DC Comics İncelemeleri

Strange Adventures (2020) #1

AltEvren, düzenli yazı programı olan bir site değil. Fakat uzun süre devam eden her sitede olduğu gibi, benim de işin arka planında tuttuğum bir “yazı fikirleri” listem, aklımda olan çeşitli yazı planları var.

Son yıllarda, bu listede uzun süre yer alan fikirler içinde beni en çok zorlayan başlıklardan ikisi, Tom King’in Mister Miracle ve Vision serileri oldu. 2010’lu yılların ikinci yarısında okuduğum en iyi süper kahraman çizgi romanları arasında yer alsalar da, bu eserlerin adam akıllı incelemelerinin yazılması ciddi bir iş yükü haline geldi.

Bunun olası sebeplerinden bir tanesinin, çizgi romanları seriler tamamlandıktan sonra, yani üzerinde konuşulabilecek onlarca konu biriktikten sonra yazmaya çalışmam olduğunu düşünüyorum.

Bu nedenle, aşağı yukarı aynı yaratıcı ekibin çıkarttığı on iki sayılık Strange Adventures serisini, sayı sayı incelemeye karar verdim.

Yanlış hatırlamıyorsam, AltEvren’de düzenli olarak sayı incelemeleri yazdığım son seri Age of Ultron serisiydi. Yaklaşık yedi yıldır hiç kullanılmamış “düzenli seri inceleme” kaslarımı kullanmakta olduğum için, bu incelemelerin sürekliliği hakkında garanti veremiyorum. Ama böyle yoğun bir seriyi, sayı sayı incelemenin daha kolay olacağına inanıyorum.

Neden Strange Adventures?

Düzenli sayı incelemelerine dönmek için daha çok ilgi çekmesi muhtemel bir event hikayesi veya Avengers serisi yerine, Strange Adventures’ı seçmemin basit bir nedeni var. Bu da yaratıcı ekibin daha önceki serilerde elde ettiği başarıya dayanıyor.

Bu tarz serileri, artık Tom King’in uzmanlık alanı olarak tanımlamakta bir sakınca görmüyorum. Elbette, tüm yazarlar gibi King’i de sevenler ve sevmeyenler var. Özellikle Batman serisinde okuyucuları ikiye bölen performansı ve son yılların en büyük hayal kırıklıklarından bir tanesi olarak gösterebileceğimiz Heroes in Crisis hikayesi, onu tartışılan bir yazar haline getiriyor.

Ancak söz konusu asıl “ana karakterlere” göre biraz daha arka planda kalan, on iki sayılık “mini seriler” olduğunda, Tom King’in çok kaliteli işler yaptığı ortada.

Bu durumu, DC Comics’in resmi tavrı üzerinden incelemek de mümkün aslında.

Biliyorsunuz, Tom King’in Batman yazarlık süreci, 100 sayı süreceği bangır bangır duyurulmuş, fakat çeşitli nedenlerle 85. sayıda “erken final” yaptırılmış olan bir süreç. Bu konuyu aşırı büyük bir mesele haline getirmeye, bazı okurların yorumladığı gibi, DC ile Tom King arasında bir kriz olarak görmeye gerek yok; ama yazar ile yayınevinin her zaman aynı sayfada olmadığını gösteriyor.

Buna karşın, DC Comics’in Strange Adventures tanıtımı son derece basit ve iddialı:

After winning five Eisner Awards and topping year-end “best of lists”, the comic book of 2019 was Mister Miracle. The comic book of 2020 will be Strange Adventures.

Tek bir sayı bu yorumu gerçek anlamda yapmak için yeterli olmasa da, Mister Miracle (ve bir nebze) Vision örneklerinden sonra bunun gerçekten yılın en önemli çizgi romanlarından biri olma potansiyeli bulunuyor. On iki sayı sürecek Strange Adventures serisini sitede sayı sayı incelememin temel sebebi de bu şekilde.

Asıl konuya geçmeden son bir uyarı – bu yazının geri kalanında ve tüm Strange Adventures incelemelerinde hem bu seri hakkında, hem de Mister Miracle ve Vision hakkında yoğun spoiler riski bulunuyor.

Birinci Sayı

Strange Adventures ile Mister Miracle’ın birinci sayılar açısından bir karşılaştırmasını yapacak olursak, sanırım Strange Adventures’ın daha basit bir kurgu ile başladığını söyleyebiliriz. Bence Mister Miracle’ın çarpıcı ve aşırı sert açılış sahnesinden sonra, daha basit gözüken bir kurgu ile yola çıkmak doğru bir tercih. Tom King, Mitch Gerads ve Evan Shaner’ın sürekli aynı yapılar üzerine gitmemesi, doğallıktan uzak bir şekilde yıkıcı kurguların peşinde koşmaması mantıklı.

