Bağımsız Çizgi Roman İncelemeleri

Once and Future

Kieron Gillen, The Wicked + The Divine serisinden sonra, çizgi roman dünyasının önemli yazarlarından bir tanesi haline geldi. Bu serinin başarısıyla birlikte, Gillen üretim konusunda da biraz tempo kazandı: Image Comics’ten çıkan ve kayda değer ilgi yaratan Die serisinin ardından, Kral Arthur mitolojisini merkeze koyan Once and Future serisinin de ilk cildi piyasaya çıktı.

Çizimlerini Klaus’tan hatırlayacağınız Dan Mora’nın yaptığı ve bağımsız çizgi roman dünyasının yükselen yayınevlerinden Boom! Studios‘un yayımladığı eser, Covid-19 döneminde piyasaya çıkan ciltler arasında en çok heyecan yaratan eserlerden bir tanesi.

Kral Arthur Mitolojisinin Farklı Bir Yorumu

Yukarıda gördüğünüz ara başlığı kullandığım için mutlu değilim; “X’e yeni bir bakış!”, “Y’nin farklı bir yorumu!” gibi başlıklar günümüzde artık tamamen klişe olmuş ifadeler. Ne yazık ki, Once and Future’ı tanımlamak için, “Kral Arthur Mitolojisinin Farklı Bir Yorumu” kullanılabilecek en iyi ifadelerden bir tanesi.

Birazdan değineceğim gibi, Kral Arthur (farklı dönemlerde) popüler kültürün en çok ele aldığı, en çok kurcaladığı karakterlerden bir tanesi. Bu doğrultuda, karakterin kendisi, etrafındaki kişiler, görevleri ve yaptıkları çok farklı şekillerde karşımıza çıkabiliyor. Fakat özellikle modern kurgular içinde, bu hikayelerin tamamının ortak noktası, hikayenin kahramanının Arthur olmasında yatıyor.

Once and Future’da ise, Kieron Gillen bu fikre tamamen yeni bir bakış açısı getiriyor; Arthur’u hikayenin kahramanı değil, kötü adamı olarak kullanıyor. İlk cildin başlığı, “The King is Undead”den de biraz sezeceğiniz gibi, Arthur seride karşımıza etrafındaki olayları pek anlamayan bir zombi olarak çıkıyor.

Bu tuhaf kurguyu biraz daha iyi anlatabilmek için, ilk sayının ilk sayfalarından biraz spoiler vererek, hikayenin sunulma şeklini açıklamak gerekiyor. Gillen ve Mora, hikaye kurgusunu üç karakter üzerinden kuruyor. İlk olarak, ismini biraz daha ilerleyen noktalarda öğreneceğimiz “Elaine”in Kral Arthur’un kılıcının kınını ele geçirmek için bir kazı alanını bastığını görüyoruz.

Mitolojiye çok hakim olmayanlar için; şu ufak detayı da paylaşalım. Tıpkı kılıcın kendisi gibi, Arthur’un kılıcının kını da bir takım mistik güçlere sahip olarak resmedilen bir obje. Geleneksel hikayeler, bu kını kullanan kişinin yaralarının mucizevi bir şekilde iyileştiğini aktarıyor; Once and Future’da ise Elaine, bu objeyi Kral Arthur’u yeniden hayata döndürmek için kullanıyor – fakat bu da biraz daha ilerleyen sayfalarda gördüğümüz bir detay.

Bu mitolojik objenin çalınmasından hemen sonra, çizgi roman bizi bir huzur evinde kalan, sevimli teyze görünümlü Bridgette’a götürüyor. Bu haberi televizyondan takip eden Bridgette, yaşananları gördükten sonra sevimli teyze görünümünden biraz çıkıp, kaldığı yerden firar ediyor.

İşin son halkasını ise, Bridgette’ın torunu Duncan McGuire oluşturuyor. Anneannesinin huzurevinden kaçtığı haberini, oldukça kötü giden bir randevu sırasında öğrenen Duncan, onu bulmaya gidiyor ve Bridgette’ı aşağı yukarı şu halde bulunca, ana hikayemiz de başlamış oluyor.

Yine, Hikayeler Üzerine Bir Hikaye

Once and Future’ın temel konusu, Bridgette’ın gençlik yıllarında İngiltere’yi (ve dünyayı) onlarca mitolojik tehdide karşı koruyan bir karakter olmasına dayanıyor. Bu da ortaya aslında çok basit, gayet rahat takip edilebilen klasik bir kurgu yapısı çıkartıyor: Hayatı boyunca mitolojik tehditlerle mücadele etmiş, bunlar hakkında bitmek tükenmek bilmeyen bir birikime sahip olan Bridgette ve anneannesini şuursuz bir şekilde takip eden Duncan.

