DC Comics İncelemeleri

JLA: Tower of Babel

towerofbabelkapakOn farklı çizgi roman okuruna, “En iyi Batman hikayesi hangisidir?” diye sorsanız, muhtemelen en az altı – yedi farklı cevap alırsınız. Birkaç gün önce eklediğimiz şu özel dosyada da görebileceğiniz gibi, Kara Şövalye’nin “iyi hikaye” konusunda pek bir sıkıntısı bulunmuyor – ki Comic Vine’ın ele aldığımız anketinde ilk ona girememiş pek çok sağlam Batman hikayesi de mevcut.

Fakat, aynı çizgi roman okurlarına, “JLA serileri içindeki en iyi Batman hikayesini” soracak olursanız, muhtemelen pek çoğunun vereceği cevap, Mark Waid’in 2000 yılında kaleme aldığı Tower of Babel serisi olacaktır.

 

 

Tower of Babel, internetin pek çok yerinde, Batman’in Justice League’in diğer elemanlarına ihanet ettiği, ve inanılmaz öngörü ve planlama zekası nedeniyle, hepsini tek tek alt ettiği bir seri olarak tanıtılıyor. Bu tanım, aslında sadece bir ölçüde doğru – zira seri “Batman vs. Justice League” gibi bir konseptten biraz daha karışık.

Konu hakkındaki yanılgıyı biraz ortadan kaldırmak gerekirse, Tower of Babel aslında bir “Ra’s al Ghul vs. Justice League” hikayesi. İnsan ırkının dünyanın doğal düzenini yok ettiğine inanan Ra’s, onları kendisi tarafından yönetilebilecek kadar küçük bir nüfusa indirgemek yönündeki geleneksel planını gerçekleştirmek için, büyük çaplı bir proje hazırlıyor, ve inşa ettiği özel bir kuleden (ki “Tower of Babel” ismi de buradan geliyor) yaydığı özel bir sinyalle, insan beyninin “dil” algılama yeteneğini yok ediyor.

Konuşma ve yazıların, herkes için anlamsız ses ve görüntülere dönüşmesi, elbette Ra’s’ın durdurulması ve kulesinin bir şekilde etkisiz hale getirilmesiyle, aslında Justice League gibi bir kahramanlar grubu için çok da büyük bir problem olmayacak bir konu. Fakat serinin asıl özelliği de burada ortaya çıkıyor: Çünkü Ra’s, daha kendisini durdurma yönünde bir adım bile atılamamışken, tüm JLA ekibini etkisiz hale geliyor. Hikayenin daha ilk bölümlerinde, Superman’den Green Lantern’a, Martian Manhunter’dan Wonder Woman’a, dünyanın en güçlü karakterleri, neredeyse hiç çaba gösterilmeden savaşamayacak duruma düşürülüyor.towerofbabel1-2

Tabi bütün bunların arkasında, Ra’s’ın dehasından ve planlama yeteneğinden fazlası var – seri ilerledikçe, JLA üyelerini bu kadar kolay bir şekilde etkisiz hale getirenin, Batman’in yıllar boyunca takım arkadaşlarının güçlerini ve zayıflıklarını inceleyerek hazırladığı, hepsini etkisiz hale getirmenin en etkili ve basit yollarının bulunduğu dosyalar olduğu ortaya çıkıyor. Kızı Talia Al Ghul sayesinde bunları JLA’in karargahından çalmayı başaran Ra’s, Batman’in arkadaşlarına karşı yaptığı planları kullanarak, hem JLA’yı planlarına bir engel olmaktan çıkarıyor, hem de – bir anlamda – takım arkadaşları arasında Batman’in itibarını ciddi anlamda zedeliyor.

Bütün bunlar olurken, Batman’in durumun farkına varması ve arkadaşlarını kurtarması da, onun en büyük zayıflığının kullanılmasıyla sağlanıyor. Bruce’un anne babasının bedenlerini çalan Ra’s Al Ghul, Batman’i en zayıf noktasından vuruyor, ve ailesinin hatırasına bir zarar gelmesini engellemek Batman için bir anda JLA’nın geri kalanından ve dünyanın kurtarılmasından daha önemli bir hal alıyor.

Daha önce The Dark Knight Returns incelemesinde de söylediğim gibi, bir eserin çizgi roman olarak iyi olması ile, ele aldığı karakter bakımından iyi olması, her zaman aynı anlama gelmeyebiliyor – bence burada da durum bu.

