Marvel Comics Yazıları

Moon Girl ve “Zeki Karakterler” Üzerine

moongirl1Geçtiğimiz Temmuz ayında Marvel tarafından sektördeki büyük haber organlarına servis edilen bilgiyle gürültülü bir şekilde resmen Marvel Evreni’nin en zeki insanı olduğu duyurulan Moon Girl’ün kısa yayın hayatındaki bu önemli dönüm noktası şu günlerde ilk meyvelerini verir durumda. Ve evet, duyurulma yönteminin garipliği haricinde bu sürecin değerlendirme amacıyla bir yazıya konu olmasının geçerli birkaç sebebi var.

All-New All-Different Marvel döneminde başlayan Moon Girl and the Devil Dinosaur serisinin bizlere tanıttığı ve mevzubahis dönüm noktası öncesinde başka serilerde pek boy göstermemiş bir karakter Lunella Lafayette.

Kendisi dokuz yaşında, ilkokul öğrencisi bir kız ve Inhuman geni taşımakta. Terrigen Sisi’ne maruz kalan diğer gen taşıyıcılarının o kozaların içinden her zaman mutlu bir şekilde çıkmadıklarının farkında ve kendisi de böyle bir kaderi paylaşmadan önce taşıdığı Inhuman genini etkisizleştirmenin yollarını arıyor. Nihayet bu konuda kendisine yardımcı olabilecek bir aygıtla çıkageldiği gün biz de Lunella’nın hikayesine ortak oluyoruz.

Bekleneceği üzere işler planlandığı gibi gitmiyor ve Lunella (bu aygıtın plot device tanımını layıkıyla karşılaması sonucu) yoldaşı Moon Boy’a vedasını yaptıktan sonra Paleolitik Çağ’ın bağrından kopup gelen Devil Dinosaur’ın yeni yol ortağı olarak buluyor kendisini.

Kaçamadığı korkulu rüyası Terrigen de kendisine doğasını veya nasıl işlediğini bilemediğimiz, fakat yanında dinozor gezdiren bir kıza şüpheli ölçüde uyan bir zihin takası gücü kazandırınca, team-up taliplerini bekleyen süper kahraman ikilimiz ortaya çıkmış oluyor.

Kısacası ortada tatlı bir orijin hikayesi var ve genç dahiler Marvel çizgi romanlarında, özellikle de son yıllarda, alışık olmadığımız bir tema değil. Gelgelelim burada ufak bir problemimiz var: Eğer çizgi romanlara geleneksel süper kahraman türü odaklı bir ilginiz varsa siz bu hikayeyi muhtemelen okumadınız. Yalnız da değilsiniz, sıkı Marvel takipçilerinin büyük bir kısmı da okumadı ve bu durum aslında hem okurlar hem de Moon Girl and the Devil Dinosaur dergisi adına çok normal.

Moon Girl and the Devil Dinosaur hedef kitlesini çocuklar olarak belirlemiş ve kendisine küçük yaştaki kızların temel bilim ve mühendislik alanlarına ilgi duymasını sağlamak gibi güzel bir misyon yüklemiş bir çizgi roman. Bunu ne derece başardığı başka bir tartışmanın konusu, ancak  bunlardan bağımsız olarak bakıldığında, on bin civarlarında seyreden tekil sayı satış rakamlarına rağmen yayımlanmaya devam ediyor olmasının bizleri pek de ilgilendirmeyen iki sebebi var: Birincisi, ciltlerin okul ve çevre kütüphanelerini doldurarak fasiküllerden daha güvenilir gelir kapıları olmaları; ikincisi ise Marvel’ın seriyi Big Hero 6 gibi bir Disney animasyon markasına dönüştürme umudu. Tekrar etmek gerekirse, bu seri sıradan bir süper kahraman çizgi romanı okurunu kucaklamıyor, öyle bir derdi de yok zaten. Lunella’nın “en zeki” payesini zamanında Bruce Banner’ın hazırladığı ve çözülemeyeceği iddia edilen bir puzzle’ı çözmesiyle aldığı bir çizgi romandan söz ediyoruz.

