DC Comics İncelemeleri

The Three Jokers #1-3

DC Comics’in son yıllarda yaptığı en garip işlerden bir tanesi, New 52 ile yeniden başlatılan Justice League serisinin final sürecinde, “Joker’ın gerçek kimliği” meselesini gündeme getirmek oldu.

Gerçekten, Darkseid War hikayesi ile kozmik, evren çapında büyük bir hikayeyle final yapan Justice League serisinin bu noktada Joker veya Joker’ın gerçek kimliğiyle neredeyse hiçbir alakası yoktu.

Ancak Justice League #42’de, bu konu serideki ana hikaye akışından büyük ölçüde bağımsız bir şekilde gündeme getirilmiş, Joker’ın gerçek kimliği hakkında büyük sırrın Justice League’in sembolik önem taşıyan ellinci sayısında okuyucularla paylaşılacağı duyurulmuştu.

Joker’ın Gerçek Kimliği – Giderek Karışan Bir Süreç

Haftalar süren bekleyişin ardından, ellinci sayıda okuyucularla bir şey paylaşıldı, ama bu Joker’ın gerçek kimliği değil; DC Evreni’nde “üç tane Joker olduğu” bilgisiydi. Batman kırk ikinci sayıda kendisine DC Evreni’ndeki tüm bilgileri öğrenme gücü veren Mobius Chair isimli cihazı kullandığında, Joker’ın gerçek kimliğini öğrenememişti, çünkü kimliğini öğrenebileceği tek bir Joker yoktu, birbirinden tamamen ayrı kişiler olan üç farklı Joker vardı.

Zaten kendi içinde oldukça tuhaf olan bu süreç, DC Evreni’ndeki bürokratik değişiklikler ve o dönemde yaşanmakta olan diğer büyük olaylar nedeniyle bir süre unutuldu. Okuyucular, bu üç Joker meselesini çizgi roman dünyasının açıklanmayan, üstü kapatılan tuhaflıklarından biri olarak hafızalarından silmeye hazırlanıyordu ki, bütün bu sürecin yaratıcısı olan Geoff Johns bu konuyu bir kez daha gündeme getirdi – ve bütün bu esrarın Justice League veya Batman serilerinde değil, doğrudan sürecin adını taşıyan bir seride, The Three Jokers serisinde tamamlanacağını duyurdu.

Bu üç Joker meselesinin başladığı 2016 yılından, 2019’un sonlarına kadar The Three Jokers adlı bu seri hakkında başka bir gelişme olmadı. Hal böyle olunca, bu sefer de Three Jokers‘ı duyurulan, üstünde konuşulan, ama hiçbir zaman yayımlanmayacak çizgi romanlardan bir tanesi olarak görmeye başladık…

Fakat sonunda, 2019’un son günlerinde yapılan açıklamaların ardından, The Three Jokers serisi 2020 yılında gerçekten başladı, Covid-19 kaynaklı genel gecikmeler haricinde düzenli olarak yayımlandı ve bitti.

Yukarıdaki kısa giriş, bu üç Joker meselesinin başlangıcını anlamak için kısa bir özet, ama bu seri hakkında konuşmaya başlamadan önce, bu süreci gerçekten anlamanın faydalı olacağını düşünüyorum. Bu nedenle eğer kafanızda soru işareti kaldıysa, aşağıdaki kapsamlı yazıya da göz atmanızı tavsiye ederim:

Joker’ın Gerçek Kimliği ve Üç Joker Meselesi

Bu garip fikir ortaya atıldıktan dört – beş sene sonra, “DC Evreni’nde üç tane Joker olması” meselesinin etrafındaki sır perdesi, sonunda aralanmış durumda. Artık bazı cevapları bildiğimize göre, çok daha enteresan bir konuya, şu kritik soruya yoğunlaşabiliriz:

Nasıl Üç Tane Joker Olabiliyor?

Önce içinizi rahatlatmak için şunu söyleyerek başlayayım: Serinin anlattığı hikayeyi incelemek ve bu soruya cevap vermek için çizgi romanı farklı açılardan incelemeye gerek yok…

spoiler
… ancak yazının geri kalanı, finali de dahil olmak üzere, seri kapsamında yaşanan olaylar hakkında çok ciddi şekilde spoiler içeriyor.

Geoff Johns ve Jason Fabok, ele aldıkları sorunun yeterince karmaşık olduğunu kabullenerek, seriyi büyük ölçüde bu üç Joker meselesi üzerine kuruyor.

