Marvel Comics İncelemeleri

X-Men – Grand Design

Marvel Comics ve DC Comics’in, zaman zaman “ana akım” dışından çizgi roman sanatçıları ile ilginç ortaklıkları olabiliyor. Ed Piskor’un yazdığı, toplamda altı sayıya yayılan X-Men Grand Design serisi bunun iyi örneklerinden bir tanesi.

Altı sayıya yayılıyor diyorum, ama altı sayılık bir seri beklemeyin. Piskor’un çizgi romanları, ikişer sayılık üç seri olarak sunulmuş durumda. Ortada çok karışık bir durum olmasa da, seriyi okumak isteyenler için doğru bir okuma sırası paylaşmak faydalı olabilir.

X-Men Grand Design Okuma Sırası

X-Men Grand Design #1-2

X-Men Grand Design: Second Genesis #1-2

X-Men Grand Design: X-Tinction #1-2

Bir X-Men “Cover” Hikayesi

Ed Piskor ismi sadece ana akım çizgi roman okuyanlar için yabancı bir isim olabilir, ama aslında kendisi bağımsız / yer altı çizgi roman dünyasında oldukça tanınan bir çizgi romancı. Özellikle Fantagraphics tarafından toplu halde basılan Hip Hop Family Tree kitapları, onu modern dönemin meşhur bağımsız sanatçılarından bir tanesi haline getiriyor.

Zaman zaman bağımsız çizgi romancılar ana akım kültüründen uzak duran, bu çizgi romanlardan “nefret eden” kişiler olarak konumlandırılabiliyor. Tabi bu bir önyargı veya hata da değil — bu sanatçıların pek çoğu modern ana akım süper kahraman çizgi romanlarını fazla sevmediklerini söylemekten çekinmiyor. Bununla birlikte, özellikle çocukluk yıllarında işe bu çizgi romanlarla başlamamış olanların sayısı da oldukça az.

Ed Piskor için de durum benzer. Çocukluk yıllarında bağımsız çizgi romanlara merak sarmadan önce Marvel çizgi romanlarıyla oldukça haşır neşir olan Piskor, biraz da bu sevginin sonucu olarak X-Men Grand Design gibi bir projeye atılmış.

Bu çizgi romanları tanıtmak için de çok kafa karıştırmaya gerek yok. Ed Piskor, Grand Design serileriyle birlikte X-Men çizgi romanlarının tarihini oldukça kısa ve hızlı şekilde özetlemeye çalışıyor. Bunu yaparken de 90’lı yıllara kadar yaşanmış önemli X-Men çizgi romanlarının ana hatlarını kendi üslubuyla bir araya getiriyor.

Bazı durumlarda, çizgi romanlarda yaşanan durumları anlatmak için müzikten kavramlar ödünç almak mantıklı oluyor. X-Men Grand Design için de bölümün başlığında kullandığım kavram mantıklı: Bu serideki durum, farklı bir tür altında başarı elde etmiş bir sanatçının, X-Men tarihine kendi yorumunu getirmesi olarak açıklanabilir.

Çizgi romanı okumayı düşünecek olanlar için, bu türün oldukça farklı olduğunun altını çizmek gerekiyor. Ed Piskor’un X-Men tarihi ile ilgili bir çizgi roman yapması demek, Metallica’nın bir Iron Maiden şarkısı ‘cover’laması gibi, aynı tür altında düşünülebilecek, değerlendirilebilecek bir durum değil. Ortada biraz daha Müslüm Gürses’in Teoman şarkıları söylemesi gibi bir durum var: Tamamen başka beklentiler yaratan bir sanatçı, kendisinden çok uzak gözüken bir külliyatı yorumluyor.

X-Men: Grand Design – Üslup ve Kapsam

X-Men Grand Design kapsamında yayımlanan sayılar, ilk bakışta X-Men okurlarından çok Ed Piskor hayranlarına tanıdık gelecek çizgi romanlar.

Piskor’un Hip Hop Family Tree’de kullandığı tipik bir anlatı yöntemi var. X-Men Grand Design’ın ana görselliği de bunun üzerine kuruluyor. Çok panelli sayfa tasarımları tercih eden Piskor, en çok tanınan eserinde olduğu gibi burada da panellerin üzerinde sarı captionlara dayalı bir görsel anlatı yaratıyor.

