DC Comics İncelemeleri

Heroes in Crisis # 1 – 9

Bir süper kahramanın yaşadığı “sıradan” olayları düşünün: Kendilerinden çok daha büyük tehditlere, tüm evreni etkileyen olaylara karşı mücadele ediyorlar. Arkadaşlarını, sevdiklerini kaybediyorlar. Gizli kimlikleri varsa, sürekli etraflarındaki insanlara yalan söylemek zorunda kalıyorlar. Hatta, ölüp geri geliyorlar.

Peki bütün bu olaylar, süper kahramanları nasıl etkiliyor?

Rebirth sürecinde DC Evreni’ne geri getirilen Wally West’i, bir çizgi roman sitesinin diliyle açıklamak kolay: Wally, New 52 sırasında DC devamlılığından silindi, ama Rebirth süreci ile geri döndü.

Basit, tek bir cümle.

Ancak evli, çocukları olan bir adam olarak “ortadan kaldırılan” Wally için, bütün bunların olmadığı bir evrene “geri dönmek” nasıl bir duygu? Wally Titans’daki arkadaşlarına kavuşup, Barry Allen’ın yanında gülümseyerek Flash olmaya devam edebilir mi? Yoksa okuyuculara normal gelen bu durumların, çok daha ciddi psikolojik sonuçları mı olmalı?

Tom King tarafından yazılan ve ağırlıklı olarak Clay Mann tarafından çizilen Heroes in Crisis, okuyucuları bu sorularla karşı karşıya bırakıyor.

Seriye Genel Bir Bakış

Heroes in Crisis’i güncel bir bakış açısıyla değerlendirebilmek için, serinin konumlandırmasını doğru yapmak zorundayız. Bu seri, konusu ve yaklaşımı itibarıyla biraz farklı gibi gözükse de bir event hikayesi. En azından, DC Comics planlama, tanıtma ve pazarlama anlamında bu şekilde davranıyor.

Event hikayeleri ile ilgili yazılar yazarken, genellikle önemli bir noktanın altını çizmeye çalışıyorum: Bu tarz hikayelerinin temel önceliği, evren içinde önemli olayları okuyucuya aktarmak, bir merak ve sansasyon yaratmak, böylece yüksek satış rakamlarına ulaşmaktır. Mümkün olan en çok sayıda okuyucuya hitap etmeye çalıştıkları için, event hikayeleri genellikle çizgi roman açısından çok kaliteli eserler olmaz, zaten böyle bir amaçları da yoktur.

Wally West, kendi geri dönüşü hakkında neler hissediyor?

Heroes in Crisis’in ilk sayılarını okurken bu duruma karşı büyük bir istisna ile karşı karşıya olduğumu düşünüyordum.

Batman serisindeki yazarlığı eleştirilse de, Tom King büyük ölçüde serbest bırakıldığı mini-serilerde (Vision, Mister Miracle) harika işler yapabilen bir çizgi roman yazarı. Bu serinin de ilk sayılarında, King’in – bir event hikayesi yazıyor olmasına rağmen – kendi tarzından ödün vermediğine ve oldukça iyi bir hikaye anlattığına ikna olmuştum.

AltEvren’de 2011’den beri Marvel ve DC Comics’in çıkarttığı event hikayeleri hakkında yazılar yazıyorum. Sitedeki event hikayelerini konu alan içeriğe baktığınızda, 2000’lerin başından beri yayınlanmış event hikayelerinin neredeyse tamamı ile ilgili bir şeyler yazmış olduğumu görebilirsiniz.

Tahmin edersiniz, Heroes in Crisis’i okurken de bu seri hakkında bir inceleme yazısı yazacağımı biliyordum. Ve ilk dört – beş sayıdan sonra, Heroes in Crisis’in – epey açık arayla – okuduğum en iyi event hikayesi olduğunu söyleyeceğimden emindim.

Ne yazık ki, seri yarattığı derinliği, aldığı riskleri ve oluşturduğu kurguyu haklı çıkaracak bir finale ulaşmadı, hatta epey zayıf bir şekilde bitti.

İnternet genelinde, ilk sayıdan itibaren seriden hoşlanmayanlar, hikayenin yapısını beğenmeyenler vardı. Özellikle dördüncü ve beşinci sayılardan sonra, hikayenin yapısıyla ilgili bir sıkıntıları olmadığını, ancak serinin işlenişini beğenmediğini söyleyen kişiler de ortaya çıkmaya başladı. Sekizinci sayıya gelindiğinde, pek çok kişi serinin oldukça kötü olduğunu söylüyordu.