moongirl2

Bu sebeplerden ötürü temmuz ayında yapılan duyuru, serinin ana Marvel Evreni devamlılığında yer aldığını biliyor olmama rağmen dikkatimi çekmemişti, bu muhabbetin Lunella’nın kendi serisinin dışına taşmayacağına emindim zira. Biz yine ortada bilimsel danışmanlık ihtiyacı doğduğunda Iron Man ve Beast gibi karakterlerle yolumuza devam edecektik. Bu düşüncelerim Marvel editör kadrosunun ne kadar – en kibar tabirle – radikal kararlar alabileceği konusundaki naifliğimi çok zaman geçmeden gösterdi. Lunella bugünlerde Inhumans vs X-Men ve Monsters Unleashed gibi event’lerde “Ben buradayım!” diyor. Yani şu anda okurlar, muhtemelen nereden çıkıp geldiğinden bihaber oldukları bir karakteri, geleneksel olarak Iron Man gibi karakterlere biçilen bir rolde görmenin şaşkınlığı içindeler.

moongirl3

Monsters Unleashed #2 ve Greg Land’in muhtemelen Google’a “gözlükle şaşırma ifadesi” yazarak çizdiği Lunella

Yaratılan bu yeni durum, Lunella’nın gökten indirilmiş popülaritesinin yanında birçok okurun düştüğü bir yanılgıyı da beraberinde getirdi. Bileceğiniz üzere Marvel Evreni’nin en zeki karakterleri düşünüldüğünde Reed Richards, Doctor Doom, Hank Pym, Beast, Iron Man ve Black Panther gibi karakterlerin başı çektiği, dürüst olmak gerekirse erkek hegemonyasıyla biraz rahatsız eden bir liste oluşur genellikle. Bunların arasına, hatta Lunella’nın durumunda üzerlerine, yeni ortaya çıkan birinin eklenmesi, hepsinin nihayetinde kurgusal karakterler oldukları göz önünde bulundurulduğunda gayet olağan bir hareket gibi görünüyor. “Cinsiyet oranının biraz dengelenmesi adına böyle hamleler yapılabilir, sonuçta zamanında Reed Richards en zeki olarak yaratılmış, şimdi de aynı mantıkla oraya başka karakterleri yerleştirebilir” şeklinde bir düşünce hiç de mantıksız değil, ama maalesef yanlış.

Söz konusu yanılgı yukarıdaki cümlenin içinde yer alıyor. Hayır, Reed Richards ve listelediğim o diğer karakterler zamanında Marvel Evreni’nin en zekisi veya en zekilerinden biri olma gibi iddialarla yaratılmadılar. Yayın hayatlarının ilk yıllarındaki çizgi romanlarda dehaları yine bolca övülüyor ve ortaya koydukları fütüristik buluşlar belli şeyler anlatıyor olsa da bu karakterlerin zekalarına ilişkin karşılaştırmacı veya derecelendirici değerlendirmeler uzun yıllar çizgi romanların bir ögesi olmadı.

moongirl4

Tabi istisnai zeka düelloları hariç…

Yıllar içinde okurların nazarında birtakım görüşler oluştu ve yazarların biraz da buna uygun tavır almasıyla günümüzdeki genelgeçer sıralamalar ortaya çıktı. Yani bu konuda şu vakte kadar doğal bir şekilde oluşmuş bir konsensüs varken işin içine giren bu yapaylığın can sıkıcı olarak nitelendirilmesine şaşırmamak gerekiyor.

Geçmişte bunun benzerlerinin yaşanmadığnı söylemiyorum, bulduğu her fırsatta Dünya’daki en zeki kaçıncı insan olduğunu belirterek illallah ettiren Amadeus Cho hemen akla gelebilecek bir örnek. Blue Marvel da zeka ve güç konusunda büyük iddialarla karşımıza çıkmıştı. Fakat bu karakterleri yaratıldıkları şekliyle abartılı bir biçimde işleyen yalnızca karakterlerin yaratıcı yazarları Greg Pak (Amadeus Cho) ve Kevin Grevioux (Blue Marvel) olmuştu. Bu da temelde yazarların yarattıkları karakterlerde yaşadıkları zafiyetin bir tezahür yolu. Tabii Marvel gibi bir şirkette hiçbir karakter sonsuza kadar yaratıcısının gözetiminde kalamıyor. Bu tip karakterler de ya bir noktada unutulup gidiyorlar ya da iyi hikayelerin parçaları olarak kucaklanıyorlar. Ancak, Lunella’nın durumu maalesef biraz farklı. Onun bu zorlama duran işlenişi yaratıcı değil, editöryal kaynaklı. Bu da işleri içinden çıkılması daha zor bir hale getiriyor.

Ele aldığım bu sürecin Marvel’ın güncel politikaları üzerinde bazı noktalara parmak basmayı mümkün kıldığını düşünüyorum. Marvel, bugünlerde hedef kitle belirleme konusunda kafa karışıklıkları yaşamakta. Herkese hitap edeyim derken böyle sorgulanası kararlar alarak eskisine göre daha ufak bir kitleyi mutlu edebilen bir yayın yelpazesi sunuyor. Bu da kaçınılmaz olarak satışlara yansıyor.

