Yazarlar / Çizerler

Neal Adams

Geçtiğimiz hafta, Amerikan çizgi roman dünyasının önemli isimlerinden Neal Adams hayatını kaybetti. Kariyeri büyük ölçüde DC Comics ile özdeşleşen Neal Adams, görece kısa süren aktif çizerlik dönemine rağmen, çizgi roman sektörüne çok şey katmış bir isimdi – üstelik kattıkları, yalnızca çizdiği paneller ve anlattığı hikayelerin de ötesindeydi.

Neal Adams’ın çizgi roman dünyasında bıraktığı iz neydi? Ses getiren işler yapmasına rağmen kariyeri neden bu kadar kısa sürdü? Ve kariyeri bu kadar kısa sürmesine rağmen — ara sıra yaptığı tek seferlik seriler ve kapak çizimleri dışında 1970’lerde bıraktığı — çizgi roman sektöründe 2020’li yıllara kadar nasıl bu kadar önemli bir figür olmayı başardı?

Bu yazıda, çizgi roman dünyasının farklı isimlerinden birisi olan Neal Adams hakkında bu sorulara cevap arayacağız.

Kariyerinin Başlangıcı ve Neal Adams’ın Çizgi Romanlara Yaklaşımı

Neal Adams’ın kariyeri, çizgi romanlar açısından enteresan bir dönemde başlamıştı.

1960’lı yılların sonunda DC Comics’te çalışmaya başladığında, süper kahramanların ortaya çıkışı, 1950’lerde suç ve korku çizgi romanlarının büyük popülaritesi, hatta 60’lı yılların özellikle Marvel tarafında devam eden “Gümüş Çağ” dönemi artık geride kalmak üzereydi. Neal Adams yeni karakterlerin yaratıldığı ve çok popüler olduğu, çizgi romanlarda karakter ve yayıncı odaklı büyük değişimlerin yaşandığı dönemleri kaçırmıştı – ve çizgi roman sektörüne giriş yapmak için aslında pek çok açıdan tuhaf bir dönemi seçmişti.

Çizgi romanlar, özellikle de süper kahraman çizgi romanları, henüz insanların bunları okuyarak büyüdüğü ve bu alanda yazar veya çizer olarak çalışmayı hayal ettiği döneme ulaşmamıştı. Sektörde çalışan isimlerin büyük çoğunluğu, 1940’lı – 50’li yıllardan beri bu işi yapan, Marvel ve DC’de artık fazlasıyla tanınan kişiler haline gelmiş isimlerdi. Çizgi roman çizerliğinin henüz bir “rüya iş” haline gelmediği, mevcut pozisyonların da kendini kanıtlamış kişiler tarafından doldurulduğu bu düzende, çizgi roman sektörü içinde kalıcı olarak iş bulmak çok kolay değildi.

Öyle ki, Neal Adams ilk girişimlerinde DC Comics gibi şirketler tarafından reddedilirken, konunun becerisi veya portföyü olmadığının bilincindeydi. Çizgi roman çizeri olmak için kapısını çaldığı şirket ve yetkililer, onu işlerini yeterli görmedikleri veya eski çizerlerden vazgeçemedikleri için değil, samimi olarak onun bu sektöre girmemesi gerektiğini düşündükleri için reddediyordu.

Çizerin kendi ağızından, bu dönemde iş bulma çabasına dair bazı anılar:

You had a hell of a time breaking in.

Well, I didn’t actually get any rejections. They just wouldn’t see me. I mean, it’s not a rejection if somebody looks at your work and says, “Gee, I can’t use you.” They never even looked at the work. They just said, “We’re going to be out of business in a year. You’re wasting your time.”[1]

Sektöre Girerken oldukça zor bir dönem yaşadınız.

