Farklı Tatlar

Reunion

reunion1Mezuniyetinizden on yıl sonra, lise arkadaşlarınızla yeniden buluşmak için bir davet alsanız, nasıl hissederdiniz? Bu sizin için nostaljik, keyifli bir buluşma, eski günleri anabileceğiniz eğlenceli bir fırsat mı olurdu – yoksa hayatta kimin nereye geldiğinin, kimin ne başardığının, kimlerin “kazanıp”, kimlerin “kaybettiğinin” değerlendirileceği, hatta yargılanacağı, korkunç bir deneyim mi?

Pascal Girard’ın yazıp çizdiği, Nisan 2011’de Drawn and Quarterly’den yayınlanan yarı-otobiyografik çizgi roman Reunion, cevabın ikinci seçenek olduğuna kendini inandırmış olan Girard’ın bu meseleyi bir takıntı haline getirmesini anlatan, kara mizah dolu bir eser.

 

 

Daha önce Türkiye ve Dünya’da Çizgi Roman Coğrafyası adlı yazıda da kısaca değindiğim gibi, Kanada’nın Quebec Eyaleti, çizgi roman açısından enteresan bir bölge. Coğrafi olarak Amerika kıtasının içinde yer alan – ABD – Kanada ikilisi bir bütün olarak düşünüldüğünde – pek çok açıdan bu kültüre dahil olan bölgede Fransızca konuşuluyor – ki bu da, eyaletin ciddi bir Fransa / Avrupa etkisi de taşıması anlamına geliyor. Dolayısıyla, çizgi roman söz konusu olduğunda, Quebec benzersiz bir bölge: Bir tarafta Amerikan çizgi roman sektörünün her türlü imkanı bölgede mevcutken, diğer tarafta Franco – Belge ekolü kendisini hissettiriyor, ve ortaya çıkan Bande Dessinee Quebecoise – “Quebec Çizgi Romanı” ekolü, bu iki çizgi roman kültürünün de etkilerini taşıyan, son derece ilgi çekici bir ekol haline geliyor.

 

Drawn and Quarterly yayınevi, bu kültürün en sağlam temsilcilerinden birisi. Öyle ki, sadece Quebec içinde önemli bir yayınevi olmayı çoktan aşmış durumda – D&Q hem Kanada, hem de ABD içinde son derece önemli bir yayınevi, ve sitemizde ara ara söz ettiğimiz Fantagraphics Books ile birlikte, Kuzey Amerika’nın en saygıdeğer “Alternatif Çizgi Roman” yayıncılarından biri olarak görülüyor. reunion1-1

Reunion’da, ve diğer eserlerinde, genellikle kendi hayatından kesitler sunan Pascal Girard da, Quebec çizgi roman ekolünün son yıllarda yükselen isimlerinden birisi. Eserlerinin ana karakteri olarak genellikle kendisini kullanan, yarı gerçek, yarı kurgusal hikayelere imza atan Girard’ın en karakteristik özelliği; ana karakterini (veya, kendisini) büyük ölçüde içine kapanık, her zaman yanlış şeyler söyleyen, işler bir türlü istediği gibi gitmeyen –  tek kavramla özetleyecek olursak, “sosyal fobi” sahibi bir figür olarak resmetmesi.

Bu çizgi romanda da durum farklı değil. Mezuniyetlerinden on yıl sonra, lise arkadaşlarının bir parti düzenleyeceğini öğrenen Pascal, başta gitmeyi hiç düşünmediği bu partiye, lise yıllarında aşık olduğu Lucie’nin kendisini özel olarak davet etmesi nedeniyle katılmaya karar veriyor – ve birlikte yaşadığı bir kız arkadaşı olmasına rağmen – o gün geldiğinde Lucie’yi etkileyebilmek için elinden geleni yapmaya başlıyor. Büyük gün geldiğinde, herkesin ya “kazanan”, ya da “kaybeden” olarak damgalanacağına, tıpkı lisedeki gibi, insanların “popüler” ve “ezik” olarak ikiye ayrılacağına kendisini körü körüne inandırdıktan sonra, “kazananlar” kategorisine girmek için amansız bir çaba göstermeye başlıyor – ve tabi ki, büyük ölçüde başka kimsenin umurunda olmayan bu ayrım, Pascal’ın hayatını yavaş yavaş bir cehenneme çevirmeye başlıyor. reunion1-3

Önce kilo verme hırsıyla koşmaya ve sağlıksız hiçbir şey yememeye başlayan Pascal, bu garip takıntıları yüzünden hem hayatını heba etmeye başlıyor, hem de abartılı noktalara götürdüğü “Buluşma günü için kusursuz olmalıyım!” takıntısı, onun varolan sosyal hayatında ciddi anlamda negatif etkiye sahip oluyor. Buluşma günü geldiğinde de, elbette hiçbir şey hayalini kurduğu gibi gitmiyor, ve sonuç olarak aylarca hazırlandığı bu toplantıdan, ciddi bir pişmanlık duyarak ayrılmak zorunda kalıyor.

Girard’ın enteresan bir çizim tarzı var. Eserin “estetik” açıdan fazla bir şey önerdiğini söyleyemeyeceğim, zira geçtiğimiz günlerde ele aldığım Beta Testing the Apocalypse, veya yine Farklı Tatlar bölümünde bir incelemesini bulabileceğiniz Asterios Polyp gibi, sayfaların güzel olması, çizimlere yalnızca bakmanın bile keyif vermesi gibi bir durum yok. Girard çok daha basit, çok daha mütevazi bir üslupla çiziyor, hatta sayfalarını bile tam olarak panellere ayırmadan kullanıyor – fakat çizimlerinin “kötü” veya “etkisiz” olduğunu söylemek kesinlikle mümkün değil.

