Bağımsız Çizgi Roman İncelemeleri

Mind MGMT # 1 – 35

2010’lu yılları geride bırakırken, bu on yılın en önemli çizgi romanlarına da biraz daha uzaktan ve objektif olarak bakma şansımız oluyor. 2012 – 15 yılları arasında Dark Horse Comics tarafından yayımlanan Matt Kindt imzalı Mind MGMT, bu kategori içinde değerlendirebileceğimiz çizgi romanlar arasında.

Mind MGMT – belki biraz da estetik tercihler ile – kısaltılmış bir başlık. Serinin merkezinde, dünyadaki olayların gidişatını etkileyen, savaşları, önemli siyasi gelişmeleri ve büyük trendleri belirleyen gizli bir organizasyon, Mind Management yer alıyor.

Serinin otuz beş sayısı boyunca, çizgi romanın ana karakteri Meru’nun Mind Management etrafındaki sırları, bu gizli örgütün geçmişini ve kendisinin bu örgüt ile tuhaf ve karmaşık ilişkisini araştırmasını takip ediyoruz. Matt Kindt’in oldukça deneysel üslup ve yöntemlerle hazırladığı çizgi roman, başından sonuna kadar bu konuyu oldukça farklı ve etkileyici şekilde ele alıyor.

Mind MGMT: Organizasyonun Yapısı ve Kurgunun Şekillenmesi

Çizgi romanın ilk sayıları, hayatında oldukça zorlu günler geçirmekte olan Meru’yu tanıtıyor. Gerçekten yaşanmış suç olayları üzerine kitaplar yazan Meru, ilk kitabının başarısından sonra konu bulmakta zorlandığı, yeni bir eser üretemediği bir dönem yaşıyor.

Ona bu dönemden çıkmak için ilham veren olay, esrarengiz bir uçak seyahati hakkında izlediği haber oluyor. Tek bir kişi hariç tüm yolcuların, mürettebatın ve pilotların uçusun ortasında hafızalarını kaybettikleri bu esrarengiz sefer, basında kendisine ciddi bir yer buluyor. Meru da, bu ilginç olayın sırlarını çözmek için, yolculuk sırasında hafıza kaybından etkilenmeyen ama daha sonra tüm izini kaybettirerek ortadan kaybolan Henry Lyme’ın peşine düşüyor.

Seril ilerledikçe, Henry Lyme’ın Mind Management isimli, psişik güçleri olan insanları bir araya getiren bir örgüte üye olduğu, hatta bu örgütün belki de en güçlü üyesi olduğu ortaya çıkıyor. Lyme ile tanışan Meru, bu organizasyonun tarihi, özellikleri ve dağılış süreci hakkında önemli bilgiler elde ediyor.

Klişe ve Yaratıcılık

Farklı psişik güçleri olan insanlar, komplo teorisine benzer bir organizasyon ve bu organizasyonun gizliden gizliye dünyadaki tüm önemli olaylara müdahale etmesi… Mind MGMT’ın kurgusu içinde klişe olarak nitelendirilebilecek, hatta süper güçlü karakterleri bir araya getiren takımları andırabilecek pek çok özellik var.

Bu konu hakkında yazarken veya bu cümleleri okurken serinin konusunu bu şekilde değerlendirme ihtimaliniz yüksek. Ancak seriyi açıp okuduğunuzda, Matt Kind’i tanımlayabilecek belki de en son kelime bu.

Gerek hikayenin merkezine konulan karakterler, gerek bunların güçleri ve kullanılma şekilleri, gerek de bütün hikayenin bize ulaştırılması açısından, Mind MGMT oldukça orijinal bir çizgi roman deneyimi sunuyor. Kindt, hikayeyi yalnızca panellerin içinde anlattığı hikayelerle değil, aynı zamanda sayfa yapısıyla, çizgi romanın içine yerleştirdiği “sahte” mektuplarla, sayfaların uç kısımlarına yerleştirdiği ek anlatılarla size aktarıyor. Bu açıdan, Mind MGMT’ın son derece yaratıcı bir kurgusu ve yaratıcı bir üslubu olduğunu söylemek gerekiyor.

