Farklı Tatlar

Our Love is Real (+18)

ourlovecover

AltEvren’in en önemli kategorilerinden biri olan “Farklı Tatlar”ın onuncu yazısına ulaştık bile…Gönül isterdi ki, sizlere onuncu tanıtımımızda çizgi roman aleminin en muhteşem eserlerinden birini, sağda solda unutulmuş bir hazineyi, yeni bir Watchmen’i tanıtalım…

Ne yazık ki, bu kısmet olmadı, biz de size dünyanın gelmiş geçmiş en farklı, en absürd, en çılgın çizgi romanlarından birini, Sam Humphries’in yazdığı, Steven Sanders’ın çizdiği “Our Love is Real”ı tanıtalım dedik.

”Our Love is Real” tamamen “self-publised” bir eser, ve böyle olması, aklı selim bir yayıncının asla böyle bir şey yayımlamayacağı düşünüldüğünde, son derece normal. Çünkü, yazar Sam Humphries, sadece 28 sayfada, dünyanın en garip çizgi romanını yazmayı başarmış.

Kimsenin okumayacağını (ve okumaması gerektiğini) düşünerek, yalnızca tanıtım amaçlı bir analizini yazıyorum çizgi romanın, eğer okumayı düşünürseniz, (ki düşünmeyin) yazıyı sonra okumanızı tavsiye ediyorum, heyecanı kaçmasın.

28 sayfalık başyapıtımız (!), şu cümlelerle başlıyor: “AIDS aşısından beş sene sonra…”

Evet, AIDS aşısının icad edildiği bir dönemde geçiyor çizgi roman. Fakat, AIDS aşısından sonra, insanların cinsel hayatının büyük bir değişime uğramış olduğunu anlıyoruz. Çünkü, ana karakterimiz olan Jok, bir polis memuru ve “Vegisexual”lar tarafından düzenlenen bir gösteriyi bastırmaya çalışıyor.

orlove2

Nedir efendim Vegisexual? Seks hayatını, özel olarak yetiştirdiği bitkilerle yaşayan insanlar. “Aman Tanrım,” diyoruz, “Bu ne sapıklık böyle!” diyoruz, ama gelin görün ki, toplum içinde normal olan da o kadar farklı değil: çünkü normal olmak demek, zoosexual olmak demek!

İlk beş-altı sayfada durum şöyle gözüküyor:

Toplum, “hayvanlarla sevişenler” ve “bitkilerle sevişenler” olmak üzere ikiye ayrılmış durumda. Hayvanlarla birlikte olmayı tercih edenler, bir şekilde üstün olmayı, “normal” olmayı başarmışlar, ve “bir hayvanı gerçekten sevebilirsin” [“Our love is real”] mottosuyla Vegisexual’ları eziyorlar. Vegisexual arkadaşlarımız da, eşit haklara sahip olmak için Jok’un bastırdığına benzer mitingler düzenliyorlar.

Fakat, her şey bu kadar basit değil elbette. 7. sayfada, Jok kenarda duran, olan biteni izleyen bir kadın fark ediyor. Kadının da miting yapanlardan biri olduğunu farz ederek, ona eve gitmesini söylüyor, ama sonra, onun mitinge katılanlardan biri olmadığını fark ediyor. (“You don’t look like a vegisexual.”)

Bunun hemen ardından öğreniyoruz ki, meğer Vegisexual veya Zoosexual olmak zorunda değiliz! Aynı zamanda “Mineralsexual” olarak çeşitli kristallerle de seks yapabiliyoruz! Üstelik, Mineralsexual olmak için fiziksel bir şey de gerekmiyor, yalnızca oturarak ve meditasyon yoluyla “auralarımızı” kristallerle birleştirerek, cinsel ilişki yaşayabiliyoruz…

ourlove1

Yedinci sayfada bunları öğrendiğimiz bu çizgi romanı, eğer yapmamız gerektiği gibi kapatıp çöpe atmazsak, ilerleyen sayfalarda bizi bekleyen sürprizlere de hazır olmamız gerekiyor. Çünkü, Jok bu “mineralsexual” kadına, Brin’e, aşık oluyor.  Yaşanan olaylarla ilgili rapor yazmak bahanesiyle evine gidip, onunla tekrar görüşüyor.

Bu arada şu parantezi de açalım; cinsel hayat sadece anormal ve hastalıklı bir şekilde üçe bölünmüş değil, aynı zamanda hayatın tek anlamı olmuş. Yazar bunu bu şekilde anlatmıyor ama, ne zaman karakterleri görsek, ne zaman bir olayı takip etmeye çalışsak, mutlaka işin içinde seks oluyor. Örneğin, Jok, Brin’in evine gittiğinde, onu biraz meşgul/garip buluyor ve her şeyin yolunda olup olmadığını soruyor. Brin ise, “Evet, yalnızca kristalim Vori ile sevişmeyi yeni bitirdim, tam beş saat boyunca seviştik,” diye cevap veriyor.

Brin’in evinde bir süre oturduktan sonra, Jok artık duygularına daha fazla hakim olamıyor ve Brin’in dudaklarına yapışıyor. Derken, ortada yeteri kadar cinsel anormallik yokmuş gibi, Brin kendisini iterek şu sözleri sarfediyor:

– Jok, benim erkek olduğumu biliyorsun değil mi?

Biz okuyucular olarak, “Ulan bu ne saçma iş arkadaş” mı desek, “Erkek adam kristalle sevişir mi lan?” mı desek diye düşünürken, ertesi geceye dönüyoruz. Vegisexual aktivistler, bu geceyi de boş geçmeyerek gösteri yapmaya başlamışlar. Jok, onları durdurmaya çalışırken bir kuyumcu dükkanına giriyor, burada zenci bir elemanla kavga ederken, bir anda Brin çıkageliyor.

Zenci eleman silahını Jok’un kafasına dayamış vaziyetteyken yine ufak çaplı bir Mineralsexual muhabbeti dönüyor ve daha sonra Jok, Brin’e kendisini sevdiğini söylüyor. Enteresan bir şekilde, Brin de Jok’a olan aşkını ilan ediyor ve daha sonra, arkadaşına tetiği çekerek Jok’u öldürmesini söylüyor.

Ana karakterimizin hayatı bitse de, olaylar bitmiyor. Son iki sayfada öğreniyoruz ki, Jok öldükten sonra onu yakmışlar, küllerini “müthiş basınçlara maruz bırakarak” onu bir kristale çevirmişler ve böylece Brin’le sonsuza dek sürecek bir minero-homo-seksüel ilişkiye girmesini sağlamışlar. Jok’un mutlu sonuyla, çizgi roman, sonunda, nihayete eriyor.

Tüm zamanların en saçma çizgi romanı ünvanını, rahatlıkla alabilecek bir eser.

AltEvren’in Notu: 1/10