Aslına bakarsanız, reddedilme gibi bir durum yaşamadım. Yalnızca beni görmeyi reddedelerdi. Birisi işlerinize bakıp, “Eh, biz seni kullanamayız” derse bu bir reddetme değildir. İşlere bakmazlardı bile. “Biz bir sene içinde batmış olacağız, vaktini harcıyorsun” demekle yetinirlerdi.

Ve belki daha da sert bir yorum:

Things were that bad when you started out?

I had turned 18 and I was looking for work, and they turned me away. Joe Simon was too nice to allow me to ruin my life doing comic books. He felt it would ruin my life. It was sincere.

Sektöre girerken işler o kadar kötü müydü?

Henüz 18 yaşına yeni girmiş, iş arıyordum ve beni geri çeviriyorlardı. Joe Simon hayatımı çizgi roman çizerek berbat etmemi istemeyecek kadar nazikti. Bunun benim hayatımı berbat edeceğini düşünüyordu. Bu içten bir yorumdu. [2]

Bu negatif görünüşe rağmen, Neal Adams bu olumsuz sürecin kendisini etkilemesine fazla izin vermeden ısrarla iş aramaya devam etti. Archie Comics dahil bazı yayıncılarda ufak çaplı işlerde çalıştıktan sonra, 1967 yılında sürekli olarak DC Comics ile çalışmaya başladı.

Başta süper kahraman türü içinde değil, savaş çizgi romanlarında çizerlik yapsa da, ilerleyen dönemlerde Strange Adventures serisinde Deadman karakterini çizmeye başladı. Bu dönemde henüz yeni yaratılan bir karakter olan Deadman serisinde, Neal Adams kendi üslubunu, hatta yer yer deneysel anlatı yöntemlerini kullanıyordu. Bu seride yazarlık görevini de üstlenmeye başladı ve bu şekilde, çizgi roman dünyasında kendini kabul ettiren, önemli bir çizer haline geldi.

Peki – Adams’ın sonunda başarıya ulaşan bu çizgi roman çizeri olma amacı nereden geliyordu? Neal Adams’ın tüm bu reddedilmelere; hatta, “Bu sektörde çalışıp hayatını berbat etme” önerilerine rağmen çizgi roman dünyası içinde çalışma hedefi, bu işe duyduğu büyük tutkudan mı geliyordu?

Neal Adams’ın çizgi romanları sevdiğine ve bu mecra içinde işlerin nasıl yapılması gerektiğine dair fikirleri olduğuna şüphe yok. Ama hayır; onu asıl iten çizgi romanlara veya süper kahramanlara duyduğu bir sevgi değildi. Bu dönemde çalışan pek çok yazar ve çizer gibi, Adams da ağırlıklı olarak işi ekonomik boyutu için yapmak istiyor – yani para kazanmaya çalışıyordu.

Hatta bu konudaki görüş ve becerisi, belki de dönemin diğer yazar ve çizerlerinin biraz daha ötesine geçiyordu. Umuyorum ki yazının başındaki, “Neal Adams’ın tam zamanlı çizgi roman çizerlik kariyeri neden bu kadar kısa sürdü?” sorusuna çok heyecanlı bir cevap beklemediniz: Ortada heyecanlı bir cevap yoktu. Neal Adams, 70’li yıllarda Marvel ve DC için işler yaparken bir yandan da kendi reklam – tasarım ajansını kurmuş ve buradan daha çok para kazanabileceğini keşfetmişti. Çizgi romanlara göre daha önemli bir maddi kaynak bulduğunda, bu sektörden hiçbir zaman tam anlamıyla kopmasa da, düzenli olarak çizgi roman yazmayı ve çizmeyi bıraktı.

You weren’t really drawing comics from the late ’70s into this century.

I drew covers, and we were publishing for a period of time. I was doing a lot of advertising. I was sort of waiting for the industry to catch up to me. The thing about advertising is that you make more money. You can put kids through college so they don’t come out with loans. My kids don’t and my grandkids don’t, and advertising paid for that. Comic books probably wouldn’t have. It was a good place to go. [2]

70’lerin sonundan bu yüzyıla kadar gerçek anlamda çizgi roman çizmiyordunuz.

