Marvel Comics İncelemeleri

Age of Ultron # 4

Gün geçmiyor ki Age of Ultron hikayemiz, biraz daha ilerlemesin… Bugüne kadarki sayılarda, oldukça yavaş bir şekilde ilerlemesine karşın, Ultron Çağı’nın yaşandığı atmosferi başarıyla bizlere aktaran Age of Ultron serisi, dördüncü sayıda ilk kez ivme kazanıyor. Önceki sayılarda farklı farklı anlatılan New York, Chicago ve San Francisco karakterlerinin ilk kez bir araya gelişini gösteren AU # 4, bu açıdan da önemli bir sayı.

Bu sayıya, bir önceki sayının bizi “meraklandırarak” bıraktığı sahneden, Luke Cage ile Vision’un karşılaştığı sahneden başlıyoruz.

 

Başlarda, Vision Luke Cage’e son derece soğuk davranmaya, ve Ultron’a ne önerdiğini sormaya devam ediyor, fakat bir an için (anladığımız kadarıyla Ultron’un kendi üstündeki gücünü bastırmayı başararak), Ultron’un burada olmadığını, bu olayları gelecekten yönettiğini açıklıyor! Fakat, bunun ardından yine Ultron’un etkisine yenik düşüyor.

Bu sırada “Başlarım planınıza!” şeklinde bir tepki veren She Hulk, Luke Cage’i “öğrendiklerini diğerlerine aktarmasını” söyleyerek bulundukları binanın dışına fırlatıyor ve daha sonra Ultron’un robotları tarafından öldürülüyor.

Luke Cage için de durum pek parlak olmuyor, çünkü kendisi de dışarıda bir süre bu robotlara karşı savaşsa da, kendisini durduramayan robotlar daha sonra nükleer bir patlamaya yol açarak Luke Cage’i ortadan kaldırıyorlar.

Bunun ardından, art arda San Francisco ve Chicago’ya iki yolculuk yapıyoruz. San Francisco’da, Black Widow, Moon Knight uyurken Nick Fury’nin gizli dosyalarını açmayı başardığını, ve Fury’nin her türlü “son senaryosu” için hazırlıklı olduğunu öğrendiğini açıklıyor. Hatta, Fury’nin bu durum için bile bir plan hazırladığını da söyleyip ve bu planı gerçekleştirmek için tek yapmaları gerekenin Savage Land’e ulaşmak olduğunu ekliyor.

Chicago’da ise, bir sayı önce Red Hulk ve Black Panther’ı geride bırakıp, ele geçirmeyi başardıkları Ultron teknolojisi robot ile kaçmış olan Taskmaster’ın, Red Hulk tarafından bulunmasını görüyoruz. Red Hulk, Taskmaster’a güvenmediğini söyleyerek kendisini yerle bir ediyor, ve ele geçirdikleri robot parçasını da alarak sayfalarımızı terk ediyor.

New York’a geri döndüğümüzde, hayatta kalmış süper kahramanların, bir önceki sayıda anlaştıkları gibi, Savage Land’e doğru yola çıktıklarını görüyoruz. Storm bir fırtına yardımıyla onları havada tutarken, Sue Storm da görünmezlik sağlıyor, ve kahramanlarımız bu şekilde (sekiz gün sonra) Savage Land’e ulaşmayı başarıyorlar.

Buraya ulaştıklarında, beklemedikleri bir şekilde bir Quinjet (=Avengers uçağı) gören kahramanlarımız, Ka-Zar’la karşılaşıyor ve uçağın kimin olduğu soruyorlar. Ka-Zar, son derece soğuk bir tutumla onları yaşadıkları yere götürüyor, ve herhangi bir açıklama yapmasına gerek kalmadan, Emma Frost telepatik olarak gerekli bilgilere ulaşıyor: Luke Cage, yok edilmeme özelliği sayesinde o nükleer patlamadan kurulmuş, fakat korkunç bir durumdaymış, sadece Ultron’un, Vision aracılığıyla, dünyayı gelecekten yönettiği bilgisini paylaşmak için Savage Land’e kadar uçmayı başarmış – Bendis ve Hitch, Wolverine ve Emma Frost’un uyarılarıyla (“Bunu görmek istemezsiniz”) kahramanlarımızın Luke Cage’in yanına girmesini engelliyor, ki bu da, muhtemelen, Cage’in de artık hayatta olmadığı yönünde bir açıklama.

Çizgi romanın son sayfasında, kahramanlarımız, “Peki şimdi ne yapmalıyız?” diye düşünürken, bu sorunun cevabı da, arada geçen sekiz günde Savage Land’e ulaşmayı başarmış olan Black Widow, Moon Knight ve Red Hulk’dan geliyor. “Ultron burada değilse, biz Ultron’a gideceğiz,” şeklinde konuşan üçlümüz, daha sonra da asıl planı açıklıyor: Ultron’un varlığı fikrini bile gerçeklikten silip atmak.

Yorumlar

Yukarıdaki son resme bakarsanız, yorum yapmamın gereksiz olacağını görürsünüz. Arkadaş dünya yok olmuş, medeniyet bitmiş, her şey yerle bir; Black Widow’un parmaklarda hala bozulmamış kırmızı oje var… Bunlar çizgi roman dünyamızın hoş saçmalıkları tabi.

Daha ciddi yorumlara geçecek olursak, Age of Ultron # 4 yine serinin çizgisini sürdüren bir sayı olmuş. Dürüst konuşayım, ilk üç sayı boyunca olayın atmosferi ve karanlık doğası kurgulandığından, ve görece hızlı bir yayın periyodu olduğundan, merak ve beklentiyle okumaya devam etmiştim. Bu sayının ilk yarısı, yani görece kahramanların Savage Land’e gidişini konu alan bölüm, AU sırasında merak ederek değil de, pek beğenmeyerek okuduğum ilk bölüm oldu.

Fakat Savage Land sonrasını beğendiğimi söyleyebilirim. Kahramanların bir araya getirilmesi, ve Ultron’u gerçek anlamda yok etmek üzere bir plan yapması, önümüzdeki hikayeler için güçlü bir arka plan oluşturdu. Tabi hikayenin henüz “başlamadığını”, gerçekleşecek her şeyin önümüzdeki sayılarda yaşanacağının altını çizmek lazım, fakat bunun dışında AU hikayesi şu ana kadar fena gitmedi.

Sayıları, veya incelemelerimizi okuyanlara, herkesin bu kadar rahat bir şekilde Savage Land’e gidip, orada buluşması, her şeyin bu tek nokta üzerinden ilerlemesi biraz saçma gözükmüş olabilir. Ama, Marvel Evreni’nde Savage Land teknolojiye ve teknolojik gelişmelere karşı en duyarlı, en sağlam yerlerden biri olduğu için hem kahramanların gidilecek ilk yer olarak burayı seçmesi, hem de Nick Fury’nin yıllar önce burayı seçmiş olması, çok da anormal durumlar değil.

Elbette işleri yazar Bendis için biraz kolaylaştırıyor, ve Savage Land’in büyük Marvel hikayelerinde bu kadar sık kullanılması okuyucuyu biraz sıkıyor, fakat yine de, tamamen absürt bir açıklama, bu kadar da olmaz denebilecek bir durum ortada yok.