Karakter Profilleri

Eternals – MCU’nun Yeni Karakterlerinin Çizgi Roman Yayın Tarihi

Marvel her geçen gün büyüyen sinema evrenine yeni karakterler kattığında, bu karakterlerin çok farklı bir ilgi görmesi, internette en çok aranan kavramlar arasına girmesi normal ve alışılmış bir durum. Ama söz konusu Eternals gibi, filmler öncesinde çizgi roman dünyasında bile görece az tanınan karakterler olduğunda, bu durum da haliyle biraz daha yoğun hissediliyor.

Pek çok internet ve sosyal medya platformunda, büyük bir Marvel / çizgi roman hayranı olduğunu söyleyen kişiler bile, bu ekibi daha önceden tanımadıklarını açıkça söylüyor.

Önümüzdeki günlerde, MCU’nun bu yeni karakterleri hakkında pek çok içerik sitemizde olacak – ama başlamak için mantıklı bir nokta, Eternals’ın çizgi romanlardaki yayın tarihini merkeze koymak olabilir.

Filmde Görmüş Olabileceğiniz Detaylar Hakkında…


Eğer bu yazıyı Eternals filmini izledikten sonra inceliyorsanız, filmdeki bazı detaylarla yazıdaki bilgilerin çeliştiğini görebilirsiniz. Bildiğiniz gibi, çizgi romanlardan uyarlanan filmler genellikle çizgi romanlardaki senaryolara bağlı kalmıyor.

Bu yazı, film ile ilgili hiçbir detay içermeyen ve tamamen Eternals’ın çizgi romanlardaki tarihçesine yoğunlaşan bir yazı olarak yazıldı.

Eternals’ın Yaratıcısı: Jack Kirby

Eternals’ın çizgi roman dünyasında bile bu kadar az tanınmasının ironik boyutlarından bir tanesi, çizgi romanlarda bu ekibi yaratan kişinin aslında tüm zamanların en büyük çizerlerinden biri olan Jack Kirby olması.

Jack Kirby o kadar meşhur bir isim ki, kısa bir tanıtım yapmak onu tanımayanlar için faydalı olsa da, daha önce bu ismi duymuş olanlar için biraz tekrar niteliğinde olabilir. Ama her iki durumda da Kirby’nin kariyerine biraz daha yakından bakmakta fayda var – çünkü onu Marvel’daki pek çok önemli karakterin yaratıcısı olarak tanıyor olsanız bile, Eternals’ın onun kariyerinin çok daha geç bir döneminde, çok daha farklı bir atmosfer içinde yaratılmış olması önemli bir detay.

O halde şu basit soruyu merkeze koyabiliriz: Jack Kirby kimdi?

Buradaki yazımızdan çok daha detaylı şekilde okuyabileceğiniz gibi Jack Kirby Marvel Cæomics’teki kariyerine 1930’lu yılların sonunda başlamış bir çizerdi. Bu dönemde yazar Joe Simon ile birlikte Captain America‘yı yaratan Jack Kirby’nin çoğu çizgi roman hayranı tarafından tartışılmayacak altın çağı, 1960 – 70 yılları arasındaki dönemdi.

Jack Kirby bu yıllar arasında Marvel’da Stan Lee ile birlikte Fantastic Four, Thor, Avengers, X-Men gibi pek çok karakteri yaratmış ve bu karakterlerin serilerinde çizer olarak çalışmıştı. 1970 yılına gelindiğinde ise, Marvel’da mutlu olmadığı için şirketten ayrıldı ve Marvel’ın en büyük rakibine, DC Comics’e geçiş yaptı.

Kirby’nin bütün bu başarısına rağmen, özellikle son dönemlerde neden Marvel’da mutlu olmadığı konusu çok geniş bir konu – ama özetle, Kirby Marvel’da Stan Lee’nin arka planında kalmaktan ve hakettiği kadar değer görmemekten mutsuzdu.

