Farklı Tatlar

Classwar

Bir çizgi romanın adında harfler yerine “$” veya “@” gibi semboller kullanılıyor olması, normal şartlar altında bu eserin fazla ciddiye alınmaması gerektiğinin bir göstergesidir. Fakat, Classwar için konuşacak olursak, bu durum kesinlikle söz konusu değil.

Classwar ( ya da Cla$$war), son dönemde Marvel’da Fear Itself: Uncanny X-Force, Ghost Rider ve Iron Age gibi çizgi romanlar yazarak yavaş yavaş yükselmeye başlayan İngiliz yazar Rob Williams’ın ilk çizgi roman denemesi. 2002 yılında, Wizard dergisi tarafından “Yılın En İyi Bağımsız Süper kahraman Çizgi Romanı” seçilmiş, sonuna kadar da hakediyor. Bu müthiş eserin derinlemesine bir incelemesi için, sizi yazımızın devamına alalım…

Adam gibi bir tanım yapmak gerekirse, Classwar bir alternatif tarih – süper kahraman çizgi romanı. Bu açıdan, “süper kahraman”ların gerçekten süper güçleri olduğu bir Watchmen’e benziyor aslında.

Mesele şu: Çeşitli deneyler sonrasında, Amerika Birleşik Devletleri, bir takım süper güçlü insanlar yaratmayı başarıyor, ve bu elemanlar “Enola Gay” isimli bir süper kahraman grubu olarak savaşlara katılıyorlar.

Yaptıkları etki de, çoğu zaman Enola Gay’in Hiroshima üzerinde yaptığı etkilere benzer oluyor. Gidiyorlar, mekanı dağıtıyorlar, savaşı kazanıyorlar ve geri dönüyorlar. Takımın lideri American, aslında Superman’den başkası değil. Süper güçlü, uçuyor, gözlerinden ışın fırlatıyor, süper dayanıklı, ve tabi ki, ABD’nin simgesi. Icon da temel olarak aynı özelliklere sahip, American’ın dişi versiyonu bir anlamda. American’ın side-kick’i Young American, yine aynı güçlerle, sıradan bir “tecrübesiz yardımcı” karakter rolü çiziyor. Değişik güçlü kahramanlarımız ise, önüne çıkan her şeyi ezip geçen Heavyweight, istediği anda etraftaki nesneleri yakabilen Burner ve insanların beyinlerini kurcalamakta uzmanlaşan Confusion.

Amerika için çalışan süper kahramanlar fikrinden sonra, çizgi romanın ilk sahneleri de, Abe Lincoln heykelleri, Beyaz Saray ve Enola Gay’in de katıldığı Irak Savaşı sahneleri ile dolu. Bu noktada, okuyucu olarak, “Bu ne böyle, Amerikan propagandası gibi çizgi roman yapmışlar!” gibi bir tepki verebilirsiniz. Birkaç sayfa daha okumanızda fayda var.

Çünkü, heykellerin, savaş “flashback”lerinin ve diğer her şeyin ötesinde, Enola Gay’in lideri American’ın kendi grubundan, ve daha önemlisi ülkesinden hiç de memnun olmadığını öğreniyoruz. Kendisinin Beyaz Saray’a gelme sebebi de, -ismi çizgi roman sırasında hiç verilmese de, Teksas’lı, petrol işinde ve son derece aptal olmasından George W. Bush olduğunu anladığımız – ABD Başkanı ile bir görüşme yapmak. İşte bu görüşmeden – ve American’ın Başkan’ın anlına “Liar” – yalancı – kelimesini kazımasından – sonra, olaylar başlıyor.

American kendi ülkesinin değerlerini tamamen kaybettiğini savunarak, ülkesinin kurgusal bir ada üzerindeki planlarını bozmaya çalışırken, hem Enola Gay’in diğer parçaları olan eski takım arkadaşları, hem de Enola Gay üyelerini yaratan bilimadamlarının yeni yarattığı, kusursuz bir süper kahraman kendisini durdurmaya çalışıyor.

Sonuç olarak, ne American Amerika’yı, ne de Amerika American’ı durdurabiliyor, fakat, eserin son bölümü, aslında her şeyin bitmemiş olabileceğinin de bir habercisi.

