Marvel Comics Yazıları

Avengers vs. X-Men’in Ardından…

Muhtemelen artık herkes yazılarımızın biraz geç eklenmesine alışmıştır, fakat ben yine de olay güncelliğini fazla yitirmeden Avengers vs. X-Men serisi ile ilgili genel yorumlarımı paylaşmak istiyorum.

Fakat, bu yazıya başlamadan, kısa bir hatırlatma yapalım:

Bana kalırsa, Avengers vs. X-Men’in en başarılı özelliği, Scott Summers’ın aşağı yukarı on yıldan beri devam etmekte olan karakter değişimine başarılı bir son, veya doruk noktası sunmaktı. Bu nedenle, AvX ile söyleyebileceğim pozitif şeylerin büyük bölümü, bu karakter gelişimi ile alakalı. Bunları, bu yazıyı fazla uzatmamak adına, Cyclops – “Sen Neden Böyle Oldun Yavrum?” yazısında paylaştım. Eğer okumadıysanız, AvX’in en önemli boyutlarından biri olan Cyclops konusunu aradan çıkartmak için bu yazıyı okumanızı tavsiye ediyorum.

Gelelim AvX ile yapabileceğimiz diğer yorumlara:

1- Avengers X-Sanction ve Cable konusu.

Avengers X-Sanction, Avengers vs. X-Men serisinin “prolog”u olarak tanıtılmış, Cable bu serinin sonunda tekno organik virüsten kurtularak iyileşme sürecine girmişti. Hatta, serinin son sayfalarında, babası Cyclops’a şu sözleri söylemişti:

Avengers X-Sanction’da olayın bu kadar merkezi olduktan sonra, hatta babasına, “Bana ihtiyacın olduğunda senin yanında olacağım” dedikten sonra, Cable’ın Avengers vs. X-Men’de, kızı Hope’un tüm olayın merkezinde olduğu bir seride, bence daha fazla rol alması gerekirdi.

Bu serinin eksikliklerinden biriydi.

2- “Phoenix Five” saçmalığı

AvX bana kalırsa Marvel’ın en kötü büyük “event”i olacak kadar kötü değildi. Fakat serinin beşinci sayısındaki beş X-Men’in Phoenix ile birleşmesi olayı, Marvel’ın son yıllardaki en kötü hareketlerinden biriydi. Bana kalırsa, bu hareketin herhangi bir mantığı olmamakla birlikte, hem serinin genelini, hem de – seri hakkında söyleyebileceğimiz en pozitif şeylerden biri olan Cyclops’un karakter gelişimini – gölgede bırakan bir karar oldu. Bu açıdan, eğer seriyi kötü yapan bir an varsa, o da Phoenix’in Hope Summers ile değil, beş X-Men üyesiyle birleştirilmesi anıydı.

3- “5 Yazar” konsepti

Marvel, bildiğiniz gibi Avengers vs. X-Men’i daha önceki büyük serilerdeki gibi tek bir yazara değil, sayıları bölüştürerek beş farklı yazara yazdırdı. Her ne kadar bu fikir, beş yazarın tamamı son yılların yükselmekte olan yazarları olduğu için, iyi bir fikir gibi gözükse de, pratikte pek işe yaramadı.

Avengers vs. X-Men’i cilt olarak da alıp baştan sona bir de öyle okuyacağım, fakat on iki sayının çoğu, üslup olarak birbirinden çok farklıydı. Bu da, seriye genel bir bütünlük eksikliği kattı. Bana göre, beş yazarın işin kurgulanmasında birlikte çalışması, beraber brainstorm yapması, fakat daha sonra serinin tamamını tek bir yazarın yazması daha doğru olurdu.

Bunlarla birlikte, serinin en başarılı yazarı bana sorarsanız beşinci sayıdaki Phoenix ile birleşme saçmalığından sonra seriyi kurtaran bir altıncı sayı yazan Jon Hickman’dı. Serinin en başarısız yazarı ise, Matt Fraction’du.

