DC Comics İncelemeleri

Multiversity: Pax Americana

multiversitypaxamericana12014 AltEvren Ödülleri’nde; beş – altı sayıya, birkaç cilde, farklı serilere yayılmayan, tek sayı içinde olup biten hikayeler için verdiğimiz “En İyi Tek Sayı” ödülünü genel olarak Multiversity kapsamında yayınlanan one-shot hikayelere vermiştik. Tahmin edebileceğiniz gibi, bu kategoride “en iyi” belirleyen tek site biz olmadığımız gibi, Multiversity’yi ön plana çıkartmak konusunda da yalnız değildik.

Tabi daha profesyonel sitelerdeki tutum bizim gibi “Hepsi kazanmış olsun!” diyerek kolay yolu seçmekten ziyade, Multiversity içinden de tek bir sayıyı belirlemek üzerine kuruluydu.  Bu doğrultuda, Multiversity: Pax Americana önemli bir çalışma, zira internetteki genel kanıya bakacak olursak, popüler eserler içinde 2014’ün en iyi çizgi roman sayısıyla karşı karşıya olabiliriz.

Multiversity mantığı içinde, Pax Americana hikayesi bizi Earth-4’a, DC’nin paralel evrenlerinden dördüncüsüne götürüyor. Bu dünya, DC Comics tarafından satın alınmış olan Charlton Comics karakterlerinin, DC Evreni’ndeki karakterlerle bir araya getirilmemiş oldukları, saf bir Charlton dünyası olarak kurgulanmış.

Charlton Comics adı, hem daha sonra DC devamlılığı içine dahil edilen The Question, Blue Beetle, Captain Atom gibi karakterler nedeniyle, hem de daha önemlisi, Alan Moore ve Dave Gibbons’un Watchmen’de kurguladıkları karakterlerin orijinal hallerinin bu şirketten gelmesi nedeniyle tanıdık olabilir. Bu durum Pax America’nın okurlar tarafından bu kadar heyecanla beklenmesinin de temel nedeni aslında, zira Grant Morrison’un yıllardır kendisinden nefret eden Alan Moore’un en meşhur, en önemli kurgusunu, benzer bir şekilde ele alıyor olması büyük bir mesele.

Pax Romana ve Watchmen kurgularının ortak noktaları şu üç maddeden ibaret: (1) Her ikisi de, Charlton Comics tarafından yaratılmış karakterleri, öyle ya da böyle modern bir okur kitlesi için, kendi evren kurguları içinde yeniden yaratıyor (2) her ikisi de, bunu yaparken hikayelerini – tam kendi günlerinin değil ama – çok yakın bir dönemin politik koşullarıyla etkileşime girecek şekilde yazıyor, ve (3) her ikisi de, “süper – kahraman” konseptini bu kurgu içinde ciddi bir sorgulamaya tabi tutuyor.

Bu üç ana madde, hem çok spesifik ve temel, fakat bir o kadar da geniş maddeler – iki çizgi roman yazarına, bu üç maddeyi önkoşul olarak sunup birer çizgi roman yazmalarını isteseniz, ikisinden çok farklı eserler almanız mümkün, ki burada olan da bu: Pax Americana kesinlikle Watchmen’i andıran bir kurguya sahip, kesinlikle Watchmen’e duyduğu saygıyı gösteren bir eser, fakat Watchmen’den kesinlikle farklı olduğunu söylemek de gerekiyor.

multiversitypaxamericana5

Morrsion – Moore çekişmesinde, Grant Morrison her zaman daha ılıman olan, en azından Moore’un işlerine duyduğu saygıyı her zaman belirten taraf – dolayısıyla Pax Americana gibi bir kurguyu yapmak istemiş olması ve bunu Watchmen’e olan manevi “borcunu” ödeyebileceği bir mantık içinde hazırlaması çok şaşırtıcı değil – şaşırtıcı olan Pax Americana’nın aşağı yukarı kırk sayfalık bir çizgi roman için taşıdığı derinlik ve komplekslik.

Hikayenin açılış sayfaları, Watchmen’de karşımıza The Comedian olarak çıkan Peacemaker’ın Amerika’nın son yıllardaki en popüler başkanı Başkan Harley’e suikast düzenlemesini konu alıyor – fakat bu basit kurgu, çizgi romanın geri kalanındaki kurguya da temel hazırlayarak ilerliyor.