“Üç Joker” meselesi, bize şu şekilde sunuluyor: Çizgi romanın ilk sayfalarında, Gotham’da Joker’in sebep olduğu bir vaka görüyoruz. Fakat serinin adından ve yukarıda anlattığım süreçten de anlayacağınız gibi, bu olayda bir değil, üç tane Joker karşımıza çıkıyor. Justice League serilerindeki olaylar sonrasında üç tane Joker olduğunu öğrenmiş olan Batman de — sonunda — bu vakayı araştırmaya başlıyor.

Gelelim bu üç Joker işinin mantığına…

Biliyorsunuz, Joker gerek çizgi romanlarda, gerek filmlerde sık sık “başka kişileri Joker kılığına sokmak” olarak tanımlayabileceğimiz bir teknik kullanıyor. Bazen masum insanlar sadece yanıltmaca olarak onun gibi giydirilip palyaço makyajlarıyla Batman’in önüne atılıyor, bazen de “Joker kimyasalları” sayesinde kahkahalar atarak, sürekli gülerek hayatını kaybediyor veya deliriyor.

Belki biraz hayal kırıklığı gibi olacak, ama son beş yıldır DC Evreni’nde dönen “üç Joker” muhabbetinin temeli de buna dayanıyor. Joker’ın insanları Jokerleştirmek için kullandığı kimyasalların, iki kişi üzerinde kusursuz etkiye sahip olduğu, bu kişilerin gerçekten birer Joker olarak varlıklarını sürdürdüğü anlaşılıyor. Hatta, seri içinde Joker’ın bilinçli olarak “yeni bir Joker yaratmak” için uğraştığı gösteriliyor.

Üç Joker

Peki, üç tane Joker’ın olduğu bu senaryoda, bunları birbirlerinden nasıl ayırt ediyoruz?

Geoff Johns ve Jason Fabok, biraz da bunu kolaylaştırmak için, bu üç Joker’e farklı isimler veriyor. Daha doğrusu, bu üç Joker, yıllardır tanıdığımız, bildiğimiz, fakat çeşitli çizgi romanlarda farklı şekillerde gördüğümüz Joker’ın farklı boyutlarını yansıtacak şekilde adlandırılıyor.

Bu bağlamda, seri içinde gördüğümüz üç Joker The Criminal (Suçlu), The Comedian (Komedyen) ve The Clown olarak adlandırılıyor.

Joker’ın Kimlikleri



Eğer bu üç Joker’ın kimliklerinin birbirlerinden nasıl ayırt edildiğini detaylı olarak okumak istiyorsanız, bu ayrım şöyle yapılıyor. The Criminal daha ciddi, klasik kötü adam tiplemesine daha yakın duran Joker olarak resmediliyor. Batman bu Joker’ı ilk maceralarında (yani çizgi roman terminolojisi ile konuşacak olursak, Altın Çağ döneminde) karşılaştığı Joker’a benzetiyor.

The Comedian , işin komik tarafını daha çok ön plana çıkartan, kahkahalar atan, modern Joker tiplemesine biraz daha yakın bir tip olarak gözüküyor. Bu Joker da her şeyden çok The Killing Joke çizgi romanında Barbara Gordon’u vuran ve geçmişi anlatılan Joker’e benzetiliyor.

Son olarak, The Clown hepsi içinde en kaotik, en düşüncesiz, sadece karmaşa yaratmak isteyen tipleme olarak yazılıyor. İlk sayıda ölen The Clown, geç dönem Batman hikayelerinde gördüğümüz Joker tiplemesine benziyor — aslında A Death in the Family’de Jason’u öldüren Joker olarak da tanımlanabilir.

Serinin sürekli vurguladığım tuhaflığı nedeniyle buradaki bilgileri seride okuduğumuz sırayla anlatmıyorum, ama seri genelini özetleyecek olursak; The Clown olarak adlandırılan Joker serinin ilk sayısında Jason Todd tarafından öldürülüyor. Geriye kalan The Criminal ve The Comedian ise, Batman’e karşı Thomas ve Martha Wayne’i öldüren Joe Chill‘i merkeze koyan bir komploya girişiyor.

Bu komplonun da özeti aslında seriyi okuduğunuzda çok basit: Daha ciddi, daha somurtkan bir Joker olan The Criminal, Joe Chill’i Joker’a dönüştürmenin Batman’e karşı yapılabilecek en büyük hamle olduğuna inanıyor.

Özellikle modern çizgi romanlar içinde, Joker – Batman ilişkisi basit bir “kahraman – kötü adam” ilişkisinin çok ötesinde işlenen boyutları var. Burada en çok öne çıkan tema da, bu iki karakterin (ama özellikle Joker’ın) varolmak için birbirine ihtiyaç duyan, birbirleriyle neredeyse simbiyotik bir ilişki içinde yer alan kişiler olması. Joker tarafında, bu işin Batman tarafından “sevilmek”, Batman için “önemli olmak” gibi bir arka planı da var.

