DC Comics İncelemeleri

Superman (Rebirth) # 1 – 13

supermanrebirth1-1Rebirth sürecinin New 52 ile yaratılan evrene getirdiği en büyük değişiklik nedir diye sorulduğunda, objektif olarak verilebilecek iki cevap bulunuyor. Bunlardan bir tanesi, Watchmen’in DC Evreni’ne dahil edilmesi, ikincisi ise New 52 öncesi Superman’in, evrenin asıl Superman’i olarak geri getirilmesi.

Rebirth incelemeleriyle ilgili klişe notumuzu düşelim, incelemeyi birinci sayıdan on üçüncü sayıya kadar yapmamın sebebi, bu sayıların cilt olarak ilk iki hikayeyi oluşturmasından kaynaklanıyor. 

Wally West gibi bir örnek de olduğundan, Superman’in geri getirilme gibi bir  konuda tek veya eşsiz olduğunu söylememiz mümkün değil. Ama tabi, evrenin belki en önemli, belki de en önemli ikinci karakterinin bu kadar büyük bir farkla sunulmaya başlaması başka herhangi bir karakterle karşılaştırılabilecek bir olay değil.

Rebirth dönemine Peter J. Tomasi’nin yazarlığında yeniden kurgulanan Superman, şimdilik çok pozitif eleştiriler alarak ilerliyor. Bu pozitif eleştirilerin, genellikle yapılan “karakter değişikliği” hakkında olduğunu belirtmek çok önemli: İinsanlar Superman Rebirth’ü harika bir süper kahraman çizgi romanı sunduğu için değil, eski ve “özledikleri” Superman’i geri getirdikleri, New 52 süresince yapılan yanlışlara bir son verdiği için övüyorlar.

Bu yazıda, aslında biraz da kısa tutarak, Superman’in Rebirth kapsamındaki ilk iki cildiyle ilgili yorumlarımı paylaşmak istiyorum. Şahsi fikrime göre biraz daha ilginç bir mesele olan, “Okuyucular Flashpoint öncesi Superman’i neden bu kadar heyecanla karşıladı?” sorusu, bence ayrı bir yazıda daha iyi değerlendirilebilir.

Dolayısıyla,, çizgi romanların konusundan başlıyorum.

supermanrebirth1-5

Yalnızca yayınlanan hikayelerin isimlerine baktığınızda bile, derginin ilk on üç sayıdaki odak noktasının ne olduğunu rahatlıkla anlayabiliyorsunuz: İlk cildin adı Son of Superman, ikincisinin adı ise Trials of the Super Son. 

Rebirth sürecinde Superman yalnızca karakter olarak değişmiyor, aynı zamanda çevresinde de ciddi bir değişim yaşıyor. Wonder Woman ile yaşadığı ilişki ile ses getiren New 52 Superman’in aksine, “klasik” Superman biraz daha “aile babası” profiline yakın olarak sunuluyor. Lois Lane ile evliliği geri getirilen ana karakterin, Jon Kent isminde bir de oğlu var.

Jon Kent, yalnızca Superman serisinin ana karakterlerinden biri olarak değil, aynı zamanda bu serinin odak noktalarından biri olarak da karşımıza çıkıyor. Tamamen farklı bir Superman profiline geçiş yaptığımız bu iki cildin önemli amaçlarından bir tanesi de, aslında Superman etrafındaki yeni statükonun bizlere sunulması.

Yanlış anlaşılmasın, özellikle 2000’li yıllarda Brian Michael Bendis gibi yazarlar tarafından çok popüler hale getirilen “hislere, ilişkilere, sohbetlere dayanan süper kahraman çizgi romanı” mantığı gibi bir şeyden söz etmiyoruz. Aile hayatına odaklanan, bizi karnavallara götüren, bir baba olarka Clark Kent profilini sunan bölümler olsa da, serinin geneli böyle “farklı” bir çaba içine girmiyor.

supermanrebirth1-3

Superman Rebirth, pek çok açıdan geleneksel bir süper kahraman çizgi romanı gibi ilerliyor. Yaşanan maceralar; Eradicator gibi, Batman zırhı giyen Lois Lane gibi, ilerleyen sayılarda, benim serideki favori noktalarımdan biri olan Frankenstein gibi, çok temel süper kahraman çizgi romanlarından bekleyebileceğimiz şeylere yoğunlaşıyor.

Hatta, sanırım şöyle söylemek yanlış olmayacaktır: Bu çizgi romanlarda, Superman’in bir oğlu olması ve eski Superman’in geri getirilmesi dışında, öyle çok ilginç olan pek fazla şey yok.

Frankenstein bir insanı neden heyecanlandırır, cevabı burada: Frankenstein, Agent of SHADE 

Tabi bir evren yapısı içinde olduğumuzu unutmadan ilerleyecek olursak, New 52 Superman’in ölmesi, ve o öldüğü anda bir yenisinin çıkıp, “Ben de Superman’im, aranızda saklanıyordum, artık saklanmıyorum” demesi tuhaf bir durum. Superman’in, başta Batman olmak üzere diğer kahramanlarla, Justice League’deki takım arkadaşlarıyla, hatta evren düzeni içindeki yeriyle yaşayacağı daha çok “hesaplaşma” olacak – bunlar bir nebze bu ilk on üç sayıda başlıyor, ama fazla detaylandırılmıyor.

Normal şartlarda, böyle beklentileri olan bir okur olarak, bu durumu negatif bir eleştiri olarak daha uzun uzadıya yazardım. Ancak Superman’in ilerleyen sayılarını, Justice League’in bu konuya değinen sayılarını ve Action Comics serisini okuduğunuzda, bu konuya çok daha ciddi şekilde değinildiğini görüyorsunuz. Dolayısıyla, bu beklentileri paylaşmak konusunda benimle aynı noktadaysanız, tek yapmanız gereken seriyi okumaya devam etmek.

supermanrebirth1-2

Dediğim gibi, Superman Rebirth hikaye, kurgu, anlatım ve benzeri açılardan olağanüstü bir çizgi roman değil. Ancak Superman’in, Flashpoint öncesi haliyle yeniden DC Comics devamlılığına katılmasının karaktere müthiş bir ivme kazandırdığı tartışılmaz. Serinin (biraz daha ilginç konulara değindiği) gelecek sayıların incelemeleri de, Superman’deki değişikliğin okurları neden bu kadar memnun ettiğine yönelik bir yazı da, yakın zamanda sitemizde olacak.