Marvel Comics İncelemeleri

Old Man Logan

altMark Millar’in yazdığı, Steve McNiven’in çizdiği hikayemiz “Nobody knows what happened on the night the heroes fell. All we know is that they disappeared and evil triumhed and the bad guys have beencalling the shots ever since. What happened to wolverine is the biggest mystery og all. Some says they hurt him like no one ever hurt begire. Others say he just grew tired of all tge fighting and retired to a simpler life. either way, he hasn’t raised his voice or popped his claws in close to fifty years…” şeklinde başlıyor.

 

 

 

İşte böyle bir girişi barındıran Old Man Logan, hem adından hem de ilk sayfasından anlaşıldığı üzere, gelecekte, günümüzden yaklaşık 50 yıl sonra geçen bir hikaye.

 

Tüm süper kahramanların ya öldüğü ya da ortadan kaybolduğu bu zaman diliminde, evli, 2 çocuk babası (çocuklardan birinin adi Scott, Summers’a bir gönderme mi var bilemedim), vahşi bati tarzında giyinen (aslında daha çok post-apocalyptic evrenlere ait kıyafetler diyebiliriz), at binen bir Logan profili görürüz. Evet, Logan diyorum, çünkü kendisine artık Wolverine denmesinden hic hoşlanmamaktadır ve önüne gelen her fırsatta benim adim Logan der. Süper kahramanlık işlerinden elini eteğini çekmiş, tek derdi ailesini geçindirmek olan bir aile babası olmuştur. Bu işlere öyle tövbe etmiştir ki, ailesinin gözü önünde Hulk’un torunlarından (evet yanlış duymadınız!) dayak yemeyi bile göze almaktadır.

alt

Derken bir gün, ok-yay kullanan süper karakterlerin kaderi olan kör olmak, kolu kopmak, parmakları kesilmek dertlerinden körlük ile ilgili sıkıntıdan muzdarip olan Hawkeye çıkagelir ve Logan’a bir iş teklif eder. San Francisco’dan, artık New Babylon olarak bilinen Washington’a, içeriği gizli bir mal taşıyacaklardır. Logan, teklifi ailesine para gerektiği için yalnızca şoförlük yapmak, başka hiç bir belaya bulaşmamak üzere kabul eder. Hawkeye’in bu teklifiyle başlayan maceramızda, bir yandan Amerika’nın en batısından en doğusuna bir yolculuk yapar ve bu post apocalyptic-Mad Max-vari Marvel dünyasında bir gezintye çıkarız, bir yandan ise Logan’a 50 yıl önce ne olmuş da, artık tövbekâr bir kişi haline gelmiş sorusuna yanıt ararız.

alt

Yolda Amerika’nın Hulkland, The Kingdom of the Kingpin, Doom’s Lair ve The President’s Quarter olarak bölgelere ayrıldığını, şehirleri artık süper kötülerin yönettiğini, insanların umutsuzluk içinde süper kahramanları beklediğini görürüz. Pislik ve tehlike her yerdedir… Çok fazla spoiler verip okumak isteyenlerin heveslerini kaçırmak istemiyorum, bu yüzden görebilecekleriniz hakkında bu kadar söylemekle yetineceğim.

alt

Başlangıçta gayet ilgi uyandıran hikayenin geri kalanı için ayni şeyi söylemek pek mümkün değil. Daha çok 90lar X-Men animasyonlarının diyaloglarına sahip olan çizgi roman için, geçiştirilmiş demek en doğrusu sanırım. Belki de bir The Dark Knight Returns’e dönüşebilecek (tamam belki biraz abarttım: )) potansiyele sahip hikaye ne yazık ki fazlaca sığ kalmış. Metinler, hikayenin sürprizi basitçe geçiştirilmiş. Özellikle Logan’ın Hawkeye’a yıllar önce yaşananları anlattığında “Daha kötü bir fikir bulamadınız mı?” diyesiniz geliyor.

oldmanlogan5

Yine de güzel yanları yok değil tabii ki. Öncelikle çizimler on numara! Çizimlerine Civil War, The New Avengers ve Ultimate Secret’tan aşina olduğumuz Steve işinin hakkını layıkıyla vermiş. Ancak detay manyaklarını sinir edecek bir kaç durum da yok değil. Spoiler Örneğin Logan’ın pençeleriyle dağıttığını gördüğümüz Cyclops’un gözlüğünü ve halen yaşamakta olan ve hatta batı yakasını elinde tutan Hulk’un mor donunu Red Skull’un odasında birer savaş ganimeti olarak görmek beni üzdü.Spoiler Bunun yanında dediğim gibi konu da oldukça enteresan, what if meraklılarının kesinlikle ilgisini çekecek bir hikaye. Görülecek manzaralar, kahramansız bir Marvel dünyası neye benzerdi diye düşünenleri kesinlikle cezbedecektir.