Farklı Tatlar - Seçtiklerimiz

Beta Testing The Apocalypse

betatesting 1

Türkiye’de, Amerikan çizgi romanı konsepti içinde “bağımsız”, hatta “farklı” çizgi romanlardan söz edilince, çoğumuzun aklına Image Comics, Dark Horse Comics, ve DC’nin bir etiketi olan Vertigo gibi markalar geliyor. Fakat, sitemizin belki de temel metni olan Comics Alemine Giriş Rehberi’nde de belirttiğim gibi bunlar (yüzde yüz olmasa da) Amerika’nın gerçek bağımsız piyasası ile, “underground” hareketlerle, ve gerçek anlamda alternatif çizgi romanlarla pek bağı kalmamış olan kuruluşlar.

Kavramın ilk kullanıldığı anlamıyla “bağımsız” ve “alternatif” olmayı sürdüren şirketlerden birisi, daha önce Farklı Tatlar bölümümüz altında bir yayınevi olarak değindiğim Fantagraphics Books. Beta Testing the Apocalypse de, Tom Kaczynski tarafından yazılıp – çizilmiş, ve 2013 yılında Fantagraphics tarafından basılmış alternatif bir çizgi roman.

Tüm bu isimlerin ve konseptlerin biraz yabancı gelebileceğinin farkındayım, dolayısıyla biraz ön bilgi vermek faydalı olur diye düşünüyorum. Tom Kaczynski, Polonyalı bir çizgi roman sanatçısı. Süper kahraman türü içinde, Marvel – DC gibi çizgi roman devlerinde herhangi bir çalışması bulunmayan Kaczynski, tamamen alternatif yayınlara yönelmiş olduğundan fazla meşhur birisi değil, fakat Fantagraphics ile iyi ilişkileri olmasının yanı sıra, kendisinin Uncivilized Books adlı ufak bir yayınevi de var.

Kaczynski’nin hem yazıp, hem de çizdiği Beta Testing the Apocalypse, aslında büyük ölçüde eski çalışmalarının toplandığı bir albüm. Daha önce (yine Fantagraphics imzalı) Mome dergisinde yayınlanan öyküleri derleyen kitapta, sadece bir tane yeni hikaye var, fakat diğer öykülerden biraz daha uzun olan bu çalışma, kitabın önemli bir kısmını oluşturuyor.

Çizerin öyküleri, aslında birbirinden bağımsız olarak okunması için yazılmış öyküler – fakat bu bir ciltte toplanmalarının anlamsız veya gereksiz olduğu anlamına gelmemeli. Kaczynski’nin üzerine gitmeyi sevdiği bazı temalar var, ki teknoloji ve modern toplum karşısında insan ve toplumların psikolojileri üzerine yoğunlaşan bu temalar eserdeki her öyküde bir şekilde karşımıza çıkıyor. Belki Beta Testing the Apocalypse’in baştan sona, bir bütün olarak okunması gereken bir kitap olduğunu söylemek doğru değil ama bu “ortak tema” açısından düşünüldüğünde – müzikten bir terim ödünç alacak olursak – eseri bir “konsept albüm”e benzetmek mümkün.

betatesting4

Niyetim öyküleri ve eserin yazınsal içeriğini tartışmak değil – fakat bu ortak temayı biraz örneklendirmek hoş olur diye düşünüyorum. Kitaptaki hikayelerden birinde, mağara adamlarını konu alan bir müzikali ve bu müzikalin başrol oyuncusunu takip ediyoruz – görece başarılı bir aktör olan, ve başka filmlerden de teklifler alan aktörümüz, menajerinin tüm ısrarlarına rağmen, mağara müzikalinin saplantılı ve marjinal yönetmeniyle çalışmaktan vazgeçmiyor, ve hatta yönetmen, “daha gerçekçi olması için” kafasına taş atılması gereken bir sahnede, dekor yerine gerçek taş kullandığında bile, projeden ayrılamıyor. Bunun üzerine yönetmenin güvenini daha da fazla kazanan aktörümüz, rolünü git gide daha ciddiye almaya başlıyor ve hikaye kendisini rolünde kaybetmiş bir adam portresiyle sona eriyor: Öyle ki, müzikal projesi iptal edildiğinde bile, o dönemin koşullarını (özellikle de akustik koşullarını) tam anlamıyla yansıtmak için inşa edilmiş olan mağaradan ayrılamıyor.

