Marvel Comics İncelemeleri

X-Force #116-129 / X-Statix

xstatix2Mesele süper kahraman türü içinde okura farklı deneyimler sunmak olduğunda Marvel son yıllarda kotasını Squirrel Girl ve onun popülaritesinden türeyen Unstoppable Wasp ile Hellcat gibi çizgi romanlarla doldurmakta.

Elbette bunlar şirketin hitap ettiği kitleyi genişletmek adına ortaya sürülen hamleler, fakat başroldeki hanım kızlarımızın her durumda saf iyi niyetlerini gösterip türlü sevecenliklerle zorluklara göğüs gerdikleri, birkaç sayıda bir diğer kadın süper kahramanlarla kafede oturup ne kadar tatlı insanlar olduklarını bir kez daha göstermeyi ise asla ihmal etmedikleri bu seriler herkesin farklılık beklentisini tatmin etmeyebiliyor.

Bu bağlamda doğmuş olabilecek açlık üzerine Marvel’ın spesifik bir döneminden bahsetmeye ve bu dönemin imza çizgi romanlarından birini değerlendirmeye karar verdim.

NuMarvel, 2000 yılında Bill Jemas ve Joe Quesada’nın şirketin iplerini tümüyle ele almasıyla başlayan döneme hayranlar tarafından, temelde aşağılayıcı bir niyetle, verilen isim. Yani Heroic Age, Dark Reign ya da NOW gibi nerede başlayıp nerede sona erdiği, teması ve vaat ettikleri belirli olan bir aralığı ifade etmiyor. Ancak aşağı yukarı beş yıl süren bir dönem olduğunu söylemek sağlıklı olacaktır, House of M ile başlayan event ve ardından gelen tematik dönem döngüsüne girildikten sonra etkileri azalarak bitti.

xstatix

Joe Quesada

NuMarvel’ın alametifarikası hem beğeni hem de içerik anlamında pek çok tartışmalı seriye ev sahipliği yapmasıydı. Bu dönemin Marvel’ın altın çağlarından biri olduğunu söylemek zor, fakat en farklısı olduğu kesin. Sanki bir anda yıllardır bildiğimiz Marvel gitmiş, yerine aynı karakterlerin yayın haklarını almış bir bağımsız şirket gelmişti. Bunda Jemas ve Quesada’nın ilginç yaklaşımları kadar Marvel’ın 2001 itibarıyla çizgi romanlarını yıllarca sektöre kan kusturmuş denetim kuruluşu Comic Code Authority’ye yollamayı bırakmasının da pay sahibi olduğunu belirtmek gerekiyor.

Yetişkinlere yönelik Marvel Knights ve MAX etiketlerinin ortaya çıkışıyla şiddet ve cinsellik daha çok ön plana çıkıyor, yazarlar çoğu zaman kafalarına göre at koşturabiliyordu. Grant Morrison, Geoff Johns ve Mark Millar gibi isimlerin katılımıyla ana serilerde dahi süper kahraman çizgi romanlarında görmeye pek alışık olmadığımız şeyler olurken daha az popülariteye sahip bazı seriler farklı olmanın da ötesine geçip “tuhaf” hale gelmişlerdi. 116. sayısında normalde CCA damgasının olduğu yerde “Hey kids! Look, no code!” yazan bir kapakla karşımıza çıkan X-Force da bu değişimin en hırslı temsilcilerinden biri olacağını en baştan gözlere sokmuştu.

X-Force serisi bu sayıyla beraber yazar Peter Milligan ve çizer Mike Allred tarafından devralındı ve bu ikili bizi ilk kez gördüğümüz karakterlerden oluşan tümüyle farklı bir X-Force takımıyla tanıştırdı. Bu noktada kafa karışıklıklarını önlemek adına incelememizin kapsamını da belirtmek faydalı olacaktır. Milligan ve Allred’in bu yeni takım üzerinde çalıştığı sayılara göz atacağız, bu da X-Force serisinin 116-129. sayıları ve ardından ekibin isim değiştirmesiyle başlayıp 26 sayı süren X-Statix serisinden oluşan 40 sayılık bir süreç demek. Ayrıca X-Force ismi yıllar boyunca birkaç farklı topluluğa ev sahipliği yaptığı ve bu ekibe hiçbir zaman pek de yakışmamış olduğu için yazı boyunca X-Statix ismini kullanacağım.