Kapak çiziyordum ve biz de bir dönem çizgi roman yayımladık.* Daha çok reklamcılık işiyle uğraşıyordum. Bir anlamda endüstrinin bana yetişmesini bekliyordum. Reklamcılık işinde daha çok para kazanıyorsunuz. Çocuklarınızın borçlanmadan üniversiteye gidebilmesini sağlıyorsunuz. Benim çocuklarımın ve torunlarımın hiçbir borcu yok, bunu da reklamcılık sağladı. Çizgi romanlar muhtemelen bunu sağlayamazdı. [Reklamcılık] içinde bulunmak için iyi bir sektördü.

Neal Adams’tan bir Metropolis çizimi – Darick Robertson’un attığı bir tweet’e göre, bu panel Transmetropolitan serisindeki şehre ilham veren ana kaynaklardan bir tanesiydi.

Kısa Kariyer, Uzun Etki

Yukarıda bahsettiğim gibi, Neal Adams çizgi roman sektörüne girdiğinde, çok tutan yeni karakterlerin birbiri ardına piyasaya çıktığı dönem büyük ölçüde bitmişti.

Bu nedenle, Neal Adams’ın çizgi romanlara asıl katkısı, daha önceden yaratılmış karakterler ile ilgili ortaya koyduğu çalışmalar ve bu yönde inşa ettiği kurgulardı. 1967 yılında DC Comics’te birkaç savaş çizgi romanı ile başlayan kariyeri, Strange Adventures serisindeki Deadman hikayeleriyle önemli bir ivme kazandı.

Kariyeri Silver Age’in sonlarında başlasa da, Neil Adams çizgi romanlarda 70’lerle özdeşleşen bir isimdi. DC Comics’teki görevleri, 1970’li yıllarda hem Batman, hem de kendisini büyük üne kavuşturan Green Arrow / Green Lantern ortak serisi ile devam etti.

Her ne kadar Neal Adams çizerlik rolünün yanı sıra yazarlık rolünü de üstlenebilen bir sanatçı olsa da, süper kahraman çizgi roman dünyasında alışık olduğumuz gibi, onun da kendisiyle anılan önemli bir ortağı vardı: Adams’ın çizdiği en meşhur serilerde, yazarlık görevini Dennis O’Neil üstleniyordu ve bu ikili hem Batman, hem de Green Lantern / Green Arrow serilerinde birlikte çalışıyordu.

Buna rağmen, iki seriye yaklaşımları oldukça farklıydı. O’Neil ve Adams, Batman serisinde karakteri farklı bir yaklaşımla ele almaya, belki biraz daha doğru bir ifadeyle, karakteri “köklerine döndürmeye” çalışıyordu.

1960’lı yıllarda, Batman karakteri popüler kültürde bugün aklımıza gelen yapının oldukça dışında bir imaja sahipti. Adam West’in başrolde olduğu Batman dizisinde komik, renkli bir görünümle karşımıza çıkan bu campy Batman portresi, Neal Adams’ın kafasındaki karakterle uyuşmuyor; Adams ve O’Neal çizgi romanlarda karakteri aslında daha uygun, daha ciddi ve karanlık bir şekilde ele almaya çalışıyordu.

Bu süreçte Adams – O’Neil serisinin önemini fazla ileriye götürmemek lazım: 2000’li yıllardan itibaren tanıdığımız fazlasıyla karanlık, karizmatik, cool Batman portresi, her şeyden önce 80’lerin sonu, 90’ların başında Frank Miller, Alan Moore gibi çizgi roman sanatçılarının, daha sonra da Tim Burton ve bu imajı daha da ileriye götüren Christopher Nolan’ın eseriydi. Ancak fazlasıyla popüler campy Batman sürecinden bugün bildiğimiz karakterizasyona geçişte, Neal Adams ve Dennis O’Neil önemli bir köprü görevi görüyordu.