Bir başka hikayede ise, oturdukları küçük ve mütevazi mahalleye şaşalı bir sitenin inşa edilmesiyle akli dengesini kaybetmeye başlayan bir çifti takip ediyoruz. Sitenin tanıtım broşürlerindeki krokide, kendi mahallelerine yer verilmemiş olduğunu gören çift, git gide bu projeyle takıntılı hale geliyor ve projeyi düşünmekten uykusuzluk, aşırı bir paranoya ve hatta nöbet geçirme gibi sorunlar yaşamaya başlıyor. İkilinin bir akıl hastanesine başvurmalarıyla sonuçlanan “976. Sq. Ft.” isimli bu hikaye, antoloji içindeki en rahatsız edici hikayelerden birisi – okurken bir yandan, inşa edilenin yalnızca bir site – veya günümüz Türkçesinde, belki de Kaczynski’nin ima etmeye çalıştığı negatif anlamı daha iyi taşıyacak bir kelime seçmek gerekirse – bir “toplu konut” olduğunu biliyor, karakterlerin aşırı tepki veren, gerçekçi olmayan tipler olduğunu görebiliyor, fakat yine de, eserin ruhsal buhranından etkileniyorsunuz.

betatesting2

Kısa hikaye toplamalarının büyük çoğunluğunda olduğu gibi, Beta Testing the Apocalypse’de de tahmin edebileceğiniz bir sorun var: Hikayelerin bazıları iyi, bazıları ise o kadar iyi değil. Ciddi anlamda değerlendirilebilecek bir uzunluğa ve komplekliğe sahip olmadıkları için, oturup bunları tek tek ele almanın çok anlamlı olacağını düşünmüyorum – fakat hikayelerle ilgili söylenmesi gereken önemli birkaç şey daha var.

Tahmin edebileceğiniz gibi, Kaczynski ciddi bir yazar ve hikayeleri de ciddi hikayeler. Arka kapak tanıtımından internette okuyabileceğiniz eleştirilere, pek çok yerde kitabın bu doğasına göndermeler yapılıyor ve Kaczynski’nin ilham kaynakları arasında, benzer bir “metropol nefreti” taşıyan bilim kurgu yazarı J.G Ballard ile kapitalizme ve tüketim toplumlarına karşı getirdiği eleştirilerle tanınan filozof Slavoj Zizek gibi isimler gösteriliyor.

Eserin “felsefesini” ve bunu savunuşunu değerlendirmek istemiyorum, zira Kaczynski’nin buna daha uygun eserleri var ve ileride onları da incelemeyi planlıyorum – fakat Beta Testing the Apocalypse’in boş bir kitap olmadığını söylemek zorundayım.

Yine de, beni asıl etkileyen, kitap içindeki hikayeler veya bu hikayelerin savunduğu düşünceler değil – kitabın estetiği.

Beta Testing the Apocalypse, kapağından geçiş sayfalarına, hikayelerinden “splash page”lerine, çok güzel bir kitap. Çizer her hikaye için “siyah – beyaz + hikayenin doğasına uyan üçüncü bir renk” olarak özetlenebilecek bir renk paleti kullanmış ve bu inanılmaz rahat bir okuma deneyimine yol açıyor.

betatesting 3

Devam etmeden, özellikle belirtmem gereken iki nokta var.

Birincisi, cümlemi bilinçli olarak kuruyorum: “Beta Testing the Apocalypse çok güzel bir kitap.”

Bu, “kitabın çizimleri çok güzel” cümlesinden biraz farklı bir anlam taşıyor. Bireysel olarak panellere, karakter çizimlerine, suratlara baktığınızda, veya benim bu yazı içinde paylaştığım görselleri değerlendirdiğinizde, çizimlerin herhangi bir olağanüstü yanı olmadığının düşünmeniz normal, ama söylemek istediğim de zaten, X bir panel veya X bir sayfanın güzel olmasından ziyade, bir bütün olarak eserin tasarımının, sayfa yapılarının, okuma deneyiminin ciddi anlamda estetik olması ile alakalı.

