Genel Çizgi Roman Yazıları

Neden Watchmen ile Başlamamalısınız?

Yer yer okurlarımızdan neden sitede Watchmen ile ilgili daha fazla yazı olmadığı ile ilgili sorular alıyorum. Her ne kadar “Before Watchmen ve Watchmen” özel dosyamız bana göre – okuyucuyu uğraştırma kapasitesine rağmen – bu konuyla ilgili en sağlam Türkçe kaynaklardan biri olsa da, yapılan eleştiri aslında doğru – sitede bundan başka Watchmen yazısı yok.

“Tartışmasız” yazılmış en iyi çizgi roman olarak görülen, onca eleştirmenin, çizgi roman severin, hatta akademisyenin hakkında yazdığı bir grafik romanın, AltEvren’de bu kadar az ele alınmış olması ilginç gelebilir; ama aslında benim Watchmen ile ilgili fazla yazmamamın sebebi de bu kaynak bolluğuna dayanıyor.

Bu yazı da, aslında Watchmen ile ilgili bir yazıdan, bir Watchmen incelemesinden çok, bir kaynak incelemesi olacak.

Geçtiğimiz günlerde, Watchmen ile ilgili yazıların bulunduğu kaynak kitaplardan birini, Minutes to Midnight: Twelve Essays on Watchmen derlemesini yeniden okumaya başladım. Bu kitap, Watchmen ile ilgili çeşitli konularda toplam on iki makale içeriyor – makalelerin konuları da, Watchmen’in kurgusundan çizimlerine, yapılan müzik göndermelerinden, “bir dedektif hikayesi olarak Watchmen”e kadar, oldukça geniş bir kapsama sahip. Kitabın ilk bölümü ise “Reassembling the Components in the Correct Sequence: Why You Shouldn’t Read Watchmen First” adlı bir makale.

Kabaca, “Parçaları Doğru Sırayla Toplamak: Neden İlk Watchmen’i Okumamalısınız / Neden Watchmen’le Başlamamalısınız?” olarak çevirebileceğimiz bu makalede, yazar Walter Hudsick, “Tüm zamanların en iyi çizgi romanı” veya “Time dergisine göre 1923 yılından beri yazılmış en iyi 100 İngilizce romandan biri” gibi etiketlerden etkilenerek çizgi romana doğrudan Watchmen ile giriş yapan okuyucuların, aslında tamamen anlamsız bir şey yaptıklarını, ve bunun Watchmen’i anlamayı güçleştirici bir durum olduğunu söylüyor.

Uzun sayılabilecek yazıda, bu konu temel olarak üç argümanla desteklenmiş. Yani, Walter Hudsick, şu üç nedenle ilk Watchmen’i okumamamızı tavsiye ediyor:

1 – Watchmen’de karşımıza çıkan süper kahramanların,  temel olarak Charlton Comics firmasının (ve başka ufak, “unutulmuş” çizgi roman şirketlerinin) karakterleri olarak kurgulanmış olmaları.

2 – Watchmen’in en açık ve belirleyici özelliği olan, “süper kahraman çizgi romanlarını eleştirme, revize etme” amacının, ciddi miktarda çizgi roman okumamış biri tarafından anlaşılamayacağı, Watchmen’in getirdiği teknik yeniliklerin, böyle bir okurun gözünden kaçacağı gerçeği.

3 – Ve üstelik, Watchmen’in bu “revize etme” geleneği içinde de ilk ve tek olmaması.

Makalenin temel mantığına katılmamak zaten çok zor. Watchmen’in bu kadar ses getiren bir çalışma olması, süper kahraman genre’ıyla, ve tabi, daha genel olarak, “çizgi romanla” daha önceden yapılamayacağı düşünülen şeyler yapmasından kaynaklanıyor – bu durumun ne anlama geldiğini de, Hudsick şu örnekle açıklamış (çeviri benden):

Hiç baleye gitmediğinizi farz edin. Bir bale hayranı sizi onunla bir gösteri izlemeye ikna etmiş olsun. İstemeye istemeye gidin, ve bir grup insanın dans etmesini izleyin – hatta belki keyif bile alın. Sonunda, sizi gitmeye ikna eden arkadaşınızın, izlediği şeye hayran kaldığını – dansçıların bilinen bale kurallarını altüst ederek tamamen yeni bir performans tarzı ortaya çıkarttığını, ve bunun sahnede harika sonuçlar yarattığını düşündüğünü dinleyin. Katılmıyor musunuz?

“Eh, bence güzeldi.”