Stan Lee Özel Dosyası‘nda uzun uzadıya değindiğimiz gibi, Kirby kendisini Marvel’ın bu başarılı karakterlerin asıl yaratıcısı olarak görüyor, hatta serilerin büyük çoğunluğunu zaten kendisinin yazdığını, Stan Lee’nin bu süreçte neredeyse hiçbir payının olmadığını iddia ediyordu. Tabi basit bir ego meselesi olmanın ötesinde, Stan Lee’nin Marvel’ın ‘altın çocuğu’, Kirby’nin ise sadece onun hikayelerini çizen bir çizer olarak görülmesinin, maddi sonuçları da vardı.

Ancak kendisini arka planda kalmış gibi hissetse de, Kirby 1970 yılında tartışmasız olarak çizgi roman dünyasının iki numaralı süperstarıydı. Marvel’ı Marvel yapan adamlardan birinin DC Comics’e geçmesi çok büyük bir olaydı — hatta muhtemelen bundan daha büyük etki yaratabilecek tek olay, Stan Lee’nin kendisinin DC’ye geçmesi olurdu.

Bu nedenle, Kirby’nin rakip şirkete geçmesi, çizgi roman dünyasında çok büyük beklentiler yaratmıştı.

Kirby’nin DC Yılları ve “The New Gods” Konsepti

Bu beklentiler açısından, Kirby’nin DC Comics’te geçirdiği beş – altı yıllık süreç, o dönemde aslında bir hayal kırıklığı olarak görülmüştü.

Kendisinden beklenenin aksine DC’nin en başarılı serilerinde çalışmayan Jack Kirby, DC kariyerine arka planda kalmış serilerden biriyle, Superman’s Pal Jimmy Olsen serisiyle başladı. Ama bu arka planda kalmış seride, ilerleyen yıllarda DC Comics açısından çok önemli hale gelecek bir konseptin, New Gods konseptinin temellerini attı.

Aynı zamanda “Fourth World” olarak bilinen bu konsept, tamamen Jack Kirby tarafından yazılıp çizilen dört farklı seride ortak bir kurgu üzerinden devam eden, o dönem için oldukça sıra dışı bir anlatı türüydü.

Yazıyı bilinçsiz olarak uzatmış veya ana odağımızın Eternals olduğunu unutmuş değilim. Bu nedenle Jack Kirby’nin DC’de yaptığı diğer işleri çok fazla detaylandırmak istemiyorum – ama New Gods konsepti ile ilgili, Eternals açısından da çok önemli olacak birkaç ana maddeyi vurgulamak istiyorum.

Birincisi, New Gods adından da anlaşılacağı gibi, Jack Kirby bu serilerde “süper kahramanların ötesinde” bir hikaye anlatmaya çalışıyordu. Seride gördüğümüz karakterler, Marvel dönemi işlerinde sık sık karşımıza çıkan ‘rastlantısal şekilde süper güçler kazanan normal insanlar’ değil, gerçekten tanrısal varlıklardan oluşan bir ırkın üyeleriydi.

İkincisi, bu seriler kendi dönemlerinde fazla başarılı olmamıştı. Kirby’nin isminin yarattığı heyecana rağmen, bu konsepte dahil olan serilerin hiçbirisi uzun süre boyunca devam edemedi ve kısa sürede iptal edildi.

Üçüncüsü, New Gods konsepti “genel okur kitlesi” içinde çok bir cevap bulmasa da, hem Kirby’nin kendi dönemine çok yakın yazar ve çizerleri, hem de daha sonraki nesillerin çizgi roman sanatçılarını ciddi şekilde etkilemişti. Bu nedenle, New Gods konsepti başarılı olamasa da, DC Comics bu konseptten hiçbir zaman vazgeçemedi, hatta….

Dördüncüsü, bu konsept içinde yaratılan pek çok kurgu, DC Comics mitolojisinin en önemli boyutları haline geldi. Örneğin, serinin kötü karakteri Darkseid, modern zamanlarda DC Comics Evreni’nin ve Justice League’in en büyük düşmanı oldu. Orion, Mister Miracle ve Big Barda gibi karakterler, sık sık kendi serilerinde ve Justice League ekibinde boy gösterdi. Bir başka deyişle, bu karakterler etrafında yaratılmış olan kurgular, DC Comics’in vazgeçilmez boyutlarına dönüştü.

