Bugüne kadar çizgi romanlarda yaratılan tüm karakterlerin, devasa bir “crossover” hikayesinde bir araya geldiğini, daha önce gördüğünüz tüm süper kahramanları içeren dev bir destan yazıldığını düşünün.
Hatta bu hikayenin, 2010’u yılların ikinci yarısında belki de en hızlı çıkış yakalayan, süperstar mertebesindeki bir yazar tarafından yazıldığını ve ondan aşağı kalır yanı olmayan harika bir çizer tarafından çizildiğini hayal edin.
Kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyor değil mi?
2020’nin son günlerinde Image Comics tarafından yayımlanmaya başlayan; Donny Cates’in yazıp Geoff Shaw’un çizdiği Crossover serisi, okuyuculara tam olarak bu durumu vadediyor.
Ama maalesef, bu senaryonun “gerçek olamayacak kadar iyi” olduğunu düşünmenizi sağlayan “teknik” nedenler, Crossover’ın geleceği ile ilgili de pek çok soru işareti yaratıyor.
Crossover’ın Temel Kurgusu
Crossover’ın merkezinde, aslında oldukça basit ama heyecan verici bir kurgu yatıyor.
Marvel Comics ve DC Comics gibi firmaların özellikle yaz aylarına denk getirdiği büyük hikayelere benzeyen bir “crossover” hikayesi, hiç beklenmeyen bir anda, hiç beklenmeyen bir yerde büyük bir kaosa yol açıyor: Bizimkine çok benzeyen ve o güne kadar doğaüstü olaylardan pek nasibini almamış bir dünya, aniden ortaya çıkan çizgi roman karakterlerinin “event hikayesi” ile, bir anda alt üst oluyor.
O güne kadar “normal” olan bir dünyaya, tanıdığımız Marvel karakterlerinden DC Comics karakterlerine, Godzilla’dan uzaylılara, mumyalardan iblislere, her türlü iyi ve kötü karakter bir anda musallat olunca, tabi her şey eskisinden çok farklı hale geliyor.
Uzun bir mücadele ve doğası tam anlaşılmayan gelişmeler sonucunda, olaylar bir şekilde kontrol altına alınıyor ve sürece dahil olup yakalanabilen çizgi roman “karakterleri” de, bu dünyanın yetkilileri tarafından güçlerini kullanamayacakları hapishanelere gönderiliyor.
Tabi bu olayların sonunda, çizgi romanlar ve çizgi romana bağlı tüm konseptler bu dünyada istenmeyen unsurlar haline geliyor. Hatta pek çok çizgi roman yazarı, bu olaylaradan sorumlu tutularak, çeşitli şiddet olaylarının kurbanları oluyor. Donny Cates’in meslektaşları ile ilgili yaptığı ufak espriler, serinin en keyifli boyutları arasında.
Crossover serisinin ana hikayesi de, “crossover” olayının yaşandığı süreçten birkaç yıl sonra, hayali karakterlerin alt üst etmiş olduğu bu dünyayı merkeze koyuyor.
Özellikle ilk iki sayıyı takip ederken, bunun son derece ilgi çekici ve keyifli bir kurgu olduğunu söylemek gerekiyor. Hem böyle tuhaf bir süreci yaşamış olan dünyayı takip etmek, hem de bunun içinde “ana karakterlerimiz” olacağını anladığımız karakterleri ve onların bulduğu sırrı (“Ava Quinn” isimli, henüz devletin eline düşmemiş, masum görünen bir çizgi roman karakteri”) izlemek, hem bu dünyada yaşanmış olayları, hem de daha önceki süreçleri merak etmenizi sağlıyor.
Hikayenin oldukça geniş arka planına rağmen, ilk sayılarda ufak bir karakter grubuna odaklanması ve onların yaşadığı olayları göstermesi, serinin bu yeni dünyasını kolaylıkla takip etmenizi sağlıyor. Aynı zamanda, ardı arkası kesilmeyen göndermeler ve çizgi roman dünyası ile kurulan sayısız bağlantı, Crossover’ı sürükleyici ve eğlenceli bir hale getiriyor.
Ama serinin bazı büyük sorunları da var.
Crossover’ın Temel Sıkıntıları
Crossover, daha önce çok az sayıda karşılaşmış olacağınız ilginç bir “kurgusal sıkıntı” yaratıyor. Serinin çıkış noktası, seriyi ilginç yapan nokta; aslında Crossover’ın uzun vadede bu konuyu “ilgi çekici kalarak” incelemesini imkansız hale getiriyor.
Bu ne demek?
İsterseniz, bu “bariz” sorunu daha da bariz hale getirmek için, çok basit bir soru cevap yapısıyla düşünelim.
Eğer size gelip, bugüne kadar yaratılmış tüm süper kahramanları, tüm Marvel karakterlerini, tüm DC Comics karakterlerini, hatta bütün çizgi roman karakterlerini bir araya getiren bir hikaye yazacağımı söylesem ne derdiniz?
