Marvel Comics İncelemeleri

Uncanny X-Men # 18

Bu haftanın üç AvX tie-in’inden bir başkası olan Uncanny X-Men # 18, tıpkı bir önceki incelememiz New Avengers # 30 gibi, Avengers vs. X-Men # 11’in ardından okunması gereken bir sayı.

New Avengers’ın aksine, Uncanny X-Men # 18’de yazar takımımız AvX # 11’den sonra olanları anlatmayı tercih etmemiş, bir tanesi AvX # 11 ile aynı zamanda geçmek üzere üç farklı hikayeye yoğunlaşmış.

İlk hikayemiz, X-Men’in basın danışmanı olarak görev yapan Kate Killdare’i gördüğümüz kısa bir sahneden hemen sonra başlıyor. Magneto’nun git gide kendilerine karşı çıkmaya başladığını söyleyen Emma Frost, Cyclops’a, “Onu öldürmemi ister misin?” diye soruyor, fakat Cyclops olayla kendisi ilgileneceğini söylüyor. Daha sonraki “ilgilenme” sahnesinde ise, yaptıkları her şeye rağmen Cyclops’a inanmaktan asla vazgeçmeyen Magneto’nun da, artık bu sevdadan vazgeçmesine tanık oluyoruz.

Daha sonra, sayının bana kalırsa asıl güzel hikayesine, Phoenix güçlerini kaybettikten sonra Magik ve Colossus’a neler olduğuna yoğunlaşmaya başlıyoruz. Bu sahnede anlatılacak çok bir şey yok, fakat temel olarak Magik’in deliliğinin Phoenix Force ile hiçbir alakası olmadığını görüyoruz: Başından beri akli dengesi pek yerinde olmayan Magik, Colossus’un Juggernaut olmasını da, kendisinin planladığını, ve sonunda ağabeyinin de kendisini anlayabileceğini söylüyor.

Duydukları karşısında şok olan Colossus, bir anda kontrolünü kaybedip Juggernaut olarak kendisine saldırdığında ise, Magik teleportlanarak ikilinin bulunduğu Siberya’yı terk ediyor.

Bundan sonra, sayınının en uzun hikayesine dönüyoruz. Avengers vs. X-Men # 11 incelemesinde, savaşın iki farklı boyutta geçtiğini, birinin Cyclops – Xavier arasındaki telepatik ortam, ikincisinin de asıl savaş olduğunu yazmıştım. Bu sayıda, bu iki boyuta bir başkası ekleniyor: Cyclops ve Emma Frost arasındaki telepatik ortam.

Burada, Cyclops ile Emma’nın, savaş sahneleri sırasında aslında telepatik bir ortamda, telepatik biftekler yiyip, telepatik şaraplar içtiğini görüyoruz. Savaş aynı şekilde devam ederken, karakterler bu boyuttaki rahatlarını hiç bozmuyorlar, ve aralarındaki huzur dolu konuşma, ancak Emma Frost Cyclops’a Namor ile bir ilişki yaşamayı düşündüğünü söylediğinde bozuluyor.

Zekice, yazar takımımız bu anı, AvX # 11’de Cyclops’un Emma’ya saldırdığı anın hemen öncesine denk getriyorlar, ve böylece, Cyclops tam bu laftan sonra Emma’yı etkisiz hale getirip Phoenix Force’un tamamına hükmetmiş oluyor.

Sayımız da, tahmin edebileceğiniz gibi, tam olarak Cyclops’un Dark Phoenix’e dönüşme anının hemen öncesinde sona eriyor.

Yorumlar

Serinin asıl hikayesi, daha uzun olan Cyclops – Emma Frost sahneleri olsa da, bence asıl ilgi çekici kısım Magik – Colossus karakterleri arasındaki ilişkinin getirildiği nokta. Son yıllarda, X-Men dergilerinde en beğendiğim karakter gelişimi Cyclops’unki, bunu sık sık söylüyorum. Fakat, özellikle Utopia sonrası dönemde Magik karakterine de ayrı bir parantez açılmalı – Magik’in, özellikle kontrol ettiği Limbo diyarı da düşünüldüğünde, tamamen deli bir karakter olarak inanılmaz bir villain potansiyeli taşıdığını düşünüyorum.

Marvel Now umarım Magik karakterini çok arka plana itmez, çünkü Phoenix Five’da oynadığı role rağmen kendisi hala birkaç hikaye çıkartabilece bir durumda.

Bunun dışında, sayının asıl noktası olan Cyclops – Emma Frost diyaloglarını fazla gerekli bulmadığımı söylemeliyim. Özellikle, yedikleri bifteğin üzerindeki sosun “insan kanı”ndan yapılmış olması gibi anlamsız bir detay, bence hikayenin inandırıcılığını büyük ölçüde düşürmüş, eğer okuyacaksanız Magik – Colossus sahneleri için okunması gereken bir sayı, onun dışında fazla iş yok.