DC Comics İncelemeleri

Strange Adventures (2020) #3

DC Comics’in 2020’deki prestijli serilerinden Strange Adventures’ın üçüncü sayısı — Mr. Terrific’e yoğunlaşan ikinici sayının ardından — tekrar serinin ana karakterlerine, Adam ve Alana Strange çiftine yoğunlaşıyor.

Dilerseniz, üçüncü sayıyı incelemeye başlamadan önce, serinin şu ana kadar bizi getirdiği noktanın çok kısa bir özetini yapalım, çünkü üçüncü sayı (ve buradan itibaren serinin gidişatı) aslında bu olay zinciri üzerinden inşa edilmiş durumda.

Şu Ana Kadar Yaşananlar ve Serinin Genel Kurgusu

Şu ana kadar ulaştığımız noktanın çok temel bir özeti şu şekilde: Yıllarca Rann gezegenine ve DC Evreni’ne pek çok faydası dokunmuş olan süper kahraman Adam Strange, Rann’daki hayatından bir anlamda “emekli olup” dünyaya yerleşiyor ve maceralarını anlatan bir kitap yazıyor. Herkes tarafından çok beğenilen ve Adam Strange’i dünya çapında bir süperstar haline getiren bu kitabın imza gününde, sırada yer alan bir adam Adam Strange’in ne yaptığını, onun Rann’da savaştığı Pykkt ırkına karşı nasıl davrandığını bildiğini söylüyor ve bu görüntüler etkinlik sırasında kayıt altına alınıyor.

Bu durum basit bir “çılgın hayran” olayı gibi gözükse de, daha sonra bu suçlamaları yapan adam ölü bulunuyor. Öldürülme şekli de Adam Strange’in kullandığı silahın etkisine çok benzediği için, bir anda Amerika’nın altın çocuğu Adam Strange üzerinde bazı soru işaretleri beliriyor.

Böyle bir suçlama altında kalmak istemeyen Adam Strange, dünyanın en iyi dedektifi Batman’den olayı incelemesini isteyerek silahını ona teslim etmeyi öneriyor. Ancak Batman, Strange’e çok yakın olduğu için bu davayı objektif bir şekilde yürütemeyeceğini belirtip, işi kendisi kadar güvendiği başka birine, DC Evreni’nin en zeki karakterlerinden biri olan Mr. Terrific‘e devrediyor.

Burada seri açısından hem üçüncü sayıda, hem de ilerleyen noktalarda önemli hale gelecek olan detay şu: Mr. Terrific, bu görevi kendisi gibi bir süper kahramanın adını temize çıkartmak için yerine getirilecek, basit bir formalite olarak görmüyor. Aksine, elindeki tüm bilgileri toplayıp, çok kapsamlı ve gerçek bir soruşturma başlatıyor ve oldukça önemli bir sonuca ulaşıyor: Adam Strange’in Rann’da Pykkt İmparatorluğu’na karşı savaşta kaybettiğini söylediği kızı Aleea Strange’in ölümü, Adam Strange ve eşi tarafından uydurulan bir yalandan ibaret.

Böylece, serinin merkezindeki dedektif hikayesi farklı bir boyuta ulaşıyor. Adam Strange’in kızının ölümü gibi bir konuda yalan söyleyebileceğini gören Mr. Terrific, onun diğer pek çok konuda yalan söyleyebileceği sonucuna ulaşıp, ona karşı ciddi bir soruşturma başlatıyor.

Daha üçüncü sayının incelemesinde, neden böyle bir özet yapmaya gerek duyuyoruz? Çünkü serinin bütün kurgusu, şu basit yapı üzerinden ilerliyor: Adam Strange’in imza gününden sonra yaşanan bir olayda adını temize çıkartmak için — kendi isteğiyle — bir soruşturmanın merkezinde yer alması ve bu soruşturmanın onu gerçek anlamda zorlayan bir sürece dönüşmesi.

Strange Ailesinin Tepkisi

Üçüncü sayının bize gösterdiği en önemli şey de aslında bu konuyla ilgili oluyor. Yaşanan olaylardan sonra, “Araştırın, bizim bu konuyla hiçbir alakamız olmadığını bulun!” diyerek bir soruşturma başlatılmasını isteyen Strange ailesinin, bu soruşturmanın başlamasından ve onları gerçek anlamda sorgulamasından pek memnun olmadığını görüyoruz.

Bu da bizi ironik bir duruma taşıyor – bir anda iddia ettikleri her şey Mr. Terrific tarafından sorgulanmaya başlayınca, Strange ailesi televizyona çıkıp, daha sistematik, daha “meşru” bir süreç talep etmeye başlıyor.