Marvel okurlarını pek şaşırtmayacak şekilde, buradaki anlatıcı rolü Marvel Evreni’nin geleneksel gözlemicisi Uatu’ya bırakılmış. Seride göreceğiniz temel şey, Uatu’nun anlatımıyla hızlı bir X-Men tarihi olarak açıklanabilir. Uatu, X-Men’in kurucusu Xavier’ın hayatının ilk günlerinden itibaren bizlere yoğun bir “X-Men Tarihi” aktarıyor ve serinin gidişatı da tamamen bu kurgu üzerinden ilerliyor.

Bahsettiğimiz tarihçenin temel özelliği, bunun net bir kronoloji olarak sunulmasında saklı.

Biliyorsunuz, süper kahraman çizgi romanları çoğu zaman lineer bir şekilde ilerlemiyor. Özellikle X-Men gibi bir “takım” söz konusu olduğunda, karakterlerin geçmişleri ve arka planları çoğu zaman daha sonraki sayılarda şekilleniyor. Süper kahraman çizgi romanlarının vazgeçilmez boyutlarından bir tanesi olarak gösterebileceğimiz retcon hikayeleri sayesinde olaylar orijinallerine göre farklı açıklama ve kronolojiler kazanabiliyor.

Piskor burada somut bir kronoloji üzerinden gitmeyi tercih etmiş. Burada saygı duyulması gereken, ciddi bir takıntıyla araştırılmış, bir araya getirilmiş ve organize edilmiş bir X-Men tarihi çıkartma çalışması var. Olayların sunuluşu zaman zaman yorucu olsa da, hikaye akışı içinde gördüğünüz her şey gerçekten X-Men çizgi romanlarının sayfalarından geliyor. Hatta Piskor, belli noktalarda doğrudan bu çizgi romanlarda gördüğümüz panelleri — yine kendi üslubuyla yorumlayarak — birebir kullanıyor.

Güçlü Tarihçe, Seçilmiş Zaaflar

Tahmin edebileceğiniz gibi, böyle bir hikaye anlatımının olumlu ve olumsuz sonuçları var.

Olumsuz sonuçlar bariz. Onlarca yıllık, onlarca sayfalık çizgi romanların tarihçesini bu şekilde bir araya getirdiğinizde, bu hikayeleri etkileyici ve başarılı hale getiren tüm karakter gelişimleri, tüm insani boyutlar ve tüm derinlik ortadan kalkıyor. Ne kadar farklı bir üslup kullanılırsa kullanılsın, ne kadar farklı bir yorum getirilirse getirilsin, günün sonunda okuduğunuz bir “özet” olarak kalıyor.

Tabi böyle bir özet geniş bir kapsamla ve başarıyla yapıldığında, ortaya keyifli ve hızlı bir anlatı çıkıyor.

Bu olumsuz ve olumlu konuları bir arada düşündüğünüzde, bahsetmemiz gereken bir de önemli ironi var.

Normal şartlarda, böyle bir hikayenin X-Men tarihini bilmeyen, bu ekibin tarihçesi hakkında bilgi almak isteyen, orijinal hikayeleri okumamış kişilerin ilgisini çekmesi beklenmeli. “Özet” dediğinizde böyle bir izlenim oluşuyor: Yıllarca devam eden bir külliyatı okumamış – okuma imkanı olmayan ve bütün bu süreci çok daha hızlı bir şekilde deneyimlemek isteyen insanların tercih edebileceği bir alternatif…

Ancak Piskor’un belirlediği geniş zaman aralığı nedeniyle, X-Men Grand Design’da olaylar o kadar hızlı, o kadar üstünkörü ve o kadar yoğun bir şekilde aktarılıyor ki, bir noktadan sonra olayların sunuluş şeklinden keyif alabilmek için bunların arasındaki belli başlı bağlantıları kendiniz kurabilmeniz gerekiyor. The Comic Journal’da yer alan makalede seriyle ilgili yapılan şu yorum bence durumu iyi özetliyor:

Reading Grand Design is like binge watching an entire Netflix series on fast forward. Given its ambitious scope, Piskor powers through a lot of ground very quickly, abruptly jumping from one milestone to another. In many cases, an entire issue’s worth of plot is reduced down to a single page.

