Marvel Comics İncelemeleri

New Avengers # 29

Uzun süredir Illuminati grubunun geri dönüşünü yapacağı sayı olarak duyurulmakta olan New Avengers # 29, Avengers vs. X-Men’in “savaş” ağırlıklı temasının oldukça dışında kalan, daha sakin, daha durgun bir sayı olarak karşımıza çıkıyor.

Sayının temel olayı şu: Captain America, II. Dünya Savaşı’nda birlikte savaştığı ve o günden beri de hep bir müttefik olarak gördüğü Namor’u, bir Illuminati toplantısına çağırıyor. Dr. Strange, Iron Man, Charles Xavier ve Reed Richards’ın da katıldığı bu toplantı, ilk olarak “Namor’un gelip gelmeyeceği” üzerine bir tartışma olarak başlasa da, konuşma ilerledikçe, bu karakterlerin içinde kalmış olan pek çok mesele de, su yüzüne çıkmaya başlıyor.

Temel olarak sadece birbirleriyle konuşan kahramanlardan oluştuğu için, bu sayıdaki “olayları” özetlemenin pek bir anlamı yok – sonuçta karakterlerin bir masada oturup birbirleriyle tartıştıkları bir sayı olarak kurgulanmış. Sayıda asıl dikkat çeken, karakterlerin Avengers vs. X-Men konusundaki psikolojilerinin ve birbirleriyle ilişkilerinin başarıyla işlenmiş olması.

Bu konuda da en çok göze çarpan karakter Charles Xavier. Herkesin kendisini suçladığını bilmesine rağmen – Cyclops ve diğer X-Men’lere karşı duyduğu sevgi nedeniyle bir şey yapamayacağını hisseden Profesör X’in psikolojik durumu, tahmin edebileceğiniz gibi, bütün bu karakterler içinde en sıkıntılı olanı. Tony Stark’ın Xavier odaya girdiğinde gayri ciddi olarak söylediği “Ne yaptın bu çocuklara?” sorusundan soınra başlayan tartışma, Xavier’ın her ne kadar X-Men’in son yıllarında pek aktif bir figür olmasa da, bütün bu olaylar içinde kendi rolünün de olabileceği yönünde bir sıkıntıya dönüşüyor – fakat Xavier öğrencileriyle arasındaki duygusal bağ nedeniyle, fazla dramatik bir aksiyona da yanaşmıyor.

Bu konuda Profesör Xavier’a sempati duyduğunu açıklayan Reed Richards da, spot ışıklarını üstüne çeken ikinci karakter oluyor. Captain America’nın “Bütün bu olaylar içinde sen neredesin?” şeklinde bir soru sormasıyla, aslında biz çizgi roman okurlarının da merak ettiği bir konu gündeme geliyor: Evrenin en akıllı canlılarından biri olan, kozmik konular hakkında belki de herkesten çok şey bilen Reed Richards, Phoenix Force konusunda neden bu kadar pasif davranıyor?

Reed’in karakterizasyonu da bu sayıya enteresan bir hava katmış. Olaya farklı bir açıdan yaklaşan Reed, bunun Galactus’un dünyayı istila etmesi veya uzaylı istilası gibi bir durum olmadığını söylüyor – sonuçta Dünya’yı değiştiren kendi dostları olan X-Adamlar ve Dünya’yı gerçekten iyi yönde değiştiriyorlar. Zarar görenler ise, X-Men’i bir türlü rahat bırakmayan Avengers’tan başkası değil. Stark ile Rogers’a ayar üstüne ayar veren Reed Richards, sonunda da, “Siz Phoenix’in kontrolden çıkmasından mı korkuyorsunuz, yoksa Phoenix’le yaratılan yeni dünyada size yer olmamasından mı?” şeklinde bir ayar daha vererek odadan ayrılıyor.

Dürüst konuşmak gerekirse, ben Fantastic Four’un Avengers vs. X-Men’e katılmamasını yanlış buluyorum. Çünkü, Jon Hickman’ın dergide yazdığı uzun hikaye zaten sona ermişken, ve Fantastic Four zaten tek sayılık – iki sayılık önemsiz hikayelerle uğraşırken, onları AvX kapsamından uzak tutacak herhangi bir sebep aslında yok. Fakat buna karşın, bu sayıda Reed’in biraz umursamaz, biraz da herşeyi gerçek anlamda bir bilim adamı merakıyla takip eden tutumu Illuminati içindeki görüş ayrılıkları içinde hoş bir yer bulmuş.