Bu örnekte karşımıza çıkana benzer karakter itelemelerinin de yardımcı olduğunu söylemek zor. Kıyıda köşede kalmış bazı karakterlerin kendi serilerine sahip olma şansı yakalamaları elbette güzel. Ancak, henüz serisinin çift basamaklı sayıları görüp göremeyeceği belli değilken bu karakterleri her taşın altından çıkartmak, popüler olmayan bir şeyi popülermiş gibi göstermek genellikle sonuç vermeyen bir çaba.

Ayrıca yine burada, bir çocuk serisi için normal olarak değerlendirilebilecek, fakat genel ölçütlere göre kesinlikle “tembel” bir hikaye yapısının Marvel Evreni’nin yeni bir standardını belirlemesiyle bu tembellik kutsanıyor, hatta teşvik ediliyor.

Üstelik ortada süper kahraman çizgi romanlarındaki dahi karakterlerin pek çok hikayede adeta tepeden inme kurgularla sorun çözme becerisi göstermelerinin sık sık tartışıldığı bir çağda yapılıyor bu. Okurlar, Reed Richards’ın günümüzde akla hayale sığmayan seviyelerde bilim ve teknolojiler geliştirmesini mantığa oturtmak için 50 yıllık karakter geçmişindeki üstün uzaylı ırklarıyla olan etkileşimlerini ve yıllar boyu tehditlerin büyümesiyle kademeli olarak innovasyon sağlamasını inceleyip üzerine teoriler oluşturuyorlar.

Kimileri, yazarların zeki bir karakteri kaleme alırken bunun zorlayıcı bir görev olduğu bilinciyle hareket etmeleri gerektiğini savunuyor. Bu doğrultudaki karakter çalışmalarına Secret Warriors serisindeki Nick Fury ve Christopher Priest tarafından yazıldığı dönemdeki Black Panther örnek gösterilebilir. Elbette çizgi romanlara böyle beklentilerle yaklaşmak ne kadar mantıklı, Marvel okur kitlesinden bu derecede bir dikkat ve eleştirellik bekliyor mu tartışılır. Ancak ben, doğru uygulamanın Moon Girl’de gördüğümüz şey olduğuna inanmıyorum.

Anlatım ögelerinde göze çarpan tembellikler, esasında son yıllarda Marvel tarafından önümüze koyulan çizgi romanların en çok can çekiştiği problemlerden biri. Karakterlere yeni “mevcut durumlar” sağlandıktan sonra o noktaya nasıl gelindiğini öğrenmek için aylarca beklemeye, bu beklemeler sonucunda da cevapların yalnzca değişimi sağlamak adına öylece geçiştiriverilmiş olay örgüleri olduğunu görmeye epey bir alıştık. Tom Brevoort gibi editörler DC tipi evren sıfırlama düşünülüp düşünülmediği soruları geldiği zaman net bir tavırla, karakterlerin yarım asırlık tarihlerindeki her dönemin önemli olduğunu ifade ederken yazarların hiç oralı olmayıp istedikleri karakterleri istedikleri şeye dönüştürmek adına önceki hikaye arklarını tamamen yok sayabilmeleri pek de gurur verici bir tablo değil.

moongirl5
Buna ne olduğunu bilen var mı?

Evet, çizgi romanlarda son dönemlerdeki bazı değişimlerden hoşlanmayan insanlar var. Bunların bir bölümünün direkt olarak diversity kavramına karşı olduğunu inkar etmek de fazla iyimser kaçar. Ancak, diversity ekseninde yapılmış değişikliklere eleştiri getiren herkesi ırkçı ve cinsiyetçi olarak etiketlemeden önce her bir olayın kendine münhasır aksaklıkları olabileceğinin farkına varmak gerekiyor. Bu aksaklıklar da maalesef artık yetenekli yazarların bağımsız işlere geçmeden önce kendilerini tanıtmak adına kullandıkları bir basamak haline gelmiş Marvel’da giderek daha sık gördüğümüz şeyler.

Yine de unutmamak gerekiyor ki çizgi romanlarda düzeltilemeyecek yanlış diye bir şey yoktur. Elimizde bir çocuk serisi olduğu için kısa vadede gerçekleşmeyecek belki ama, Moon Girl için anlatacak iyi hikayeleri olan birileri çıktığında karakterin okurlarca kabul görülmeye başlayacağına eminim.