Karakter Profilleri

DC Evreni’nin Yeni “Büyük Kötüsü”: Perpetua

DC Comics’de, Metal hikayesinin tamamlanması ile birlikte Scott Snyder’ın yaratıcı önderliğinde gelişen yeni bir hikaye kurgusu yaratıldı. Bu dönemde Justice League serisinin ana yazarı olan Snyder, otuz dokuz sayı boyunca ağırlıklı olarak tek bir büyük hikayeye odaklandı.

Üstelik, bu hikaye sadece Justice League serisiyle de sınırlı kalmadı, aynı zamanda Year of the Villain gibi konseptlerle diğer serilere de sıçradı. Hatta, hikaye o kadar büyük bir hale geldi ki, Justice League içinde final bile yapamadı, hem Metal hikayesine, hem de JL serisine bir son teşkil edecek Death Metal’e bağlandı.

Bu kadar büyük bir kurguyu daha iyi değerlendirebilmek için, tabi ki bütün hikayenin “büyük kötüsünü” de yakından tanımak gerekiyor. Peki, Metal ile başlayan bu hikaye sürecinin, asıl büyük kötüsü Perpetua, tam olarak kim? Perpetua’nın varlığı, DC Evreni’nin mitolojisini nasıl değiştiriyor?

Perpetua’nın Kökenleri

Bu soruya cevap vermeden, biraz arka plan bilgisiyle başlayalım.

Metal serisinde, Justice League üyeleri DC Evreni’ni tehdit eden Dark Multiverse gerçekliğini durdurmayı ve evreni kurtarmayı başarmıştı. Ancak bunun sonucu olarak, yıllardır DC Evreni’ni envai çeşit tehlikeden koruyan Source Wall yıkılmıştı.

Metal’i takip eden dört sayılık No Justice serisi ile, Synder’ın Justice League yazarlık döneminin ilk bölümleri, bu sürecin detaylarını incelemeye ayrılıyor.

Burada bütün bu hikaye kurgusunu özetlemeye gerek yok, ama uzun lafın kısası şu: Yıkıldıktan sonra, Source Wall’un DC Evreni’ni temel olarak iki şeyden koruduğu anlaşılıyor. Birincisi, DC Evreni’nde varolan ama “gizli kalan” bir takım “güçler” ile, aslında bunlardan da çok daha tehlikeli olan Perpetua.

Bir başka deyişle, DC Evreni’nin yıllardır en önemli yapı taşlarından bir tanesi olarak kullandığı Source Wall, her şeyden önce Perpetua’yı kontrol altında tutmak için kullanılan bir yapı.

Peki, gelelim en kritik soruya… Kim oluyor bu Perpetua?

Perpetua’nın Kimliği

Cevap çok basit – ama asıl önemi de basitliğinde yatıyor: Perpetua, DC Comics hikayelerinde gördüğümüz Multiverse’ün yaratıcısı.

Bu cümleyi biraz daha mantıklı hale getirmek için, DC Evreni’nin 2020 yılında bize aktarılan temel yapısından bahsetmek gerekiyor.

Bizim düzenli olarak hikayeler okuduğumuz DC Evreni, farklı paralel evrenlerin olduğu bir “Multiverse” içinde yer alıyor. Ancak, bu Multiverse’ler de varlığın son noktasını teşkil etmiyor – tıpkı paralel evrenlerin bir araya gelip bir Multiverse oluşturması gibi, sınırsız sayıda çoklu-evren de bir araya gelerek daha büyük bir yapı oluşturuyor. Seri içinde, buna hitap etmek için genellikle The Greater Omniverse ifadesi kullanılıyor.

Perpetua (ve Perpetua gibi varlıklar) bu büyük yapı içinde yeni gerçeklikler yaratmaktan sorumlu olan kişiler. DC Evreni’nin içinde yer aldığı Multiverse’ü yaratan da, Perpetua’dan başkası değil.

Ancak, Death Metal #1 bize DC Evreni ile ilgili çok önemli bir sırrı açıklıyor.

Diğer çoklu evrenler, her şeyi birbirine bağlayan, Speed Force, Emotional Sprectrum gibi olumlu güçlerle yaratılırken, DC Evreni’nin yer aldığı DC Multiverse, Anti-Life, Chaos Magic gibi olumsuz güçlerle, yeni yaratılan kavramla ifade edecek olursak, Crisis Energy ile yaratılıyor.

Burası biraz karışık gelmiş olabilir, ama işin özeti çok basit: DC Multiverse’ünü yaratan Perpetua, aslında “kötü” bir varlık ve tıpkı kendisi gibi, bu çoklu evrenin de “kötü” olmasını istiyor. Yani “adalet”, “umut” gibi kavramlar yerine, bu gerçekliğin şiddet, vahşet ve yok oluş ile özdeşleşmesini umuyor.

Perpetua’nın Geçmişi

Bu noktada, DC Evreni ile ilgili merak seviyenize göre, kafanızda iki farklı soru oluşmuş olabilir.

