Farklı Tatlar

Fashion Beast

fashionbeast1Alan Moore, büyük ihtimalle, yaşayan çizgi roman sanatçıları arasında ismi en çok ağırlık taşıyan kişi. Son yıllarda yeni işlerinden çok – başta filmler olmak üzere – eski çalışmalarından hareketle hazırlanan eserler hakkında yaptığı sert açıklamalarla gündeme gelse de, yalnızca ismi bile herhangi bir çizgi romanın hala ciddi satış rakamlarına ulaşmasını ve dikkat çekmesini sağlıyor.

2012 yılında Avatar Press tarafından yayınlanmaya başlanan ve 2013’te cilt olarak toplanan Fashion Beast, bir anlamda bu ilgiden faydalanmak için hazırlanmış bir eser – fakat yaratılış sürecini incelediğinizde, bu amaçla üretilen diğer Alan Moore eserlerinden ayrılıyor. 

Fashion Beast gibi – Moore’un meşhur çalışmalarına göre arka planda kalması beklenebilecek – çizgi romanlar hakkında başka sitelerde yazılar görünce seviniyorum. Geekyapar.com sitesinde de bundan birkaç ay önce Fashion Beast ile ilgili güzel bir yazı yazılmış, fakat yazıldığı günün anlam ve önemine de gayet hoş bir şekilde değinen bu yazı anladığım kadarıyla biraz aceleye de gelmiş (bir örnek: “sokaklarda yürümeye başlayan Doll, çevredeki konuşmalardan şehrin moda devi Celestine’in tasarımları için yeni bir model aradığını öğreniyor. Aslında Doll’un daha öncesinde hiç modellik deneyimi yoktur ama gene de şansını dener ve seçmelerde beğenilir”) zira bu bahsettiğim ilginç yaratılış süreci aktarılırken yapılan çeşitli yanlışlıklar var.

Bu süreç orada (aralıklarla) şöyle anlatılıyor:

1980’lerde genç (ancak gene bol sakallı) İngiliz yazarımız tarihe geçecek eserlerini bastırmak için her istediği an kaynak bulamıyordu. Watchmen’e yoğunlaştığı 1985 yılında Moore’un kafasında bir de uzun metraj film senaryosu vardı, ancak bu senaryo tamamlanmasına rağmen asla sinemada hayat bulamadı. (…)

(…) Fashion Beast her ne kadar Alan Moore imzasıyla bilinse ve onun yazdığı senaryodan son haline evrilse de yirmi beş senelik sürece dahil olan iki yazar daha bulunmakta: Malcolm McLaren ve Antony Johnston. Bunlardan Malcolm McLaren moda tasarımcılığı yapmış bir isim ve Fashion Beast’in kendine has dokusunda muhakkak payı büyük. Kendisi 2010 yılında hayatını kaybettiği için aynı yıl basılan çizgiroman kendisine atfedilmiş.

Tabi ilk bakışta bazı hatalar çok net: Malcolm McLaren – pek çok sanat dalıyla haşır neşir olmasına karşın – bir yazar değil. Kendisi hayatını 2010 yılında kaybediyor, ama çizgi roman aynı yıl basılmıyor, ölümünden iki sene sonra, 2012 yılında basılmaya başlanıyor. Fashion Beast, 1985 yılında Alan Moore’un “kafasında olan” bir iş değil, vesaire… Temel mantık, yani Fashion Beast’in bir film olarak kurgulandığı yönündeki bilgi büyük ölçüde doğru, ama eserin oluşumunun arka planına fazla değinilmemiş.