Çizgi roman panelleri, düşündüğünüz zaman, her şeyden çok zamanın geçişini temsil eden anlatı unsurları. Bir (batı) çizgi romanını açıp, soldan sağa doğru okuduğunuzda, yalnızca panelleri değil, zamanın geçişini de takip ediyorsunuz: ikinci panelde gördüğünüz olay, ilk paneldeki olaydan sonra yaşanıyor.

Pax Americana’nın (yukarıda bir kesit görebileceğiniz) ilk sayfaları ise bu kuralı yok sayarak başlıyor – başkanın suikastini, geri sarılan bir video olarak, geriye doğru izliyoruz, ve çizgi romanda zamanın akışı, bir daha hiç beklediğimiz mantıkta ilerlemiyor – Morrison’un açık açık yazdığı şekilde, bu çizgi roman sayfalarında kronolojik, doğrusal olarak akan bir şey yok, Captain Atom’un (Watchmen’deki muadili Dr. Manhattan) üç boyutlu dünyayı algıladığı gibi, biz okurlar da iki boyutlu dünyayı, yani çizgi romanı istediğimiz gibi manipüle etmekte, istediğimiz kronolojide okumakta, istediğimiz yerden başlamakta özgür; beklentilere uygun olarak gerçekleştirdiğimiz ilk okumada pek bir şey anlamamaya mahkumuz.

multiversitypaxamericana2

12 – 13. sayfalardaki zaman kullanımı, geçmiş ile şimdiki zamanın en ufak bir ayrım olmadan tamamen bir arada işlenmesi herhalde bu kullanımın da doruk noktası – fakat elbette iki sayfaya yayılan otuz iki panellik bu bölümü buraya alıntılamanın pek bir anlamı yok.

The Question, Blue Beetle, Captain Atom ve Başkan Harley öne çıkan karakterler. The Question, orijinaline biraz daha uygun olarak yazılmış karakteriyle, Watchmen’deki Rorschach gibi burada da neredeyse ana karakter rolüne yükselmiş – fakat karakterler arasında hoş bir denge yakalandığı da söylenebilir. Bu açıdan gördüğüm tek eksik Nightshade ve (eserin “kötü karakteri” olarak tanımlayabileceğimiz) babasının yeteri kadar işlenmemesi, ama tabi tek sayılık bir çizgi romanın da dezavantajı bu.

İşin görsel kısmında da oldukça sağlam bir eserle karşı karşıyayız. Grant Morrison – Frank Quitely ikilisi zaten sık sık birlikte çalışan, ve birlikte çalıştıklarında  çok başarılı işler çıkaran bir ikili – ve bu sayı  ortak çalışmalarının belki de en üst noktalarından biri. Değişik anlatı tarzlarında, çizim ve panellerdeki deneysellikte elbette Quitely’nin rölü da en az Morrison kadar önemli.

multiversitypaxamericana3

Multiversity: Pax Americana çok yoğun, zor, katmanlı bir eser – fakat ikinci, üçüncü okumada da tazeliğini, çarpıcılığını koruyor. Böyle eserlere doğrudan karşı olan okur kitlesi içinde değilseniz, verebileceğim iki tavsiye var. Birincisi çok açık, alın ve okuyun.

Ya ikincisi?

Çizgi roman ve edebiyat (ve hatta diğer sanat dalları), zaman zaman birer merdiven gibi düşünülmeli – bazen, bir eseri anlamak için öncesinde bir şeyler bilmek, bir şeyleri zaten okumuş olmak, bazı konulara hakim olmak gerekebiliyor. Ne yazık ki, hem Türkiye’de, hem de dünyada, bu gereklilikleri yerine getirmek, hatta getirmeye çalışmak yerine “Beğenmedim, bence güzel değil” gibi şeyler söylemek bazen insanlara daha kolay geliyor.

İnternet bu konuda muazzam bir kaynak – Multiversity’nin her sayısı için, ama özellikle Pax Americana için ciddi anlamda emek gösterip, sayfa sayfa, panel panel açıklamalar yazanlar, bilmeniz gereken her şeyi muhteşem rehberler halinde derleyen insanlar var.

Pax Americana harika bir çizgi roman – fakat tek okuyuşta anlayabileceğiniz, tek okunuşta anlaşılması için yazılmış bir şey değil. İkinci tavsiyem de bu: biraz vakit ayırın, ve Pax Americana’yı gerçekten anlamaya çalışın – sonunda alacağınız keyfe kesinlikle değecek.