Ben beşinci ve altıncı sayıları – tabi finalden bağımsız olarak – beğendim. Yedinci sayıyı okuduğumda, pek çok kişi gibi, katilin kim olacağını biliyordum. Sekizinci sayıda bile, hazırlanan bu kadar arka plandan sonra, bir şekilde serinin kurtulacağını düşünüyordum. Maalesef, dokuzuncu sayı tam bir hayal kırıklığıydı.

Çizgi roman eleştiri yazılarını okuyanlar için, Comicbook Round Up isimli faydalı bir kaynak var – bir çizgi romanın farklı sitelerde nasıl değerlendirildiğini ve nasıl notlandırıldığını gösteriyor; farklı incelemelerden yola çıkarak bir ortalama belirliyor. Heroes in Crisis için, ilk sayıda on üzerinden 8 olan ortalama, son iki sayıda 5.7 ve 5.9 gibi düşük sayılabilecek notlara kadar inmiş durumda.

Serinin Arka Planı, Amacı, Mesajı

Bütün bunları daha kapsamlı olarak konuşabilmek için, Heroes in Crisis’in odak noktasını ve amacını iyi değerlendirmek gerekiyor. Heroes in Crisis’i diğer event hikayelerinden ayıran ve seriyle ilgili umut veren nokta, yaratıcı ekibin süper kahramanların psikolojik dünyasına yoğunlaşmasından kaynaklanıyor.

Bu, serinin yazarı Tom King için değişik bir durum değil. Tom King’in biyografisi, çizgi roman okurları tarafından yaygın olarak biliniyor: Marvel ve DC Comics’teki kariyerine başlamadan önce CIA’de görev yapan, Afganistan ve Irak’ta bulunan King, kendi geçmişinin de etkisiyle şiddetin sonuçları ve travma gibi konulara eğilmeyi seven bir yazar.

Heroes in Crisis, temel olarak psikolojik sorunlara, bunların doğasına; özel olarak da PTSD’ye, Türkçe adıyla Travma Sonrası Stres Bozukluğu’na yoğunlaşan bir eser. Serinin konusu ve mesajı aslında çok da üzeri kapatılmadan bize ulaştırılıyor.

Bunca büyük olay, travma, acı ve kayıp yaşayan süper kahramanların, bir sayıdan diğerine tüm yaşadıklarını unutması doğru değil. Bu kişilerin, çok ciddi psikolojik sorunlarla yüzleşiyor olması gerekiyor. Sadece kahraman olmaları, onların kusursuz olduğu, hiçbir acı hissetmediği, yaşadıkları olaylardan etkilenmediği anlamına gelmiyor. Psikolojik sorunlar yaşamak, yaşadığınız olaylardan etkilenmek, her an her yerde ne yapacağınızı bilememek bir “zaaf” değil, kahramanlar bile bu sorunları yaşayabilir.

Seride merkeze konulan olayları da bunlarla bir arada değerlendirip genel bir “üst anlatı” oluşturmaya çalışalım. Serinin yaratıcı ekibi bize bu psikolojik sorunlar hakkında ne söylüyor ve ne tavsiye ediyor?

Ben burada üç temel mesaj çıkarıyorum.

Birincisi, eğer psikolojik olarak rahat değilseniz, gidip yardım almaktan çekinmeyin. Çizgi romandaki Sanctuary’nin, süper kahramanların gelip dertlerini anlattığı ve bir çözüm aradığı yerin açıklaması bu. İşlenen cinayetlere rağmen, serinin sonunda Sanctuary’nin yeniden açılması da bu mesajı güçlendiriyor – veya güçlendirmeye çalışıyor.

İkincisi, arkadaşlarınızı, yakın olduğunuz insanları yalnız bırakmayın, onları destekleyin ve onlardan destek alın. Booster Gold – Blue Beetle, Poison Ivy – Harley gibi ilişkilerin bu kadar merkeze konulması bu mesajdan kaynaklanıyor. Serinin sonundaki korkunç “Bros before Heroes” sloganı da buradan çıkmış olsa gerek.

Üçüncüsü, eğer bir sorununuz varsa, bunu saklamaya, insanlardan gizlemeye çalışmayın. Bu da, Wally’nin cinayetleri işledikten sonra Sanctuary ile ilgili sırları herkese açıklama çabasında, Superman’in Sanctuary’yi gizleme fikrinin bir hata olmasında inceleniyor.