Başka ne diyebilirsiniz ki? Balenin normalde nasıl bir şey olduğunu bilmeden, bu gösterinin neden güzel olduğunu açıklayabilir misiniz? Normalde neye benzemesi gerektiğini bilmezken, bunun hangi açıdan farklı veya özel olduğunu söyleyebilir misiniz? Sıradan, rutin olanı bilmeden, sıradışı olanı takdir edebilir misiniz?

Bunun Watchmen’i, çizgi roman okumayan birinin nasıl anlayabileceğini göstermek konusunda iyi bir örnek olduğunu düşünüyorum.

Fakat, makalede beğenmediğim noktalar da yok değil. Çeviride kaybolmuş mu bilmiyorum, fakat yukarıdaki alıntının orijinali okunduğunda, Watchmen’in “belli başlı şeyleri, eskisi gibi değil, tamamen yeni bir üslupla yapmış olduğu” gerçeği dışında bazı anlamlar da çıkıyor. Yazar Hudsick, yazının hiçbir yerinde açık açık söylemese de, Watchmen’in tüm zamanların en iyisi olduğu gerçeği, yazı boyunca a priori kabul edilmiş bir gerçek gibi anlaşılıyor.

Watchmen elbette bir başyapıt, ama bir eserin tek başına ve tartışmasız bir şekilde koskoca bir sanat dalının en iyisi olabilmesini doğru bulmuyorum. Elbette türün en iyilerinden biri, ama konu hakkında profesyonel olarak yazı yazan bir insanın, bu kadar amatör bir “tona” yaslanması bence yanlış. Bu benim kişisel yargım mı, yoksa incelemeyi okuyan herkes aynı şekilde mi düşünür, tam olarak bilemiyorum – ama gördüğüm sıkıntılar bunlarla sınırlı değil.

Captain Atom ve Dr. Manhattan

Başta sunduğum üç maddeden ilki, yani Watchmen’in temel olarak Charlton karakterleri üzerine kurulmuş olduğu gerçeği, makalede çok ciddi bir yer kaplıyor, ve tartışmanın uzunluğu ele alındığında, yazarın en güçlü argümanı gibi gözüküyor.

Watchmen’i anlamak için süper kahraman çizgi romanlarına aşina olunması gerektiği, hatta daha önceki revizyonist çalışmaların bilinmesinin bu perspektifi genişletebileceği elbette doğru. Fakat kitabı anlamak için, gerçekten Charlton karakterlerine hakim olmak, bunların maceralarını takip etmiş olmak gerekiyor mu?

Bence hayır. Hudsick, görüşünü desteklemek için, Alan Moore’un “okuyucuların tanıyacağı karakterleri kullanmak ve bu sayede onları daha çok şaşırtabilmek” yönündeki cümlelerini kanıt olarak kullanıyor. Ama okuma deneyimi olarak düşünüldüğünde, Watchmen kendi içinde çok sağlam bir eser. Charlton eserleri, elbette kitaba bir kaynak oluşturuyor, fakat katkıları Moore’un derinleştirdiği karakterler için bir “tip” yaratmanın çok da ötesinde değil.

Bir başka deyişle, yazar, örneğin Rorschach’ı anlamak için, The Question’u anlamanın zorunlu olduğunu iddia ediyor. Watchmen’i zamanında, Charlton sever biri olarak okuma deneyimi nasıl bir durum tabi bilemiyorum, fakat şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Charlton altyapısı Watchmen açısından o kadar da mühim değil. Moore’un asıl niyeti ne olursa olsun, Rorschach karakterini gören okuyucuların, ilk verdiği tepkinin, “Aman Allah’ım, Question’a ne olmuş böyle!” olmayacağı, bu karakterin kendi derinliği ve davranışlarının, esin kaynağından onu açık ve net bir şekilde ayırdığı ortada.

En azından, “Neden ilk çizgi roman Watchmen olmamalı?” gibi onlarca yanıt verilebilecek bir temayla başlarken, ilk sayılan ve en fazla yer ayrılan konu bu olmamalı diye düşünüyorum. Kendi kişisel deneyimim de, ancak Watchmen’i birkaç kere okuduktan sonra tanıdığım ve maceralarını adam akıllı okuduğum Charlton Comics karakterlerinin, sonraki okumalarda, bir bütün olarak Watchmen’i anlama konusunda çok dramatik bir fark yaratmadığı yönünde.

Makaleyi ve kitabı alıp okumak isteyenler için, kitap Amazon’da mevcut. E – Kitap olarak da satılıyor, Kindle, iPad vs. kullanıyor veya bilgisayarınızdan okuyabiliyorsanız, bunu da yapabilirsinz:

Minutes to Midnight: Twelve Essays on Watchmen