DC Comics İncelemeleri

Convergence # 0 – 8 (ve “tie-in”ler)

convergence8kapakGeçtiğimiz günlerde sona eren Convergence, DC Comics açısından enteresan bir seri oldu. Kendi içinde oldukça karışık bir hikaye anlatan ve ciddi anlamda ön okuma gerektiren Convergence, görebildiğim kadarıyla internet genelinde fazla beğenilmedi.

Yine de, sonucu itibarıyla DC (Multi)Evreni üzerinde kayda değer etkiye sahip olduğunu söyleyebileceğimiz seri, pek çok açıdan dikkat çekici bir “event” oldu.

Başlamadan, internet genelinde beğenilmemekten ne kastettiğimi sanırım biraz daha açmalıyım.

Convergence, düzenli olarak sayı incelemeleri yapan internet sitelerinde büyük ölçüde kötü notlar aldı. Dünyanın en önemli geek kültürü sitelerinden IGN, serinin çoğu sayısına 4-5-6 civarında notlar verdi, ve örneğin serinin üçüncü sayısı, 4.4 gibi korkunç nota layık görüldü.

On üzerinden dört o kadar da kötü bir not gibi gözükmeyebilir – ama ilginç olanı anlamak için, IGN gibi bir sitenin doğasına değinmek de gerekli. Yalnızca siteyi ziyaret eden okurlar açısından değil, incelediği konulara yaklaşımı açısından da “popüler” olarak tanımlanabilecek bir site olan IGN, çok çok ciddi sorunları olmadığı takdirde, çizgi romanlara, özellikle event hikayelerine oldukça yüksek notlar veren bir site.

Örneğin, Marvel’ın geçtiğimiz sene yayınlanan korkunç serisi Avengers & X-Men Axis’e baktığınızda, çoğu zaman 6.5 üzeri, ve örneğin dördüncü sayıda, 7.8 gibi son derece yüksek notlar görmeniz mümkün. Hoş, serinin cilt olarak toplanmış haline sonuna kadar hakedilen bir 4.5 verilmiş, ama yayınlandığı sırada, serinin aldığı notlar epey yüksek.

Notları bir nebze daha kıt olan CBR sitesi için Convergence’ın notları beş üzerinden bir buçuk – iki buçuk yıldız arasında değişiyor, Comic Vine’da da çoğu eleştirmen benzer seviyede değerlendiriyor. Bunlar ve benzeri sitelerin yalnızca “popüler” siteler değil, aynı zamanda doğrudan Marvel ve DC ile çalışma ilişkileri olan siteler olduğunu düşündüğünüzde, 4 gibi bir notun aslında ne kadar kötü bir durum ifade ettiği de biraz daha belirginleşiyor.

İnternet genelinde görebileceğiniz bu durumun çok haksız bir tepki olduğunu söylemek de mümkün değil. Sıfırıncı sayıyla birlikte düşündüğünüzde toplam dokuz sayı süren Convergence ana serisi, büyük ölçüde başarısız bir hikaye. Bu tarz büyük hikayelerin çoğu zaman para kazanmak, sansasyon yaratmak için yaratılan serilerden olduğunu kabul ederek, bunlardan kalite anlamında fazla bir şey beklememek gerektiğini bilerek değerlendirdiğinizde bile, Convergence pek çok açıdan sınıfı geçemiyor.

Seri içindeki tutarsızlıklar, evren ve multi-evren mantığı açısından somut bir bilgi sunmaktan kaçınılması, DC Evreninin normal ilerleyişine ters düşen sahneler, tek bir sayı içinde bile çok fark edebilen çizim kalitesi, yer yer fazla kasıntı hale gelebilen bir anlatı ve başarısız diyaloglar, hep internet çizgi roman alemi tarafından eleştirilen unsurlar.

Bu eleştirilerin doğru olmadığını söylemek pek mümkün değil. Fakat bence, Convergence’ı anlamak için, sahne arkasında yaşananları biraz daha iyi anlamak, ve DC’yi – Convergence başarısız bir seri olduğu için değil – Convergence çok yanlış bir şekilde duyurulduğu için eleştirmek gerekiyor.

convergence9

Bu açıdan, serinin mantığı ve bu mantığa yol açan arka plan olaylarını çok iyi anlamak şart.

Convergence, dokuz saylık bir ana serinin etrafında, iki ay boyunca basılan, iki sayılık kırk tie-in serisinden oluşuyor. Bir başka deyişle, iki ay boyunca DC hiçbir normal dergisini yayınlamıyor, yalnızca Convergence ana hikayesini, ve bu hikayeye bağlanan iki sayılık kısa serileri piyasaya sürüyor.

Bunun nedeni, Superman’in yaratıldığı günlerden beri New York merkezli bir şirket olan DC Comics’in, yıllar sonra beklenen bir hamleyi yaparak ofislerini California’ya, şirketin sahibi Time Warner’a daha yakın bir konuma taşıması. Bizim Convergence “tie-in” sayılarını okuduğumuz bu iki aylık süreç, aslında DC’nin ofislerini Amerika’nın doğu tarafından batı tarafına taşıması için gereken süreden başka bir şey değil. Dolayısıyla, bütün bu Convergence macerası, aslında DC Comics’in iki ay boyunca normal çizgi romanlarını yayınlayamamasının “evren içi” bir mazereti olmaktan ibaret.

Bütün hikaye, bu yüzden iki ayda olup bitiyor. Bu yüzden serilerde pek çok “serbest” yazar çalışıyor. Bu yüzden DC – normalde olduğu gibi – devam eden serileri “tie-in” sayıları olarak kullanmaktansa iki sayılık yeni seriler çıkartıyor. Bu yüzden daha önce hiç çizgi roman yazmamış olan Jeff King, DC Comics’in “tarihimizin en büyük hikayesi” dediği bir seriyi yazabiliyor.