Bunun bir uzantısı olarak, güzel olanın “kitap” olduğunu da bir kez daha yinelemek zorundayım. Dijital çizgi romanların ve kitapların ne kadar büyük bir destekçisi olduğumu siteyi takip edenler zaten biliyorlardır, fakat bazı durumlarda olabileceği gibi, Beta Testing the Apocalypse “okunması”ndan ziyade “alınması” gereken bir çalışma.

Bir bütün olarak bakıldığında, Beta Testing the Apocalypse’in tasarımı gerçekten şahane. Kaczynski’nin çizgi romana yönelmeden önce aldığı mimarlık eğitimi, kitabının yer yer bir “çizgi roman – grafik tasarım” görünümüne bürünmesini sağlıyor, ve ustalıkla kullanılmış mat bir beyaz arkaplan üzerine gelen paneller, her sayfada, her hikayede ayrı bir görsel keyif sunuyor – öyle ki, sayfaları çevirip, yeni bir sayfaya, özellikle de boşluğun (biraz daha teknik bir terim kullanmak gerekirse, “negative space”in) ön plana çıkarıldığı sayfalara bakmak, neredeyse dinlendirici bir etkiye sahip. Çizerin bu kitapla 2014 yılı için “Best Publication Design” (“En İyi Yayın Tasarımı”) dalında Eisner adayı olması bir sürpriz değil – ki bence kazanması da kesinlikle sürpriz olmaz.

betatesting 5

Çizgi romanları bu kadar sevmemin önemli bir nedeni, türün potansiyelinin pek çok yöne doğru sınırsız olduğuna inanmam. Kötü yazılan bir romanın, veya kötü çekilen bir filmin başarılı olma ihtimali çok çok düşük – fakat çizgi romanlarda, bir açıdan çok dikkat çekici olmayan bir eser, başka bir yönüyle olağanüstü olmayı başarabiliyor. Beta Testing the Apocalypse’in savunduğu (belki de savunduğu değil, ama gündeme getirdiği demeliyim) fikirler, benim için çok çarpıcı, çok önemli, veya içinde ele alındıkları hikayelerin kısalığı nedeniyle, çok ciddi olarak değerlendirilebilecek fikirler değiller. Çizgi romanın kötü yazılmış olduğunu söylemek istemiyorum, çünkü hikayeler de kesinlikle kötü değil – fakat görsellik açısından, Beta Testing the Apocalypse olağanüstü bir çizgi roman.

Not: Fantagraphics – dediğim gibi – Türkiye’de çok yaygın olan bir yayınevi değil ve eserleri genellikle ülkemizde bulunmuyor. Eserin “alınması” gerektiğini söyledikten sonra bu konuda da bir şeyler söylemeliyim sanırım: En iyi opsiyonunuz, yukarıda linkini göreceğiniz Fantagraphics yazısında linki paylaşılan internet sitesi olacaktır diye tahmin ediyorum:

http://www.fantagraphics.com/

Bununla birlikte, birkaç gün önce, Beşiktaş’taki Arkabahçe çizgi roman dükkanında Fantagraphics çizgi romanları gördüm, hatta bunlarla ilgili kısa bir sohbet etme şansım da oldu – Beta Testing the Apocalpyse var mıydı hatırlamıyorum, ama anladığım kadarıyla sipariş verdiğiniz takdirde istediğiniz çizgi romanları getirtebiliyorlar, orayı da deneyebilirsiniz.

Özetle...
[columns size="1/3" last="false"]

Çizgi romanda felsefenin güçlü bir örneği

Beta Testing the Apocalypse, modern felsefenin sorunlarına güçlü bir estetik anlayışı ile eğiliyor.  

[/columns] [columns size="2/3" last="true"] Sevebilirsiniz...

Modern dünyanın yapısı, sorunları ve temel felsefe konuları ilginizi çekiyorsa

Felsefe ve kompleks edebiyat eserlerinden hoşlanıyorsanız

Bir mecra olarak çizgi romanın farklı fikirleri aktarmak için nasıl kullanılabileceğini merak ediyorsanız


Sevmeyebilirsiniz...

Eğer aksiyon odaklı, hızlı okunabilecek bir çizgi roman arıyorsanız

Eğer okuduğunuz felsefi - "ağır" eserlerin mutlaka yeni bir şey söylemesini, tamamen orijinal fikirler üzerine kurulmasını bekliyorsanız

  [/columns]
İnceleme sistemimiz hakkında daha fazlası için tıklayın!