Farklı Tatlar

Bevelry – Nick Drnaso

Nick Drnaso ismini daha önce sitede de yer verdiğimiz Sabrina isimli çizgi romandan hatırlıyor olabilirsiniz. Bevelry, Nick Drnaso’nun 2018’e damga vuran Sabrina’dan önce yayımladığı ilk grafik romanı.

Bu yazıyı okuyanların çok büyük bir bölümünün Bevelry’den çok Sabrina ile ilgileneceğini, büyük ihtimalle Sabrina’yı okumuş olacağını düşünüyorum. Bu yüzden bariz bir karşılaştırma ile başlayalım: Bevelry, Sabrina kadar “güçlü” bir çizgi roman değil, ama yine de harika bir çizgi roman.

Bevelry ile Sabrina arasındaki temel fark ele alınan konuda yatıyor. Sabrina’nın merkeze koyduğu hırslı, büyük meselelerin aksine, Bevelry’de daha mütevazı, daha günlük, daha kişisel ve sıradan konular ele alınıyor. Ama tıpkı Sabrina’da olduğu gibi, bu çizgi romanda da Amerikan günlük hayatının önemli sorunları, üstünü örtmeye çalıştığı problemler ve bunlar arasında kendini gösteren bozuk kişilikler irdeleniyor.

Bu bakımdan, son yılların en dikkat çekici çizgi roman sanatçılarından biri olan Nick Drnaso’yu tanımak isteyen okurlar için bu iki çizgi romanı birlikte okumanın çok keyifli olacağını düşünüyorum. Bevelry’de Drnaso’nun ilgilendiği çevreyi, temaları ve atmosferin bir kesitini, normları, “günlük durumunu” gördükten sonra, Sabrina’da bunların düşebileceği en son noktayla, en karamsar mesajla, en büyük kabuslarla karşılaşıyorsunuz.

Aradaki paralelliklere rağmen, Bevelry yapı olarak Drnaso’nun bir sonraki eserinden farklı şekilleniyor. Yaklaşık yüz otuz sayfalık bu çizgi roman baştan sona tek bir hikayeyi konu almıyor, birbiriyle uzaktan bağlantılı yedi farklı öykü sunuyor.

Bu hikayeleri birbirine bağlayan merkezdeki karakterler. Her hikayede odak noktası farklı bir karakter veya karakter grubunda olsa da, hikayede gördüğümüz kişilerin tamamı bir şekilde birbirlerine bağlanan, çoğu zaman birbirini tanıyan kişiler oluyor. Drnaso’nun başarılı olduğu önemli noktalardan bir tanesi, bu karakterler ve bağlantılar üzerinden hikayeleri farklı şekillerde okumanızı sağlayabilecek detaylar sunması. Bunlar çizgi romanı okumayı çok daha ilgi çekici hale getiriyor.

Kısa hikayenin odağındaki karakterler değişse de, bunların büyük bölümünde karşımıza çıkan Cara ve erkek kardeşi Tyler’ın hikayenin ana karakterleri olduğunu söylemek mümkün. Tüm hikayeler kendi içinde okunabilecek, kendi içinde bütünlüğü olan anlatılar, ama ya merkezde, ya da arkaplandaki detaylarda Cara ve Tyler’ın ailesine bir şekilde bağlanıyorlar.

Cara ve Tyler

Bu yazı kapsamında okuma keyfinizi kaçırabilecek detaylar vermek istemiyorum, ama Tyler ile Cara arasındaki ilişkiyi merkeze koyan The Lil’ King hikayesinden sonra kitabın bu ilişkiyi gündemde tutuş şekli bence önemli. Kitabın geri kalanında gördüğümüz karakterlerden bağımsız gibi gözüken Tina ve Charlotte’u konu alan Pudding bölümünün bu aileye nasıl bağlandığını görmek veya son sayfalarda kitabın adının neden Bevelry olduğunu anlamak Drnaso’nun detaylara büyük önem vererek oluşturduğu kurguyu çok daha derin hale getiriyor.

Nick Drnaso’nun bu çizgi romanda anlattığı hikayeler kurmaca açısından ilginç konuları ele alıyor. Bunların konu ve arka planları o kadar günlük, o kadar sıradan ki, belli noktalarda sanki hayali bir hikayeden çok bağımsız çizgi roman dünyasında çok popüler olan otobiyografi veya anılardan birini okuyormuş gibi hissediyorsunuz. Elbette bu anormal bir durum değil, bir yazarın kendi hayatından beslenerek, kendi anılarından yola çıkarak kurmaca hikayeler yazması normal. Ancak hikayelerin büyük çoğunluğunda işi bir anda tuhaflaştıran, garipleştiren, o sıradanlık içinde bomba etkisi yaratan öyle gelişmeler yaşanıyor ki, bunların otobiyografik hikayeler olmadığını, gerçekten yola çıkarak böyle anılar paylaşılmayacağını düşünüyorsunuz.

