Marvel Comics İncelemeleri

Avengers: Endless Wartime

Marmara Çizgi tarafından, ABD ile aynı anda Türkiye’de de satışa sunulan Avengers: Endless Wartime grafik romanıyla ilgili aklınıza takılabilecek çeşitli soruları, şu yazımızda cevaplamıştık. Original Graphic Novel (OGN)’in ne olduğu, Marvel’ın bunları neden bastığı, Endless Wartime’ın Avengers tarihi içinde nerede geçtiği, ve okumadan önce herhangi bir bilgi sahibi olmak gerekip gerekmediği gibi pek çok konu için, şu anda okumakta olduğunuz inceleme yazısına başlamadan, bu soruların cevabını bildiğinizden emin olmanızı tavsiye ederim.

Endless Wartime gibi, formatı ve yayın mantığı biraz karışık olabilecek bir çizgi roman hakkında bu temel bilgileri aldıktan sonra, tabi eserin kendisinin detaylı bir incelemesini de yapabiliriz.

Endless Wartime, tanıtım bültenlerinden ve arka kapak yazısından da anlaşılacağı üzere, Thor ve Captain America’nın geçmişlerinden, ortak bir düşmanı, modern Avengers kurgusu içinde, yeniden ele alan bir çizgi roman. Orta Doğu’nun kurgusal bir ülkesindeki (Slorenia) iç savaş sırasında ortaya çıkan ve üzerinde ABD’ye ait olduğu yazan yeni bir silah, Captain America’ya İkinci Dünya Savaşı sırasında karşılaştığı bir silah üreticisini hatırlattığı gibi, Thor’a da, Asgard’dan dünyaya sürülmeden yaşadığı bir savaştaki düşmanlarını hatırlatıyor.

Özellikle Thor, kendi geçmişinden çıkıp geldiğine inandığı bu “şey”lerle, kendi başına savaşmak istese de, aynı gün Avengers Tower’da bir toplantısı olan çeşitli Avengers üyeleri de olaya dahil oluyor, ve böylece Captain America, Iron Man, Thor, Hawkeye, Black Widow, Wolverine ve Ms. Marvel’dan oluşan bir Avengers takımı, Sloerenia’ya giderek, bu garip cihazın bir örneğini ele geçirmeye çalışıyor.

Avengers Tower’a dönmelerinden kısa bir süre sonra, The Indestructible Hulk serisine paralel olarak SHIELD için çalışmakta olan Bruce Banner, kendilerini ziyaret ediyor, ve SHIELD’ın Avengers’ı bu işi daha fazla kurcalamamaları gerektiği konusunda uyardığını onlara bildiriyor. İlk anda SHIELD tarafından tamamen kontrol edilen, çaresiz bir figür olarak gördüğümüz Bruce Banner, daha sonra zekice bir manevrayla Avengers tarafında yer aldığını göstermeyi başarıyor, ve bu enteresan silahların sırrı araştırılmaya devam ederken, Banner / Hulk’un katılımıyla filmlerdeki Avengers kadrosu da eksiksiz olarak yeniden yaratılmış oluyor.

Bu kısa üç paragraf, çizgi romanın konusunu özetlemek için yeterli olacaktır. Endless Wartime, veya Türkçe adıyla Sonsuz Savaş, oldukça kaliteli bir ciltle basılmış ve bütün çizgi roman dükkanlarının yanı sıra, büyük kitapçılarda da satışa sunulmuş durumda, dolayısıyla, çizgi romanı henüz okumamış, fakat okuyacak pek çok okurumuz olabilir – bu yüzden konu ile ilgili daha fazla bilgi vermiyorum, ve doğrudan çizgi romanın genel bir analizine geçmek istiyorum.

Endless Wartime’ın yazarı Warren Ellis, en sevdiğim çizgi roman yazarlarından biri olduğu için, özellikle OGN’lerin bir önceki yazıda bahsettiğim pozitif yönleriyle (9. soru) birlikte düşündüğümde eserden oldukça umutluydum. Ne yazık ki, hemen bir sonraki soruda değindiğim “negatif” yönleri, bu ilk Marvel OGN’inde daha ağır basmış, ve ortaya ilginç olmayan, dümdüz okunan, sıradan ve rahatlıkla unutulabilecek bir çizgi roman çıkmış.