The Criminal, “Joker’ın Batman için daha fazla anlam ifade etmesinin” tek yolunun, bu korkunç gülümsemenin arkasına önemli bir kimlik yerleştirmek olduğunu düşünüyor. Anne babasını öldüren ve onun Batman’e dönüşmesini sağlayan Joe Chill’i Joker haline getirmenin de, Batman’e çok ciddi bir sembolik anlam ifade edeceğine inanıyor.

Seri içinde, Joe Chill’i hasta, ölüm döşeğinde ve en önemlisi yaptıklarından pişman olmuş bir adam olarak görüyoruz. Detaylarını ve nasıl ilerlediğini incelemeyi size bırakıyorum; ama sonuç olarak Bruce Wayne, gerçek anlamda pişman olmuş bir adam olarak gördüğü Joe Chill’i affediyor ve onu bütün bu süreçten kurtarıyor.

Bu sayede, asıl amacına erişen The Criminal değil, serinin son sayısında onu öldüren The Comedian oluyor. Bu son Joker, üç sayı boyunca The Criminal ile birlikte çalışıyormuş gibi gözükse de, aslında hiçbir zaman planın bir parçası olmadığı, onun asıl amacının Batman’i Joe Chill ile karşı karşıya getirerek onu affetmesini sağlamak olduğu anlaşılıyor.

“Komedyen” Joker’a göre, Bruce Wayne’in hayatında yaşadığı en büyük acıyı geride bırakması, Joe Chill ve sebep olduklarıyla bir anlamda barışması, Joker’ın Batman’in hayatındaki en büyük, en önemli mesele haline gelmesi anlamına geliyor. Böylece, The Three Jokers serisi adından bekleyeceğimiz gibi, üç Joker ile başlıyor, ancak son noktaya ulaştığında, DC Evreni’nde artık sadece bir Joker bırakıyor.

Ancak serinin yaptıkları sadece bundan ibaret değil.

The Three Jokers’tan Geriye Kalanlar

The Three Jokers serisinin bize sunduğu bazı önemli bilgiler var. Bunları, biraz genelleme yaparak, “Zaten büyük ölçüde bildiğimiz, ama artık emin olduğumuz şeyler” olarak tanımlamak mümkün, ama tabi işin içinde bazı sürprizler de yok değil.

Birincisi, seri içinde bazı soru işaretleri bırakılsa da, orijinal Joker’ın, gerçek Joker’ın The Comedian olduğu büyük ölçüde açıklanmış oluyor.

Daha da önemlisi, Joker’ın The Killing Joke‘da Alan Moore tarafından anlatılan, ama “kesin olmayan” geçmiş hikayesi de artık Joker’ın gerçek “arka plan hikayesi” olarak konumlandırılıyor. Serinin son sayısında, doğrudan Killing Joke’dan gelen, hatta buradaki hikayeyi daha da detaylandıran paneller var.

Yine serinin son sayısında, Joker’ın Batman’in (ve bu serideki diğer karakterlerin) gerçek isimlerini, gizli kimliklerini bildiği net bir şekilde ifade ediliyor. Bu da modern çizgi romanlardan zaten tahmin ettiğimiz bir şey, ama bu seride Joker kendi ağzıyla açık ve net olarak bu durumu ifade etmiş oluyor. Tabi ki, kendisinden bekleyeceğimiz üzere bu onu fazla ilgilendiren bir konu değil, onun tek derdi Batman ile olduğu için gizli kimliğini herhangi birine açıklamakla veya bu bilgiyi herhangi birisiyle paylaşmakla pek ilgilenmiyor.

Belki biraz daha şaşırtıcı olan, çok havalı olması gereken bir sahnede, Batman’in de Joker’ın gerçek kimliğini bildiğini açıklaması oluyor. DC Evreni’nin “hilesi” haline gelen omnipotent “I’m Batman” cümlesiyle birlikte, Bruce Wayne Joker’ın kimliğini ilk tanışmalarından bir hafta sonra öğrendiğini açıklıyor. Ama – üzerinde düşünülebilecek bir paralellik olarak, tıpkı Joker gibi o da onun gerçek kimliğiyle fazla ilgilenmiyor.

