DC Comics İncelemeleri

Superman Serileri # 001 – # 005

Action Comics: Grant Morrison’ın uzun süren Batman hikayelerinden sonra soluklanmak için oturduğu koltuk olarak AC karşımıza çıkıyor. DC’nin reboot yapmasının önemli sebeplerinden olan; “Artık insanlar neden Superman serilerini okumuyor?” sorunsalının çözümü çok kolay olmuş gibi.

Grant Morrison’ın Batman’ini takip eden hatırı sayılır kitleyi (satış rakamlarına göre minimum 60.000 kişi oluyor ki bu çizgiromanlar için şu anda iyi bir sayı) Superman’e yönlendirmek istemişler, ki bunu bir şekilde başarabilirler çünkü Action Comics adı üstünde bir kitap halini almış. Morrison’ın Superman’in ilk yıllarını yeni evrene göre şekillendirmesi de yeni bir başlangıç yapmak isteyen Superman’e ilaç gibi gelmiş. 

Seride Superman’i henüz hem fiziksel açıdan, hem de zihinsel açıdan mükemmel olmamış olarak görüyoruz. Henüz uçamayan, gerçek ve adalet adına savaşırken bunları henüz tam olarak kafasında oturtamamış, hırçın, agresif, kendini beğenmiş bir Superman var karşımızda. Superman’i sevenleri heyecanlandıran ve Superman’i pısırık, korkak, süt çocuğu olarak algılayanların ilgisini çeken bir seri olmuş kısaca. Çizer Rag Morales ise olağanüstü işler çıkartıyor zaman zaman. 

Puan: 8/10 

 

Superman: Tek kelime ile berbat bir giriş. Perez kesinlikle çok hatalı bir şeçim olmuş ve Grant Morrison gibi AAA sınıf biraz yazarı bırak BBB bir sınıf yazarın yanında bile sönük kalacak işler çıkarmış. Hikaye anlatımı 70’lerden kalma; her sayfada tonlarca ve tonlarca yazı var, hikaye ilgi çekici olmanın ötesinde baygınlık getirtecek şekilde zayıf ve üstüne aşırı düşük tempoyla ilerliyor. Henüz okumadıysanız yedinci sayıdan itibaren seriye başlamanızı öneriyorum, çünkü yedinci sayı ile süper ikili Keith Giffen ve Dan Jurgens geliyor; Justice League International, Booster Gold yazarları. On numara iş yapar o zaman kitap. Not düşmekte fayda var, Supermen diğer üç serinin aksine genesis hikayesi olmayan tek Superman serisi.

Puan: 3/10 

Supergirl: Anlatıla anlatıla bitirilemeyen Kara El-Zor orijini ile tekrar karşı karşıyayız. Yine de ben o kadar seviyorum ki Supergirl’ü, yine aynı heyecanla okuyorum. Bir bakıma anlatılabilecek çok fazla bir şey yok o yüzden; Kara gemisiyle dünyaya düşer, Kal-El ile gelmesi gerekirken bir şekilde geç kalmıştır; “ben neredeyim?” diye etrafta dolaşırken Kal-El ile karşılaşır, fakat gençliğinin verdiği hırçınlık ve kafa karışıklığı nedeniyle başına buyruk hareket etmeye başlar. Zamanla bu karakteri daha törpülenecektir. Seri hakkında hoşuma gitmeyen tek yan, iptal edilen seride Kara artık Superman’in gölgesinden sıyrılmış, tek başına ayakta durabilen Justice League üyesi, olabilecek en süper kız haline gelmişti. O Kara’yı daha çok okumak isterdim.

Puan: 6/10

 

Superboy: Conner yine baştan anlatılan bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Bu sefer Cadmus’ta değil NOWHERE diye bir yerde üretilmiş kendisi, yine Lex Luthor ve Kal-El’in genlerini taşıyor, tabii ki henüz bundan kendisinin haberi yok. Ortalığı yakıp yıkıyor. NOWHERE, dünyadaki genç metainsanları toplayıp onlar üzerinde deneyler yapan bir örgüt, Superboy da Wondergirl’ü yakalaması için ilk görevine gönderilir, orada Tim Drake’in önderliğinde yeni oluşan Teen Titans ile kapışır. Bu yüzden seriyi Teen Titans ile beraber takip etmek gerekiyor çünkü hikayeler paralel ilerliyor. Aslında mantıklı bir durum çünkü Conner her zaman Teen Titans ile birlikte anılan bir karakter olmuştur. Seride bonus olarak, Slade Wilson’ın kızı Rose Wilson’ı Superboy’un çobanı olarak görmemiz, hatun henüz Ravager olmamış galiba. Burada da not düşmek gerekir diye düşünüyorum; serinin çizeri Silva göze çok hoş gelen çizgifilm vari bir kaleme sahip. Bu da serinin kendine has durmasını sağlayıp, çizim olarak ön plana çıkmasına vesile olmuş.

Puan: 6/10