Asıl hedef kitle, Marvel filmlerinden çizgi romanlarına aşina olan, fakat çizgi roman okumayan insanlar olduğundan, tahmin edebileceğiniz gibi, Avengers takımı filmdeki kadroya oldukça yakın bir şekilde kurulmuş. Filmdeki altılı (Captain America, Iron Man, Hulk, Thor, Hawkeye ve Black Widow) aynen kullanılırken, filmde görmediğimiz karakterlerden Wolverine, muhtemelen popülaritesinden faydalanılmak için eklenen iki karakterden biri olmuş, ve takımın son yeri de, herhalde derginin erkek egemen görünüşünü bir nebze kırmak için Ms. Marvel’a – ya da şu anda kullanmakta olduğu adıyla Captain Marvel’a ayrılmış.

Bu açıdan, Ellis’in elinde oldukça sağlam bir kadro olduğunu görmek zor değil – fakat takımın kullanılışı, “devamlılık” ve “karakterizasyon” bakımından çelişkili bir mantıkta ilerliyor. Devamlılık açısından, bu çizgi roman şu anda okumakta olduğumuz Avengers (ve New Avengers) serilerindeki olayların aralarında bir yerlerde geçiyor, ve aslında oldukça tehlikeli olabilecek bu zaman dilimi, Warren Ellis tarafından başarıyla, şu anki Avengers yazarı Jon Hickman’a ve daha önemlisi, okuyuculara pek bir saygısızlık edilmeden kullanılıyor.

Avengers ve New Avengers takımları, şu sıralarda son derece evrensel, genel olarak uzayda geçen, büyük olaylarla ilgilenmekte, dolayısıyla, hikaye boyutu olarak çok daha küçük çaplı olan Endless Wartime öyküsünün, Hickman’ın dergilerine konu olmayacak bir zaman aralığında geçtiğini hayal etmek, okuyucu için pek zor değil. Normal şartlarda kafamızda canlanabilecek, “E ama hani bunlar Mars’taydı, nasıl oldu da Dünya’da Slorenia ile ilgileniyorlar?” gibi bir soru, Endless Wartime’ın mütevazi kurgusu nedeniyle, “Evet, Avengers takımı uzayda maceralar yaşıyor, büyük, evrensel olaylarla ilgileniyor, bu sadece takımın ufak bir bölümünün, bir – iki günlük bir süre zarfında uğraştığı başka bir konu.” gibi bir açıklamayla rahatlıkla cevaplanabilir. Bu Ellis’in bir başarısı, ve büyük çizgi roman şirketlerinin bu konudaki saçma sapan tutumları düşünüldüğünde, bence kayda değer bir başarı.

Ne yazık ki, karakterizasyon açısından aynı tutarlılıktan bahsetmek mümkün değil. Captain America, II. Dünya Savaşı sonrası bu dünyaya hala alışamamış bir adam; Iron Man kimsenin sevmediği, ara ara öldürmek istediği, rahatsız edici bir figür; Thor, kendi işlerini kendi halletmek isteyen, soğuk ve uzak bir tip – ve sonuç olarak Avengers takımı da, bir takım olmaya pek alışamamış, yeni yeni bir araya gelmiş bir ekip olarak resmediliyor. Elbette, bu tarz bir kurgunun filmlerdeki Avengers karakterizasyonlarıyla bir benzerlik amaçladığı ortada, fakat Avengers serisinde devam etmekte olan tutumlarla, bunların pek bir alakası olmadığını söylemek de mümkün. Bunun yanı sıra, Spider-Man gibi bir karakterin yokluğunda takımın mizahi ağırlığını yüklenen Hawkeye da, filmdekinin tam tersi bir karakter portresi çiziyor, ki bu durum, çizgi romanlara da, filmlere de tam bağlı kalmayan, özgün ama büyük ölçüde hayal kırıklığı yaratan bir kurgu oluşturuyor.

“Hayal kırıklığı” tanımını tamamen sübjektif olarak kullandığımın altını çizmeliyim. 1960’larda Avengers tarafından hayata döndürüldüğünden beri “modern” zamanlarda yaşayan Captain America’nın, bu zaman diliminde yüzlerce sayı macerasını okumuş, onlarca sayıda “uyum sorununu” takip etmiş bir okur olarak, benim “Ahh… Bu zamanlara alışamıyorum, şehrim, New York şehri, hatırladığım gibi kokmuyor…” şeklinde bir kurguyu, orijinal veya etkileyici bulmam mümkün değil. Ama tabi, sadece Captain America ve Avengers filmlerini izlemiş biri için, bu son derece inandırıcı bir kurgu olabilir, bunu objektif olarak değerlendirmem çok zor. Yine de, mesele tabi sadece Cap değil, çoğu karakterin tutumu, şu anda görmekte olduğumuz, ve aslında bu grafik romanda da görmemiz gereken, Avengers üyelerinden çok farklı.