Drnaso The Comics Journal’a verdiği röportajda, anlattığı hikayelerin pek çoğunun gerçek hayattan geldiğini, doğru miktarda “bozularak”, kurmaca unsurlar eklenerek kitaba dahil edildiğini söylemiş:

 (…) a lot of them are based on real people. Distorted just enough though, hopefully.

Ben bir ölçüde Drnaso’nun da anlattığı hikayelerdeki bu durumu kitap içinde de vurgulamaya çalıştığını, bunun üzerine bilinçli olarak gittiğini düşünüyorum. Yine The Lil’ King hikayesinde, “bomba etkisi yaratan gelişme” olarak tanımlayabileceğimiz olay yaşandıktan sonra, hikayeye dışarıdan tanık olan iki arkadaş kendi aralarında şöyle bir konuşma mevcut:

Kendi okumamdan yola çıkarak Umberto Eco’nun deyişiyle bir “aşırı yorumlama” yapıyor olabilirim, ama bence bu kesitin ilk paneli hikayedeki iki yan karakter arasında bir geyik muhabbeti olmanın biraz daha ötesinde, anlatılan şeylerin bu ilginç yapısı ile ilgili bir yorum olarak da okunabilir.

Eğer Bevelry’yi Sabrina’dan sonra okursanız, Drnaso’nun bir sonraki çizgi romanını en çok hatırlatacak hikayenin sondan bir önceki hikaye Virgin Mary olacağını söyleyebilirim. Sonucu bakımından Sabrina’nın tam tersi bir noktaya varsa da, Amerika’nın sakin ve güvenli olması gereken banliyö bölgelerinden birinde yaşanan çarpıcı bir olayı konu alan bu hikaye, Drnaso’nun Sabrina’da değindiği pek çok konuyu – tabi çok daha dar bir kapsamda – burada da ele almasını sağlıyor.

Virgin Mary, Bevelry’deki hikayelerin tümü içinde “kişisel”den çok “toplumsal”a yoğunlaşan tek hikaye. İşlenen suçun Arap kökenli birine atfedilmesi, Drnaso’ya Amerika’nın en büyük sorunlarından biri olan ırkçılığa değinme şansı veriyor. Burada etkileyici olan, eserin yaratıcısının ırkçılık konusunu “sansasyonel” bir şekilde değil, gerçekten olduğu gibi, günlük ve sıradan bir şekilde ele alması.

Amerika’da ırkçılık zaman zaman çok bariz, çok “yüksek sesle” dile getirilebiliyor, ama ülkenin pek çok yerinde varlığını sürdüren, günlük hayatın bir parçası olmaya devam eden ırkçılık kendisini pankartlarda veya etkinliklerde, nefret suçlarında veya sloganlarda değil; günlük konuşmalarda, sohbetlerde, espri kisvesi altında kurulan cümlelerde, “haklı” hissedilen anlarda beliren agresif laflarda gösteriyor. Nick Drnaso sadece birkaç sayfada, hatta sadece birkaç panelde bu detayları çok iyi yakalamış.

Yazının başındaki noktaya dönecek olursak – Bevelry’nin Sabrina kadar güçlü veya Sabrina kadar etkileyici bir çizgi roman olduğunu söylemek zor, çünkü ele aldığı konu bakımından Sabrina kadar hırslı değil. Nick Drnaso’ya sadece bir çizgi romanlık zaman ayıracaksanız bu Sabrina olmalı, ama yazı içinde de söylediğim gibi, Bevelry ve Sabrina’yı bir arada okuma şansınız varsa bunun oldukça keyifli bir okuma deneyimi olacağını düşünüyorum.

Tabi bütün bunların – benim de yazı içinde Sabrina’yla yaptığım pek çok karşılaştırmaya rağmen – Bevelry’nin kendi içinde çok başarılı bir çizgi roman olduğu gerçeğini gölgelememesi gerekiyor. Bevelry belli açılardan gözlemlemesi daha zor, yakalaması daha güç detaylardan beslenen ve bunları yansıtan, bu açıdan da belki de tekrar tekrar okunmaya, tekrar tekrar incelenmeye daha layık bir eser.

Özetle...
[columns size="1/3" last="false"]

Harika

Bevelry, 2010'lu yılların günlük hayatından çarpıcı bir kesit sunuyor.  

[/columns] [columns size="2/3" last="true"] Sevebilirsiniz...

Nick Dranso'nun daha tanınmış çizgi romanı Sabrina'yı okuduysanız

Edebi, farklı çizgi romanlardan hoşlanıyorsanız

Günümüz dünyasını, toplumunu farklı açılardan inceleyen kitap, film ve diğer eserlerden hoşlanıyorsanız


Sevmeyebilirsiniz...

Aksiyon içeren veya kolay, hızlı okunan bir şeyler arıyorsanız

Tek eser içinde birbiriyle uzaktan bağlantılı, kısa hikayeler okumak istemiyorsanız

[/columns]
İnceleme sistemimiz hakkında daha fazlası için tıklayın!