Elbette, özellikle bu üçüncü ve dördüncü maddeler, ilerleyen yıllarda yaşanacak gelişmelerdi ve Jack Kirby’nin DC Comics’teki yıllarının mutlu geçmesine çok bir fayda sağlamadı. Bunun üzerine, 1976 yılında, Kirby yeniden evine, Marvel Comics’e geri döndü.

Marvel’a Geri Dönüş ve Eternals’ın Yaratılışı

Jack Kirby’nin Marvel’a geri dönüşü, bu noktada her şeyden çok nostaljik bir anlam taşıyordu ve uzun soluklu bir süreç olmadı. Ancak Kirby, 1960 – 70 yılları arasında çok şey kattığı bu şirkete, 76-78 arasında devam eden geri dönüşünde de — pek çoğunun değeri daha sonradan anlaşılacak — bazı karakterler hediye etti.

Bunlar arasında en kayda değer olanların başında, Eternals serisi geliyordu. Tıpkı DC’deki işlerinde olduğu gibi, tamamen Kirby tarafından yazılıp çizilen bu seri, on dokuz sayı boyunca devam etti.

Eğer Eternals’ı merkeze koyan bir yazının, DC Comics’teki New Gods konsepti hakkında bu kadar detaya girmesi sizi şaşırttıysa, sanırım şimdi bu tercihimin arka planı sizlere biraz daha mantıklı gelecektir: Kirby’nin DC Comics’teki New Gods konseptinde vurguladığım dört durumun dördü de, tabi yüzde yüz aynı şekilde ilerlemese de, Eternals konsepti için de geçerliydi.

Öncelikle, bu seride Jack Kirby yine sıradan bir süper kahramanın veya süper güçlü bir ekibin hikayesini anlatmıyor, süper kahramanların ötesine geçen bir hikaye kurgusu oluşturuyordu.

Hayatı boyunca popüler bilim, popüler mitoloji gibi konulara ilgi duymuş olan Kirby, 1970’li yıllarda bütün dünyayı kasıp kavuran Erich von Daniken imzalı Chariots of the Gods veya Türkçe adıyla Tanrıların Arabaları kitabından fazlasıyla etkilenmişti. Uzaylı varlıkların insanlığın gelişimine destek olduğu ve belli noktalarda medeniyetin şekillenmesini sağladığı teorilerini ortaya süren bu kitap, antik dönemlerde insanların “tanrılar” olarak algıladıkları varlıkların da dünya dışı, akıllı canlılar odluğunu iddia ediyordu.

Bu fikirlerden ilham alan Jack Kirby, Celestials isimli uzaylı bir ırkın antik çağlarda dünyaya gelip canlılar üzerinde deneyler yaptığı, bu deneyler sonucunda da insanlığın yanı sıra Eternals ve Deviants isimli iki yeni ırkın ortaya çıktığı bir senaryoyu merkeze koyuyordu. Çizgi romana adını veren Eternals ırkı, bu genetik müdahaleler sonucunda neredeyse tanrısal varlıklara dönüşen, büyük çoğunluğu “iyi” karakterlerden oluşuyordu. Deviants ırkı ise yapılan deneylerin “olumsuz” sonuçlarını gösteriyor, bu korkunç görünümlü canlılar Eternals’ın başlıca düşmanlarını olarak kullanılıyordu.

Eternals ve New Gods: Benzer Kurgular, Benzer Kader

Dönemin popüler fikirlerinden esinlense de, Kirby’ye has tartışılmaz bir yaratıcılık içeren Eternals serisi, tıpkı New Gods konsepti gibi, kendi dönemi içinde fazla başarılı olamadı. Yıllık özel bir sayı olan Eternals Annual’ı saymazsanız, seri yirmi sayıyı bile göremedi ve 1978 yılında iptal edildi.

Ama, bugünkü durumdan da rahatlıkla anlayacağınız gibi, serinin iptal edilmesi Eternals’ın sonu olmadı. Kirby’nin serisi, genel okuyucu kitlesini çok memnun etmese de, hem o dönemde Marvel’da çalışan sanatçılar, hem de geleceğin çizgi roman sanatçıları, bu seriden fazlasıyla etkilenmişti.