Neal Adams’ın yarattığı karakterlerden çok yeniden yorumladığı karakterlere öne çıktığından bahsetmiştik, ama tabi kendisinin çizgi roman dünyasına kazandırdığı hiç karakter yok da değil. Batman’in bu yeniden yaratılış sürecinde, Joker’ı da bugün beklediğimiz haline biraz daha yakın resmetmeye başlayan Adams, karakterin en önemli düşmanlarından biri olan Ra’as al Ghul’un da yaratıcısıydı.

Green Lantern, Green Arrow ve Relevant Comics

Bu ilginç gelebilir, ama Batman gibi yüksek profilli bir dergide çalışmasına rağmen, Neal Adams’ın asıl ününü getiren, Green Lantern / Green Arrow serisindeki işleri ve ele aldıkları konulardı.

Batman’i popüler medyada ele alındığı stilden uzaklaştırıp köklerine döndüren Neal Adams, Green Lantern ve Green Arrow için ise oldukça farklı bir şey yapmaya, bu karakterleri kökten değiştirmeye çalışıyordu.

Bu iki karakterin bir araya getirilmesi fikri, Green Lantern serisindeki satışların düşüklüğüyle başlamıştı. Tipik bir bilim kurgu karakteri olan ve uzayda maceralar yaşayan Green Lantern, bu süreçte okuyucuların ilgisini yavaş yavaş kaybetmişti. Çözümü Green Lantern’ı dünyaya getirip, daha “gerçekçi” maceralar yaşatmakta bulan O’Neil ve Adams, onu (yeşil olmak dışında) pek bir ortak noktası olmayan Green Arrow karakteri ile bir araya getirdi.

Green Arrow, Green Lantern’ı toplumsal konularda bilinçli olmaya; suç, yolsuzluk, ırkçılık ve uyuşturucu gibi konularla ilgilenmeye iten bir karakter olarak kullanıldı. Ortaya çıkan sonuç, 70’li yıllarda “Relevant Comics” olarak bilinen ve dönemin toplumsal konularına değinen çizgi romanlar içinde belki de en ünlüsüydü. Green Arrow’un Green Lantern’ı duyarsız olmakla şiddetle eleştirmesi ile başlayan seri, bu iki karakterin ABD’nin farklı bölgelerinde yaşadığı maceralarla devam etti; belki de sürecin en tanınan noktası, Green Arrow’un yardımcısı Speedy’nin uyuşturucu bağımlılığı hikayesi ile de zirveye ulaştı.

Neal Adams ve Dennis O’Neil’ın bu toplumsal bilinçli Green Arrow / Green Lantern serisi, DC Comics tarafından amaçlanan rolü yerine getiremedi. Seri bu değişiklikle uzun vadeli bir ekonomik başarı sağlayamadı. Ancak kült bir hikaye ve aldığı hem iyi, hem kötü tepkilerle, dönemin en çok ses getiren çizgi romanlarından bir tanesi oldu. Ele aldıkları konular bakımından, çizgi romanların 70’li yıllarda işledikleri temalara da harika bir örnek oluşturdu; Neal Adams belki Gümüş Çağ’ın zirvesini kaçırmıştı, ama Bronz Çağ adı verilen dönemin en önemli çizerlerinden bir tanesi oldu.

Bu seride karakterler açısından üstlendikleri roller de, Dennis O’Neil ve Neal Adams’ın çizgi roman dünyasındaki rollerini pekiştiriyordu. Adams, Batman’i “köklerine döndürürken”, Green Arrow konusunda karakteri ciddi şekilde değiştirmesini şu cümlelerle açıklıyordu:

If they’re originally good characters, it’s important. If they’re shitty characters like Green Arrow was, then there’s no core to get back to. The idea is to build a core. So I build a core.[1]

Eğer karakter orijinal olarak iyi bir karakterse, [karakterin köklerini korumak] önemli. Eğer Green Arrow’un o dönemde olduğu gibi boktan karakterlerse, o zaman dönebileceğiniz bir kök yok. O zaman yapmanız gereken bir kök yaratmak. Ben de bir kök yaratıyorum.