Kieron Gillen’ın sevdiği ve bu hikayesinde de kullandığı önemli bir kurgu ögesi ise, mitolojik konuların bunlara hakim olan kişiler tarafından manipüle edilebilmesi ve yeniden yaratılabilmesi. American Gods veya Earth X gibi eserlerde gördüğümüz “Tanrılara güçlerini veren, insanların onlara olan inancıdır.” konsepti, ufak farklarla da olsa, bu seride de kullanılıyor.

Dolayısıyla, eğer Once and Future’ın dünyasında mitolojik konulara hakim biriyseniz, doğan çocuğunuzun adını Lance koyup, onun bir şekilde Kral Arthur’un karısı ile ilişki yaşamasını sağlarsanız, kendi Lancelot’unuzu büyütebiliyorsunuz. Kulağa komik geliyor, ama hikayenin bütün kurgusu da aslında bunun üzerine kuruluyor. Lancelot örneği karşımıza çıkmıyor, ama Once and Future’da kendi çocuklarını Galahad ve Percival olarak yetiştiren kişileri görüyoruz.

Olayın merkezinde bu yapı olduğu için, ilerleyen bölümlerde yaşanan olayları çok detaylı olarak anlatmak istemiyorum, ama torunu Duncan’ı tek başına büyüten Bridgette’ın, “Ben sana hem analık, hem babalık etmedim mi, söyle!” bağrışlarından sonra “Fisher King” mitolojisini bir yeniden yaratışı var ki, belki de serinin en absürt noktası.

Olumlu Yönler

Hikayeler üzerine bir hikaye yazmanın bu özel durumdaki olumlu sonuçlarından bir tanesi, Kral Arthur mitolojisinin daha esnek bir şekilde ele alınabilmesi ile ilgili.

Eğer hayatınızın herhangi bir noktasında Kral Arthur’un hikayesi hakkında kapsamlı bilgi edinmeye çalıştıysanız, kesin olarak sahip olduğunuza emin olduğum tek bir bilgi var: “Kral Arthur’un hikayesi” diye bir şey yok.

Kral Arthur mitolojisi, yüzyıllar boyunca, farklı yazarlar, farklı destanlar, farklı şiirler ve farklı sözlü gelenekler olarak devam eden, tüm bunlar içinde karşımıza yeni ve değişik şekillerde çıkan bir mitoloji. Bütün bu hikayeler içinde ortak noktalar, tüm hikayeyi bir bütün olarak bir araya getirmek yönünde çabalar var, ama “Kral Arthur’un hikayesi budur.” diye parmakla gösterebileceğimiz, tek ve doğru bir anlatıdan söz etmek mümkün değil.

Arthur mitolojisi üzerine basit bir test: Kral Arthur’un taştan çıkarttığı kılıcın adı nedir?

Eğer bariz “Excalibur” cevabını verdiyseniz… Eh, işte mitolojinin karmaşık doğasına belki de en iyi örnek.

Daha geç dönemlerde yazılmış bazı kaynaklara göre, Arthur’un taştan çıkarttığı kılıç Excalibur olabilir. Ama pek çok diğer kaynağa göre, taştan çıkartılan kılıç (“The Sword in the Stone”) ile “Excalibur”, yani Arthur’a “The Lady of the Lake” tarafından verilen sihirli kılıç, birbirlerinden farklı silahlar. Bu “bilgiyle”, “doğru cevaba sahip olmakla” alakalı bir konu değil: Farklı kaynaklar, bu durumu gerçekten çok farklı şekillerde, birbirleriyle çelişen ifadelerle anlatıyorlar. Ve tabi, kullandığı kılıçlar, Arthur mitolojisinin değişken boyutlarından yalnızca bir tanesi.

Once and Future’a dönecek olursak, Kieron Gillen ile Dan Mora’nın önemli başarılarından bir tanesinin bu noktada saklı olduğunu söylemek mümkün. Mitolojiyi yeteri kadar bilen kişilerin mitolojik olaylar üzerinde etki sahibi olabilmesi, hakkındaki tüm bilgilerin çelişkili olduğu Kral Arthur’u da etrafındakilerin bilgileri ve manipülasyonlarıyla değiştirilebilir bir karakter haline getiriyor.

Yukarıda bu kadar konuştuk, çizgi roman içinden güzel bir detayla destekleyebiliriz. Duncan Excalibur’u kullanarak Kral Arthur’un karşısına çıktığında, Once and Future’ın Kral Arthur’u kendisiyle bu kadar özdeşleşen kılıcı tanımıyor; konuyla ilgili açıklama da, her zamanki gibi, Bridgette tarafından yapılıyor:

Bütün bunlar, her şeyin doğasının merkezinde bir “hikaye olma” durumu yattığı, yaşanan gerçek olaylar ve hikayeler birbirleri tarafından şekillendirildiği için, Once and Future’ın dünyasında belli bir tutarlılık taşıyor.