Bir çizgi roman olarak, hatta bir süper kahraman çizgi romanı olarak, Tower of Babel’in çok olağanüstü bir yanı yok – hikaye büyük ölçüde doğrusal, düz, sürprizsiz bir şekilde ilerliyor. Herhangi bir noktada gerçekten şaşırtıcı, etkileyici bir olay olduğunu söylemek, Batman karakterinin ele alınışı haricinde, bunun fazla kayda değer bir çizgi roman olduğunu iddia etmek pek mümkün değil. Fazla uzatmayayım, Batman karakterine getirdiği bu yeni boyutun haricinde, büyük ölçüde sıradan bir JLA çizgi romanı ile karşı karşıyayız.

towerofbabel1-5

Ra’s’ın planının kontrolden çıkma noktasına getirdiği politik krizde başrolü Türkiye’nin oynuyor olması da ilginç bir detay

Fakat tabi ki, işin Batman boyutu gerçekten inanılmaz. Mark Waid, karakter işleme bakımından çok iyi bir yazar – 2014 yılında bunu uzun uzun anlatmaya gerek yok. Fakat 2000 yılında, yani bundan tam on dört sene önce bile, benzer bir yeteneğe sahip olduğunu, Batman karakterini gerçekten başarılı bir şekilde ele aldığını söylemek mümkün – ki bence bunun birden fazla boyutu var.

Birincisi, elbette, Batman’in istediği takdirde, kendisinden çok daha güçlü, herhangi bir “birebir” karşılaşmada kendisini rahatlıkla alt edebileceğini düşündüğümüz süper güçlü takım arkadaşlarını nasıl gafil avladığını görme şansı. Özellikle Batman gibi, büyük ölçüde “süper güçsüz” bir karakterin JLA kurguları içinde iğreti durduğunu düşünen okurlar için, Tower of Babel fikir değiştirtebilecek bir çalışma. towerofbabel1-1

İkincisi, Batman’in bu karakterleri bir bir alt edecek planlar hazırlamasının ötesinde, bunu tüm takımın burnunun dibinde, gözünün önünde yapıyor olduğu gerçeği. Kalp atışlarını duyabilen bir Superman’in karşısında, ona karşı kırmızı Kryptonite hazırlayıp, gözünün içine bakarak kendini ele vermeyen; takım arkadaşlarının, ne pahasına olursa olsun çalışmalarına göz atmaya çekindikleri (veya göz atmayacak kadar saygı duydukları) bir adam figürü, bence “evren içinde Batman” mantığını ciddi anlamda başarılı olarak ele alan kurgu öğeleri. Bu da, Tower of Babel’i, DC Evreni içinde, DC Evreni’nin geri kalanına kıyasla Batman’i anlamak için, okuyabileceğiniz en ideal serilerden biri haline getiriyor.

Özellikle Batman’e yeni başlayan, karakterin çizgi roman evreni içindeki kurgusunu tanımak isteyen okurlar için, JLA Tower of Babel, bence son derece iyi bir başlangıç noktası. Bu tür okurlar için, benim bir “eksiklik” olarak nitelendirdiğim, “doğrusal, olağanüstü olmayan” bir süper kahraman çizgi romanı oluşu da, zorlayıcı olmaması ve herhangi bir ön okuma gerektirmemesi bağlamında, bir “artı”ya dönüşüyor – dolayısıyla, henüz fazla Batman çizgi romanı okumamış, ya da Batman okuyup, karakteri JLA konsepti içinde görmemiş okurlar için, Tower of Babel ideal bir çalışma.

*       *       *

Bonus 1: Okuma Listesi

JLA* # 43

JLA # 44

JLA: Secret Files and Origins** # 03

JLA # 45

JLA # 46

* “JLA” serisi, 1997 yılında, sadece bu adla (yani Justice League of America değil) çıkmaya başlayan seri.

** JLA Secret Files and Orgins 3’ün sadece ilk hikayesini okumanız yeterli.

*       *       *

Bonus 2: Batman: “Justice League’i Tek Başına Haşat Etme Rehberi”

Bu yazının fazla uzamaması açısından, Batman’in Justice League elemanlarını hangi metotlarla alt ettiğini ayrı bir yazı olarak ekliyorum, merak edenler bu yazıyı da okuyabilir.