Tabi bazı benzerlikler bulmak da zor değil. Mister Miracle’ın bize sunduğu genel kurguda olduğu gibi, Strange Adventures’ın ilk sahnelerinde de klasik bir süper kahraman hayatını geride bırakmış bir karakter görüyoruz.

Yıllarca Rann için savaştıktan sonra, süper kahramanlıktan “emekli olan” Adam Strange, karısı Alanna ile birlikte dünyaya yerleşiyor ve maceralarını anlatan bir kitap yazıyor. Adı – elbette – Strange Adventures olan bu kitap, Adam Strange’e ufak çaplı bir şöhret kazandırıyor ve çok satanlar listelerinden imza günlerine, ana karakterimiz yorucu ama keyifli günler yaşamaya başlıyor.

Bu keyifli günlere ufak bir leke süren tek olay, imza günlerinden birinde yaşanıyor. Strange’ın Rann’da savaştığı “Pyktt”lere ne yaptığını bildiğini söyleyen bir adam, ona şöyle bir tepki veriyor:

Bu ilginç durum Adam Strange’in canını sıksa da, ilk anda fazla büyük bir mesele gibi gözükmüyor – bir imza gününde, tuhaf bir adamın verdiği, aşırı bir tepki…

Yalnızca birkaç sayfa sonra, bu okurun öldürülmesi ile, işler apayrı bir boyuta ulaşıyor.

Cinayetin – tıpkı Adam Strange’in kullandığına benzer – bir “lazer silahı” ile işlenmiş olması, bir anda bütün gözlerin Strange’e yönelmesine sebep oluyor. Pek çok insan tarafından kameraya çekilen bu tatsız olayın ardından, Strange’in kendisini suçlayan adamı öldürmüş olması, makul bir senaryo gibi gözüküyor. Tüm iddiaları reddeden Strange ise, adını temize çıkartmanın ve gerçek suçluyu bulmanın peşine düşüyor.

Sayının son bölümlerinde, Adam Strange’in durumu incelemesi için dünyanın en iyi dedektifine, Batman’e gittiğini, ancak Batman’in arkadaşı olan Strange’i objektif olarak yargılayamayacağı için bu görevi reddettiğini görüyoruz.

Batman, işi en az kendisi kadar yetkin olduğuna inandığı birine, Mr. Terrific’e devrediyor ve Mr. Terrific’in Adam Strange’e bazı soruları olduğunu söylemesiyle, ilk sayıda takip ettiğimiz olay örgüsü tamamlanıyor.

Hikayenin Temeli

İlk sayıyı Mister Miracle’ın ilk sayısına göre biraz daha “basit” bulmamın temel sebebi, yukarıda gördüğünüz gibi iki üç paragrafla hikayeyi rahatlıkla özetleyebilmemizden kaynaklanıyor.

Burada Mister Miracle’ın intihar girişimi, daha sonra bir hastanede gözlerini açışı ve bu gerçekliğin sorgulanabilir doğası gibi kompleks bir şey yok. Elbette, Adam Strange’in geçmişi, yaptıkları ve her şeyden önce kızı ile ilgili ima edilen sırrın ne olduğu yönünde merak uyandıran pek çok karmaşık konu var, ama hikayenin ana kurgusu ortada.

İlk sayıda verilen mesaj, Adam Strange’in kızının hayatını kaybettiği yönünde.

Tom King, şimdilik hikayeyi İngilizce tabirle bir murder mystery olarak sunuyor. Ortada Adam Strange ile ters düşen ve vahşice öldürülen bir adam; ve aydınlatılması gereken bir cinayet var. Böyle bir gizem hem okuyucuyu meraklandıran, hem de fazla çaba göstermeden ilginç bir kurgu yaratan bir etken.

İlk sayıdan fazla yorum yapmak doğru değil, çünkü basit bir cinayet soruşturması üzerinden başlayan hikayeler çok farklı yerlere gidebiliyor. Unutmamak lazım, günün sonunda Watchmen’in de temelinde şüpheli bir cinayet var, Heroes in Crisis’in de…

Gördüğümüz kadarıyla haksız bir şekilde cinayetle suçlanan Adam Strange, aslında Heroes in Crisis’te Booster Gold’un oynadığına benzer bir rol oynuyor. Tom King’in daha önceki eserleriyle farklı bağlantılar bulmak da mümkün. Tıpkı arka planda kalan karakterlerle, sınırlı sayıda tamamlanacak seriler yazmak gibi, “travma” konusu üzerine seriler yazmak da Tom King’in uzmanlık alanı olarak gösterilebilecek bir tema haline gelmiş durumda.