DC Tarihi kapsamındaki yazıda Heroes in Crisis’i özetlemiştim – bütün bunlar da serinin daha derin bir özeti, yaşanan olayların değil, bu olayların aşağı yukarı ne ifade ettiğinin bir incelemesi.

Peki, işler nerede ters gidiyor?

Umut Veren Noktalar, Ters Giden Şeyler

Kahramanların Sanctuary’ye gelip dertlerini anlattığı sahneler, serinin güçlü bir başlangıca sahip olmasının temel sebebi.

Serinin merkezindeki Sanctuary’nin çalışma prensibi basit: Süper kahramanlar, bir kamera karşısındaymış gibi konuşmaya başlıyor ve üstün teknolojilerle donatılmış Sanctuary onlara yardım ediyor. Heroes in Crisis’in temel anlatı üslubu, Tom King’in diğer eserlerinde de çok sık kullandığı bir yapı, dokuz panellik katı sayfalar.

Süper kahramanların yaşadıkları bunca olaydan sonra travma yaşamış bireylere dönüşecekleri konusu çizgi romanlarda daha önce ele alınmamış bir konu değil. Fakat Tom King bunu oldukça yüksek bir sesle, daha önce yapılmamış bir şekilde yapıyor.

Gelelim sıkıntılara… Kahramanların Sanctuary’deki bu itirafları, bu konuşmaları bir noktadan sonra hikayeyi ileri götürmek konusunda herhangi bir şey yapmıyor. Bu kendi içinde bir problem değil, hatta bana kalırsa Heroes in Crisis’teki cinayet kurgusunu ortadan kaldırıp, bu karakterlerin yaşadıkları ile ilgili görüşlerini okumak çok keyifli bir seri olabilir. Ama merkezde herkesin öldürüldüğü bir senaryo bulunurken, bir noktadan sonra Sanctuary’deki bu itiraflar anlamını kaybetmeye – daha doğrusu, çok daha hakim bir hikaye kurgusu içinde giderek önemsizleşemeye başlıyor.

Burada yapılabilecek ilginç bir yorum, Sanctuary’nin aslında işinde pek de iyi olmadığı yorumu. Evet, Tom King’in bu çizgi romanda psikolojik rahatsızlıklarla ilgili vermeye çalıştığı mesajların başında “Çekinmeyin, gidin ve yardım alın!” gibi bir düşünce yatıyor. Ancak belki içinde yaşadığı zaman dilimiyle barışmayı öğrenen Gnark haricinde, Sanctuary kimseye gerçek anlamda çok faydalı olmuyor, hatta Wally West’i ciddi bir cinayet işlemeye itiyor.

Yukarıda, yedinci sayıyı okurken katilin kim olduğunu bildiğimi söylemiştim. Benim ve çizgi roman sitelerinde pek çok insanın katili çözmesinin tek sebebi var: Sanctuary Wally West’e yardımcı olmakta, ona kendini daha iyi hissettirmekte o kadar başarısız oluyor ki, yedinci sayıda Wally’nin olduğu panelleri okuduğunuzda bu sürecin hiç işe yaramadığını, Wally West ile ilgili tuhaf bir durum olduğunu rahatlıkla anlıyorsunuz. Bu açılardan, serinin sonunda beni şaşırtan noktalardan bir tanesi Sanctuary’nin yeniden açılması.

Şimdi, “odadaki filden” bahsetmeye hazırız. Heroes in Crisis’in aldığı risklerin doruk noktası, Wally West’i bir katil – üstelik, kazayla işlediği cinayetlerin sonucuna katlanmaktansa, bu cinayeti örtbas edip kaçan bir katil olarak göstermesi. DC Evreni içinde genellikle çok daha iyi niyetli, çok daha naif bir rolü olan Wally için – özellikle de evrene yeni dahil edilmişken – tuhaf bir tercih.

Pek çok okur için, Heroes in Crisis’in çöktüğü nokta, Wally’nin bu cinayetleri işleyen ve daha sonra yaptıklarını herkesten saklayan kişi olarak açıklanması. Bu konuda, Wally West’in gelecekte farklı serilerde kullanılması ve çok uzun süredir DC Comics’in asıl büyük hikayesi olarak devam eden Doomsday Clock‘un etkilerinin hissedilmesi gibi ihtimaller de bulunuyor. Bu yüzden pek çok site ve incelemede olanın aksine, Wally West karakterinin bu şekilde tamamen farklı bir boyuta taşınmasının daha fazla üzerinde durmak istemiyorum, ama ideal olarak bu cinayetleri farklı bir karakter işlemiş olsa serinin güçleneceği konusunda hemfikirim.