Bence Convergence’ın ana sorunu da burada. Seri ile ilgili eleştirilebilecek çok şey var, ama aslında, arka planda yaşanan bu büyük değişiklik düşünüldüğünde,  konsept o kadar da kötü değil. Nostaljik karakterleri görmek; ilginç, deneysel yer yer komik çizgi romanlar okuyabilmek, ana seride Earth-2 kahramanlarının yaşadığı macerayı görebilmek, bunların hepsi  güzel. Ayrıca, serinin ikinci yarısından sonra kurgu biraz daha derinleşip, gerçek anlamda bir şeyler ifade etmeye başladığında ana seriyi okumak da keyifli olabiliyor.

Ama güzellikleri de bununla sınırlı.

Convergence DC Comics tarihinin en büyük hikayesi falan değil, Earth-2 karakterlerinin maceralarını sürdürdükleri bir seri yalnızca. Evet, özet yazısında da söylediğim gibi hikayenin sonunda önemli bir şeyler oluyor; ama bu anlamda düşündüğünüzde bile, ne yaşananlar konusunda somut bir açıklama var, ne de bu büyük değişikliğin gerçek anlamda ne ifade ettiği ortada. Bu açıdan, Convergence’ın sonu bana Marvel’ın Age of Ultron’da (filmde değil, çizgi roman serisinde) yaptığı “büyük finali” hatırlatıyor. Bu fikrin üstüne gidilirse Convergence’ın gerçekten önemli bir hikaye haline gelme potansiyeli var, ama bence havada kalan bir son olmayı yakın gelecekte sürdürmesi daha muhtemel.

İşin ironik tarafı, DC’nin de bu durumun farkında olması. Taşınma süreci tamamlandıktan sonra yayınlanan ilk Justice League dergisi, Justice League #40, önümüzdeki haftalarda okuyacağımız Darkseid War hikayesinin temellerini atan bir sayı. Yine Multiverse çapında olacağını söyleyebileceğimiz bu hikayede, bakın Convergence’da yaşanan olaylar tek bir panelle nasıl görmezden geliniyor:

convergencejl40

Brainiac hiçbir şey yapamayacak. Hiçbir şey bulamayacak. Bütün Convergence serisi, tek bir cümleyle, kozmik skalanın en altına gönderiliyor. DC’nin aylarca “tarihimizin en büyük hikayesi” diye duyurduğu Convergence, Multiverse’ün gerçekten önemli karakterlerini ilgilendirmiyor bile.

Bence işin temeli bu seri için biraz da bu “aşırı reklama” dayanıyor. Bugün Convergence gibi bir hikayeyi anlayabilecek kadar çizgi roman arka planı olup, internet üzerinden çizgi romanla ilgili bir şey okumayan, DC Comics’in büyük taşınma harekatından haberdar olmayan okur sayısı çok az. Belki bu durumu kabul edip, yine aynı hikayeyi, aynı mantıkla, “İki ay boyunca büyük taşınmamız nedeniyle sizlere eski DC Evrenlerinden nostaljik hikayeler sunuyoruz!” gibi bir tanıtım yapılsa, Convergence üzerindeki algı çok daha farklı olacaktı.

Çünkü o şekilde yaklaşıldığı zaman, bence Convergence kötü bir konspet, ve kötü bir çizgi roman serisi değil.

Ama aylarca reklamı yapılan, şirketimizin en büyük hikayesi diye sunulan, muhtemelen gerçekten DC Comics’in en büyük hikayesi olan Crisis on Infinite Earhts ile paralellikler yaratılan bir seri olarak bakıldığında zayıf kalıyor. Hikaye etrafındaki hoşnutsuzlukların bence en önemli sebeplerinden birisi bu.

convergence10

Bu dediklerim doğrultusunda Convergence’ı tavsiye eder miyim?

Eğer World’s End ve Future’s End serilerini zaten okuduysanız evet. O zaman zaten bu iki hikayenin doğal sonucu olarak Convergence’ı da merak ediyor olmanız gerekir.

Ama öte yandan, sırf Convergence’ı okumak için bu iki seriye sıfırdan başlamayı pek tavsiye etmiyorum – DC’nin asıl büyük hikayesi bu değil, Justice League serisinde şimdiden başlamış olan Darkseid War hikayesi olacak. Hem okuması daha kolay, hem daha basit, hem de Convergence’a göre daha önemli sonuçları olacak bir hikaye için, bence doğrudan ondan başlamak daha iyi.

Bir başka deyişle, Convergence sırf kendisini okumak için efor sarf etmeye değecek bir çizgi roman serisi değil. Eğer bu eforu, Convergence’dan bağımsız olarak zaten harcadıysanız ne ala, bu dokuz sayıyı da rahatlıkla okuyabilirsiniz. Ama sırf bu dokuz sayı için onlarca sayı çizgi roman okumak? Bence buna gerek yok. 

Tabi ki, Convergence Okuma Rehberinde de söylediğim gibi, özellikle okumuş olduğunuz ve New 52 dönemi başladıktan sonra bir daha göremeyeceğiniz için üzüldüğünüz karakterler, konseptler, evrenler varsa, tie-in sayıları ana seriye göre çok daha keyifli olabilir. Eğer ana konsepte hakimseniz, Convergence kapsamında çıkan iki sayılık bu seriler, ana hikayeden bağımsız olarak da keyifle okunabilir.