4- Çok az X-Men

Seri başlarken Avengers sonuç olarak bir takım, X-Men ise bütün bir ırk olduğu için, bazı çizgi roman okurları acaba fazla X-Adam olur mu diye bir endişe içerisindeydi. Bana kalırsa, Marvel da benzer bir endişe yaşamış olacak ki, Avenger’ların sayısını seri boyunca çok fazla tuttu, X-Men takımı ise özellikle bir noktadan sonra Phoenix Five üyelerine indirgendi.

Bu her ne kadar güç dengesinin sağlanması açısından belki de gerekli bir karar olsa da, bence enteresan X-Men üyeleri biraz fazla arka planda kaldı. Bu da, bence serinin eksiklerinden biriydi.

5- Çok da zayıf olmayan bir hikaye örgüsü

Phoenix Force ile birleşme olayını sevmememe rağmen, serinin bundan sonraki gidişatını aslında beğendiğimi söyleyebilirim. Her şeye rağmen, yazarlar serinin genel mantığını iyi kurgulamayı başardı, ve serinin büyük bölümünde aslında “kötü” bir taraf olmadan ilerlemeyi sürdürdü.

X-Men tarafı ne olursa olsun kontrolü kaybedecek miydi, yoksa Avengers kendilerini bir türlü rahat bırakmadığı için mi Phoenix’i kontrol etmekte bu kadar zorlandılar? Bu soru, özellikle Cyclops karakteri üzerinden bana kalırsa başarıyla soruldu. New Avengers # 29 da, biraz geç çıkmış olmasına rağmen, bu konuda mantıklı sorular soran bir başka dergiydi.

6- Tie-in’ler ve zamanlamaları

Tie – in sayılarının içinde bence okunmaya değer sayılar kesinlikle vardı. New Avengers’ın Phoenix Force’u Iron Fist’e bağlayan ve K’un Lun’da geçen sayıları gayet iyiydi. Wolverine and the X-Men #10’daki Cyclops – Wolverine diyaloğu gayet başarılıydı. Sitedeki tie-in incelemelerini okursanız, ki Avengers vs. X-Men okuma listemizde hepsi mevcut, daha çok sayıda başarılı tie-in olduğunu da görebilirsiniz.

Fakat, tie-in’lerle ilgili asıl sorun, seriye bağlanan sayıların, yanlış zamanlarda çıkmasıydı. Örneğin, yukarıda bahsettiğimiz New Avengers # 29’da, Reed Richards şöyle bir soru soruyordu:

“Hepimiz Phoenix Five’ın Phoenix Force’u kontrol edemeyeceğini düşünüyoruz, ve yaptıklarına (=Dünya’yı daha yaşanabilir bir hale getirmek) karşı olmasak da, eninde sonunda bu güç onların kontrolünden çıkacağı için, onları durdurmaya çalışıyoruz. Peki ama, ya kontrollerini kaybetmezlerse? Ya Phoenix Force beşe bölündüğünde kontrol edilebilir hale gelirse?

Biz, X-Men’in yarattığı dünyanın kendisine mi karşıyız? Yoksa bu dünyada bize gerek olmamasına mı?”

Her ne kadar bu soru, temel olarak son derece mantıklı ve seriye yepyeni bir bakış açısı getiren bir soru olsa da, New Avengers # 29’un, Phoenix Five ekibi güçlerinin kontrolünü kaybettikten sonra yayınlanmış olması nedeniyle, seri içinde hiçbir anlamı kalmadı. Benzer durumlar, diğer tüm tie-in sayıları için de zaman zaman geçerliydi.

7- Genel

Fazla uzatmak istemiyorum. Avengers vs. X-Men ile ilgili yorumlarımı, tek cümleyle şöyle özetleyebilirim: AvX Potansiyeli olduğu kadar iyi değildi, fakat olabileceği kadar kötü de değildi.

Evet, fazla yazarın aynı hikayeyi sürdürmeye çalışmasından dolayı ortaya çıkan bazı negatif unsurlar, Phoenix Five ile birleşme gibi artık alıştığımız saçmalıklar vardı, fakat kaliteli tie-in sayıları, eğlenceli AvX Vs. serisi ve Cyke’ın karakter gelişimi gibi pek çok ekstra faktör, bence seriyi – birkaç sayı haricinde – okunabilir kılıyordu.