X-Men Grand Design, okurlar arasında genellikle beğenilmiş, eleştirmenlerden de genellikle iyi yorumlar almış bir çizgi roman. Ancak burada hedef kitlesi ve kafanızdaki beklentiler çok önemli.

Grand Design’ı tanımlamak için “geniş çaplı bir X-Men özeti” dışında söyleyebileceğiniz çok şey yok. Ama özet kelimesinin yaratabileceği beklentinin aksine, Grand Design çizgi romanlarının bu hikayeleri okumamış olan kişilere çok bir şey ifade etmesi de mümkün değil. Piskor’un konudan konuya hızla atlayan, bir büyük olayın etkisi geçmeden diğerine geçen yapısı içinde, yeni bir okurun herhangi bir keyif alarak ilerlemesi çok mümkün değil.

Bu, bana göre çizgi romanın “seçmiş olduğu” bir zaaf. Piskor, geçmiş dönemlerin X-Men yazar – çizerlerine bir nevi saygı duruşunda bulunduğu bu seri yapısı içinde, hikayeleri hızlı bir hatırlatma olarak, bunları anlayacak kişiler için bir araya getiriyor.

Dürüst konuşmak gerekirse, bence burada Piskor’un yaptığı tercihte eleştirilecek bir şey yok. Bir çizgi romanın — veya herhangi bir sanat eserinin — belli bir kitle düşünülerek hazırlanması, bazı okuyucu / izleyici / dinleyicileri bilinçli olarak ‘kaybetmesi’ anormal bir durum değil.

Bununla birlikte, bu tercih ve bu tercihin üzerine kurulan anlatı eleştirilebilir.

Grand Design’ın bende yarattığı en büyük hayal kırıklığı, Piskor’un kendi görsel tarzını sonuna kadar kullanmasına karşın, hikaye anlatımı konusunda herhangi bir yenilik ve yorum katmaması.

Varolan hikayeler birbiri ardına “O oldu – Bu oldu – Şu oldu” yapısıyla sunulduğunda, hikayenin okuyucuyla gerçek anlamda bağlantı kurabileceği, yazarın hikaye içinde yeni bir şeyler söyleyebileceği alan gerçek anlamda daralmış oluyor. Bu da, yer yer yavan bir X-Men Tarihi okumanın dışında herhangi bir olumlu çizgi roman deneyimi sunmuyor.

Benim görüşüm, X-Men Grand Design’ın yalnızca belli bir okur kitlesine hitap edeceği yönünde. Eğer X-Men çizgi romanlarını seven, bu çizgi romanların belli bir bölümünü okumuş ve Ed Piskor’un tarzından hoşlanan bir çizgi roman okuruysanız, Grand Design’dan keyif alma olasılığınız da oldukça yüksek. Ama ne yazık ki, “farklı” olması gereken bir çizgi roman deneyimi açısından, Grand Design – en azından hikaye ve anlatı olarak – çok fazla şey sunmuyor.

Özetle...
[columns size="1/3" last="false"]

Sadece Meraklıları İçin

Grand Design'ın ilginç bir hedef kitlesi var - çizgi romandan hoşlanacak kitle sınırlı ve oldukça belirli.

[/columns] [columns size="2/3" last="true"] Sevebilirsiniz...

Özellikle 70 - 90 döneminden başlıca X-Men hikayelerini zaten okuduysanız

Ed Piskor'un çizgi roman tarzını seviyorsanız

Hızlı hızlı sunulan "hatırlatmalardan" oluşan bir anlatı ile nostaljik bir okuma deneyimi yaşamak ilginizi çekiyorsa


Sevmeyebilirsiniz...

X-Men tarihinin önemli hikayelerini daha önceden okumadıysanız

Rahat takip edilebilecek, tek ve akıcı bir hikaye kurgusu arıyorsanız

Bağımsız sanatçıların süper kahramanları yorumladığı hikayelerde, gerçekten farklı bir durum ve farklı bir yorum okumaktan hoşlanıyorsanız

  [/columns]
İnceleme sistemimiz hakkında daha fazlası için tıklayın!