Burada, seri açısından çok daha önemli olan – hatta belli açılardan seriyi “politik” bir hale getiren önemli bir detay daha var. Adam Strange — özellikle kızının ölümü konusunda yalan söylediği suçlamasının ardından — süper kahraman dünyasındaki bazı dostlarıyla, spesifik olarak Superman ve Hawkman ile dertleşiyor.

Onun daha ılımlı, başına gelenler nedeniyle “dert yanan” tonu biraz daha anlaşılabilir olsa da, eşi Alana Strange birlikte katıldıkları canlı yayında sadece “dertleşme” ve “anlayış bekleme” seviyesinin biraz ötesine geçip, olayı “işin arka planında bir şeyler arama”, bir “komplo iması” düzeyine getiriyor. Hatta, bütün bu sürecin, Adam Strange’in dünyayı olası bir Pyktt istilasına karşı savunmak için yaptığı planları sekteye uğratmak için tezgahlandığını ifade ediyor.

Şu anda şöyle bir şey düşünüyor olabilirsiniz: Daha üçüncü sayının incelemesinde olmamıza rağmen, bütün serinin kısa bir özetini yaparak başladık, ama Adam Strange’in dünyada Pykkt istilasına karşı bir plan yaptığından bahsetmedik… Bu kadar önemli bir detay, özet kısmında nasıl atlanmış olabilir?

Bu soruyu sormamdan da anlayacağınız gibi, cevap basit: Daha önceki sayfalarda, böyle bir konu hiçbir noktada gündeme gelmiyor. Pykkt ırkının dünyaya karşı bir istila planı olduğu, Adam Strange’in de bizi bundan korumaya çalıştığı düşüncesi ilk olarak burada, Strange’in hayatında bir şeyler istediği gibi gitmediğinde ortaya atılıyor.

Bir başka deyişle, Strange ailesi söylediklerinin doğruluğu sorgulanmaya, hatta yalanları ortaya çıkmaya başlayınca, bir anda böyle bir konu gündeme getirip, Adam Strange’in böyle bir kutsal görev üstlendiğini iddia etmeye başlıyor. Bu da tabi serinin geleceği açısından çok önemli bir detay.

Flashback Sahneleri ve Alana Strange

Adam Strange etrafındaki bu kurgunun ortaya atılmasında asıl önemli figürün Adam değil, Alana Strange olduğu dikkatinizi çekmiştir.

İlk iki sayıda serinin iki ana karakteri olarak karşımıza çıkan Adam Strange ve Mr. Terrific’ten sonra, Alana Strange de güçlü, kendi planları olan, iddialı bir karakter olarak serinin önemli “odak noktalarından” biri haline geliyor.

Çizgi romanın genel anlatım yapısı olan “Bugün Yaşananlar – Geçmişte Olanlar” ayrımı, serideki her sayıda olduğu gibi bu sayıda da mevcut. Strange Adventures #3 de, bir önceki sayılarda olduğu gibi, “kusursuz kahraman” Adam Strange’in, zorunda kaldığında neler yapabileceğini net olarak gösteriyor. Çizgi roman, dizi, film gibi görsel ağırlıklı herhangi bir mecradan birkaç örnek takip etmiş herhangi birinin rahatlıkla tanıyacağı gibi, aşağıdaki sahneler “kusursuz” bir kahramandan beklemeyeceğimiz, öfke kontrolünün tamamen ortadan kalktığı anlar:

Üçüncü sayı bu açıdan daha önceki sayılara benzese de, verilen ipuçları açısından önemli bir farkı da bulunuyor. Zorunda kaldığında Adam Strange’in yapabileceklerini görmemiz artık çok ilginç değil – ancak bu sayıda ilk kez, kocasını bu şekilde gören Alana Strange’in de tepkilerini görüyoruz.

Kocasının karşılaştığı bir savaşçıyı vahşice katletmesini bu şekilde izleyip yorumlayan Alana Strange de, baskı altında kaldığı durumlarda her zaman aşırı soğukkanlı kalan, korkusuz, hatta biraz “duygusuz” bir insan profili çiziyor. Bunu sayının “şimdiki zaman” boyutunda Batman ile karşılaştığında da net bir şekilde anlıyoruz.

Böylece, üçüncü sayı bize önemli bir mesaj vermiş oluyor. Evet, hayatta kalmak, sevdiklerini korumak için özellikle zor durumda kaldığında her şeyi yapmayı göze alacak bir Adam Strange gerçeği var, ama bütün bu süreçlerde gözünü bile kırpmadan onun yanında yer alan Alana Strange gerçeği de kesinlikle yabana atılmamalı.

Serinin ilerleyen sayılarında, bu durumun daha detaylı örneklerini de göreceğiz.