Tom King ve DC Comics, bu seride Wally West ile ilgili – şimdilik geri tepmiş gibi gözüken – ciddi bir risk alıyor. Üstelik seride tuhaf şekilde işlenen tek karakter Wally West değil. Bu kadar çok kahramanın aynı çizgi roman içinde iç dünyasını doğrudan okuyucuya açması zor bir tercih ve bu karakterlerin hepsini ideal bir şekilde yazmak mümkün değil. Tom King’in pek çok eserini gerçek anlamda beğensem de, Heroes in Crisis’in özellikle son iki sayısında bu konuda başarısız olduğunu söylemeliyim. Bunun iyi bir örneği aşağıda yer alıyor.

Hal Jordan da iradenin ne olduğunu biliyorsa, DC Comics’in son on yılını kaldırıp çöpe atalım madem…

Asıl Sorun

Ama benim şahsi fikrime göre, asıl sorun bunlar değil.

Gerek Marvel’da, gerek DC’de, daha önce de karakterlerin kötü yazıldığını, hikayelerinin anlamsız şekillere sokulduğunu, karakter gelişimlerinin çöpe atıldığını, süper kahramanların korkunç şeyler yaptığını gördük. Tüm karakterler için, gelecekte bir noktada kötü hikayelerden kurtulup yeniden başlangıç yapma şansı var.

Bana göre asıl sorun, ilk sayılarında derin, farklı ve cesur bir eser olarak başlayan Heroes in Crisis’in, “geyik” bir zaman yolculuğu cinayetine bağlanması.

Süper kahraman çizgi romanlarının derin ve kompleks bir anlamda neredeyse hiç değerlendirilmeyen bir sorununun, sayfalarca açıklama gerektirecek bir “B Filmi” finaline bağlanması, Heroes in Crisis’i belki de yazılmış en iyi event hikayesi olmaktan alıkoyup, sıradan, hatta kötü bir event hikayesine dönüştürüyor.

Her şey bir finalle mi ilgili? Hayır, her zaman öyle değil. Tom King’in on iki sayılık Mister Miracle serisinin de finali kusursuz değil. Fakat o çizgi roman özelinde “son” hikayenin geneli açısından büyük önem taşımıyor. Mister Miracle’da ele alınan, incelenen, irdelenen konular, finalin ucu açık bırakılmasından bağımsız olarak kaliteli; belli açılardan ucu açık bir sonun bu finali güçlendirdiği bile söylenebilir.

Heroes in Crisis’de ise, bu “iyi” veya potansiyelli fikirlerin hiçbiri, hiçbir yere bağlanmıyor.

Derin bir kurgu yapısı? Tamam. Kompleks bir yaklaşım? Tamam. Süper kahraman türüne farklı bir bakış? Tamam. Sağlıklı bir psikoloji hakkında önemli yorumlar? Tamam. Ulaştığımız nokta? Bros before heroes.

Süper kahraman çizgi romanları, doğaları ve gelişimleri gereği, “derin” eserler değildir. Bunların içinde çeşitli anlamlar yakalayabiliriz, içeriklerini toplumsal konulara bağlayabiliriz, değişim ve evrimlerini detaylı şekilde analiz edebiliriz; hatta binlerce çizgi romandan oluşan bir külliyat içinde bu önermeyi çürüten istisnai örnekler de bulabiliriz. Ama sonuç olarak, genelde süper kahraman hikayeleri eğlence amacıyla üretilen ve eğlence amacıyla tüketilen eserlerdir.

Hal böyle olunca, bazı unsurlardan fedakarlık etmeniz gerekir. Tom King, süper kahramanlara gerçekçi veya aşırı gerçekçi şekilde yaklaşmayı seçen, bu karakterlerin ciddi travmalar yaşamış olması gerektiğini fark eden, bu konuya eğilmeyi seçen ilk çizgi roman yazarı değil. Ama pek çok çizgi romanda bu konuların göz ardı edilmesinin de sebepleri var.