Biraz hikayeden söz edecek olursak, benzer şeyleri bu açıdan söylemek de mümkün. Captain America – Thor ikilisinin geçmişinden çıkıp gelen, Nazi ve Nors mitoslarını bir arada ele alan bir hikaye fikri, çok yeni bir seri olan Fear Itself’de, çok daha büyük çaplı olarak ele alındığından, bu noktada da ilgi çekici bir durum yok. Hikayenin halihazırda devam etmekte olan Avengers dergilerinden daha önemsiz, daha heyecansız bir konuya değiniyor olması da, Ellis’in çizgi romanını sıradanlaştıran faktörlerden birisi.

Sıkıcı olabilecek teknik meselelere girmek istemediğimden genelde değinmediğim “çizgi roman tekniği” açısından da, Endless Wartime enteresan bir çizgi roman. Çizgi romanın pek çok sayfası, yatay ve geniş olarak kullanılan panellerle doldurulmuş: Sayfanın yatay olarak üçe (veya dörde, beşe) bölündüğü pek çok örnek var, ki bu da okumayı fazlasıyla kolaylaştırıcı, ama eserin kompleksliğini ciddi anlamda düşüren bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Yaratıcı ekip, genel anlamda büyük, rahat okunan, filmlerden gelen okuyucuların yadırgamayacağı bir panel mantığı kullanmış – klasik çizgi roman normunun, bir sayfada dokuz panel, daha modern eserlerde ise altı panel olduğunu hatırlarsak, Elllis ve McKone’un pek çok sayfada üç – dört panellik şemalar tercih etmiş olmaları, hızlı ve kolay okumayı amaçladıklarını gösterir nitelikte. 

Bunun dışında, pek çok çizgi romanda “anlatıcı”nın karşımıza çıktığı “anlatı kutucukları”, veya “caption”ların da normalin dışında kullanıldığını söylemek gerekiyor. Normalde panel içinde, ufak yazılarla, köşede bir yerlerde sunulan caption’lar, bu çizgi romanda panellerin tamamen dışında, neredeyse ayrı bir panel olarak kurgulanmış; siyah arka plan içinde beyaz, büyük yazılar olarak karşımıza çıkıyor. Bu da, dijital ve rahat okumayı hedefleyen, ve bunun için eserin ağırlığından feragat eden bir uygulama, ki bütün bunlar bir arada düşünüldüğünde, Endless Wartime’ın neden pek çok sitede “çocuk edebiyatı”, “gençler için edebiyat” gibi kategorilerde değerlendirildiğini anlamak hiç zor değil.

Sonuç olarak,  Endless Wartime basit bir grafik roman. Asıl hedeflenen kitle olan, “film izleyicileri” için, tanıdık, rahat anlaşılacak pek çok unsur olduğu gibi, değişik, yabancı gelecek pek çok nokta var, ve garip bir şekilde, aynı şeyi çizgi roman okurları için söylemek de mümkün. Karakterizasyonlar garip, hikaye sıradan, çizimler ve çizgi roman tekniği sadece rahat ve basit bir okuma için planlanmış – sonuç olarak Endless Wartime, sadece eğlence amacıyla “tüketilebilecek”, ortalamanın altında bir çizgi roman haline gelmiş.

Şunu da söylemeden edemeyeceğim, eserin sonunda Hawkeye ile Captain America’nın konuşmasında olduğu gibi, eserin başlığında da gündeme gelen, “Endless Wartime”, “Sonsuz Savaş” muhabbeti, 2000’li yılların çizgi roman akımlarını düşündüğünüzde, aslında çok güçlü bir argüman; süper kahramanların, hiçbir zaman bitmeyen, ardı arkası kesilmeyen bir savaşta, sadece çeşitli muharebeler kazanacak / kaybedecek figürler olarak görülmesi de ilgi çekici, üstüne gidilmesi gereken bir konu.  Keşke Warren Ellis, vasatın üstü herhangi bir yazarın rahatlıkla yazabileceği bu “sipariş”i başkalarına bırakıp, son sayfada gündeme getirmekle yetindiği bu konuyu ele alan sağlam bir grafik roman yazsaymış…