Marvel Comics İncelemeleri

Uncanny X-Men # 14

Bugüne kadar Avengers vs. X-Men kapsamındaki sayılarının üçünde de, “olayları X-Men tarafından anlatma” görevini üstlenen Uncanny X-Men serisi, on dördüncü sayısında tamamen farklı bir içerikle karşımıza çıkıyor. Bu sayının görevi, AvX serisinde son derece güçlenmiş olan X-Men takımına sıkıntı yaratmaya çalışacak bir başka karakterin daha kullanılmaya başlanması.

Kaptaktan da anlayabileceğiniz gibi, bu karakter Mister Sinister’dan başkası değil, fakat Sinister’ın olaya dahil oluşunu anlatan süreç, son dönemlerde okuduğumuz diğer Marvel çizgi romanlarına hiç benzemiyor…

Sinister’ın X-Men ile alakasını ve bu sayıyı daha iyi anlamak için, Uncanny X-Men serisinin – incelemeleri AltEvren’de yayınlanmaya başlamadan önceki – maceralarını da biraz hatırlamamız gerekiyor. Uncanny X-Men’in ilk sayılarında takımın ana düşmanı olan Sinister, burada Marvel’ın “uzay tanrıları” olarak tanımlanabilecek varlıkların (Celestials) ırkından Dreaming Celestial ile birleşmiş ve San Francisco kentini kendisine benzer varlıklarla doldurmuştu. Kendisine tıpatıp benzeyen bu varlıkların “kusursuz ve yeni bir tür” olduğunu düşünen narsist Sinister, daha sonra X-Men tarafından yenilmilş ve ortadan kaybolmuştu.

İşte bu sayıda, Mister Sinister’a geri dönüyoruz, ve onun X-Men’e karşı yenilgisinden sonra nelerle meşgul olduğunu öğrenmeye başlıyoruz – fakat sayının tonu, tarzı ve çizimleri, “Uncanny X-Men” gibi bir dergiden beklediğimizin çok dışında.

Sayı, Victoria Dönemi İngilteresi’nde, Mister Sinister ile başlıyor.

Fakat, sayfaları çevirdikçe, aslında ne Victoria Dönemi İngiltere’sinde olduğunuzu, ne de karşınızdaki karakterin Mister Sinister olduğunu anlıyorsunuz. X-Men ile yaşadığı maceradan sonra, Sinister yer altına, Moloid tünellerinin içine yepyeni ve devasa bir şehir kurmuş – bu şehri de, kendi doğup büyüdüğü 19. yüzyıl İngiltere’sine benzetmiş. Şehrin en çılgın özelliği ise, Sinister’ın “kusursuz tür” olarak gördüğü kendisinin klonları ile doldurulmuş olması, ve Sinister klonları hariç kimsenin şehirde yer almaması!

Bunu gördükten sonra, ilk sahnede karşımıza çıkanın da Sinister değil, Sinister’ın bir klonu olduğunu anlıyoruz. Fakat, ortada şöyle bir terslik var ki, bu Sinister’ın normal klonlarından biri değil, akıllı ve kendi kendine düşünebilme yetisine sahip, özgür iradeli birisi. Okumaya devam ettikçe, bu “Sinister Klonu” ile ilgili iki şey daha öğreniyoruz: Kendisi sistemin gidişatından memnun olmayan bir asi, ve aynı zamanda ilerleyen dakikalarda asıl Sinister ile bir röportaj yapmakla görevlendirilmiş bir gazeteci.

Sayının ilk bölümünde, bu gazeteci – anarşist Sinister’ı takip ediyoruz. Kendisi Sinister’ın huzuruna çıkıyor, ona bir takım sorular soruyor, cevaplarını alıyor, ve uygun bir fırsatını bulduğu anda da, aslında bir ışınlanma cihazı olan fotoğraf makinesinin flaşını patlatarak, gerçek Sinister’ı tutsak alıyor. Fakat Uncanny X-Men # 14’in “plot twist”leri bununla da sınırlı değil.

Bir sahne sonra, aslında kaçırılan Sinister’ın da gerçek Sinister olmadığını, bunun (asıl ve gerçekten gerçek olan) gerçek Sinister’ın bir planı olduğunu anlıyoruz. Kendisi sisteminin kusursuzluğunu kanıtlamak için sistem içindeki asileri bile kendisi yaratıyormuş, ve sonuç olarak gazeteci – anarşist Sinister da kimseden farklı değilmiş. Sayının ilk bölümü, bu hain Sinister’ın ölümüyle sona eriyor.

Sayının ikinci bölümü ise, olayın Avengers vs. X-Men serisine ve Phoenix Force’a bağlanmasına ayrılıyor. Burada, Sinister’ın asıl planını öğreniyoruz: Phoenix’i hapsetmek ve onun enerjisini kullanarak, şehrini sonsuza kadar yaşatacak sınırsız bir kaynağa sahip olmak!

Sinister, bunun için de tek yapmasının beklemek olduğunu söylüyor – çünkü Phoenix Force’un Hope Summers ile birleşmemesinin sebebinin aslında kendisini Hope’un kafasına soktuğu şüpheler olduğuna, ve X-Men’in Phoenix ile birleştikten sonra, eninde sonunda kendisinin olmadığı bir Dünya yaratmak isteyerek buraya geleceklerine inanıyor. Ve X-Men geldiğinde de onlar için, oyalayıcı birkaç engelden sonra, son derece önemli bir sürpriz hazırlamış:

Evet, yanlış görmediniz, Jean Grey’in onlarca klonu!

Yorumlar 

Tıpkı New Avengers serisinde olduğu gibi, Uncanny X-Men de Avengers vs. X-Men hikayesinin tamamen dışında olan, fakat bir şekilde bu hikayeye bağlanan enteresan bir tie-in olmaya başlamış bu sayıyla birlikte. Tabi hikayenin genel kalitesi iyi başlıyor, çizimler değişik, üslup değişik; ama adam akıllı bir yorum yapabilmek için serinin biraz daha ilerlemesini beklemek zorundayız.

Bu sayının asıl ışıldayan noktası ise, bana kalırsa Sinister’ın egomanyasının kusursuz bir şekilde işlenmesi. Adam sadece kendisini “kusursuz tür” olarak görmekle ve bu görüşü doğrultusunda devasa bir şehir kurmakla kalmıyor, aynı zamanda kendisinin ayrıca kusursuz olduğunu kanıtlamak için bu türün bazı üyelerine, özgür irade vererek isyankar olmalarını sağlıyor. Daha sonra da, bunları da yok ederek egosunu tatmin ediyor, gerçekten enteresan bir karakterizasyon var Sinister üzerinden yapılan.

Ki bu Phoenix Force olayına da dayanıyor tabi. Sinister kendinden oldukça emin bir edayla Phoenix’in Hope ile birleşmemesinin, X-Men üyeleri ile birleşmesinin ve Phoenix Five denen olgunun ortaya çıkarak dünyayı değiştirmeye başlamasının hepsinden kendisini sorumlu tutuyor. Bunda gerçeklik payı var mı? Yoksa Sinister’ın narsisizminin bir başka yansıması mı? Bunu ilerleyen sayılarda daha net görme fırsatına kavuşacağız.