DC Comics İncelemeleri

Batman: The Dark Knight Returns

dkr3Frank Miller’ın Batman mitosuna dev bir katkı yaptığı Batman: Year One çizgi romanından daha önce bahsetmiştik. The Dark Knight Returns Miller’ın hem yazdığı, hem de çizdiği bir çizgi roman, ve Year One ile birlikte Miller’ın en önemli iki Batman hikayesinden biri.

1980’lerin ikinci yarısında Amerikan çizgi roman piyasasına getirdiği etki bakımından, yalnızca Alan Moore’un Watchmen’i ile kıyaslanabilecek olan The Dark Knight Returns, 55 yaşındaki bir Bruce Wayne’in, emeklilik hayatını bırakıp, suça karşı savaşını yeniden başlatmasını konu alıyor.

 

Yazıya başlamadan, şunu özellikle belirtmek istiyorum: The Dark Knight Returns, gerçek anlamda incelenmeye çalışıldığında, onlarca farklı açıdan ele alınabilecek bir çizgi roman. Miller’ın hikayesinin kurgusundan, anlatım şekillerine; “süper kahraman” olgusunu ele alışından, spesifik olarak Batman’i kullanışına, hatta çizgi roman sektörü üzerinde yarattığı etkiye kadar, bu konuda pek çok detaylı yazı yazmak, eseri farklı açılardan, uzun uzun incelemek mümkün.

İleride bunlara elbette değinmek istiyorum, ama bu yazıyı yazmaktaki temel amacım, En İyi 10 Batman Hikayesi listesindeki incelemeleri tamamlamak. Dolayısıyla, bu yazıyı olabileceğinden çok daha basit tutarak, bir tanıtım yazısı olarak yazıyorum.

Bu amaç doğrultusunda, sanıyorum ilk yapılması gereken şey Dark Knight Returns’ün kurgusundan biraz bahsetmek.

dkr5

Jason Todd’un ölümünden sonra Batman kostümünü giymeyi bırakan ve emekli olan Bruce Wayne, tam on sene boyunca suça karşı savaşını askıya alıyor, fakat Gotham şehrinin kendilerine “Mutantlar” diyen bir çete tarafından kontrol edilmeye başlaması, onun için bardağı taşıran damla oluyor. Eserin “ilk bölümü” olarak nitelendirebileceğimiz kısmında Batman, yaşlılığına, inaktif olarak geçirdiği on yıla ve ilk denemesinde “Mutant” grubunun lideri tarafından bir güzel dövülmesine karşın, suça karşı savaşını yeniden başlatıyor, ve yanına aldığı yeni Robin, Carrie Kelly ile birlikte, Gotham’ın durumunu düzeltmeye koyuluyor.

Carrie_kelley-300x400

Aşağı yukarı Batman suç ile savaşmayı bıraktığı sırada, on yıllık bir komaya giren Joker’ın uyanıp geri dönmesi, Mutant liderinden sonra Batman için ikinci bir test oluyor. Batman – Joker arasındaki ilişkiye, ikisini bir aşk tünelinde savaştırarak ilginç bir şekilde değinen Miller, Batman’in baş düşmanını neredeyse öldürdüğü (ve sonunda Joker’ın intihar ederek cinayetini Batman’e yıktığı) sahnelerin ardından, Dark Knight Returns’ün belki de en meşhur kurgusuna el atıyor.

Zira, Gotham’ın distopik kurgusu yavaş yavaş düzelse de, Dünya’nın geri kalanı için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Soğuk Savaş paranoyası nedeniyle git gide totaliter bir rejim haline gelmiş olan Amerika Birleşik Devletleri, Sovyet Rusya’nın gönderdiği bir nükleer bombadan – bomba Superman tarafından ıssız bir çölde patlatılmasına karşın – etkilenerek korkunç bir “nükleer kış” yaşamaya başlıyor. Batman’in “kontrolü” altındaki Gotham, bir anda ülkenin geri kalanının sığınabileceği, güvenli bir şehir olarak görülmeye başlanıyor, fakat Batman’i desteklemeyen hükümet, bunun yalnızca kendilerini küçük düşürdüğüne inanarak, Superman’i Batman’i etkisiz hale getirmesi için Gotham’a gönderiyor.

Eserin finali de, bu mücadeleye ayrılmış. Arrow dizisinden tanıdığımız Oliver Queen’in de uzaktan dahil olduğu bu Superman vs. Batman finali, muhtemelen The Dark Knight Returns’ün de en meşhur sahnelerini içeriyor. dkr2

Dediğim gibi, temel amacım bir tanıtım yapmak olduğundan, okuma zevkini sıfıra indirecek kadar fazla bilgi vermek istemiyorum – fakat tabi ki eseri henüz okumamış olanlar için eklenebilecek birkaç önemli izlenim de var.

