requiem‘in gizli kimliği de ortaya çıkıyor ve onun Gamora‘dan başkası olmadığı anlaşılıyor. İkinci sayıya geldiğimizde, Gamora bütün sonsuzluk taşlarını topluyor ve ortada okuyucu olarak sizi meraklandıracak pek bir şey kalmıyor. Çünkü bir karakterin tüm sonsuzluk taşlarını bir araya getirmesi Marvel çizgi romanları açısından “büyük” bir olay olsa da, serinin geri kalan beş sayısında yaşanan hiçbir olay, ilk sayıdaki bu sürprizlerin ötesine geçmiyor.

Marvel çizgi romanlarına veya genel olarak süper kahramanlara yoğunlaşmadan bunu daha genel bir örnekle açıklayayım.

Üç yüz sayfalık bir dedektif romanı okuyorsunuz. Çoğu dedektif romanında olduğu gibi, beklentiniz işlenen suçun önündeki sır perdesinin yavaş yavaş kaldırılması üzerine kuruluyor.

Ancak yazar sizi şaşırtmak ve beklentilerinizi kırmak için katilin kimliğini hemen açıklıyor, hatta bu katilin de gizemli bir şekilde öldürülmesini ve işlerin daha da karışmasını sağlıyor. Daha ilk yirmi sayfayı bitirmeden, bu katili kimin, neden öldürdüğünü de bir anda ortaya çıkıyor. Geriye kalan 280 sayfada ise bu olaylar çapında hiçbir şey olmuyor.

Infinity Wars’un yarattığı deneyim de az çok bu şekilde.

Gamora’nın Hikayesi ve Serinin Amacı

Thanos’un ölümünü ve Requiem’in kimliğini ilk sayıda paylaşmak otomatik olarak serinin başarısız olması anlamına gelmiyor. Ancak bunların bir mantığı olabilmesi için, altı sayılık bir serinin geriye kalan beş sayısında bunları aşacak, bunları gölgeleyecek bir şeyler yaşanması lazım.

Infinity Wars bu açıdan çok başarılı bir seri değil, çünkü Gamora sonsuzluk taşlarını aldıktan sonra seri zayıf ve aşırı klişe bir kötü karakterle, Devondra ile idare etmek zorunda kalıyor. Gamora’nın kendisinin yapmaya çalıştıkları zaten pek belli değilken, hikaye bir alt-evrene, Soulworld’e yoğunlaşıyor ve Loki’nin – birazdan daha detaylı olarak değineceğim – varlığı işleri daha da karışık hale getiriyor.

Yukarıda event hikayeleri hakkında bir genelleme yaptım, ancak bu hikayeleri de kendi içinde bazı kategorilere ayırmak mümkün. En bariz örneği vereyim: Yayıncılar sık sık “Süper Kahraman İç Savaşları” kullanarak normalde “iyi” olan karakterlerin birbirine düşmesini sağlıyor, Civil War, Civil War II, Avengers vs. X-Men, Inhumans vs. X-Men, Justice League vs. Suicide Squad hep bu tip örnekler.

Belki bunun kadar bariz olmasa da, ikinci bir hikaye örneği yayıncıların ilgi çekici yan seriler yaratmasını mümkün kılan konsept hikayeler oluyor. Örneğin Convergence serisi, DC Comics’in tarihinden pek çok meşhur hikayeyi Convergence Özel Sayıları formatında yayımlamasını mümkün kılan bir seri. Dark Nights Metal, Dark Multiverse konsepti içinden yeni karakterler ve hikayeler üretiyor. Marvel’ın Secret Wars hikayesi, Battleworld isimli, Marvel’ın meşhur hikayelerinin yeniden hayal edilerek yaratıldığı dev bir dünyayı içeriyor.

Soldier Supreme – Captain America ve Dr. Strange’in Warp World içindeki “birleşimi”

Infinity Wars’un kapsamı bu kadar geniş olmasa da, bu serinin temel amacının da Gamora’nın yarattığı Warp World etrafında şekillendiği ortada. Marvel karakterlerinin birleşerek yeni karakterler oluşturduğu bu tie-in mantığı ve bu doğrultuda yayımlanan Infinity Warps hikayeleri rahatlıkla gelecek serilere de dönüştürülebilecek fikirler. Serinin sonunda bu karakterlerin varlıklarını sürdürebilecekleri bir finale ulaşmaları da bunun en iyi göstergesi.

Loki’nin Varlığı

Bunların yanında, Infinity Wars’un anlattığı hikayeyi zayıflatan en önemli unsurlardan bir tanesi, Loki’nin varlığı.

Loki, Gamora ile birlikte serinin “ana karakteri” olarak tanımlayabileceğimiz bir konumda karşımıza çıkıyor.