Örneğin, hikayenin bir noktasında Pascal’ın parmağında bir siğil çıkıyor. Gören herkesin iğrendiği bu siğil, çizerin basit tarzında, aslında basitçe çizilmiş bir parmağın üzerindeki bir karalamadan ibaret – fakat anlatı ve görsellik bir arada başarıyla kullanılıyor, ve sayfalar ilerleyip, o siğil tekrar tekrar karşınıza çıktığında, bu basit karalama okuyucuya gerçekten iğrenilebilecek, etrafındaki insanları Pascal’dan uzaklaştırabilecek, itici bir unsur gibi gösterilebiliyor. Aynı şekilde, dişçisinin fiziksel olarak çirkin gözüktüğünü söylediği çenesi de, aslında basit bir şekilde çizilmiş olsa da, dişçi sahnesinden sonra sürekli dikkatinizi çekiyor, ve rahatsız edici bir görüntü haline geliyor. Dolayısıyla, Girard’ın çizim açısından başarılı olduğunu söylemek, hatta Reunion’daki asıl başarısının yazdığı hikaye veya kurguladığı senaryodan çok, yazı ve görselliği bir arada bu kadar başarılı kullanmak olduğunu iddia etmek mümkün. reunion1-2

Hikayenin kendisini çizimlerin bir (hatta birkaç) adım gerisinde görmemin ise, aslında yalnızca bir nedeni var.

Girişte de dediğim gibi, eserin temel noktası Pascal Girard’ın “kazanma – kaybetme” yönündeki takıntısı ve bir bütün olarak “sosyal fobi” olarak tanımlanabilecek ruh hali. Fakat eserin başında; basit, normal bir çekingenlik veya utangaçlık olarak gözüken, hatta filmlerde; romanlarda çeşitli karakterlerde gördüğümüzde, genellikle sempati duyduğumuz bir “sosyal beceriksizlik”, hikaye ilerledikçe abartılı bir kendinden nefrete dönüşüyor, ve çizgi romanın ana karakteri olan Pascal, gerçekten sevilemeyecek, ve zaten “gerçek” olamayacak kadar garip bir figüre dönüşüyor.

Tabi burada sorulması gereken soru şu: Sanatçı, “yarı” otobiyografik olarak tanımlanan bu eserde, ne kadar kendi deneyimlerini aktarıyor, ne kadar abartılı bir kurgu kullanıyor?

Ki bu soru da, beraberinde bir paradoks oluşturacak farklı sorular getiriyor. Pascal Girard, eğer bu kadar kendi görünümüyle, “kazanmakla”, eski okul arkadaşlarını etkilemekle takıntılı bir adam olsa, oturup bu durumu bir mizah eseri olarak anlatabileceği bir hikaye yazabilir mi? Veya aksi takdirde, işin içinde bu kadar ciddi bir abartma varsa, asıl gücü “gerçekçiliği” olan bir hikayenin, bu kadar abartılmış bir üslupla aktarılması hikayenin gücünü düşürmez mi?

reunion1-4

Belki de demek istediğimi görmek için iyi bir karşılaştırma: Yukarda Reunion’un ana karakteri Pascal, altta Pascal Girard

 reunion1-5

Çekingenlik, sosyal fobi, utangaçlık, içine kapalılık… Bunların hepsi bir sanat eseri için iyi çıkış noktaları olabilir, ama bu kadar abartılı ve gerçeklikten uzak bir “kendinden nefret” çizgisi, eserin geri kalan boyutlarını gölgeleyen bir kullanıma yol açıyor. Hikayeyi perspektifinden takip ettiğimiz “kurgusal Pascal Girard”, sosyal ortamlardaki uyumsuzluğu ile bir şeyleri eleştiren, sevimli bir garipliği olan, veya sadece uyum sağlayamayan bir adam olmanın önüne geçiyor, takıntılarıyla, hareketleriyle düpedüz kötülük yapan – çeşitli yerlerde okuyucu yorumlarından yola çıkacak olursak – “başına gelenleri sonuna kadar hakeden” bir karaktere dönüşüyor.  Bunun çizgi romanı okuyan okurların büyük çoğunluğu tarafından nasıl dile getirildiğini görmek için, Amazon veya Goodreads’deki okur yorumlarına bir göz atmanız yeterli.

Eğer (sanatçı) Pascal Girard’ın amacı, kendisini düpedüz kötü bir insan olarak resmettiği bir hikaye anlatmak olsa, bu durum başarılı bir kurgunun ortaya çıkmasını sağlayabilir – fakat amaç Reunion gibi bir konseptin kendisini nasıl zor duruma soktuğunu anlatmak olduğunda, biraz fazla reklam kokan bir “Ben çok kaybedendim!” mesajı var.

Bitirirken, hikaye kurgusu açısından sadece tek bir noktayı etraflıca eleştirmeye çalıştığımı hatırlatmak istiyorum. Bu abartılı “kendinden nefret”in ötesinde, Reunion eğlenceli, komik, akıcı bir çizgi roman. Aşağı yukarı yüz elli sayfalık bir çalışma olduğu da düşünülürse, hızlı ve keyifli bir okuma için birebir olduğu söylenebilir – Pascal Girard’ın sosyal beceriksizliğinin abartılmasını okumak, bir noktadan sonra kavgada elli kişiyi tek başına nasıl dövdüğünü uzun uzun anlatan birini dinlemeye benziyor, ama buna çok takılmadığınızda, Reunion sağlam yönleri olan bir çizgi roman.