Alan Moore’un Fashion Beast cildi için yazdığı harika önsöze göre, hikaye şöyle gelişiyor: 1980’li yılların ortasında, moda ve müzik gibi alanlarda zaten İngiltere’nin önemli popüler kültür ikonlarından biri haline gelmiş olan Malcolm McLaren (ki kendisinin en meşhur özelliği muhtemelen Sex Pistols’u Sex Pistols yapan adam olması), çizgi roman ve sinema bir araya getirilirse oldukça kaliteli ve başarılı işler yaratılabileceğini düşünmeye başlıyor. Bir çizgi roman yazarının sinemaya yeni bir soluk getirebileceğine inanan McLaren, basit bir “piyasa araştırması” yapıyor (“… and had asked the coolest-looking thirtheen year-old kid that he could find who his favourite comic book writer was.”) ve Alan Moore ismini bu şekilde öğrendikten sonra, kafasındaki film projelerini tartışmak için Moore ile bir araya geliyor.

fashionbeast3

Dolayısıyla, Malcolm McLaren bir yazar değil, kafasındaki soyut film projelerini somut hale getirebilecek bir yazar arayan bir yapımcı. Fashion Beast de, Alan Moore’un bu dönemde kafasında olan bir iş değil, McLaren ile görüşmelerinde (tartışılan üç farklı film projesi içinde) hem Moore’un, hem de McLaren’ın kafasına en fazla yatanı -fakat önemli detay, orijinal olarak bu fikrin Malcolm McLaren’dan çıkması. 

Alan Moore tarafından “Christian Dior’un hayat öyküsüyle Güzel ve Çirkin masalının – ve Jean Cocteau’nun bu masaldan uyarladığı filmin – bir araya getirilmesi” olarak tanımlanan bu fikir, kısa süre içinde ciddi bir projeye dönüşüyor. Belli başlı detayları dışarıda bırakmak pahasına süreci hızlandırırsak; Alan Moore senaryoyu yazıyor, parasını alıyor, fakat çeşitli nedenlerle Fashion Beast filmi asla çekilmiyor. Avatar Press editörü William Christensen internet üzerinde senaryoyu bulana kadar, bu film projesi neredeyse tamamen unutuluyor.

Daha önce de Alan Moore’un farklı mecralar için yazdıklarını (kısa hikayeler, oyunlar, hatta şarkılar) çizgi romana aktaran Avatar Press, bu film senaryosunu bir çizgi roman haline getirmek için Moore’dan izin istiyor. McLaren’ın da onayı alındıktan sonra, Alan Moore’un eserlerini uyarlamak konusunda tecrübesi olan yazar Antony Jonhston işe koyuluyor ve ortaya, çok basitçe, şu tablo çıkıyor:

Malcolm McLaren, temel fikri buluyor, ve bir sinema filmi olarak yazması için Alan Moore’u projeye dahil ediyor.

Alan Moore, filmin senaryosunu yazıyor.

Filmin senaryosunu yıllar sonra William Christensen keşfediyor, ve bunu bir çizgi romana dönüştürme fikri ilk ondan çıkıyor.

Fashion Beast çizgi romanını – Alan Moore’un yazdığı film senaryosundan yola çıkarak – Antony Johnston yazıyor, Facundo Percio çiziyor.

fashionbeast4

Dolayısıyla, elimizdeki işin son hali, Avatar Press’in yayınladığı Fashion Beast çizgi romanı (Geekyapar’daki yazının son paragrafından gidelim) tam olarak “Moore Reyiz’in elinden çıkan bir iş” değil. Hatta, bir röportajında Alan Moore Fashion Beast’in çizgi romana dönüştürülme projesinde ne kadar rolü olduğunu şöyle anlatıyor.

“Hardly at all, blissfully. This was the thing that attracted me to it because I’m essentially a lazy person and the idea of being able to see this being realised without doing a stroke of work was incredible.

“Neredeyse hiç. Beni en çok çeken şey buydu, çünkü büyük ölçüde tembel bir insanım ve bu işin ben en ufak bir şey yapmadan yayınlanması fikri benim için inanılmazdı.”