İlk sayının güzel noktalarından bir tanesi, bize aynı anda iki zaman diliminden hikayeleri, farklı görselliklerle sunması. Adam Strange’in kitap tanıtımı ve imza günleriyle uğraştığı şimdiki zamanı ile, Rann’da yaşadığı savaşları aktaran bölümler eserin iki farklı çizeri tarafından çiziliyor. Böylece, hem karakterin bu gezegende yaşadığı süreçler hakkında bilgiler edinmiş oluyoruz, hem de bunların günlük hayatında, bu hayatı geride bıraktıktan sonra yarattığı etkileri takip ediyoruz. Elbette, seri ilerledikçe bu konular hakkında daha fazla bilgi elde etmeyi de bekleyebiliriz.

Çizgi roman incelemeleri yaparken, elimden geldiğince eserlerin genel anlatısına yoğunlaşmaya, “senaryo” – “diyalog” – “çizim” gibi ayrımlar yapmamaya çalışıyorum. Bu yazıda ağırlıklı olarak Tom King üzerinde durarak ilerledik, ama sonuca geçmeden, King’in en büyük şanslarından birinin birlikte çalıştığı çizerler olduğunu bir kez daha vurgulamak gerekiyor. Daha önceki serilerde de olduğu gibi, Mitch Gerads ve Evan Shaner bu seride de çok kaliteli bir görsellik sunuyor.

İkinci Sayıyı Beklerken…

Strange Adventures, Mister Miracle’a göre başarılı olması daha zor bir çizgi roman, çünkü beklentiler artık farklı bir seviyede.

Mister Miracle’ın elde ettiği başarıdan sonra, bu sadece önemli bir yazarın, arka planda kalmış, farklı bir karakter hakkında seri yazması ile özetlenebilecek bir durum değil. Strange Adventures okurlar nezdinde daha da büyük bir ilgi yaratan, etrafında çok ciddi beklentiler olan, “yılın en iyi çizgi romanı” olması umuduyla okunan bir eser.

Bu bağlamda, serinin merkezindeki basit ve dünyevi kurgu bence yerinde olmuş. Serinin yaratıcı ekibi, aynı hikaye tarzı üzerinden gitmek yerine, farklı bir karakteri, farklı bir konsept içinde ele almayı tercih etmiş. Bence böyle bir senaryonun yaşanması kaçınılmazken, iki serideki üslubu belli açılardan birbirinden ayırmak mantıklı.

Strange Adventures ile ilgili bir başka önemli detay da, bu serinin DC’nin Black Label etiketi altında yayımlanıyor olması. Mister Miracle yayımlanmaya başladığında henüz ön planda olmayan bu etiket, Adam Strange’i merkeze koyan hikayenin bir paralel evren hikayesi olma ihtimalini de güçlendiriyor.

Bu bence çok önemli bir konu değil, zira Tom King’in anlattığı hikayelerin temel amacının devamlılık meseleleriyle pek bir alakası olmadığı ortada. Ancak özellikle yabancı forumlarda, pek çok okurun evren içinde bir kronoloji takip etme ve hikayelerin evren üzerindeki etkilerini net olarak bilme gibi bir beklentisi oluyor. Bu anlamda, hikayeyi net olarak ayrı bir yapı içinde sunmak faydalı bir tercih olabilir.

Seri içinde de bunun ilginç göstergelerini bulmak mümkün. Okumakta olduğumuz farklı bir Adam Strange olduğu için mi, yoksa gözden kaçan ufak bir yayın hatası mı emin değilim, ama seri içinde Adam Strange’in — başına tam olarak ne geldiğini henüz bilmediğimiz — kızı Aleena olarak adlandırılmış. Normal şartlarda bu karakterin adı Aleea Strange olmalı. İlerleyen süreçte böyle bir konunun tekrar gündeme gelip gelmeyeceğini göreceğiz, ama adı ne şekilde yazılırsa yazılsın, bu karakterin serinin odak noktalarından biri olacağı anlaşılıyor.

Özetle, Strange Adventures yılın en iyilerinden birisi olması beklenen bir seri için makul bir başlangıç sunuyor. Karakterin iki farklı zamanının bir arada sunulması ve temel kurgunun net bir şekilde okuyucuya aktarılması önemli noktalar. Tom King’den beklediğimiz gibi, geçmişi travmalarla dolu bir karakterin ne gibi sırları olduğunu öğrenme isteği de buna katkıda bulunuyor.

Her ne kadar ben bu seriyi sayı sayı inceliyor olsam da, pek çok okur için serinin tamamlanmasını bekleyip öyle okumanın daha keyifli olacağı aşikar. Özellikle Covid-19 salgını nedeniyle çizgi romanların yayın takviminin alt üst olduğunu da hatırlamak lazım.

Bu nedenle, Strange Adventures DC’nin öngördüğü gibi 2020’nin değil, bir sonraki yılın da çizgi romanı olabilir – bu açıdan cilt olarak okuma ihtimalini de göz ardı etmeyin derim.