Marvel Comics İncelemeleri

New Avengers # 27

Avengers vs. X-Men serisinin, tek cümleyle “X-Men ile Avengers’ın farklı mekanlarda birbirleriyle savaşmaları” olarak özetlenebilecek ortamının biraz dışında kalan ve Iron Fist mitosu ile Phoenix Force arasında enteresan bir bağlantı kuran New Avengers serisi, bu hikaye kapsamındaki üçüncü sayısıyla devam ediyor.

Bu  sayının asıl özelliği ise, hem yüzyıllar öncesinin K’un Lun hikayesine devam etmesi, hem de ikinci kısmından itibaren günümüze geri dönmesi.

 

 

 

 

Bu girişten de anlamış olacağınız gibi, çizgi romanın ilk bölümü, yüzyıllar önce geçen bu ilk hikayenin sonuçlandırılmasına adanmış. Son üç sayıdır takip ettiğimiz, Hope Summers’a fiziksel benzerliği ile ön plana çıkan Fongzi, bu sayıda Leonardo da Vinci ve K’un Lun şehrinin önderinin şahitliğinde Phoenix Force ile birleşiyor, ve Phoenix’i kontrolü altına aldıktan sonra, “Bu Dünya’nın henüz hazır olmadığını” söyleyerek gezegenden ayrılıyor. Kısacası, Bendis hikayeyi biraz ucu açık bir şekilde sona erdiriyor, ve bir anda kendimizi yine K’un Lun’da – fakat bu sefer günümüzün K’un Lun’unda buluyoruz.

Burada, Hope Summers ve Danny Rand ile karşılaşıyoruz ve şunu anlıyoruz: geçtiğimiz iki sayıda ve bu sayının ilk bölümünde anlatılan hikaye, aslında Danny’nin Hope’a anlattığı bir hikayeymiş – günümüzü iliglendiren hikaye ise henüz şimdi başlıyor.

Hope bu hikayeyle ilgili sorular sorarken ve Phoenix işinin ne kadar karıştığından yakınırken, Danny ile kendisinin yanına gelen Yu Ti, Hope’un neye ihtiyacı olduğunu görmek için, onu yüzyıllar önce Fongzi için de kullanılan çeşme-vari yapının önüne götürüyor. Burada, sonunda Hope’un kaderini neyin belirleyeceğini görüyoruz: Bir Örümcek!

Bu kehanetin ortaya çıkmasından sonra, Hope’un “örümcek” tarafından eğitilmesi gerektiğine karar veren Iron Fist ve Yu Ti, anladığım kadarıyla, “Örümcek ise herhalde Spider-Man’dir.” tarzı bir mentaliteyle Spider-Man’ı K’un Lun’a getiriyorlar. Burada, hem Hope’un, hem de Spider-Man’ın itirazlarına rağmen ikisini baş başa bırakan Kung – Fu ustalarımız, oldukça geyik sahnelerin de önünü açmış oluyorlar.

Spider-Man, bir süre ne yapacağını bilemeden anlamsız bir şekilde geveliyor, Hope da yarı saldırgan – yarı ergen tutumunu sürdürüyor. Ve en sonunda, Spider-Man beklediğimiz cümleyi kurarak, Hope’a belki de verebileceği en büyük eğitimi vermeyi başarıyor:

Fakat, görselden de anlayabileceğiniz gibi, Hope bu “eğitimi” fazla ciddiye almıyor. İşte bu noktada, Spider-Man bu lafın ağırlığını ve önemini açıklayan hoş bir konuşma yapıyor, ve Hope’un ilgisini çekmeyi başarıyor. New Avengers’ın 27. sayısı da, Spider – Man “söyleyeceğim başka bir şey yok” edasyıla mekandan ayrılırken, Hope’un onun peşinden koşmasıyla sona eriyor.

Yorumlar

Bana kalırsa, Bendis’in yüzyıllar öncesinin Iron Fist mitosunu merkeze alarak kurguladığı bu hikaye Avengers vs. X-Men serisi dahilinde son derece güzel bir parantezdi. Üstelik, bu hikayenin ana seride de görmezden gelinmemesi, altıncı sayıda önemli rol oynaması hikayeyi daha da ön plana çıkarttı. Bu nedenle, Fongzi’li hikayeyi genel olarak beğendiğimi – pek anlayamadığım bir Leonardo da Vinci eklentesi haricinde – söyleyebilirim.

Spider-Man’ın hikayeye giriş şekli biraz abartılı gözükebilir, fakat ben yine de Spider-Man’ın Hope’u “eğitmek” için doğru bir isim olduğunu düşünüyorum. Hope, bugüne kadar, derginin içinde de söylendiği gibi, Cyclops tarafından, Wolverine tarafından ve Cable tarafından eğitiliyor. Bunlardan Cyclops, her zaman son derece ciddi, empati özürlü, sert ve lider figürlü bir isim; Wolverine ise zaten öğretmekle pek bir ilgisi olmayan, kendi kafasında, şiddet düşkünü bir adam. Hope ile ikisinin de gelecekte büyümesi gibi devasa bir ortak nokta paylaşan Cable bile, tamamen “no bullshit” tarzını benimsemiş, sert, kararlı ve acımasız bir asker.

Yani, şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Belki Hope’un eğitmeninden çok “babası” olan Cable haricinde, Hope’u anlayan ve kendisini onun yerine koyabilen kimse ile bir alakası yok. Spider-Man, işte bu eksikliği tamamlıyor: Tıpkı Hope gibi ergenliğinde süper güçlere kavuşan ve uzun süre bu güçlerle ne yapacağını bilemeyen, bunun için de çok ağır bir ceza ödeyen Spider-Man, Hope’u hem anlayabilecek, hem de ona gerçekten bir şeyler öğretebilecek belki de en mantıklı isim.

Evet, bahsettiğimiz güç seviyeleri çok farklı: Spider-Man kozmik seviyelerde örümcek gibi ezilece bir karakter, fakat bu onun kendisini büyük miktarda güçle bulan ve bu güçle ne yapacağı konusunda hiçbir fikri olmayan insanları anladığı gerçeğini değiştirmiyor; ki Hope da kendisinin böyle bir ilişkiye sahip olduğu ilk isim değil: Hem dolabında evren yaratan Franklin Richards, hem istese Ay’ı parçalayacak kadar büyük güçlere sahip olan Nate Grey’in, Spider-Man ile böyle abi – kardeş tarzı ilişkileri bulunuyor çeşitli dönemlerde.

O yüzden, ben bu sayının dilini fazla beğenmesem de, konusunu ve genel mantığını beğendiğimi söyleyebilirim, tavsiye ediyorum.