Hikayenin önemli boyutlarından bir tanesi, bizim seriyi okumaya başladığımız noktada Mind MGMT’ın dağılmış bir organizasyon olması. Başında Henry Lyme’ın bulunduğu bir grup, bu örgütün dünyaya zararlı olduğunu ve tüm kalıntılarıyla birlikte ortadan kaldırılması gerektiğini savunuyor. The Eraser olarak tanıtılan ikinci bir etkili figür ise, Mind MGMT’ı yeniden bir araya getirmeye ve görevlerine kaldıkları yerden devam etmeye çalışıyor.

Bu şekilde, serinin merkezinde ilgi çekici bir çatışma da yaratılmış oluyor. Bunları ağırlıklı olarak Meru’nun bakış açısıyla izlediğimiz için, çizgi romanın belli noktalarında hangi tarafın haklı olduğu — veya herhangi bir tarafın haklı olup olmadığı konusunda da kafamızda bir takım soru işaretleri yaratılıyor. Tek boyutlu bir iyi – kötü çatışması okumamak açısından, bunlar bence oldukça olumlu boyutlar.

Çizgi romanın bir başka ilginç tarafı da merkezdeki konuyla yakından alakalı. Mind MGMT farklı şekillerde insanların zihinlerini etkileyen, onlara normal şartlarda istemedikleri şeyleri yaptırabilen, hafızaları düzenleyebilen ve silebilen onlarca karakter içeriyor. Tabi merkezde böyle bir konu olunca, takip ettiğimiz karakterlerin hafızaları ve dolayısıyla bize aktardıkları da ciddi şekilde sorgulanabilir hale geliyor. Yukarıda bahsettiğim durum gibi, bu da çizgi romanı daha karmaşık, daha kompleks hale getiren, büyük ölçüde keyifli bir durum.

 Mind MGMT – Okur Tepkileri ve Olumsuz Boyutlar (?)

Mind MGMT, özellikle yayımlandığı süre içinde, ciddi anlamda övgüler alan, hatta okurlar, çizgi roman siteleri ve — örneğin Jeff Lemire gibi — farklı yazarlar tarafından güncel olarak yayımlanan eserler arasında en başarılı seri olarak gösterilen bir eser.

AltEvren’in uzun süreli okuyucuları benim bu konularda daha temkinli bir tavrım olacağını tahmin edebilir: Yüzlerce farklı seri, onlarca farklı tür ve üslup içinden, yalnızca bir çizgi roman serisini güncel piyasanın en iyisi olarak gösterebilmek çok zor bir durum. Bu açıdan baktığınızda, bir çizgi romanın ödüller alması veya prestijli kaynaklar tarafından yayımlanmakta olan en iyi çizgi roman olarak tanımlanması aslında çok da fazla bir şey ifade etmiyor.

Bununla birlikte, tabi böyle övgülerin yapıldığı çizgi romanların da belli bir kaliteye ulaştığı, belki illa “en iyisi” olmasa da pek çok açıdan kayda değer olduğu da büyük ölçüde aşikar oluyor. Mind MGMT için de durum böyle. Bir okur olarak sizin sevdiğiniz tarzlara, okumayı sevdiğiniz çizgi romanların türüne, daha önce okumuş olduğunuz şeylere göre bu çizgi romandan alacağınız keyif farklı olabilir; ama genel anlamda Mind MGMT oldukça kaliteli bir eser.

Bu noktaya kadar, çizgi romanla ilgili genel olarak iyi şeyler söyledik – biraz da objektif olmak açısından olumsuz olarak değerlendirilebilecek şeylere bakalım.

Benim için, Mind MGMT’ın zayıf noktası, hikayeyle ilgili merak uyandıran sırların tekrar tekrar gündeme getirilmesi ve farklı açıklamalara ulaşması.

Biliyorsunuz, pek çok bilim kurgu hikayesi ve fantastik hikaye, anlatıların geçmişindeki sırları kullanarak okuyucuda merak uyandırıyor. Pek çok meşhur hikayeden buna örnekler bulmak mümkün: Jon Snow’un annesi – babası kim? Voldemort neden bebekken Harry Potter’ı öldürmeye çalışıyor? Yeni Star Wars filmlerinde Rey’in ailesi kim?