Öyle ki, serinin iptalinden çok kısa bir süre sonra, yarım kalan seride finale ulaştırılamayan pek çok kurgu dönemin Thor serisinde ele alındı ve 1970’lerin sonundan 2000’li yıllara kadar — nadiren de olsa — Eternals karakterleri Marvel çizgi romanlarında boy göstermeye devam etti.

Peki, Eternals çizgi romanlarının Darkseid’ı kimdi? Darkseid’ın o dönem içinde çok başarılı olamayan New Gods konsepti içinden çıkıp, bütün DC Comics mitolojisinin en büyük kötü karakteri haline gelmesine benzer bir durum, Eternals için hangi karakterde yaşandı?

Dürüst olmak gerekirse, Eternals’da bu şekilde parmakla gösterilebilecek tek bir karakter yoktu. Orijini Eternals dergilerinde yatan Sersi uzun süre Avengers ekibinde yer alsa da, onun Marvel Evreni için önemi, hiçbir zaman Darkseid’ın DC için taşıdığı önemle kıyaslanabilecek bir düzeyde olmadı.

O halde, iki konsept arasındaki dördüncü benzerlik, yani o dönem içinde çok popüler olmayan bir serinin, daha sonra bütün evrenin en önemli unsurlarından bazılarının çıkış noktası olması fikri nerede önem kazanıyordu?

Eternals ve Marvel Evreni için, bu durum bir karakterde değil, Celestials ırkında yatıyordu.

İlerleyen dönemde anlatılan hikayelerde ve tahmin edebileceğiniz gibi özellikle kozmik kurgularda, Celestials ırkı büyük önem kazandı. Bütün Marvel dünyasının yeni bir Celestial’ın doğuşu için yalnızca bir yumurtadan ibaret olması gibi son derece büyük kurgular işlenmekle kalmadı, aynı zamanda Celestials ırkının müdaheleleri, Marvel dünyasının en temel özelliği olan süper güçlerin açıklaması haline bile geldi: Yani Marvel Dünyasında bu kadar çok süper güçlü karakter olması, Celestials ırkının yıllarca insanlar üzerinde yaptığı deneylere bağlandı.

Aynı zamanda, Celestials ırkının bu tarz deneyleri farklı gezegenler üzerinde de yaptığı ortaya çıktı ve Marvel’ın pek çok karakteri, kendi dünyalarının “Eternal”ları olarak yorumlanmaya başlandı. Örneğin, MCU’nun ilk büyük hikaye kurgusunun kötü karakteri Thanos, teknik olarak Saturn gezegeninin uydularından Titan’ın Eternal ırkının bir üyesiydi.

Bu şekilde, Kirby’nin yarattığı Eternals döneminde “hak ettiği” ilgiyi görmese de, burada oluşan fikirler Marvel mitolojisinin vazgeçilmez unsurları haline geldi.

Burada, yazının Jack Kirby odağını bir kenara bırakırken, önemli sayılabilecek bir nüansı da vurgulamak istiyorum: Bir konsept olarak, Eternals’ın filminin çekilmemesi çok şaşırtıcı olmazdı. Ancak MCU gibi bir olgunun devam edeceğini düşünürsek, bir noktada Celestials ırkının mutlaka buraya dahil edilmesi gerekirdi. Çünkü çizgi romanlar içinde, Celestials Eternals’dan çok daha önemli olmuş, çok daha fazla hikayede karşımıza çıkan bir konsept haline gelmişti.

Celestials’ın önemine yalnızca bir örnek – bu yazının yazıldığı tarihte devam eden Avengers serisinde, Avengers ekibi karargahları olarak antik bir Celestial’n vücudunu kullanıyor.

Eternals’ın Yeniden Doğuşu

Marvel’ın daha arka planda kalan seriler için film çekme kararı, bana sorarsanız her şeyden önce “konseptin” ilgi çekiciliği ile alakalı bir konu. Fakat şuna inanıyorum ki, bu arka planda kalmış pek çok karakterin beyazperdeye aktarılması, onları “yeniden yaratan” tanımlayıcı bir seri olmadan mümkün olmazdı.