Beklentiler ve Sonuç

Once and Future (dürüst konuşmak gerekirse Gillen’dan çok Dan Mora açısından) beni heyecanlandıran bir seriydi. Kral Arthur mitolojisi de – karmaşık doğası nedeniyle – gerçek anlamda bilgi sahibi olduğumu iddia edemeyecek olsam da, ilgimi çeken bir konu.

Bu iki durumun bir sonucu olarak, son dönemin en çok ses getiren bağımsız çizgi romanlarından Once and Future’u gerçekten beğenmeyi bekliyordum. Kral Arthur’un serinin kötü karakteri olarak kullanılması, bazı noktalarda tarihi / mitolojik olayların günümüzde farklı amaçlarla kullanılmasının saçmalığı konusunda mesajlar verilmesi enteresan noktalar.

Bununla birlikte, genel hikaye fantastik / mitolojik süslü basit bir aksiyon hikayesinin ötesine geçiyor mu, bundan çok emin değilim. Bridgette ile Duncan arasındaki mekaniğin hikayenin gidişatı açısından çok basit bir şekilde kullanılması, Duncan’ın — hikayenin ilerleyen noktalarında bunun sebebi biraz açıklansa da — özellikle ilk sayılarda tamamen şuursuz bir karakter olarak yazılması, bence anlatıyı biraz zayıf hale getiriyor.

Örnek olarak aşağıdaki sahneyi verebiliriz. Bridgette’ın kurduğu cümlelerin ardından, İngiltere’de yaşayan herhangi bir insanın, bahsedilen kişinin King Arthur olduğunu anlamaması mümkün değil.

Tüm bunlar, Bridgette’ın King Arthur’dan “Old Warlord” diye bahsetmesi, kılıcın adını bilerek söylemeyip bunu büyük bir “Oooo! Anı” olarak sona saklaması, anlatı tarzını yapay hale getiren detaylar.

Tabi ki, burada amaç belli: Bridgette o kadar çok mitolojik olay görmüş, o kadar doğaüstü olay yaşamış ki, bütün Britanya’nın en meşhur mitolojisinin ana karakterine “Old Warlord” diyor; bahsedilen kişinin Kral Arthur ve kılıcın Excalibur olduğu, önemsiz bir detay gibi, “Oh, Excalibur” lafıyla aktarılıyor.

Karakterin bu kadar “cool” olması tamam, ama yaratılmak istenen etki bu kadar bariz bir şekilde görülünce, daha da önemlisi, “Old Warlord” denilip bir kenara atılan karakter için Bridgette birkaç sayı sonra kendi hayatını feda etmeyi bile göze alıp onu dünyanın en büyük büyük tehdidi olarak değerlendirince, anlatı içinde çok ciddi bir yapıdan da söz etmek mümkün olmuyor.

Once and Future kötü bir çizgi roman değil, ama “En İyi Yeni Seri” Eisner adaylığından ve ele aldığı konunun derinliğinden bekleyeceğiniz kadar sıra dışı bir şey de yok.

Belki biraz bu tarz “hikayeler üzerine hikayelerin” son yıllarda çok karşımıza çıkmasından dolayı, bence Once and Future’ı mutlaka okunması gereken, olağanüstü bir çizgi roman olarak tanımlamak mümkün değil. Ama bu konulara ve ele alınan temalara bakarak merak edenler için, yine de keyifli bir okuma deneyimi olabilir.

Ufak bir not: Çizgi romanı Türkçe olarak okumak isteyenler için Once and Future Prestijj Çizgi Roman tarafından aynı isimle yayımlanmış durumda. Daha detaylı incelemek ve satın almak için sitelerine göz atabilirsiniz.

Özetle...
[columns size="1/3" last="false"]

Mitolojik hikayelerin modern yorumlarını sevenlere.

Kökü mitolojiye dayanan hikayelerin, yeni yorumlarla sunulmasından hoşlananlar için, Once and Future keyifli bir çizgi roman.

[/columns] [columns size="2/3" last="true"] Sevebilirsiniz...

Kral Arthur ve etrafındaki mitolojiye karşı herhangi bir ilginiz varsa

Kieron Gillen'ın mitolojik kurguları ele alış şeklini, örneğin The Wicked + The Divine serisini seviyorsanız

Çok kafanızı yormayacak, hızlı, aksiyonu bol eserlerden hoşlanıyorsanız


Sevmeyebilirsiniz...

Son yıllarda giderek ön plana çıkan "Hikayeler hakkında hikayeler" konseptinden çok hoşlanmıyorsanız

Kral Arthur, İngiltere Mitolojsi ve benzeri konular ilginizi çekmiyorsa

Daha yoğun, ağır tempolu, biraz daha ciddi bir eser arıyorsanız

  [/columns]
İnceleme sistemimiz hakkında daha fazlası için tıklayın!