Bu ufak açıklamanın ardından her şeyin başladığı 116. sayıya geri dönelim. Bu sayıda takım lideri Zeitgeist’ın anlatımı bize eşlik ediyor. Zeitgeist görünüş ve özgüveniyle bir süper kahraman serisinin yıldızı olmak için gerekli tüm niteliklere sahip, sayfalar ilerlerken hem geçmişinden bahsediyor hem de okuru ekip arkadaşlarıyla tanıştırıyor. İlginçtir ki bu mutant topluluğu halk tarafından dışlanmıyor, aksine her bir üyesi milyonlarca hayrana sahip, şöhret içinde yüzen bir takım. Gösterişli partiler ve grup seksler hayatlarının sıradan birer parçası haline gelmiş durumda, tüm bunları ise yaptıkları kahramanlıkların düzenli olarak yayımlandığı bir realite televizyon programına borçlular. Bu sebeple de doğrudan ziyade itibarın peşinde koşuyorlar. Sayı boyunca bu tabloyu hazmedip karakterlere aşina oluyoruz ve BAM!

xstatix3

Sayı sonunda çıkılan görevde Zeitgeist dahil takım üyelerinin çoğu son derece kanlı bir şekilde ölüyor. Hayatta kalanlar yalnızca U-Go Girl, Anarchist ve takımın Cevat Kelle’si Doop oluyor. Açıkçası bundan daha vurucu bir ilk sayı düşünemiyorum ben.  Bu vesileyle Zeitgeist adının rastgele koyulmadığını ve X-Statix’in bir parçası olmanın temelinde “Hızlı yaşa, genç öl” mottosunun yattığını öğrenmiş oluyoruz.

Bir sonraki sayıyla ekibe yeni üyeler dahil oluyor ve bunların arasından kısa bir süre içinde lider konumuna yükselen Mister Sensitive; U-Go Girl ve Anarchist’in yanında serinin merkezine konumlandırılıyor. Ancak ilk sayıdan edinilen tecrübe ile her karakterin her an beklenmedik bir şekilde ölebileceği düşüncesi aklınızın bir köşesinde daimi olarak yer ediyor. Aslına bakarsanız bu seri içinde elzem ve çok iyi çalışan bir dinamik, çünkü karakterler toplumda görebileceğiniz en erdemli insanlar arasından çıkmış değiller.

Kahramanlık yapıyor olmalarının sebebi şöhret basamaklarını tırmanmak ve bunun için yaşam güvencelerini feda etmek ödemeye hazır oldukları bir bedel. İlerleyen sayılarda takım menajeri Spike Freeman’ın önlerine koyduğu her zaman kahramanlık olarak addedilemeyecek işleri kabul etmeleriyle de doğru olanı yapma gibi bir dertleri olmadığına okuyucuyu ikna ediyorlar. Ancak ölümün her an gelebileceği karşılıklı idrakı karakterlerle aranızda bağ kurmanıza tek başına yeterli oluyor.

xstatix4

Serinin bir diğer kuvvetli yanı da olayların alabildiğine basmakalıp başlamasına rağmen hiçbir zaman belirli klişeler doğrultusunda gelişmemesi. Bunda yine karakterlerin alışık olduğumuz süper kahramanlardan olmamalarının etkisi büyük, hangi durumda hangi kararları vereceklerini bilemiyorsunuz. Hikayeler içinde ortaya çıkan yeni fırsat ve engeller takımın tavrını yüz seksen derece değiştirebiliyor.

Kurgudaki bu farklılığın en büyük destekçisi ise elbette çizimler. 50’lerin pop art kültürünü Jack Kirby’den aldığı esinlenmelerle birleştiren Michael Allred, çizgileri her seriye uymasa da sektörün en çok aranan isimlerinden biri ve bunun nedenini dokunduğu herhangi bir çizgi roman sayfasına baktığınızda hemen anlayabiliyorsunuz: Çizimler tüm o basit duruşuna rağmen sizi inanılmaz bir şekilde kendine çekiyor.