Eserin yaratılış sürecindeki bu netleştirmenin dışında, Geekyapar’daki yazı gayet güzel ve doğru noktalara değinen bir yazı – Alan Moore’un diğer işleriyle kurulan paralellik bu noktalardan bir tanesi, zira her ne kadar bu iş tam olarak bir “Alan Moore çizgi romanı” olarak tanımlanabilecek olmasa da, yazıldığı tarih Moore’un belki de en üretken, en meşhur eserlerini verdiği döneme denk geliyor, ve bu dönemdeki düşünce tarzı ile Moore’un temelinde olduğu bir (başka) eseri okumak gerçekten keyif verici. Hikayenin temel konusu ve doğası da Geekyapar’da büyük ölçüde özetlenmiş, bunlara değinmeden gönül rahatlığıyla devam ediyorum.fashionbeast2

Antony Johston ve Facundo Percio’nun, başka bir mecra için yazılmış Fashion Beast’i bir çizgi roman olarak kurgulamak konusunda oldukça başarılı olduğu söylenebilir. Format olarak genellikle kısa ve geniş dört panele bölünmüş sayfalar kullanılmış, ki düşündüğünüzde bu panel yapısı bir sinema perdesini de hatırlatıyor. Yer yer, doğrudan bir film kamerasıyla yapılacak “zoom” ve “pan” hareketlerini çizgi roman içinde görebiliyorsunuz, ki bunlar da eseri okurken farklı bir hava yaratan ilginç anlatı teknikleri.

Peki, bir Alan Moore çizgi romanı okumak için Fashion Beast doğru bir nokta mı?

Birincisi, bir film senaryosunu bir çizgi roman senaryosuna dönüştürme işini Antony Johnston’un yapması son derece önemli olsa da, diyaloglar muhtemelen Alan Moore’un yazdığı şekliyle bırakılıyor. Bu açıdan, en azından işin özünde, Fashion Beast’i Alan Moore’dan tamamen ayırmak mümkün değil.

İkincisi, toplumsal yapıya yaklaşım, bir toplum eleştirisi ve hatta – eserin temel konusu olan – cinsiyet ve cinselliğin kullanımı açısından Moore’un fikirlerinin neredeyse değiştirilmeden bize aktarıldığını söylemek mümkün. Belki işleniş bakımından değil, ama ele alınan konular açısından, bu kesinlikle bir Alan Moore çizgi romanı.

fashionbeast5

Tabi diğer açıdan, okuma deneyimi açısından baktığınızda, bu bir Alan Moore çizgi romanı değil. Daha rahat ve geniş kullanılan paneller, hızlı akan sahneler ve paneller içindeki düşük yoğunluk miktarı, özellikle Moore’un bu senaryoyu yazdığı 1980’li yıllardaki çizgi romanlarıyla karşılaştırırsanız, tipik Moore çizgi romanından çok farklı bir şey okuduğumuz anlamına geliyor.

Ama bu kötü bir şey olmak zorunda değil. Eser işlediği konu ve düşünceler açısından Alan Moore’u tam anlamıyla yansıtırken, okunmasının da sıradan bir Moore çizgi romanına göre daha kolay olması, aslında Fashion Beast’i Alan Moore’u merak eden çizgi roman okurları için iyi bir başlangıç noktası haline getiriyor. Modern üslupla hazırlanmış, bu kadar rahat okunan bir çizgi romanın, özellikle yeni okurların gözünde bir V for Vendetta veya bir Watchmen’den daha rahat okunacağını söylemeye herhalde pek gerek yok. Bu nedenle, Fashion Beast, özellikle rahat ve hızlı okunabilecek bir Alan Moore çizgi romanı arayanlar için ideal bir çalışma.

Aslen başka bir mecra için yazılan eserlerin uyarlamaları, genellikle başyapıt statüsünde görülen işler olmaz. Bu durum da bence bir istisna teşkil etmiyor: Fashion Beast; ne Alan Moore, ne de çizgi roman dünyası için bir başyapıt değil.

Fakat bu kötü bir çizgi roman oluğu anlamına da gelmiyor. Fashion Beast; yazarın her çizgi romanı gibi derin, bir şeyler sorgulamanızı sağlayan, okudukça farklı katmanlarını keşfettiğiniz bir eser. Kendi içinde bir başyapıt olmasa da, Moore’un belki de en aktif, en meşhur döneminden gelen bu film senaryosu, yazarın bu önemli dönemini bizlere hatırlattığı, belki Moore’un o dönemdeki düşünce tarzını biraz daha aydınlattığı için, kesinlikle önemli bir eser.