Genel Çizgi Roman Yazıları - Giriş Dosyaları

Çizgi Romana Neden “Dokuzuncu Sanat” Deniyor?

Çizgi roman terimleri yazı serimizde bu sefer biraz daha farklı bir kavramı ele alıyoruz. Doğrudan çizgi romanlarla alakalı olmayan, çizgi roman terminolojisi içinde yer almayan, ama bu mecrayla özdeşleşen bir ifade: Dokuzuncu Sanat.

Herkesin bir noktada bu ifadeyi duymuş olduğunu tahmin ediyorum.

Ama ilk kez duyanlar için kısa bir açıklama yapalım.

Dokuzuncu Sanat Kavramı

Çizgi romanlar, meraklıları ve konuyla ilgili bir şeyler yazıp çizenler tarafından sık sık Dokuzuncu Sanat olarak adlandırılıyor. “Dokuzuncu Sanat” kavramının kökleri de çizgi romanların prestijli bir mecra olarak görüldüğü Fransa’ya dayanıyor.

Tabi dünyanın pek çok yerinde çizgi romanlar geleneksel olarak sadece süper kahramanlarla, çocuklarla anıldığı ve genel olarak olumsuz bir şekilde değerlendirildiği için, çizgi roman okurları da sevdikleri mecrayı bir “sanat dalı” olarak tanımlayan bu ifadeyi seviyor.

Günümüzde çizgi roman giderek daha çok saygı gören, daha çok ciddiye alınan bir alan haline gelirken, dokuzuncu sanat kavramı da daha sık kullanılıyor.

Hatta bu kavramın çizgi romanın prestij kazanmasında etkili olduğu bile söylenebilir.

Sanatları Numaralandırmak

Elbette, çizgi romanı “dokuzuncu” sanat olarak tanımlıyorsak, bunun bir öncesi olması gerekiyor. Çizgi romanlar dokuzuncu ise, onlardan önce gelen maddeler ne? Çizgi roman listede neden kendisine dokuzuncu sırada yer bulabilmiş durumda?

Bu, aslında yazımızın kapsamını aşacak kadar karmaşık bir konu.

İnsanların uğraş alanlarının farklı “sanatlar” olarak listelenmesi çok eski dönemlere kadar dayanan bir durum. Ayrıca, İngilizce – Fransızca gibi dillerdeki “arts” kelimesi, her zaman Türkçede kullandığımız anlamıyla “sanat” ifadesini karşılamıyor. Bu dillerde – farklı anlamlarla – gramer, retorik, mantık gibi alanlar da “sanatlar” olarak sınıflandırılabiliyor.

Bütün bunlar, yazımızdaki “sanat” anlamının biraz dışında kalıyor.

Bugün anladığımız şekliyle, geleneksel yedi sanat ise şu şekilde sınıflandırılıyor: Resim, Mimari, Heykel, Edebiyat, Müzik, Performans (Tiyatro, Opera, Dans, vb. vb.) ve Sinema.

Tahmin edersiniz, Sinema bunlara yapılan daha güncel bir ekleme. Hatta, çizgi romanın “dokuzuncu sanat” olarak adlandırılması gibi, sinemanın “yedinci sanat” olarak adlandırılması da yaygın bir durum. Daha geleneksel mecralar için ise durum bu değil; insanların heykeli “üçüncü sanat” veya müziği “beşinci sanat” diye tanıttığını çok sık görmüyoruz.

Biraz sinema örneğinden de anlayacağınız gibi, teknoloji ilerledikçe, insanların ilgi alanları değiştikçe, sanat dalları da değişmeye başlıyor. Bu da, yedi geleneksel sanat formuna eklemeler yapmayı gerektiriyor.

Genel olarak, Televizyon ve televizyon için üretilen eserler Sekizinci Sanat olarak kabul ediliyor. Bu da, eklenecek herhangi bir sanat dalının, “dokuzuncu” olmasını gerektiriyor.

Dokuzuncu Sanat: Çizgi Roman

İlk sekiz alan dolu olduğu için, “Çizgi Roman” da Dokuzuncu Sanat olarak sınıflandırılıyor.

Kavramın bu kullanımı, 1960’lı yıllardan itibaren Fransa’da başlayan bir olay. Öyle ki, özellikle İngilizce ağırlıklı mecralarda, “Dokuzuncu Sanat” ifadesinin doğrudan Fransız – Belçika çizgi romanları için kullanıldığını görmeniz muhtemel. Aşağıda görebileceğiniz kitabın başlığı bile aslında bu durumu özetleyen bir durum. İngilizce olarak ilerleyen tartışmalarda, Dokuzuncu Sanat ifadesi ağırlıklı olarak Fransız çizgi romanlarıyla özdeşleşen bir ifade.

Tabi özellikle çizgi romanları seven ve bunların meşru bir sanat dalı olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünen insanlar için, bu kavram çok daha evrensel bir anlam kazanıyor.

Bu noktada şunun altını çizmek önemli.

Farklı sanat dallarını birden yediye kadar sınıflandırmak ve bunları kabul edilen sanat dalları olarak listelemek oldukça sübjektif bir durum.

Bunun temel bir örneği için, “(The) Eighth Art” şeklinde bir Google araması yapabilirsiniz.

Sanat dallarının geleneksel sınıflandırılması yedi farklı mecra üzerinden yapıldığı için, yeni alanların sınıflandırılması farklı şekillerde yapılabiliyor. Bu yazıda “sekizinci sanat” ifadesinin ağırlıklı olarak televizyonla alakalı olduğunu söylememize rağmen, daha modern alanlar da bu ifadeyle düşünülebiliyor.

Böyle bir Google aramasıyla, video oyunlarının sekizinci sanat olarak gösterildiğini görebilirsiniz. Bu sınıflandırma, muhtemelen “7 Sanat” sınıflandırmasını bilen, ama “sekizinci sanat” ve “dokuzuncu sanat” gibi yaygın kullanımlardan haberi olmayan kişiler tarafından yapılıyor. Ama bunların objektif gerçekler olmadığını göstermek açısından, faydalı örnekler.

Hatta, bu tartışmayı bir adım daha ileriye taşımak mümkün. Geleneksel sanat dalları bile, zaman zaman farklı şekillerde tanımlanabiliyor. Örneğin, yukarıdaki sınıflandırmanın aksine, yedi temel sanat dalı arasında “Şiir”i listeleyen kaynaklar bulmanız mümkün.

Özetle, ne geleneksel sanat dallarının, ne de bunlara yapılan güncel eklemelerin tamamen nesnel gerçekler olduğu iddia edilebilir.

Üzerine düşündüğünüz zaman, bu aslında çok mantıklı bir durum. Eser üretilebilecek onlarca farklı alanı düşündüğünüzde, herhangi bir uzmanın çıkıp bunları tek başına sınıflandırmasını beklemek çok da gerçekçi değil.

Bununla birlikte, Dokuzuncu Sanat ifadesi günümüzde çizgi romanlarla büyük ölçüde özdeşleşmiş bir ifade. Bu bakış açısıyla, video oyunları gibi güncel alanları önceki güncellemeleri de dikkate alarak “Onuncu Sanat” olarak tanımlayan kaynaklar da bulunuyor.

Sonuç olarak, çizgi romanların yedi geleneksel sanat dalına televizyondan sonra yapılan bir ekleme olduğu ve bu nedenle “Dokuzuncu Sanat” olarak adlandırıldığı söylenebilir. Ama hem çıkış noktasında, hem de güncel eklemelerden bunun oldukça değişken bir süreç olduğunun da altı çizilmeli.