Örneğin, ilk Guardians of the Galaxy filmini çekmek için, Marvel’ın bu serinin yayın hayatı boyunca bir “bestseller” olmasına ihtiyacı yoktu.

Ancak, orijinal versiyonunda Marvel Evreni’nin 1000 yıl sonraki bir halini konu alan Guardians of the Galaxy çizgi romanları, 2008 yılında Dan Abnett ve Andy Lanning tarafından güncel Marvel Evreni’nde geçen ve farklı kozmik karakterleri bir araya getiren yeni bir seri olarak “baştan yaratılmasa”, muhtemelen bu serinin filmi çekilemezdi.

Bu açıdan, Eternals konseptinin rönesansı 2006 yılında yayımlanan yedi sayılık Eternals serisiydi.

Eğer Eternals hakkında daha fazla bilgi almak için, Wikipedia ve Marvel Wiki gibi sitelere göz atarsanız, Kirby döneminden itibaren Eternals başlıklarının sürekli olarak devam ettiğini, Eternals serilerinin 1970’lerin sonundan 2020’lere kadar öyle ya da böyle sürekli olarak geldiğini görebilirsiniz. Fakat biraz daha dikkatli bakarsanız, bunların neredeyse tamamının ufak çaplı hikayeler olduğunu, on yıllar içinde bu konseptin yalnızca birkaç sayı içinde gözüküp kaybolduğunu da yakalarsanız.

2000’li yılların ortasına gelindiğinde, çizgi roman dünyası için bile, Eternals neredeyse unutulmuş bir konseptti. Ancak, yukarıda uzun uzadıya bahsettiğimiz gibi, Jack Kirby’nin çizgi romanları daha sonraki yazar ve çizerleri etkilemek konusunda ayrı bir başarıya sahipti. Neil Gaiman ve John Romita Jr. tarafından yazılıp çizilen Eternals serisi, hem Marvel’ın bu “unutulmuş” karakterlerini modern kurgular içinde yeniden yarattı, hem de karakterleri yeniden Marvel Evreni’nin önemli bir parçası haline getirdi.

Hatta, Eternals karakterlerinin bu “unutulmuş” doğası serinin merkezindeki konuyla da yakından bağlantılıydı: Gaiman’ın kurgusu içinde, tanrısal Eternals ırkının üyeleri dünyada sıradan hayatlar sürüyor, bu serideki olaylar yaşanana kadar gerçekten kim olduklarını bile hatırlamıyordu.

Elbette, Neli Gaiman ismi, o dönemde Eternals’a apayrı bir önem kazandırdı. Gaiman’ın yedi sayılık serisinin ardından, Marvel Eternals etrafında oluşan ilgiden faydalandı ve bu karakterleri merkeze koyan yeni seriler yayımlamayı sürdürdü.

Bütün bu gelişmeler Eternals’ı X-Men, Avengers, Spider-Man ve benzeri karakterler gibi, Marvel’ın gerçekten popüler karakterleri arasına soktu mu?

Bu soruya evet cevabını vermek zor – tıpkı Abnett’in Guardians of the Galaxy serisi gibi, Eternals etrafındaki seriler bu dönemden sonra da hep niş seriler olarak kaldı – ancak artık Eternals konsepti genel olarak Marvel çizgi romanlarını takip edenlerin en azından aşina olacağı, güncel seriler arasında adını göreceği bir seviyeye gelmişti.

Bu tarz serilerin sinemaya aktarılması — her zaman için kalıcı bir başarı garantisi sağlamasa da — serilerin genel durumunu değiştirecek nitelikte olabiliyor. Eternals serisi için durumun bu olup olmayacağını, zaman gösterecek.

Okuma Önerisi…


Eğer bu yazıdan ve tabi Eternals filminden sonra bu karakterlerle ilgili çizgi romanlar okumak isterseniz, Neil Gaiman’ın serisiyle başlayıp daha sonra onu takip eden serilere şans vermenizi tavsiye ederim.