Ve son olarak, daha önce bilmediğimiz, serinin temel sırrı olarak gösterebileceğimiz konu…

The Killing Joke’un hikayesindeki önemli detaylardan bir tanesi, Joker’ın çizgi romanın ortalarına doğru milyonda birlik bir kaza ile hamile olan eşini kaybetmesiydi. Bu seride yapılan bir retcon ile, bu durum tersine çevriliyor: Yani Joker’ın eşinin hala hayatta olduğu, hatta çocuğunu da doğurduğu anlaşılıyor. The Three Jokers’ın son sayfalarında, bu aileyi sadece Batman’in bildiği gizli bir konumda, Alaska’da görüyoruz.

Çoğu okur bundan nefret edecek, ama Çehov’un silahı prensibini düşünecek olursak, ileride bir noktada Joker’ın ailesi / Joker’ın oğlu temalı hikayelere hazır olmakta fayda var.

Cevapsız Sorular

Tabi ki bütün bunlar, bu serinin tüm sorulara cevap verdiği anlamına gelmiyor. Pek çok noktada, cevaplandığından fazla soru ortaya çıktığını söylemek bile mümkün.

Bu soruların başında, tabi ki, bu seride gördüğümüz konuların gerçekten ana DC Evreni’nde geçip geçmediği sorusu geliyor. Justice League serisinden çıkan bir kurgunun ele alınması ve okuduğumuz hikayede ana DC devamlılığına çok ters bir durum olmaması nedeniyle, bunu öne sürmek mümkün. Ama Alfred’in hayatta olması ve (tabi ki) üç Joker meselesi nedeniyle, bunun bir paralel evren hikayesi olduğunu iddia etmek de imkansız değil.

Serinin yaratıcı ekibi ve DC Comics, bu konuda çok sık kullandıkları kaçamak bir cevabı verip, serinin “resmiyetinin” — tıpkı ilham aldığı Killing Joke gibi — okuyuculara kalmış bir mesele olduğunu söylüyor. Tabi serinin sonunda tek bir Joker kalması nedeniyle, bu çizgi romanın devamlılık konusunda öyle çok sorun yaratması gibi bir durum da yok.

Bu hikayenin devamlılık içinde olduğunu kabul ettiğiniz zaman, tabi ortaya başka sorular çıkıyor. Birincisi, yukarıda değindiğimiz ve cevabı “The Comedian” veya “The Criminal” olan “Orijinal, asıl Joker kimdi?” sorusu. Benim şahsi görüşüm, bu serinin asıl Joker’ın Comedian olduğunu ortaya koyduğu yönünde. Ama Golden Age döneminin esintilerini taşıyan The Criminal’ın orijinal Joker olması da tamamen yanlış bir okuma olarak görülemez.

Bunun dışında da sorular var: Ne zamandan beri DC Evreni’nde üç Joker var? Bu DC Evreni içindeki zamanı düşündüğümüzde yeni bir gelişme mi, yoksa Batman’in “kariyerinin” erken dönemlerinden beri devam mı ediyor? Bu üç Joker daha önceden gördüğümüz hikayelerde ortak mı çalışıyordu, yoksa hepsi birbirinden habersiz mi ilerliyordu? Madem Batman, onunla ilk tanıştığı günden bir hafta sonra Joker’ın gerçek kimliğini öğrenebilecek kadar üstün bir dedektif, nasıl oldu da yıllar boyunca Joker olarak tanıdığı adamdan üç tane olduğunu göremedi?

Bütün bunlar, seriyi okurken kafanızda belirirse üzerinde çok fazla durmamanız gereken noktalar. Bu kadar karışık ve garip bir hikaye örgüsü içinde, bunların kesin cevapları olduğunu iddia etmek çok doğru değil.

Çizgi Roman Hakkında Birkaç Not

Dediğim gibi, son yılların en garip çizgi roman süreçlerinden bir tanesi olduğu için, bu yazıda ağırlıklı olarak bu serinin “Üç tane Joker var” meselesi üzerinde durma şeklini ele almaya çalıştım. Ancak bu seride başka hiçbir şey görmeyeceğiniz anlamına gelmiyor.

Bu açıdan, Three Jokers’ın en kayda değer kurgu ögesi, üç Joker’e karşı konumlandırılan üç ana karakterimiz olması. Geoff Johns ve Jason Fabok, bu seride The Criminal, The Clown ve The Comedian üçlüsünün karşısına Batman, Batgirl ve Jason Todd’u yerleştiriyor.

Batman’in olmazsa olmaz bir karakter olduğu ortada, ancak Batgirl ve Jason Todd’u — Joker’dan en fazla çekmiş karakterler olarak — merkeze koyunca daha katmanlı bir kurgu ortaya çıkıyor. Bu sayede, yalnızca Batman’in Joker’a karşı mücadelesini değil, aynı zamanda kendi ailesi içindeki sıkıntılarla yüzleşmesini izliyoruz. Özellikle Jason Todd etrafında dönen kurgu, bu karakterin geri dönüşünden beri görmeyi beklediğimiz bazı sahneleri içeriyor.

