Türk Çizgi Romanları

Yabani #7

Yabani incelemelerine Aralık 2016’da yayınlanan yedinci sayı ile birlikte devam ediyoruz. Derginin bu ayki sayısı dört hikaye ve beş çizgi romandan oluşuyor.

Çizgi romanlardan Akbaba Şehri ve Uçan Kale, önceki sayılarda başlayan seriler. Benim bu incelemede yoğunlaşacağım Kara Zeybek ile Dünyanın En Büyük Nesnesi, en azından şimdilik, tek sayıda olup biten hikayeler gibi gözüküyor. Derginin “demirbaşı” Kralına İsyan da yedinci bölümüyle devam ediyor.

Devrim Kunter ve Yarkın Sakarya ortaklığında hazırlanan Kara Zeybek, Yabani’nin bugüne kadar yayınladığı en sert ve en güçlü çizgi roman. Buradaki “güçlü” kelimesini sanatsal anlamda değil, okuyucuyu etkileme potansiyeli anlamında kullanıyorum.

Giriş bölümünde “Amerika’daki gibi “intikamcı” süper kahraman ülkemizde olur mu?” sorusu ile tanıtılan Kara Zeybek, bana kalırsa bu soruyu sormanın ötesine giden bir çalışma. Özellikle son dönemde yaşanan üzücü olaylarla düşünüldüğünde, Kara Zeybek’in zamanlamasının belki biraz talihsiz olduğu söylenebilir – ancak bazı gerçeklerin, günün birinde yaşanabilecek olayların popüler eserlerde tartışılması cesur ve hatta gerekli bir tutum olarak da görülebilir. Bu konuda daha fazla şey söylemenin haddimi aşacağını düşünüyorum.

Ülkemizin güncel politik ve toplumsal konularına çok net bir şekilde değinen Kara Zeybek’i, bu kadar güçlü yapan noktalardan bir tanesi de bu mesajların iyi şekilde saklanması aslında. Bunu daha önce hem Yabani‘den, hem de Seyfettin Efendi‘den bahsederken yazdım: Devrim Kunter zaman zaman toplumsal konulara değinirken, tarihi konulara ve sanat eserlerine göndermeler yaparken bunları (gereğinden) fazla ön plana çıkarabiliyor.

Bunun amacı tabi yapılan göndermelerin “ziyan olmaması” ve herkes tarafından anlaşılabilmesi. Ancak yapılan gönderme hemen sayfanın altında bir dipnotta veya bölüm sonunda bir yazıda detaylandırılınca, etkisi de biraz azalıyor. Kara Zeybek’te bu kesinlikle yok – Devrim Kunter ve Yarkın Sakarya, yorumları, “politik doğruculuğu”, eserin olası okumalarını bir kenara bırakıp sadece hikayelerini anlatmışlar.

Bu da bence amaçlanan etkiyi fazlasıyla arttırmış. Kara Zeybek’i beğenebilir veya beğenmeyebilir, bakış açısına katılabilir veya katılmayabilirsiniz. Ama Yabani’nin en cesur, en sert, en “rahatsız edici” hikayelerinden biri olduğu bence ortada.

Zafer Okur’un yazıp çizdiği Dünyanın En Büyük Nesnesi, Yabani çıkmaya başladığından beri – tamamen şahsi bir görüş olarak – okumak istediğimi söylediğim hikayelere çok iyi bir örnek.

Altı yedi sayfada baştan sona “bir olay” anlatmanın ne kadar zor olduğunu düşündüğünüzde, böyle bir dergi içinde yapılması mantıklı olabilecek tutumlardan bir tanesi anlatılan “olaya” değil, bunun anlatım şekline, veya merkezindeki fikre yoğunlaşmak. Bu durumu dördüncü sayının incelemesinde uzun uzadıya değerlendirmiştim, Dünyanın En Büyük Nesnesi‘ni hangi açıdan beğendiğimi daha detaylı olarak görmek isterseniz o yazıya göz atabilirsiniz.

Gelelim derginin değişmez hikayesine: Sayıda Kralına İsyan‘a tam on üç sayfa ayrılmış. Bu Yabani ortalamasının epey üzerinde.

Yedinci bölümün hem hikayeyi daha ileri götürdüğü, hem Megaşah’ın (karizmasını da epey çizerek!) karakterini detaylandırdığı, hem hikayenin büyük pisliklerinden biri olacakmış gibi gözüken “Şahana”yı bizlere tanıttığı, hem de doğrudan yüzleşilecek ilk önemli düşmanını okuyucuya sunduğu düşünülürse, bu kadar uzun olmasının normal olduğu söyleyebilirim.

Hatta, tüm bunları, fazla üst üste bindirmeden on üç sayfaya sığdırmanın ayrı bir teknik başarı olduğunu düşünüyorum.

Kralına İsyan bu derginin en önemli hikayesi. Bazı noktalarda eksiklikler yok mu? Tabi ki var: Örneğin bu sayıda dikkatimi belli noktalardaki dil kullanımı ve cümle yapısı çekiyor (38. sayfanın üçüncü panelinde Dede Korkut “Derdest’in kelime anlamını bildiğinden emin değilim tam olarak.” diyor, herhalde “Derdest’in kelime anlamını tam olarak bildiğinden emin değilim.” daha mantıklı; keza 39. sayfada “Hani kimse ölmeyecek demiştin!” cümlesi var, “Hani kimse ölmeyecekti!” veya “Kimsenin ölmeyeceğini söylemiştin!” biraz daha iyi kullanımlar gibi, vesaire.).

Ancak bunlar, ufak “sorunlar” ve basit bir “üslup” savunmasıyla rahatlıkla sorun olmaktan da çıkarılabilirler.