Anaakım kriterlere bağlı çalışmayan çizerlere burun kıvıran çok okur var, fakat ilginç bir şekilde Allred’in çizimlerini beğenmeyene pek rastlamadım. Allred, X-Statix’te şimdilerde Silver Surfer serisinde yaptığı kadar çılgın atacak alan bulamamış belki ama yine çizgi romanı elinizden düşürmemeye yetecek kadar bağımlılık yaratmış. Allred’in bazı sayılardaki yokluğunda ise Milligan’a benzer bir şekilde kendilerine has sanatlarıyla tanınan Darwyn Cooke ve Paul Pope gibi isimler eşlik etmiş. Ancak bu sayılar da Allred’in her işinde imzası bulunan karısı Laura Allred tarafından renklendirildiği için çizimler hep belli bir tutarlılıkta seyrediyor.

xstatix6

Darwyn Cooke’un çizdiği X-Force #124’ten

Allred’in çizimleriyle harmanlanan tüm bu art arda karakter ölümleri ve absürt kurguların yanında X-Statix’in her zaman orada olup serinin tarzını belirleyen bir sabiti var, asla kesintiye uğramayan hiciv. Karakterlerin kahramandan önce birer televizyon yıldızı olmaları sebebiyle medya ve şov dünyası düzenli olarak top atışı altında, fakat Milligan politik doğruculuk ve uluslararası siyaset gibi meselelere değinmekten de kaçınmamış. Bunları yaparken de kalemini hiç korkak alıştırmadığını da söylemek gerek.

Ancak bu mübalağalı örneklerden beslenen kör göze parmak eleştiriler maalesef çoğu zaman zekice olamıyor. Bu açıdan benzer sularda yüzen Steve Gerber’ın Howard the Duck çizgi romanları çok daha kafa açıcı absürtlüklerle karşımıza çıkıyordu mesela. Serinin başlangıcından bu yana geçen 15 yıldaki internet kültürünün gelişimiyle de günümüzde bu hicivlerin muhtemelen Milligan’ın amaçladığı etkiyi sürdüremediklerine inanıyorum.

xstatix7

X-Statix’in temel direklerinden biri olmasına rağmen zaman zaman bir külfet haline gelen ikinci bir yönü ise Earth-616’te yani Ana Marvel Evreni’nde geçiyor olması. Evet, X-Statix takımı bağımsız bir evrende var olsa serinin yaşattığı farklılık hissiyatı muhakkak sekteye uğrardı, ama Marvel Evreni’ne enterasyonunda göz ardı edilemeyecek belli sıkıntılar söz konusu. Örneğin bazı sayılarda konuk olan Charles Xavier ve Wolverine karakterleri serinin genel havası içinde çok eğreti duruyor.

Ayrıca X-Men ve Avengers gibi ekiplerin bazı önemli olaylarda sorumluluğu bu dengesiz gruba bırakması ve mutantlardan oluşan bir takmın toplum tarafından böylesine kabul görmesi mantığa yatmayan meseleler. Sitenin Çizgi Romanda Saçmalık Tarihi yazı dizisinde bulabileceğiniz olay yaratan ve kuru bir şekilde değiştirilip başarısızlığa mahkum olan Prenses Diana hikayesinin ardından gelen ve sözünü ettiğim problemlerden ötürü can çekişen uzun “Avengers’la tatlı sert” hikaye arkı da seri için çanların çalmaya başladığının habericisi olmuş. Neyse ki seri art arda gelen bu iki düşüşten sonra daha fazla uzatılmadan birkaç sayı içinde final yapıyor.

X-Statix herkesi mutlu edebilecek bir çizgi roman değil, fakat yazının başında belirtttiğim üzere süper kahraman türü içinde farklı bir arayış içindeyseniz ilacınız olabilir. Hatta herkesin böyle bir zamanında okuması gereken bir seri olduğunu düşünüyorum ben.