IMG 0040

Olayların geri kalanı ile ilgili detayları fazla anlatmak istemiyorum, çünkü gerçekten her çizgi roman severin okuması gereken bir eser. Hikaye oldukça güzel yazılmış, sayfa sayısı gibi sınırlamalar olmadığından, yazar Rob Williams hem hikayeyi, hem karakterleri istediği yönde geliştirebilmiş, hatta, özellikle Başkan’ın gözüktüğü sahnelerde mizaha bile yer ayırmış. Çizimler de aynı şekilde, rahatlıkla okunabiliyor. Şiddet derseniz, eh, yukarıdaki resimde de görebileceğiniz gibi, şiddet ve iğrençlik miktarı (özellikle de American’a rakip olarak yaratılan yeni süper kahramanımız üzerinde yapılan deneyler sırasında) oldukça yeterli.

Rob Williams’ı, eseri yazarken etkileyen geniş bir çizgi roman yelpazesi olduğunu da varsayabiliriz. Genel olarak zaten bütün eser modern, su katılmış bir Watchmen klonu. Hikayeler, kahramanların karakterlerindeki bozukluklar, devlet – süper kahraman ilişkileri, hep Watchmen’de incelenen ve Watchmen’den sonra diğer çizgi romanlarda sık sık görülen öğeler. Alan Moore dışında, Neil Gaiman’ın etkilerini, özellikle Conusion karakterinin Sandman’in Delirium’una olan benzerliğinde, görmek de mümkün. Bunun dışında, eserin tamamı, hem çizimleri, hem de hikayenin anlatılışı ( İngilizce deyimi ile, storytelling’i ) Warren Ellis’in “widescreen comics” dediği sinematik anlatım tarzını takip ediyor.

Tüm bu esinlendiği eserlere karşın, Classwar yine de orjinal ve kesinlikle -hem çıktığı dönem, hem de bugün için – oldukça değişik bir eser. Muhtemelen çok bilinen bir eser olmamasının sebebi de, çok tanınmamış bir yayıncının (Com.X), en zor dönemlerinde, ertelene ertelene, zar zor çıkmış olması. Bu tamamlanma sorunu nedeniyle, zaten çizgi romanın sonu da aslında tam bir son olamamış. Özellikle, aşağıda doğumundan sonraki ilk sahnesini görebileceğiniz yeni yaratılan süper kahraman ile American arasında düzgün bir hikayenin gelişememesi, belki de Classwar’da olay namına tek eksik olan şey.

IMG 0042

Sonuç olarak, kesinlikle ve kesinlikle okumaya değecek bir çizgi roman Classwar. Çizgi romana, “AltEvren’in Notu” ismiyle getirdiğimiz yeni sisteme göre, belki de biraz cömert davranarak, on üzerinden sekiz veriyorum. Aslında sadece bir çizgi roman olarak düşünüldüğünde, son yıllarda çıkan bazı diğer eserlerle karşılaştırıldığında dokuzu, hatta şu son günlerde Marvel okumaktan bunalmış olan bünyeleri de dikkate alınca, on tam puanı hakediyor ama, yine de not kriterlerimize sadık kalıyor, ve sekizi daha uygun görüyorum.

Neden dokuz ya da on değil? Çizgi romanla ilgili basit bir hata veya eksiklik göstermek zor olsa da, Classwar ile ilgili bir gerçek, kitabın tüm başarısına rağmen, çok da yenilikçi bir yanı olmaması. Yenilikçi olmayan, devrim yaratmayan hiçbir çizgi romana dokuz – on puan vermezsek mantık olarak zaten bir ya da iki çizgi romandan fazlasının bu notları alamayacağının farkındayım. Ama hayır, Classwar’a bu notları vermememin sebebi bu değil.

Rob Williams, daha önceden üzerinde durulmuş konuları, daha önceden kullanılmış tekniklerle inceliyor. Çizgi romanın içinde, yukarıda uzun uzun bahsettiğim tüm esinlenmelerin de etkisiyle, sürekli bir “Bakın, ben bütün bunları okudum, vurucu ve enteresan bir konu ele alıyorum, o Moore’ların, Gaiman’ların yaptıklarını, ben de yapabilirim” mesajı veriliyor. Bir anlamda Rob Williams okuyucuya,  “beni Marvel veya DC gibi değil, Watchmen ve Sandman okuyormuş gibi okuyun” diyte sesleniyor.

Haksız da değil. Gerçekten de Classwar bugün okuyabileceğiniz ortalama bir süper kahraman hikayesinin çok üstünde. Yeni bir Watchmen değil ama, yazar hiç olmazsa çizgi romanın “ağır abi”leri ile aynı ligde top koşturmaya çalışıyor, ve büyük bir başarısızlığa uğradığını söylemek imkansız.

AltEvren’in Notu: 8/10