Farklı Tatlar

Cuba My Revolution

cubamyrevocoverCuba My Revolution, ülkemizde özellikle İranlı yazar Marjane Satrapi’nin Persepolis adlı eseriyle meşhur olan “otobiyografik çizgi roman” türüne güzel bir örnek. Tıpkı Persepolis gibi, bu eser de bir devrimi, devrim sonrasında yaşananları ve devrimin getirdiği hayal kırıklıklarını anlatıyor. Ama bu sefer, İran ve Orta Doğu’dan çok daha farklı bir yerin, Küba’nın büyük değişimini izliyoruz.

Serinin çizeri The Quitter ve The Alcoholic gibi Vertigo çizgi romanlarından da tanıdığımız Dean Haspiel.

 

Haspiel’in çizimleri tam kıvamında olmuş bu eser için: Sert olmaları gerektiğinde fazlasıyla sert, sakin anlarda da hikayenin önüne geçmeyecek bir çizim tarzı benimsenmiş.

Çizimlerden bahsederken, ufak bir övgü de renklendirmeyi yapan José Villarubia’ya gitmeli. Alan Moore ile de birlikte çalışan Villarubia, bu eserde siyah, beyaz ve kırmızı tonlarını kullanmış. Elbette bu kullanım -özellikle Sin City gibi sadece kan için kırmızı rengin kullanıldığı çizgi romanlara aşina olanlar için- çok da büyük bir yenilik değil. Fakat Villarubia’nın renklendirmesi biraz daha farklı. Eser boyunca gerçekten de siyah, beyaz ve kırmızının tonları kullanılmış; buna öykünün çeşitli yerlerine (nasıl olduysa) tam oturan pembe tonları da dahil.

Hikayenin konusuna gelince, burada aslında anlatılabilecek çok şey var. Basitçe, çizgi roman serinin yazarı Inverna Lockpez’in Küba Devrimi sırasında yaşadıklarını takip ediyor.

Gençliğinde sıkı bir Castro destekçisi olan tıp öğrencisi olan Lockpez, aynı zamanda bir sanatçı olmanın hayallerini kuruyor. Erkek arkadaşı Flavio ile birlikte devrimi heyecanla bekleyen Lockpez’in heyecanı, Flavio’nun ailesinin zoruyla Miami’ye gitmesi ve ondan uzak kalmasıyla daha da artıyor: Devrim artık sadece Küba’yı daha iyi bir yer haline getirecek bir ideal değil, aynı zamanda Flavio’yla yeniden buluşmak için de bir umut haline geliyor. Fakat, zaman geçtikçe devrim Lockpez için bir hayal kırıklığına dönüşüyor.

Yalnızca bir doktor olarak katıldığı askeriyede gördükleri değil, aynı zamanda bir sanatçı olarak da kendisini istediği gibi ifade edememesi onu git gide çocukluğunda coşkuyla desteklediği fikirlerden uzaklaştırıyor ve o da çareyi, kendisinden çok daha çabuk pes eden ailesi gibi, ülkeden kaçıp Amerika’ya yerleşmekte buluyor. Konusunun içinde elbette gönderilen pek çok politik mesaj ve analiz de var.

cubamyrevo1

Devrimden sonra Küba’da yaşanan zorluklar açıkça göz önüne seriliyor. ABD’nin desteğini çekmesiyle oluşan ekonomik ve teknolojik eksiklikler, ülkedeki Rus nüfuzunun git gide artması, Amerikan mallarının yerini alabilecek kalitede olmayan Sovyet mallarının hastanelerde kullanılmaya başlanması ve devrimden en karlı çıkacağı düşünülen grupların (örneğin, Batista hükumeti sırasında ırkçılıkla mücadele etmek zorunda kalan zencilerin) bile ülkeden kaçmak için nasıl uğraştıkları güzel bir görsellikle anlatılıyor.

Bunun iyi yanı, Castro ve Ché gibi artık sembol haline gelmiş devrimcilerin her yaptıklarının kusursuz ve tamamen halkın iyili için yapılmış hareketler olduğu yönündeki sanrıyı silip atıyor olması. Tabi bariz bir kötü yanı da, her şeye rağmen çizgi romanın fazla Amerikan yanlısı olması.

Devrim sonrasını eleştiren sahneler – henüz birkaç sayfa önce yazarın kendisi de devrimi heyecanla beklemiş olmasına karşın – sanki Küba devrimden önce müthiş bir yermiş de, Fidel Castro bunu bozmuş, sanki insanlar devrime yalnızca çocukça heveslerle destek vermiş gibi mesajlar veriyor. 

Yine de, çizgi romanı çekici yapan, tıpkı Persepolis’te olduğu gibi, politik içerikten çok yazarın kendi tecrübeleri.

Lockpez’in hastanede insanlara yardım etmek için yaşadığı sıkıntılar, savaştan etkilenişi ve sanatını özgürce icra edememesinin getirdiği tüm zorluklar, neredeyse Persepolis’in ilk cildindeki kadar başarıyla anlatılmış. Özellikle işkence ve hapishane sahneleri, belki de V for Vendetta‘dan beri gördüğüm en etkileyici işkence sahnelerinden.

Eğer Art Spiegelman’ın Maus‘unu, Satrapi’nin Persepolis’ini beğendiyseni veya Küba Devrimi ve benzeri tarihi konulara karşı bir ilginiz varsa, Cuba My Revolution kesinlikle okumanız gereken bir çizgi roman.

Eğer ne otobiyografik çizgi romandan fazla zevk alıyor, ne de böyle konularla ilgileniyorsanız, o zaman konusu biraz bunaltıcı gelebilir, ama yine de, kolay okunabilen, keyifli ve (çok fazla olmasa da) etkileyici bir çizgi roman Cuba My Revolution.

Özetle...
[columns size="1/3" last="false"]

Sağlam Bir Küba Devrimi Hikayesi

Bu okuyacağınız en iyi otobiyografik çizgi roman değil, ama kayda değer bir örnek.

[/columns] [columns size="2/3" last="true"] Sevebilirsiniz...

Küba, Soğuk Savaş Dönemi, siyaset ve tarih hoşunuza gidiyorsa

Maus, Persepolis, A Game of Swans gibi eserleri okuduysanız ve beğendiyseniz


Sevmeyebilirsiniz...

Yer yer ağır, zorlayıcı olabilecek bir eser okumak istemiyorsanız

Politik mesajlar içeren bir çizgi roman okumak istemiyorsanız; veya bu politik konular hakkında net bir tarafınız varsa

Otobiyografik, gerçek hayatın trajedilerine yoğunlaşan çizgi romanlardan hoşlanmıyorsanız

  [/columns]
İnceleme sistemimiz hakkında daha fazlası için tıklayın!