Eh, muhtemelen bunu ben gelip sorsam, “Senin yazacağın hikayeden kime ne?” derdiniz – ama durumu anlamak için, denklemden beni çıkarıp, dünya çapında çizgi roman sanatçıları olan Donny Cates ve Geoff Shaw’u koyabilirsiniz.
Bu durumda vereceğiniz ilk tepki ne olurdu? Veya böyle bir hikayenin daha önce hiç yazılmamış olmasını neye bağlardınız?
Muhtemelen, böyle bir hikayenin hiçbir zaman yazılamayacağını, çünkü bu karakterlerin farklı şirketlere ait olduğunu ve onların izni olmadan böyle açık bir şekilde kullanılamayacaklarını söylerdiniz.
Ve bunda sonuna kadar haklı olurdunuz.
Crossover, bütün temelini, bugüne kadar yaratılmış tüm süper kahramanların tek bir evrende bir araya gelip bir “crossover” hikayesi yaşadığı senaryosu üzerine kuruyor. Cates ve Shaw ikilisinin burada üzerinde çalıştığı kurgu, daha önceden okumuş olabileceğiniz pek çok çizgi romanda olduğu gibi, meşhur karakterlere yapılan “göndermeler” üzerinden yürümüyor – buradaki karakterler, Irredeemable veya Astro City gibi serilerde görmüş olacağınız gibi, yalnızca “bariz esinlenmeler” seviyesinde sunulmuyor. Bu çizgi romanda, gerçekten Superman’in, Spider-Man’in, Batman’in, Iron Man’in ve daha fazlasının açık bir şekilde farklı bir evrene gelip burada maceralar yaşadığı söyleniyor.
Ama tabi ki, bu hikaye bize bu şekilde gösterilemiyor. Yani bu kurgu, bugüne kadar hiçbir çizgi romanda yapılmadığı gibi – Crossover’da da gerçek anlamıyla ele alınamıyor.
Donny Cates, serinin metni içinde telif hakkı sıkıntısı yaratmayacak karakter isimlerini, örneğin yalnızca İngilizce bir kelime olabilecek Hulk ve İskandinav mitolojisinden bir tanrı olan Thor‘un adını kullanıyor. Superman gibi, artık kalıplaşmış ve evrensel bir anlam kazanmış özel isimler veya “Bir anda duvarlara tırmanıp ağ atan adamlar belirdi” gibi, neden bahsettiğini herkesin bildiği ama somut ifadeler kullanmayan cümleler kullanılıyor. Ama elbette bu karakterler hiçbir zaman gerçekten karşımıza çıkmıyor, gerçekten okuyucuya sunulmuyor ve gerçekten olayın merkezine konulamıyor.
Peki, bu vaat ile yola çıkan Crossover, o zaman bize tam olarak ne anlatıyor?
Aslında Crossover’ın temel konusu, seri içinde gerçekten “The Event” olarak adlandırılan bu olayı yaşayan dünyanın birkaç sene sonraki halini göstermek. O yüzden bu saydığım tüm karakterler, seride “dünyayı bu hale getiren, ama hiç gözükmeyen” unsurlar olarak kalıyor. Yaratıcı ekip de, bize — en azından ilk sayılarda bildiğimiz kadarıyla — bu dünyaya ait olan, bu olaylardan “etkilenmiş olan” kişilerin başından geçen bir hikayeyi anlatıyor.
Crossover’ın ilk ve en ironik sıkıntısı, seriyi ilginç hale getiren asıl kurgunun, bu seride hiçbir zaman karşımıza çıkmadığı (ve çıkmayacağı) gerçeği.
Ama serinin yaşadığı sorunlar bununla da sınırlı değil.
Peki… Crossover’da Kimleri Görüyoruz?
Marvel ve DC Comics’in büyük karakterlerinin karşımıza çıkmaması, Crossover’da hiçbir çizgi roman karakterini somut olarak görmüyoruz demek değil. Özellikle Image Comics ve Dark Horse Comics gibi yayınevlerinden, yayın hakları yazar ve çizerlere ait olan pek çok karakter burada karşımıza gayet somut bir şekilde çıkıyor. Aynı yaratıcı ekibin The Paybacks serisinden karakterler, Kick-Ass serilerinden Hit Girl, Savage Dragon, Spawn gibi karakterler seri içinde irili ufaklı rollerde karşımıza çıkıyor.
Doğaçlama Seriler
Donny Cates – Geoff Shaw ikilisinin dünya çapında çizgi roman starları olmasının verdiğim örnek dışında ikinci bir önemi daha var. Daha önceden yaptıkları işler ve elde ettikleri başarılar sayesinde, bu ikili istedikleri bağımsız çizgi roman yayıncısından, istedikleri hikayeyi bastırabilecek bir prestij elde etmiş durumdalar.