Birincisi, The Dark Knight Returns pek çok açıdan yoğun bir çizgi roman. Standart bir çizgi roman eserine göre ciddi miktarda yazı içeren eseri okumak, özellikle konunun da başlarda ağır ilerlediğini düşünürseniz, yorucu bir deneyim olabilir. Hikaye Batman’in Mutant lideriyle ikinci karşılaşmasından sonra biraz daha ivme kazanıyor, ama bu eserin yoğun havasını pek etkilemiyor.

Aynı şekilde, kurgu düzeyi de normal bir çizgi romana göre daha karışık, daha kompleks. Tıpkı benzer bir etkiye sahip olan Watchmen’de olduğu gibi, Dark Knight Returns’de de Soğuk Savaş atmosferi fazlasıyla hissediliyor – hatta eserin sonundaki Batman – Superman mücadelesine yol açan temel unsur da, Sovyet Rusya’nın nükleer füzesi oluyor. Ama tabi, Soğuk Savaş kurgusunun Watchmen’deki ile fazla kıyaslanması da doğru değil, çünkü buradaki çok daha az işlenen, yalnızca arka planda gözüken bir hikaye öğesi, Watchmen gibi başlı başına eserin var olma sebebi denebilecek kadar ön planda değil.

dkr1

 Frank Miller’ın, eseri hem yazan, hem de çizen kişi olarak, çizgi roman anlatısı açısından enteresan teknikler denediği, 1985 yılında yayınlanan bu eserin, günümüz standartları ile değerlendirildiğinde bile, oldukça farklı bir görsel anlatı (veya, İngilizcesiyle, “graphic narrative”) deneyimi sunduğu belirtilmeli. The Dark Knight Returns’ü benim gözümde okumaya değer kılan en önemli özelliklerden birisi, çizgi roman tekniği açısından sahip olduğu bu arayış.

Bunlar, eserin ön plana çıkan iyi yanları – peki Dark Knight Returns’ün kötü yanları yok mu?

Elbette var – her ne kadar pek çok değerlendirme kıstası ile bakıldığında, günümüzde hala okunabilecek, başarılı bir eser olsa da, çizgi roman bugün okunduğunda, 1980’li yıllardaki etkisinin aynısını yaratması mümkün değil. Bununla birlikte, yeni okurlara oldukça kapalı bir eser olması, Miller’ın şahsi fikir, yaklaşım ve agresifliğinin, tıpkı sonraki dönemde yaptığı başarısız işlerde olduğu, ama Sin City’de, 300’de de görülebileceği gibi, yer yer kitabın atmosferini fazla domine etmesi de, kısaca değinilebilecek negatif unsurlar. Bunlarla birlikte, dört sayılık bir mini-seri, veya daha basitçe, “tek bir kitap” gibi okunup bitecek bir çizgi roman için, fazla bir konu bütünlüğü olmaması, Miller’ın yer yer konudan konuya, çok da yumuşak geçişler yapmadan sıçraması da, sık eleştirilen bir diğer negatif nokta.

dkr4

Yukarıda gördüğünüz haber bülteni formatı, DKR görsel anlatısı içinde çok büyük yer kaplayan bir teknik.

Tanıtım yazılarının geleneği ile bitirelim: The Dark Knight Returns’ü okumalı mısınız?

Cevap aslında hem evet, hem de hayır.

Özellikle çizgi romana yeni başlayanlar, Batman’e yeni başlayanlar, DC Comics’e yeni başlayanlar ve günümüzün aksiyon odaklı, kısa, hızlı okunan çizgi romanlarına alışık olanlar, ve çizgi romanı sadece hızlı tüketilecek bir eğlence unsuru olarak okuyanlar için, The Dark Knight Returns okunması gereken bir çalışma değil. Miller Year One’da olduğu gibi, daha önce yayınlanan bu eserinde de, “Farklı Bir Batman” yazımızda değindiğimiz, 60’lı yılların “campy” Batman imajını yıkmaya çalışıyor, bu açıdan bir benzerlik söz konusu; ama bu eserde ortaya çıkan Batman karakteri, Year One’daki karakterizasyon gibi hepimizin, daha önce hiç çizgi roman okumamış olsak bile, “tanıdığı” bir Batman figürü olmaktan uzak.

Yine de, modern standartlara göre başlarda biraz sıkılmayı kaldırabilecek herkesin, en azından çizgi roman tarihindeki yeri için, okuması gereken bir çizgi roman olduğunun altı çizilmeli. Benim şahsi görüşüm, The Dark Knight Returns’ün, “Batman çizgi romanları” arasında en iyi örneklerden biri olmadığı yönünde. Ama bu,  iki cümlenin ilk bakışta yaratacağı çelişkiyi görmezden gelebilirseniz, The Dark Knight Returns’ün, (özellikle yazıldığı dönem için) muhtemelen Batman karakteri ile ilgili yazılmış en iyi iki üç çizgi romandan biri olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Yazılarımızdan anında haberdar olmak için, Twitter hesabımızı takip edin: AltEvren Twitter!

Yaşadığınız ülkede Twitter keyfi olarak açılıp kapanabiliyorsa, Tunnelbear programını ve uygulamasını deneyebilirsiniz!