Jason Todd ile ilgili ikinci bir durum da, karakterin Joker ve Batgirl ile olan ilişkisi.

Sanıyorum serinin ilk ve ikinci sayılarında bir noktada pek çok kişi yeni yaratılacak Joker’ın Jason Todd olma ihtimalini / imasını sezmiştir. Bu çok riskli bir karar olacağı için, yaratıcı ekip Jason Todd için böyle mutsuz bir finale gitmemiş. Ama karakter için bir “kurtuluş” ve mutlu son da yok.

Barbara ile olan tek gecelik yakınlaşmalarının ardından, Jason Todd üçüncü sayının sonlarında bir mektupla Batgirl’e ilan-ı aşk ediyor. Fakat Barbara ile birlikte olmak için tüm hareketlerini gözden geçirebileceğini, hatta Red Hood olarak kariyerini arkasında bırakabileceğini açıkladığı bu mektup, talihsiz bir kaza sonucu Barbara’ya hiç ulaşmıyor. Tabi panellere yakından bakmayı seven biriyseniz, bunun talihsiz bir kaza mı, yoksa Joker’ın Jason üzerinde oynamaya devam ettiği oyunlardan bir başkası mı olduğuna, kendiniz karar verebilirsiniz.

Son dönemlerde, Geoff Johns bir çizgi roman olarak ele almanın çok zor olduğu işlerle gündeme geliyor. Geoff Johns, Gary Frank, Jason Fabok… Bunlar oturup, uzun süre üzerinde uğraşıp, “kötü” çizgi romanlar üretecek kişiler değiller. Zaten yıllardır çizgi roman dünyasında tutturdukları kalitenin üzerine, artık ciddi anlamda bir alışkanlık ve ustalık da eklenmiş durumda. Bu nedenle kurgu içinde göz ardı edilmesi umulan tuhaflıklar ve kişiden kişiye göre değişecek olan zaaflar dışında, yazıp – çizdikleri çizgi romanlar genellikle teknik açıdan kaliteli eserler oluyor.

Doomsday Clock‘dan sonra, The Three Jokers serisi de kendi içinde, bir çizgi roman olarak incelemesi zor bir hikaye. Çizimlere ve görselliğe çoğu noktada denecek laf yok, karakterizasyon ve diyalog açısından da, ortadaki kurgunun egzantrik boyutlarını göz ardı edebildiğiniz sürece, çok rahatsız edici bir nokta yok.

Ama genel olarak, Three Jokers’ı DC Evreni’ne hiç yoktan dahil edilen ve giderek saçmalaşan bir hikaye kurgusu ötesinde okumak da mümkün değil. Bu Killing Joke gibi, kendi içinde okunabilecek, tek başına keyif alınabilecek bir hikaye olarak görülmemeli.

Tüm bu açılardan, benim The Three Jokers ile ilgili son yorumum, 2016’dan beri DC Evreni’nde kafa karışıklığı yaratan bir sürecin son halkası olarak seriyi okuyup, sonuç olarak tek bir Joker kalmasına memnun olup, doğrudan bu seri içinde yaratılan ek konuların daha da fazla kurcalanmamasını ummak yönünde.

Özetle…

Olabileceğinin en iyisi?..

Three Jokers, bana göre son yılların en tuhaf çizgi romanlarından bir tanesi. Bu açıdan, bu garip sürecin makul denebilecek bir şekilde tamamlandığını düşünüyorum.

Sevebilirsiniz…
  • Batman ve Joker arasındaki ilişkiyi ele alan, bu iki karakteri birbirine ihtiyaç duyan figürler olarak inceleyen serileri seviyorsanız
  • Geoff Johns’un genel yazarlık tarzını ve Batman’i ele alış şeklini olumlu buluyorsanız
  • Büyük, Justice League odaklı değil, Batman ve yan karakterleri etrafında şekillenen bir hikaye arıyorsanız

Sevmeyebilirsiniz…
  • Bu seri etrafındaki kurguyu merakla takip edip, beklentilerinizi çok yükselttiyseniz
  • Batman – Joker arasındaki ilişkiyi inceleyen yeteri kadar çizgi roman okuduğunuzu düşünüyorsanız
  • Çizgi romanlarda cevaplanmayan sorular, muğlak bırakılan noktalar sizi rahatsız ediyorsa