Bu, çoğu zaman olumlu bir durum – ama bazen, tam olarak kurgulanmamış ve doğaçlama olarak ilerleyen serilerin ortaya çıkmasına da sebep olabiliyor. Bir yaratıcı ekip, bir seriyi sadece “temel fikir” etrafında yazmaya başlayınca, uzun vadede bocalayabiliyor; daha da kötüsü, Image Comics’in artık yavaş yavaş kötü bir şöhret kazandığı gibi, seriler tamamlanmayabiliyor.
Donny Cates’in ilk sayının ardından yazdığı sonsözü okuyacak olursanız, bu durumun Crossover’da da karşımıza çıktığını, hatta yaratıcı ekibin bu konuda çok dürüst olduğunu görüyorsunuz.
Bu, ortaya çıkışı itibarıyla tamamen kurgulanmış, planlanmış, detaylandırılmış bir hikaye değil, aslında hiçbir zaman altından kalkamayacağı bir vaadi, “Kervan yolda düzülür,” mantığıyla doğaçlama bir seriye dönüştürmüş, cesur bir çizgi roman konsepti.
İşi bu şekilde düşündüğümüzde, Crossover’ın uzun vadede yarım kalması, hikayenin bir noktada tıkanması veya çıkış noktasından çok farklı noktalara gitmesi (Jeff Lemire’ın Descender -> Ascender serilerini düşünün) oldukça muhtemel. Dürüst olmak gerekirse, bu beni serinin geleceği ile ilgili karamsar olmaya itiyor.
Crossover – İyi İhtimal?
Tabi bu, ideal bir sonun imkansız olduğu anlamına da gelmiyor.
Tüm serilerde yazdığı onca başarılı hikaye ve ele aldığı onca başarılı kurguya rağmen, benim açımdan Donny Cates’in yazarlığının en üst noktalarından bir tanesi hala Thanos serisinin ikinci yarısında oluşturduğu anlatı. Bugün her şeyden çok Cosmic Ghost Rider karakteriyle hatırlanan bu süreç, anlattığı hikayenin absürtlüğüne rağmen, yazım dilinin kalitesiyle benim son yıllarda okuduğum en kayda değer süper kahraman anlatılarından bir tanesi olmayı sürdürüyor.
Bu nedenle, oradaki bu “saçma” kurgunun altından kalkan bir yazarın, serinin gideceği yönü belirleme konusunda da tamamen özgür olduğunu kabul edersek, Crossover gibi zorlayıcı bir hikayenin altından kalkmasının da ihtimal dahilinde olduğunu söylemek gerekiyor.
Yine de, okuyucu ilgisinin zamanla düşeceğini ve yaratıcı ekibin istedikleri herhangi bir noktada, herhangi bir yayınevinde istedikleri serileri başlatabileceğini düşünerek, ben Crossover’ı “yarım kalacak Image serileri” kategorisinde değerlendirmeden edemiyorum.
Konuyla ilgili bir bahis yapacak olsam, paramın büyük çoğunluğunu bu ihtimale, bir kısmını da serinin orijinal konseptinden çok farklı yerlere giderek devam etmesine yatırıdım. O yüzden seri tamamlanmadan ve gideceği nokta tam olarak belli olmadan, Crossover’ı satın alıp okumak, fasiküllere ve ciltlere (nakit veya vakit anlamında) yatırım yapmak, biraz riskli bir iş gibi gözüküyor.
Özetle…
Riskli bir seri!
Crossover’ın merkezindeki konu çok ilginç, ama bu konunun daha önce bir çizgi roman yapılmamasının bariz sebepleri var. Serinin durumunu zaman gösterecek…
Sevebilirsiniz…
- Birden fazla evrenden, farklı karakterleri bir arada görme fikri hoşunuza gidiyorsa
- Süper kahraman çizgi romanlarını seviyor, güncel hikayeleri takip ediyorsanız – seride bu alandan pek çok gönderme var
- “Doğaçlama” seriler, yaratıcı ekibin de hikayenin ana hatlarını yolda oluşturacağı konseptler hoşunuza gidiyorsa
Sevmeyebilirsiniz…
- Crossover’a farklı evrenlerden farklı karakterler görmek, tanıdığınız karakterler etrafında şekillenecek bir hikaye okumak için başlıyorsanız
- Genel olarak süper kahraman çizgi romanlarını sevmiyor ve bu alanda yapılacak göndermeleri kaçırabileceğinizi düşünüyorsanız
- Kurgusu daha sağlam, daha oturmuş hikayelerden hoşlanıyorsanız
- Image Comics’in yarım kalma riski yüksek serilerinden birine başlamaktan çekiniyorsanız (serinin tamamlanmasını beklemek mantıklı olabilir!)