Farklı Tatlar

The Underwater Welder

Sitemizin ufak bir yeniliği olarak, hemen aşağıda görebileceğimiz yazımızda, 2012 yılının çizgi roman alanında “en iyilerini” seçmeye çalışmıştık. Bu “ödüllerimizde”, “2012’nin En İyi Grafik Romanı” ödülü de, Jeff Lemire’ın The Underwater Welder isimli eserine gitti.

Eh, bir çizgi romanı yılın en iyisi seçip incelememek de bize yakışmayacağına göre, Underwater Welder’ın kısa bir incelemesini yapmak da kaçınılmaz oldu.

Eğer “verdiğimiz” ödüllere bakarsanız, Underwater Welder’a “Yılın En İyi Grafik Romanı” ödülünü vermenin yanı sıra, eserin yazarı Jeff Lemire’a da, “Yılın Yükselen Yıldızı” isimli ikinci bir ödülü verdiğimizi görebilirsiniz. Jeff Lemire, New 52’de Justice League Dark ve Animal Man gibi başarılı işlerle bu sene boyunca ismini en çok duyduğumuz yazarlardan biri oldu. Aynı zamanda, Kanadalı yazar sadece Mainstream ile sınırlı kalmadı, Vertigo’dan yayınlanan Sweet Tooth, The Nobody ve Essex County gibi kişisel eserleriyle de ön plana çıktı.

Eğer bu hızda / kalitede giderse, Lemire’ın modern çizgi roman yazarları arasında ciddi bir yere ulaşması kaçınılmaz – The Underwater Welder da, yazarın şu ana kadar elinden çıkan en başarılı iş.

Konuyu kısaca özetleyelim: Underwater Welder, Jack adlı bir ana karakterin başından geçen olayları konu alıyor. Karısı Susie ile birlikte iki hafta sonra doğacak çocuğunu bekleyen Jack, aynı zamanda büyük bir tutkuyla bağlı olduğu işini yapmaya da devam ediyor. Aslında, yaptığı iş pek öyle “tutkuyla” bağlanılacak bir iş gibi değil, zira kendisi su altında kaynak yapmakla sorumlu bir dalgıç (Underwater Welder başlığı da buradan geliyor) – fakat Jack bu işe ciddi anlamda önem vermekte.

Susie’yi bırakıp işe gittiği bir günde, Jack’in enteresan bir olay yaşaması, grafik romandaki olayların da başlangıcı oluyor. Su altındayken eski bir saat gören Jack, bir anda bilincini kaybediyor ve arkadaşları tarafından son anda kurtarılıyor. Bundan sonra doktoru tarafından çalışması ve dalması bir süre yasaklanmasına rağmen, yaşadığı olayı unutamayan Jack, git gide Susie’den de uzaklaşmaya, ve yaşadığı anın etkisinde daha fazla kalmaya başlıyor.

Sayfalar ilerledikçe, Jack’i bu kadar etkileyen olayın ne olduğunu da anlıyoruz. Suyun altında gördüğü saat, kendisine babası tarafından verilen, fakat daha sonra kaybolan bir saat – Jack de, on yaşında kaybettiği babasının anısı nedeniyle donup kalıyor, bu yüzden böyle enteresan bir olay yaşıyor. Zaten grafik romanın temel noktası da bu: Babasının anısı ve doğmasına yalnızca bir gün kalan çocuğunun heyecanı arasında kalan Jack, sonuç olarak kendi geçmişi ve geleceği arasında bir anda sıkışıp kalıyor. Kendi babasını kaybetmiş olduğu gerçeğini hala kabullenememişken, kendisinin baba olması fikriyle mücadele etmeye çalışan Jack, çizgi romanın kurgusal özellikleri sayesinde, adeta dünü ve bugünü birlikte yaşadığı bir süreç geçiriyor.

Su altında İspanyol koloni gemilerinin batmış hazinelerini bularak zengin olabileceğini düşünen babasından kalan deniz takıntısı, bitmek bilmeyen bir yalnızlık ve kendisiyle yüzleşme arayışı, ve hepsinin ötesinde, babasının ölümü ve oğlunun doğumu arasında kalan Jack’in enteresan ve naif psikolojisi, iki yüz yirmi sayfalık bu çizgi romanın da temel konusunu oluşturuyor.

Sanat eserlerini çok kabaca “hissettiren eserler” ve “düşündüren eserler” olarak ikiye ayırırsak, Underwater Welder kesinlikle birinci gruba giren bir eser. Konusu fazlasıyla basit ve kişisel bir hikayeye dayanıyor olsa da, Underwater Welder güçlü bir çizgi roman – fakat bu “entelektüel” açıdan zayıf olduğu anlamına gelmiyor. Eseri yazdığı gibi, aynı zamanda çizimlerini de yapan Jeff Lemire, oldukça enteresan bir atmosfer yaratmayı ve çizgi roman türünün kendine özgü sınırlarını zorlamayı başarıyor. Böylece, bana sorarsanız, çizgi roman dışında başka bir alanda pek de taklit edilemeyecek bir hikaye ortaya çıkıyor – ki Underwater Welder’ın en kayda değer başarılarından biri de bu.

Çizgi romanın eskizvari siyah beyaz çizimleri, süper kahraman çizgi romanlarına alışık olan okuyucular için başta biraz itici gelebilir, fakat Lemire’in çizgisi de çok kuvvetli. Zaten, bir çizgi romanı yazan ve çizenin aynı olduğu durumlarda çoğunlukla gördüğümüz gibi, çizgiler ve hikaye de birbirleriyle tam bir ahenk içinde.

Yazının başında dediğim gibi, Underwater Welder’ı “2012 Yılının En İyi Grafik Romanı” seçtim. Aslında, grafik romanlar, yani “eğlence” amacından çok “sanat” amacıyla yazılmış / çizilmiş eserler için böyle bir ödül fazla ciddiye alınmamalı – hatta hiç ciddiye alınmamalı. Bu yüzden verdiğimiz ödül bir şey ifade ediyor mu, bundan tam emin değilim. Underwater Welder, 2012 yılının en iyi çizgi romanı olabilir, olmayabilir. Fakat kendi içinde kesinlikle okumaya değer bir çizgi roman.

AltEvren’in Notu: 8/10