Batman’de Ra’as al Ghul karakterini DC mitolojisine kazandıran Neal Adams, Green Lantern tarafında da hala önemini koruyan John Stewart’ı yaratmıştı. Ama belki de daha önemlisi; karakter dizaynından ilgilendiği konulara kadar, Green Arrow karakterini (muhtemelen Arrow dizisindeki tarz bunun önüne geçene kadar) en bilinen haline getiren kişi olmasıydı. Belki karakterin yaratıcıları listesinde Neal Adams’ın ismi yer almıyordu, ama onu basit bir Batman kopyası olmaktan çıkartan ve DC’nin önemli karakterlerinden bir tanesi haline getiren Neal Adams’tı.

Marvel İşleri, Kariyerinin Son Dönemi ve Çizim Tarzı

Neal Adams ağırlıklı olarak DC Comics’te yaptığı işlerle, özellikle de Green Arrow / Green Lantern serisinin toplumsal mesajlarıyla hatırlansa da, bu dönemde Marvel için de çalışıyordu.

Adams’ın önemli özelliklerinden bir tanesi, şirkete veya karakterlere bağlı olmanın ötesinde, kendi kazancı ve yaşamı üzerinde sahip olduğu güçlü tutumdu: Adams günün sonunda para kazanmak için çizgi roman çiziyordu ve bunu daha fazla kaynaktan yapabileceği durumlarda, bu şansı kullanmaktan çekinmiyordu. Neal Adams, bu dönemde Marvel ve DC için aynı anda çalışan (ve bunu takma isim, vb. kullanmadan yapan) sayılı kişilerden bir tanesiydi.

Neal Adams’ın Marvel tarafındaki işleri X-Men serisi ile başlasa da, orada yer aldığı en önemli proje de yine 1970’li yılların başında gerçekleşti. Avengers dergilerinde devam eden ve Marvel’ın klasik hikayelerinden biri olarak görülen Kree / Skrull War sürecinde çalışan önemli çizerlerden bir tanesi de Neal Adams’tı. Adams böylece hem DC tarafında, hem de Marvel tarafında, etkileri yıllar boyunca devam edecek serilerin bir parçası olmayı başarmıştı.

Neal Adams’ın aktif çizgi roman çizerlik kariyeri, 1978 yılında yayımlanan bir başka meşhur sayı, Superman vs. Mohammad Ali ile sona erdi. Bu dönemden sonra çizgi roman dünyasından hiçbir zaman kopmadı; belli aralıklarla hem DC, hem Marvel için kapak çizimleri, özel sayılar için kısa hikayeler, hatta 2010 yılında altı sayılık Batman Odssey serisi gibi mini-serilerde görev aldı; ancak 70’lerin sonundan itibaren, ana odağı grafik tasarım ve reklamcılık işindeydi.

Çizgi roman endüstrisi içinde aşağı yukarı on yıllık aktif bir kariyeri olmasına rağmen, Neal Adams kendi döneminin en etkili çizerlerinden bir tanesiydi. Çizerliği ile ilgili söylenebilecek ilk ve en önemli şey — bu basit bir yorum olsa da — Neal Adams’ın çok iyi bir çizer olduğu gerçeğiydi: Adams farklı üsluplarda, farklı yayınevlerinde rahatlıkla çalışabilecek, farklı tarzlara uyum sağlayabilecek kadar yetenekliydi; bir bakıma, çizgi romandan sonra reklam sektöründe bu kadar başarılı olabilmesinin temelinde de bu yatıyordu.

Adams’ın çizim üslubu, dönemin üslupları içinde belli açılardan yenilikçi bir yaklaşım getiriyordu. Karakterlerin vücut dillerini, duygularını ön plana çıkaran, paneller içinde yoğun bir duygu gösteren çizimleri, özellikle toplumsal konulara değinen eserleriyle de uyum sağlıyordu.

