Marvel Comics İncelemeleri

Moon Knight Tam Gaz Devam Ediyor!

Moon Knight, hiçbir zaman bir Spider-Man, X-Men ya da Avengers seviyesinde bir popülariteye uzanmamış da olsa, Marvel hayranlarının genellikle severek takip ettiği bir karakter olmuştur. Buna karşın, West Coast Avengers’a katıldığı kısa bir dönem hariç, Marvel’ın önemli takımlarına üye olmamış, serileri hiçbir zaman çok satan dergiler arasına girmemiş ve Moon Knight Marvel Evreni’ni şekillendiren olaylarda fazla önemli bir rol üstlenmemiştir. 

İşte bu yüzden, 2011’in Mayıs ayında, Norman Osborn’un Dark Reign’inin bitmesiyle birlikte yeni bir Moon Knight serisinin, Marvel’ın en önemli yazarlarından Brian Michael Bendis tarafından yazılacağı duyurulduğunda, bu haber pek çok çizgi roman okurunu memnun etmişti. Bendis de, bu haberden sonra verdiği ilk röportajında “Moon Knight karakterini düşünülebilecek her anlamda yeniden yaratmayı” amaçladığını duyurmuştu.

 Serinin  yayınlanan ilk yedi sayısından hareketle söyleyebilirim ki, Bendis sözünü tutmuş.

Öncelikle, Moon Knight’ı Moon Knight yapan tüm dış etkenlerden kurtulmuş Bendis. Yeni bir başlangıç yapabilmek adına, seriyi New York’tan Los Angeles’a taşımış. 

Moon-Knight-05-pg-15

Bunun yanı sıra, Bendis tüm yan karakterlerden de kurtulmuş. Muhtemelen Marc Spector’un hayatındaki en önemli kişi olan kız arkadaşı Marlene, seriden tamamen çıkarılmış.İlk yedi sayıdan anlayabildiğimiz kadarıyla, Marlene’in bu romantik görevini, en azından bir süreliğine, bir Avenger olan Echo sürdürecek. İki karakter arasında belli bir yakınlaşma olsa da, henüz tam anlamıyla gerçekleşen bir şey yok: Ve Mark Spector’un Echo’yla ilk yakınlık kurma denemesi de, yanda da görebileceğiniz gibi, ciddi bir hüsrana uğramış durumda. 

Seriden çıkarılan bir başka karakter de, Moon Knight’ın “side-kick”i olarak tanımlayabileceğimiz Frencihe karakteri. Frenchie, serideki yerini Buck adlı eski bir S.H.I.E.L.D ajanına bırakmış. Buck’un karakterini henüz Frenchie kadar yakından tanımasak da, en azından ilk yedi sayıdan anladığımız kadarıyla eğlenceli ve okunabilir bir karakter olduğunu söylemek mümkün. 

Yeni seriyle gelen büyük değişimlerden biri de, Mark Spector’un akli dengesi hakkında. En büyük karakter özelliği akli dengesinin bozuk olması olan Marc Spector, bu seride de bu özelliğini kaybetmiyor, fakat deliliğinde ciddi bir şekil değişikliği var. Moon Knight karakterine aşina olmayanlar için hatırlatalım, aslında Marc Spector’un sorunu ciddi bir kişilik bölünmesi problemi. Marc Spector ve Moon Knight kimliklerinin yanı sıra, zengin bir iş adamı rolünü üstlenen Steven Grant ve taksi şöförlüğü yapan Jack Lockley gibi çeşitli kişilikleri var. Bu kişilikler, aslında serinin başında sanki Mark Spector’un suç dünyasına çeşitli şekillerde yakınlaşmak için kullandığı sahte kimliklermiş gibi gözükse de, kısa sürede bunun ciddi bir hastalık olduğu ortaya çıkıyor. 

Bendis, Marc Spector’un deliliğini ortadan kaldırmamış, ama bir kişilik bölünmesi olmaktan çıkarmış. Moon Knight’ın deliliği, artık etrafta kimse yokken kendi kendine konuşması, ve bu konuşmaları sanki Spider-Man, Captain America ve Wolverine ile yapıyormuş gibi hissetmesi olarak resmediliyor. Bunun bir sonucu olarak, Spector sık sık karar vermekte, plan yapmakta zorlanıyor, daha da önemlisi, zaman zaman neyin gerçek, neyin kendi hayal gücü olduğunu karıştırabiliyor. Altta, Spector’un polisten kaçıp kaçmama konusunda karar vermekte nasıl zorlandığının bir örneğini görebilirsiniz:

Moon-Knight-05-pg-05

Kısacası, Bendis gerçekten iddia ettiği gibi, başarılı bir şekilde karakteri yeniden yaratmayı başarmış. Üstelik, Frenchie ve Marlene olur da ileride geri dönerlerse, ki bence Moon Knight karakterinin çok önemli parçaları olduğu için mutlaka dönmeliler, şu an atılan temel nedeniyle hoş hikayelere yol açabilirler.

Bütün bu değişikliklerin, Moon Knight karakterindeki yeniliklerin haricinde nasıl gidiyor seri? Bana kalırsa, ideal bir şekilde gidiyor. Öncelikle, hikayeler yavaş yavaş, doyurucu bir şekilde anlatılıyor. Son dönemlerde görmeye alıştığımız aceleden, nefes almadan bir event üstüne yeni event getirmeden sonra, rahat rahat okunabilecek bir seri. 

Aynı zamanda, Moon Knight karakterinin solo dergisiyle Secret Avengers arasındaki durumların dengeli olması da bir başka ayrı. Diğer dergilerde, örneğin Spider-Man’de gördüğümüz gibi, Avengers’daki hayat tamamen ayrı, kendi dergisindeki hayat tamamen ayrı gibi bir durum yok. Zaten tahmin ediyorum Bendis’in Moon Knight’ın deliliğini göstermek için Avengers üyeleri kullanmasının bir sebebi de bu. 

Serinin bir başka artısı da, Alex Maalev’in muhteşem çizimleri. Serinin esprili tonuna rağmen, Maalev’in karanlık çizimleri hiçbir şekilde iğreti durmuyor. Çizimler çoğu zaman eskiz-vari olarak bırakılmış, tamamlanmamış olduğu izlenimi veriyor. Bu tarza alışmak biraz vakit alsa da, aslında son zamanlarda gördüğüm en orjinal ve rahat okunabilen çizimler arasında. 

Kısacası, Marvel Evreni’nde, enteresan bir karakterle ilgili, rahat okunabilecek bir seri arayanlar için kusursuz olmuş Moon Knight. Henüz daha sadece yedi sayı çıktığını, ve bu yedi saynın kendi içinde bir hikaye olduğunu da varsayarsak, okumak için de ideal bir zaman olduğunu söyleyebiliriz.