Marvel Comics Yazıları

Yeni Bir Hank Pym

Age of Ultron serisi, basit bir tabirle, tek amacı bize “Marvel Evrenleri’nde abartılı olaylar yapacağız ve size bunlar için mantıklı bir açıklama sunmayacağız, hazır olun!” demek olan, enteresan bir seriydi. Flashpoint haricinde ilk kez, bir çizgi roman hikayesi, hikaye sırasında yaşananlar ve etkilerinden çok, sonunda olan tek bir olayla gündeme gelmiş oldu.

Okuyucular bunun iyi – kötü sonuçlarını görmeyi merakla beklerken, Marvel on sayılık Age of Ultron serisine, bir on birinci sayı, Age of Ultron # 10 AI sayısını ekledi.

Age of Ultron’un son sayısını incelerken, şöyle bir kare paylaşmıştım:

Bu kareyi ilk gördüğümde, açıkçası Marvel’ın bir “ironi” çabasına girişip girişmeyeceğini merak ettim. Bu kadar uzun ve çok ciddi sonuçları olan bir maceranın ardından, Hank Pym bu sefer doğru formülü bulduğuna inanıp, bir kez daha Ultron gibi bir robot yaratabilir, ve bir kez daha yanılarak, Marvel Evreni’ni tekrar tehlikeye atabilir miydi?

Dürüst konuşmak gerekirse, Age of Ultron # 10 AI’ın, bu sorulara cevap verecek bir sayı olmasını bekliyordum.

Fakat, Daredevil ve Hulk serilerinde harikalar yaratmakta olan yazar Mark Waid’in kaleminden çıkan bu sayı, çok daha temel bir konuya, Hank Pym’in orijini ve hayatına yeni bir bakışa ayrılmış – Age of Ultron gibi bir serinin sonunda böyle bir konuya değinilmesini anlamsız bulabilirsiniz, fakat nasıl AU genel olarak Marvel Evreni için yeni bir başlangıç anlamına geliyorsa, bu sayı da Hank Pym için, yukarıda bahsettiğim “ikinci bir Ultron vakasını” kesinlikle imkansız kılmayan bir başlangıç anlamına geliyor.

Waid, Hank Pym’in orijinini aile – meslek hayatı ve süper kahramanlık olarak çeşitli bölümlere ayırmış. Bir dahi olduğu daha erken yaşlarda belli olan Pym’in hayatının bu üç ekseni, bir ortak nokta çevresinde, sürekli birilerinin gözetimi altında, birilerinin istediği gibi davranma konusu üzerine kuruluyor. Sayının başında, çok depresif, çok bitkin gözüken bir Hank Pym, “Artık kaybettim” gibi bir cümle kurduğunda, “aklını” kaybettiğini düşünüyoruz – fakat Waid, hiç de abartılı “twist”lerle uğraşmadan, sayının sonunda kaybedilenin “akli denge” değil, Pym’in boynundaki bu mecazi tasma olduğunu gösteriyor.

Hank Pym karakteri Avengers bağlamı dışında o kadar etkisiz bir karakter ki, açıkçası bu yeni bir orijin hikayesi mi, yoksa Hank Pym’in orijini ilk kez bu kadar detaylı mı ele alınıyor, bunu tam olarak bilemiyorum – fakat sayıda Hank Pym’in hayatındaki önemli meselelerden bazıları dışarıda bırakılmış. İlk eşi ve daha sonra Wasp ile ilişkisi, muhtemelen yazar tarafından karakteri “fazla tanımlayan” bir unsur olarak dışarıda bırakılırken, Pym’in Eternity tarafından – Dr. Strange’in Sorcerer Supreme ünvanına bir gönderme olarak – Scientist Supreme olarak atanması da sayıya dahil edilmemiş. Aynı şekilde, Avengers Academy müdürlüğü, Mighty Avengers takımı ve benzeri öğeler de karşımıza çıkmıyor.

Bunun, özellikle karakteri takip eden, hakkında bir şeyler okuyan okuyucular için bir eksiklik olabileceği bir gerçek, ama karakteri basitleştirdiği, temellerine döndürdüğü ve yeni maceralar için daha rahat empati kurulabilen bir figür haline getirdiği de ortada. Ki, biraz DC terminolojisi kullanarak Marvel NOW’un ikinci dalgası olarak tanımlayabileceğimiz bu döneme girilirken, Hank Pym için gereken şey de bu.

Peki, nedir Hank Pym’deki en önemli değişiklik?

Kariyeri boyunca Avengers takımının önemli fakat arka plandaki üyelerinden biri olan, Yellowjacket – Ant – Man, Giant Man, Goliath gibi kimliklere girmekten kendi kişiliğinde bölünmeler yaşayan ve akli dengesi her zaman bir soru işareti olarak görülen Hank Pym için, bütün bu Age of Ultron furyası, beklediğimizin tam tersi yönde bir etki yapıyor. Ultron’u yaratmadığı takdirde de dünyanın rezalet bir hale büründüğünü (bkz: Morgana Le Fey’in Dünyası) öğrenen Pym, bununla birlikte Ultron’u yaratmış olmanın verdiği sorumluluk duygusundan kurtulmayı başarıyor. Aynı şekilde, Ultron’lu Marvel Dünyası’ndan bile kötü olan Ultron’suz Le Fey dünyasındaki temel değişikliğin kendi ölümü olmasını öğrenmesi de, onu yıllardır aradığı iç huzura ulaştıran bir çıkarıma yol açıyor: “Ben önemliyim.”

Bununla birlikte, Mark Waid, sadece tek bir sayıyla olsa da, kendisine güvenen, daha aktif olmaya, arka plandan çıkmaya hazır bir Hank Pym karakteri yaratmayı başarıyor. Üstelik, gördüğümüz tek sayfalık epilog, Pym’in yapay zeka konusundaki fikirlerinden vazgeçmediğini, hatta Ultron’dan bile daha tehlikeli olabilecek oyuncaklarla oynamaya hazırlandığını ortaya koyuyor.

Age of Ultron # 10 AI, her ne kadar on sayılık dev bir hikaye için beklediğimiz tarzda bir epilog olmasa da, beni daha önce okumayı pek düşünmediğim Avengers AI serisine bir şans vermeye ikna etti. Bu açıdan, Marvel’ın gelecek hikayelerinde Hank Pym’in nasıl bir rol alacağını görmeyi merakla bekliyorum.