Karakterizasyon anlamında sıkıntı gördüğüm tek isim Tony Stark.

Günümüzde, bir şeyden etkilenerek hazırlanılan ve daha geniş kitlelere hitap eden popüler kültür ürünlerinin, daha sonra etkilendikleri şeylerin kendisini etkilemeleri gibi enteresan bir durum var. Örneğin, Dungeons and Dragons’dan etkilenilerek hazırlanılan bilgisayar oyunları ve MMORPG’ler o kadar popüler hale geliyor ki, artık insanların DnD oynamaya başlamasının temel sebebi, DnD’nin bu oyunlar ardındaki esin kaynağı olduğunu öğrenmeleri oluyor. World of Warcraft gibi oyunlardan gelen bu çok ciddi kesimi kaybetmek istemeyen DnD üreticileri de, oyunlarının gelecek versiyonlarını, mümkün olduğunca onlara yabancı gelmeyecek şekilde hazırlamaya çalışıyor. Yani, DnD’den esinlenlenilerek yaratılan WoW, daha sonra DnD’ye esin kaynağı olmaya başlıyor.

Aynı durum çizgi romanlarda da mevcut. Günümüzde çizgi roman okuyan kitlenin hatrı sayılır bir bölümünün filmlerle başladığı düşünülürse, çizgi roman şirketleri de ellerinden geldiğince bu okurlara kucak açıcı bir tavır sergilemeye başlıyorlar. Tony Stark’ın son yıllardaki karakterizasyonu da, bunun en güzel örneği. Robert Downey Jr.’ın playboy, hiçbir şeyi ciddiye almayan ve her şeyle dalga geçen tutumu, son yıllarda yazarları çizgi romanlardaki Tony’yi de bu şekilde yazmaya yönlendiriyor. Bu çok büyük bir sorun mu?

Aslında belki de değil, çünkü temel olarak kaçınılmaz bir durum. Ama, bu sayıda karşımıza bir sorun olarak çıkıyor.

Çünkü, Bendis “filmlerdeki Tony” ile “ortamın ciddiyeti altında eskisi gibi davranması gereken Tony” arasında kalmış. Tony Stark bazen SHIELD’ın başında olduğu dönemdeki gibi konuşuyor, bazen de filmlerdeki gibi. Yani, temel olarak Tony Stark biraz yapay gözüküyor, ki bu da bu sayının bana kalırsa tek ciddi sorunu.

Bu parantezi bir kenara bırakıp sayının sonuna gelecek olursak…

Cap’in Namor’un geleceği yönündeki inancını paylaşmayan diğer Illuminati üyeleri, tek tek Steve’in yanından ayrılıyorlar. Fakat, Cap pes etmiyor ve beklemeye devam ediyor. Sonunda da, haklı çıkıyor, Namor geliyor.

Namor geliyor gelmesine, fakat Namor geldikten sonra pek de fazla bir şey olmuyor. Cap Namor’dan durmasını rica ediyor, Namor durmayacağını söylüyor, ikisi de birbirlerine tuzak kurmadıkları için aralarındaki güven ve saygı kaybolmadı mesajı veriliyor, ve sayı bu şekilde noktalanıyor. Yani, aslında sayının merkezine konulmuş olan “Namor gelecek mi, gelmeyecek mi?” sorusu son derece “irrelevant” kalıyor – ama zaten sayının genel anlamda bu soruyla çok da fazla bir ilgisi yok.

Bir masa etrafında oturarak olanları tartışan ve farklı bakış açılarını birbirleriyle tartışan kahramanları konu alan çizgi roman sayıları, son dönemde benim en sevdiğim mainstream çizgi roman türünü oluşturuyorlar. Avengers vs. X-Men gibi büyük hikayelerin tie-in’lerini de açıkçası bu nedenle takip ediyorum. Bu nedenle, bu sayıyı da okkumanızı tavsiye ederim, bu “türün” en başarılı örneği olmasa da okunmaya değer.