Süper kahramanları – üstelik de gerçekçi bir yapının çok uzağında olan, Marvel ve DC Evrenleri içindeki süper kahramanları – bu şekilde uzun vadeli olarak ele alamazsınız. Bunun açıklamasını ne kadar yapmaya gerek var, emin değilim. Batman, Flash, Green Lantern, Spider-Man, ve Iron Man ya travma yaşamaz, ya bu travmaları çok hızlı atlatır; ya da süper kahraman olarak yaşayamaz. Spider-Man hem 800 sayı boyunca “kötülüğe karşı” savaşıp, hem de bu savaşın etkilerini hissedemez; hissederse var olmayı sürdüremez.

Dolayısıyla bu tarz hikayelerde ya bir daha kullanılması planlanmayan, önemsiz karakterler kullanılır, ya bunlar geçici etkiye sahip olan seriler olarak yazılır, ya da fazla okur çekmesi beklemeyen, mini hikayeler olarak yayımlanır. Heroes in Crisis için bunların hiçbirisi geçerli değil. Bu, bangır bangır reklamı yapılan, event olarak duyurulan ve hırsla hazırlanan bir seri.

Tom King’in hikayesinin çöküşü de, aslında bu hırs ile alakalı. Serinin ilk sayfalarındaki anlatı tonu ve görsel anlatı yapısı Marvel ve DC Comics’in diğer büyük hikayelerine benzemiyor. King, pek çok açıdan bu seride de – gerçekten harika bir çizgi roman olan – Mister Miracle’ın unsurlarını kullanıyor. İlk sayının hemen başındaki Harley Quinn ve “tatlı yeme” sahnesini hatırlayın: Yazar daha ilk sayıdan okuyucuya, ben size farklı bir şey sunacağım, beklentilerinizin dışında bir hikaye anlatacağım mesajı veriyor, ama günün sonunda, katilin maktul ile aynı kişi olduğu absürt bir zaman yolculuğu hikayesi anlatıyor.

Sonuç

Bana göre, Heroes in Crisis’in temel sorunu ve “çöküş nedeni” bu şekilde.

Çizgi roman bir event hikayesi olarak değil, Sanctuary konseptli bir mini seri olarak sunulsaydı nasıl olurdu? Örneğin Tom King – başta Wally West olmak üzere – seçtiği bir grup süper kahramanın iç dünyasına, itiraflarına, travmalarına yoğunlaşsaydı? Serinin asıl konusu bir cinayet değil, bu kayıtların basına sızması üzerine kurulsaydı? Bence daha “sakin” bir kurgu tercih edilse, bu seri ile ilgili çok farklı şeyler söyleyebilirdik. Ama bu durumda da, Heroes in Crisis bir “event” olamazdı.

Yazının başında dediğim gibi, ilk dört – beş sayıyı okurken, Heroes in Crisis’in okuduğum en iyi event hikayesi olacağını düşünüyordum. Seriyle ilgili beni asıl üzen şey, bu potansiyelin suya düşmüş olması…

Son sayılardaki kötü final ve bahsettiğim tüm bu sebepler nedeniyle, seri hakkında oluşan genel kanıya ben de katılıyorum. İlk sayılarda kayda değer pek çok nokta var, ama her şey havada kaldığı için, Marvel ve DC’nin büyük hikayelerini düzenli olarak takip edenler haricinde, Heroes in Crisis “Okunmasa da olur” diyebileceğim bir çizgi roman.

Özetle...
[columns size="1/3" last="false"]

DC "Event"lerini Takip Edenler İçin...

Harika olabilecek bir eser, çok zayıf bir sona ulaşıyor.  

[/columns] [columns size="2/3" last="true"] Sevebilirsiniz...

Süper kahramanların psikolojileriyle yaşadıklarının onlar üzerindeki etkileriyle ilgileniyorsanız ve genel süper kahraman klişelerine farklı bir yorum arıyorsanız

Ve yukarıdaki maddede yazan şeyler pek iyi işlenmese de bu sizin için sorun değilse

DC Comics'in bazı arka planda kalmış karakterlerine ilginiz varsa

DC Event hikayelerini düzenli olarak takip ediyorsanız


Sevmeyebilirsiniz...

DC Event'lerini düzenli olarak takip etmiyorsanız

Genel olarak Tom King'i, üslubunu ve tercih ettiği konuları sevmiyorsanız

Bir karakter olarak Wally West'i çok seviyorsanız

  [/columns]
İnceleme sistemimiz hakkında daha fazlası için tıklayın!