Bütün bunlar, okuyucu ve izleyici olarak cevaplanmasını heyecanla beklediğimiz ve cevaplandığı zaman hikayeyle ilgili bizi ayrı bir aşamaya taşıyan ögeler. Öyle ki, pek çok hikaye için bu soruların cevabının tatminkar olup olmaması alınan keyfi belirleyen unsurlar oluyor.

Mind MGMT’ta ise, mesele cevapların tatminkar olup olmamasından çok, cevapların bir türlü netleştirilememesi sorunu. Hikayenin merkezinde, cevaplanmasını veya daha iyi açıklanmasını beklediğiniz pek çok sır yer alıyor. Seri ilerledikçe, flashback sahneleri vasıtasıyla bu soruların yer aldığı dönemlerden sahneler gösteriliyor, hatta belli noktalarda, bu konuyla ilgili cevaplar veriliyor.

Ancak serinin ilerleyişi içinde, bu cevaplara sık sık eklemeler yapılıyor, farklı açıklamalar ve boyutlar ekleniyor. Şöyle bir şey düşünün: Game of Thrones’un X. bölümünde; bilmem kaç sezon bekledikten sonra Jon Snow’un gerçek ailesi açıklanıyor. Cevabı sonunda bulduğunuzu düşünerek, diziyi izlemeye devam ediyorsunuz – ama üç bölüm sonra, Jon Snow’un gerçek ailesinin aslında X. bölümde gördükleriniz değil, başka birileri olduğu ortaya çıkıyor. İki bölüm sonra, bunun da asıl cevap olmadığı görülüyor.

Mind MGMT’taki durum da belli noktalarda bu şekilde ilerliyor. Tabi bu konuda da, çizgi romanın merkezindeki konunun etkisi büyük: Karakterlerin zihinleriyle oynanabildiği, hatıraları değiştirilebildiği, düşünceleri etkilenebildiği için, onların gördükleri ve düşündükleri de her zaman gerçekliği yansıtmayabiliyor.

Elbette, bu tüm okurlar için her zaman olumsuz bir unsur olmak zorunda değil – pek çok okur için, bunun da çizgi romanın mistik doğasına katkıda bulunması, okumayı daha da kompleks bir deneyim haline getirmesi muhtemel. Burada bahsettiğim, sadece serinin ilerleyişi içinde beni yoran bir durum.

Bunu söylemem de yanlış anlaşılmasın – genel olarak bakıldığında, Mind MGMT okunması son derece keyifli bir çizgi roman. Matt Kindt’in hikayesi ve üslubu, bunu ister sadece olaya odaklanarak, hızlı bir şekilde okuyabilmenizi, isterseniz de tüm detayları, tüm göndermeleri, saklanan tüm mesajları inceleyerek gerçek ve uzun soluklu bir deneyim haline getirebilmenizi sağlıyor.

Gerek etkileyici ve deneysel görselliği, gerek de merkezdeki konuyu son derece yaratıcı bir şekilde ele alması nedeniyle, Mind MGMT 2010’lu yılların dikkate değer çizgi romanlarından bir tanesi.

Özetle...
[columns size="1/3" last="false"]

Harika

Mind MGMT herkese göre değil, ama üslubu sevecek okurlar için oldukça keyifli bir çizgi roman.

[/columns] [columns size="2/3" last="true"] Sevebilirsiniz...

Karmaşık, sizi sürekli şaşırtan, iddialı bir seri arıyorsanız

Komplo teorileri, psişik güçler ve psişik güçlerin yaratıcı kullanımları ilginizi çekiyorsa

Farklı, yaratıcı ve büyük kurgulardan hoşlanıyorsanız


Sevmeyebilirsiniz...

Ana akım çizgi romanların görsel tarzına çok alışıksanız, farklı üsluplardan, eskizvari çizimlerden hoşlanmıyorsanız

Daha doğrusal, düz, geleneksel bir anlatı arıyorsanız - Mind MGMT belli noktalarda işleri fazlasıyla karıştıran bir seri.

[/columns]
İnceleme sistemimiz hakkında daha fazlası için tıklayın!