Adams’ın karakterleri çizdiği açılar, yüz ifadeleri, vücut hareketleri açısından getirdiği yenilikler olsa da, sonuç olarak çalıştığı önemli seriler Batman, Green Lantern, X-Men ve Avengers gibi serilerdi. Bunlar, çizerlerin farklı tarzlarını yansıtmalarına imkan tanısa da, sonuç olarak Marvel ve DC’nin “kurumsal” serileriydi – bu nedenle çizim ve panel yerleşimi açısından gerçek anlamda sıra dışı işler yapmak çok mümkün değildi.

Buna rağmen, Neal Adams daha arka planda kalan serilerde, örneğin Deadman hikayelerinde, çok daha farklı üsluplar deneyebiliyor, bu açıdan stilinin farklı boyutlarını da okurlara ulaştırabiliyordu. Hatta, Marvel ile çalışmaya başladığında tercih ettiği serinin X-Men olması da bununla alakalıydı: Adams, mümkün olan en üst miktarda yaratıcı özgürlük istediği için, Marvel’ın o dönemde en az satan dergisi olan X-Men’de çalışmayı özel olarak istemişti[3].

Adams’ın farklı yaklaşımları ana akım dergilerde çıktığında, bunlar çizgi roman dünyasının önemli ve yeni nesil çizgi roman sanatçılarını en çok etkileyen boyutları arasında yer alıyordu. Avengers dergisinde Kree / Skrull War’u çizdiği dönemde, Ant-Man’in Vision’un vücudu içinde yaptığı yolculuk sahneleri, hem o serinin görsel açıdan etkileyici anlarından bir tanesiydi, hem de yeni nesil çizgi roman sanatçılarının etkilendiği akışlardan birini oluşturuyordu.

Neal Adams ile ilgili önemli noktalardan bir tanesi de, kendi şirketini kurduktan sonra çizgi roman şirketlerinden kopmamış olmasıydı. Adams’ın Continuity Studios isimli şirketi, aynı zamanda kendi çizgi romanlarını da basıyordu ve endüstriye giriş yapmaya çalışan pek çok sanatçı için bir kapı haline geldi. Böylece Adams sadece dolaylı olarak değil, doğrudan mentorluk yaparak pek çok yeni çizgi roman sanatçısını sektöre kazandırmayı da başardı.

Neal Adams, Yaratıcı Hakları ve Mirası

Neal Adams, çizerliğinin ötesinde, sahip olduğu fikirler, savunduğu görüşler ve çizgi roman sektörü içinde yarattığı değişikliklerle de hatırlanan bir isim olacak. Green Lantern / Green Arrow serisi, çizim açısından herhangi bir eksikliği olmasa da, bugün Adams’ın harika panelleri nedeniyle değil, daha çok ifade ettikleri görüş ve toplumsal fikirlerle hatırlanıyor.

Adams’ın toplumsal görüşleri, sadece çizgi romanlar içinde anlattığı hikayelerle sınırlı değildi; çizgi roman sektörünün çalışma yönteminden, yaratıcılara yapılan haksızlıklardan da rahatsızdı ve şirketlerle arasında kötü bir ilişki olmamasına rağmen, yazar ve çizerlerin haklarını kazanabilmesi için ciddi anlamda uğraş veriyordu.

Bu alanda yaptığı önemli çalışmalardan bir tanesi, Comics Creators Guild isimli bir yapılanma çabasıydı. 1970’li yıllarda başlayan ve çok başarılı olamayan bu girişim, çizgi roman sektöründe yaratıcıların belli standartlarda çalışmasını ve belli haklara sahip olmasını amaçlıyordu. Her ne kadar bu girişim gerçek anlamda başarılı olamasa da, daha sonra belli ölçüde başarıya ulaşacak Creators Bill of Rights gibi girişimlerin bir öncüsüydü.

