Türk Çizgi Romanları

Yabani #6

yabani-6-kasim-2016.jpgYabani’nin altıncı sayısı, beş çizgi roman ve dört öykü olmak üzere toplam dokuz eser içeriyor. Bu sayıda da geleneksel inceleme mantığından fazla ayrılmadan, bu beş çizgi romana kısaca göz atmak istiyorum.

Değişiklik olarak sunabileceğim tek şey, bu sefer sondan başa doğru ilerlemek, zira, kendi yazımla ilgili “spoiler”ı baştan vermiş olayım, derginin bence bugüne kadar yayınladığı en iyi hikaye başta yer alıyor.

Kralına İsyan, Pir Ece’nin isyan ettiği düzene karşı gelmek için ihtiyaç duyduğu silahı, “kestere”yi almasına yoğunlaşmış. Ufak bir King Arthur göndermesi de içeren bu çizgi roman hikayeyi ilerletiyor; ancak Devrim Kunter’in hala hikayesinin giriş bölümünü anlatmakta olduğu belirtilmeli. Bu da, bizi asıl olaylara götürecek sürecin önemli basamaklarından bir tanesi.

Kunter’in bu dergiye ne kadar emek verdiğini görünce aklıma şu soru geliyor: Mesela arada sırada, tek sayılık hikayeler anlatılacağı noktada, Kralına İsyan ile aynı “evrende”, veya örneğin, Seyfettin Efendi ile aynı evrende geçen hikayeler yazılsa? Bunun akıllarından geçmemiş olmasına imkan yok: İlerleyen sayılarda bu tarz hikayelerin yazılması bence hikayelerin arka planını, yer kısıtlamasını aşarak işlemek için ideal bir çözüm olabilir.

Kralına İsyan’dan bir öncek çizgi roman, Münzevi, her ne kadar ilginç bir konuyu ele alsa da, benim “az yerde çok iş yapmaya çalışmak” kalıbıyla ifade etmek istediklerimi birebir gösteren bir çizgi roman olmuş. Ortada iyi bir fikir var, ancak karaktere arka plan kazandırmak, fantastik arka planı göstermek, bunun ilk macerasını ele almak, karakterin daha sonradan elde ettiği olgunluğu göstermek vs. için yeterli yer yok. Bu da Münzevi’yi, bana göre Ezgorsizm ile birlikte, sayının zayıf noktalarından biri haline getiriyor.

Uçan Kale için ise fikirlerimi bekletiyorum. Hikayenin sonunda “1. Bölümün Sonu” yazdığına göre bu devam edecek olmalı, biraz daha okumadan bir şey söylemek pek mümkün değil.

Bu da bizi sayının girişindeki çizgi romana, Yol’a getiriyor.

Galip Dursun, Ayşe İrem Aktaş ve Şerif Karasu ortaklığında hazırlanan çizgi roman, bana göre bugüne kadar Yabani kapsamında yayınlanan “tek” çizgi romanlar içinde en iyisi. Yazar – çizer takımı, işin merkezine modern bir kurguyu, güncel bir konuyu ve rahatlıkla inanılabilecek bir senaryoyu yerleştiriyor.

Her sayfa çevirdiğinizde, ortada gerek “Vlog” mantığına yoğunlaşan, gerek anlatıcının geçmişine dönen, gerek onun ölümünden sonra yaşananları ifade eden farklı bir anlatı tarzı görüyorsunuz.

Bu, herhalde, özellikle son sayfaları itibariyla “thriller” diyeceğimiz tarzda bir korku hikayesi. Bizi “geren” unsur doğaüstü bir vampir, zombi veya kurtadam değil, sadece karanlık bir yol, ve bu yolda, yalnız başına ilerleyen bir adamın geçmişiyle yaşadığı (belki) “paranormal” bir yüzleşme.

Tüm bunlar Yol’u yeni, orijinal, klişelerden uzak ve “anlatılan”dan çok anlatımıyla dikkat çeken bir hikaye haline getiriyor.

Böyle hikayeler devam ettiği sürece, Yabani’nin geleceği için umutsuzluğa kapılmak için hiçbir sebep yok.