Çizgi roman hayranları, evren içi dengelerden, kozmik unsurlardan, ufak detaylardan bahsetmeye, hatta yeri geldiğinde bunlar içinde kaybolmaya bayılır. Ama bazen, bir durumu nesnel olarak değerlendirebilmek için, bu bakış açısından kurtulup, okuduğunuz şeyi daha “basit” bir şekilde düşünmeniz gerekir.

Bu seri genelinde, Loki iki temel şey yapıyor. Birincisi, ki bu işin hikaye açısından önemli kısmı, Gamora’nın kendisini hapsettiği Soulworld’den kurtulmaya çalışıyor. İkincisi, yaşanan olayların ne kadar anlamsız olduğundan bahsediyor.

Loki’nin Infinity Wars’daki rolü, Cem Yılmaz’ın filmindeki “Bunlar daha hiçbir şey, daha büyük şeyler olacak!” diyen adamın rolüne benziyor. Sonsuzluk taşları yeniden ortaya çıkarken, Thanos öldürülürken, Gamora taşları bir araya getirirken, Loki “Aman canım, uğraştığınız şeylere bak” şeklinde bir küçümsemeden vazgeçmiyor. Soulworld’de hapsolmak bile Loki için toplantıya giderken metronun bozulması gibi bir etki yapıyor, cümlelerinde sürekli “Şuradan bir kurtulsak da asıl işimize devam etsek,” gibi bir ton hissediliyor.

Çizgi roman detaylardan ve bunlara takılmamaktan bilinçli olarak bahsediyorum, çünkü gerek Avengers serisinde, gerek Wolverine Infinity Watch serisinde, gerek de Marvel’ın hazırladığı bir sonraki büyük hikaye War of the Realms’de Loki’nin etkisi ve burada söylediği şeylerin önemi var. Dolayısıyla bu olumsuz yorum içinde olumlu bir şeyler de yakalamak mümkün – Marvel Infinity Wars’da gelecekte yaşanacak büyük hikayelerin, daha da büyük olayların ipuçlarını veriyor.

Ancak büyük bir hikaye olarak satın aldığınız, size bir “event” olarak sunulan Infinity Wars serisinde, serinin ana karakterinin “Bunların bir önemi yok zaten ya…” tavrında olması serinin gücünü önemli oranda azaltıyor. Normal şartlarda, anlatılan hikaye iyiyse bunun bir önemi yok. Ne var ki, event hikayelerinin tek amacının “önemli şeyleri” vurgulamak olduğu düşünüldüğünde, bence bu yanlış bir tercih.

Sol taraftaki rakamlar binlik değerlerle satış rakamlarını, kareler ise seri kapsamındaki sayıları gösteriyor.

Yukarıdaki grafikte Infinity Wars satış rakamlarının bir önceki Marvel Event’i Secret Empire ile bir karşılaştırılması var. Hem daha kısa bir seri olduğu için, hem Infinity Gauntlet’i konu aldığı için, hem de bu konuyu merkeze koyan iki Avengers filminin arasına denk geldiği için, aslında Infinity Wars’un daha çok satması beklenebilir. Fakat satış rakamları da, bu seriye okurlar genelinde verilen tepkileri yansıtır nitelikte.

İlk sayıdaki büyük sürprizleri bir kenara bıraktığınızda, Infinity Wars hikaye anlamında çok bir şey sunmuyor. Bu tarz çizgi romanlar hakkında yorum yaparken okuyun veya okumayın demek çok bir anlam taşımıyor, çünkü Marvel event hikayelerini takip ediyorsanız zinciri kırmamak için bunu da okumanız gerekiyor, Marvel event hikayelerini okumuyorsanız durup dururken Infinity Wars ile başlamanız da düşük bir ihtimal. Olur da böyle bir ihtimal belirirse, benim size tavsiyem işe daha önceki hikayelerden başlamanız yönünde.

Özetle...
[columns size="1/3" last="false"]

Marvel "Event"lerini Takip Edenler İçin...

Infinity Wars büyük sürprizlerle güçlü bir başlangıç yapıyor, ama bu güçlü başlangıç seri genelinde devam etmiyor. 

[/columns] [columns size="2/3" last="true"] Sevebilirsiniz...

Avengers filmlerini yeni izlediyseniz, Infinity Gauntlet hakkında hikayeler okumak istiyorsanız

Gamora veya Loki'yi seviyorsanız

Marvel event hikayelerini düzenli olarak okuyorsanız


Sevmeyebilirsiniz...

Önceki Marvel "event"lerini ve son dönemde sonsuzluk taşları ile ilgili yaşanan gelişmeleri takip etmediyseniz

Süper kahraman çizgi romanlarını, event hikayelerini veya Marvel'ı özel olarak sevmiyorsanız.

[/columns]
İnceleme sistemimiz hakkında daha fazlası için tıklayın!