Bu organizasyonun temel amaçlarından bir tanesi, Amerikan çizgi roman endüstrisinin önemli sorunlarından bir tanesi olan “orijinal çizimlerin çizerlere iade edilmesi” konusuydu. Neal Adams ve Comics Creators Guild bunu ilk talep eden kişi veya bu yönde standartlar belirlemeye çalışan ilk kuruluş değildi. Ancak Neal Adams ilerleyen yıllarda hem kendisi, hem de dönemin belki de en önemli çizeri Jack Kirby için bu yönde başarılı adımlar atmayı başardı. 80’li yılların sonunda, Marvel hem onun, hem de Kirby’nin çizimlerini iade etti. Bu, sektörde daha sonra standart hale gelecek bu uygulama için ilk adımlardan bir tanesiydi.

Orijinal çizimlerin iadesi konusunda Jack Kirby’ye olan yardımı, Neal Adams’ın kendisi dışındaki yaratıcıları desteklemek konusunda sağladığı tek destek değildi.

Bugün herhangi bir Superman çizgi romanını açarsanız, hatta Superman’in herhangi bir şekilde boy gösterdiği herhangi bir DC Comics çizgi romanını açarsanız, bu karakterle ilgili özel bir ibare görürsünüz: Oldukça belirgin bir şekilde, Superman’ın Jerry Segel ve Joe Shuster tarafından yaratıldığı, bu karakterin onların aileleriyle yapılan özel anlaşmalar sayesinde çizgi romanlarda kullanıldığı ifade edilir.

1970’li yıllarda, durum bu gerçeklikten oldukça uzaktı. Çizgi roman sektörünün yaratıcı haklarına neredeyse hiç önem vermemesinden en çok etkilenen kişiler arasında, Superman’in yaratıcıları geliyordu. Yarattıkları karakter yalnızca çizgi romanlarda değil, genel anlamda kültürel bir ikon haline gelmişken, Segel ve Shuster büyük ölçüde yokluk içinde yaşıyordu.

Onların bu konudaki mücadelesini yeniden ayaklandıran ve hak ettikleri kredinin en azından belli bir kısmını almalarını sağlayanlardan bir tanesi, yine Neal Adams olmuştu. Segel ve Shuster’in kendi avukatları bile DC Comics’e karşı mücadele etmekten vazgeçmişken, Adams bu işi üstlenerek DC Comics ile bir anlaşma yapılmasını sağladı. Her ne kadar Segel ve Shuster’in durumu ideal bir noktaya ulaşmasa da, en azından DC’den belli bir miktar para almayı ve çizgi romanlarda anılır hale gelmeyi başardılar.

Neal Adams, çizgi roman dünyası için pek çok açıdan önemli ve benzersiz bir figürdü. Gümüş Çağ döneminin sonuna doğru girdiği sektörde, 1970’li ve 80’li yılların gelişimine büyük etkisi olacak düzeyde etkili oldu – üstelik bu etki sadece çizim tarzı ve eserleriyle değil, çizgi romanların ilgilendiği konularla, ele aldığı temalarla da ilgiliydi.

Zannediyorum Neal Adams’ın geride bıraktığı mirasa baktığımızda, onun “kendisini çizgi romana adamış” biri isim olmaktan çok, her koşulda kendi haklarını savunmuş birisi olduğunu söylemek daha doğru: Bu konuyu bencilce bir şekilde değil, herkesin haklarını gözetecek şekilde savunmuş olması; bu şekilde başardıkları ve temelini attıkları, belki de onun çizgi roman dünyasında hatırlanmasını sağlayan en önemli etkenler olacak.


[1] https://www.printmag.com/article/stubborn-aggressive-positive-an-interview-with-neal-adams/

[2] https://www.cbr.com/neal-adams-explains-his-return-to-comics-why-he-left-in-the-first-place/

[3] https://twomorrows.com/comicbookartist/articles/03adams.html