1 – Yahu, madem bu kadın DC Multiverse’ünü yaratan kişi, nasıl oluyor da onun isteği dışında bütün bu unsurlar evrende var olabiliyor? Nasıl oluyor da Multiverse’ü yaratan kişi bir yere hapsediliyor?

2 Snyder iyi hoş bütün bunları yaratmış da, DC Evreni’nin daha önceden varolan mitolojisi ne olacak? Nerede bizim bildiğimiz Source, Monitor, Anti-Monitor gibi varlıklar…

Bu iki soru birbirine bağlanan sorular.

Perpetua, DC Çoklu-evrenini yarattıktan sonra, bu evrenin farklı boyutlarıyla ilgilenmesi için üç varlık oluşturuyor: Monitor, Anti – Monitor ve World Forger.

Bunlardan Monitor ve Anti – Monitor, on yıllardır DC mitolojisi içinde yer alan karakterler, hatta Crisis on Infinite Earths hikayesinin ana karakterleri. World Forger ise, Metal serisiyle tanıdığımız ve kısa süre içinde Monitor / Anti – Monitor ile aynı seviyeye çıkartılmış bir figür.

Perpetua, bu üç varlığı yarattıktan sonra, onlara farklı sorumluluklar veriyor. Gerçek adı Mar Novu olan Monitor DC Çoklu-evreni içindeki bütün parelel evrenleri, bütün hayatı gözlemlemeye, gerçek adı Mobius olan Anti – Monitor ise hayatı kontrol altında tutmaya, “anti-maddeyi” kullanarak hayatın çoklu evrenin sınırlarına ulaşmasını engellemeye gönderiliyor. Asıl adı Alpheus olan World Forger ise, çoklu evrenin altında yer alan “karanlık madde” evrenini kontrol ediyor.

Fakat bir noktada, bu üç varlık (özellikle de Monitor) “anneleri” olan Perpetua’nın varlık amacını aştığını anlıyor. Normal şartlarda, Perpetua gibi varlıklar bir çoklu evren yarattıktan sonra yok oluyor. Ancak normalin aksine “Crisis Energy” kullanan Perpetua, bunu her şeyden önce kendi formunu sonsuza kadar korumak için yapıyor ve böylece işlerin dengesini bozmuş oluyor.

Bu durum anlaşılınca, Perpetua’nın üç oğlu Monitor önderliğinde bir araya geliyor ve ona karşı savaşıyor. Peki ama, bu savaşı nasıl kazanıyorlar?

Perpetua’nın varlığı ve Snyder’ın JL serisi DC mitolojisi hakkında pek çok şeyi değiştirse de, her şeyi değiştirmiyor. DC Comics’in en temel varlığı olan The Source, hala tüm bunların üzerinde bir varlık olarak değerlendirilmeye devam ediliyor ve Perpetua’nın suçları Source’a bildirildiğinde, o da Perpetua’nın hapsedilmesine destek oluyor.

Böylece, Monitor, Anti Monitor ve World Forger’ın katkısıyla, DC Evreni daha sağlıklı bir yapıda yaşamaya başlıyor.

Bir ufak ek bilgi – Source Wall’un inşa edilme süreci, Anti Monitor’un varlık amacını da elinden aldığı için, kendisi bu sürecin sonunda kardeşi Monitor’u yok etmek için yemin ediyor – ki böylece Crisis on Infinite Earths’de gördüğümüz kurgunun başlangıç sebebi hakkında da yaklaşık otuz – otuz beş yıl sonra bir retcon getirilmiş oluyor.

Perpetua’nın Geri Dönüşü ve Justice League serisi

Metal’in sonundaki olaylar, Perpetua’nın DC Evreni’ne dönüşünü kolaylaştırsa da, bir anda gücünü geri kazanarak tüm evreni kontrol etmesine yetmiyor. Yıllarca süren tutsaklık ve gücünün kaynağından uzak tutulmuş olmak, Perpetua’yı gerçek potansiyelinden uzak tutuyor. Bu nedenle, Perpetua gerçek gücüne ulaşmak için DC Evreni’nden önemli bir karakterin yardımına ihtiyaç duyuyor: Lex Luthor…

Özellikle New 52 sürecinde ve sonrasında enteresan bir karakter gelişimi yaşayan, hatta bir noktada Justice League ekibinin önemli üyelerinden biri olan Lex Luthor, bu seride ikinci bir dönüşüm daha yaşayarak Perpetua’nın sağ kolu haline geliyor.

Evrenin yaratılışının sırrını çözen, Perpetua tarafından yaratılan çoklu evrenin “kötülük” üzerine gittiğini anlayan Luthor, bu sonun kaçınılmaz olduğunu düşünerek Perpetua’nın tarafında savaşıyor ve onun sayesinde, Perpetua tekrar DC çoklu evreni için büyük bir tehdit haline geliyor.

Bu bilgiler, Perpetua’yı bir karakter olarak tanımanız için yeterli – olay akışının devamı için, sizleri Snyder’ın Justice League yazarlığı hakkında yazımıza bekliyorum.