Özel Dosyalar

Captain America ve Amerikan Propagandası

Amerikan bayrağı önünde duran, Amerikan Bayrağı giyen ve hatta silahı olarak bile Amerikan Bayrağı temalı bir kalkan taşıyan Captain America… Özellikle Avengers filminin gösterime girmesiyle, Marvel Evreni’ne aşina olmayanların, hatta Marvel filmlerini normalde takip etmeyenlerin bile dikkatini çeken Cap, filmin en çok “tepki alan” karakteri oldu.

Pek çok insan, Yıldırım Tanrısı Thor’un, sinirlendikçe güçlenen bir Yeşil Dev’in ve milyar dolarlık zırhıyla Iron Man’in yanında Captain America’yı görmeyi, hatta Captain America’nın bir anlamda bu takımın liderliğini üstlenmesini – haklı olarak – yadırgadı, ve bunu basit bir propaganda hareketi olarak yorumladı.

Tabi ki, çizgi romanlara aşina olmayanlar için, gözle görülebilir tek özelliği Amerikan Bayrağı giymek olan bir adamın, kendisinden onlarca kat güçlü olması gereken süper kahramanlara önderlik etmesi, oldukça garip. Peki ama, çizgi romanlarda durum ne? Captain America gerçekten önemli bir süper kahraman, Avengers ekibinin lideri mi; yoksa çizgi romanlarda da sadece bir propaganda malzemesi mi?

Yazının amacını daha iyi aktarabilmek için, öncelikle biraz neden / nasıl yazdığımdan bahsetmek istiyorum.

Captain America’nın “Amerikan Propagandası” olarak eleştrilmesinin ilk nedeni, Avengers filmi değil. “Captain America: The First Avenger” filmi çıktığında, pek çok yabancı site, hatta pek çok Amerikalı site, filmi “basit bir Amerikan propagandası” olmakla eleştirmişti. Yani, Amerikalılar bile filmin milliyetçi duruşundan, ve temel olarak bu milliyetçi duruş etrafında anlamlandırılmasından rahatsızdı.

Bu noktada, bu eleştrileri de göz önünde bulundurarak, Captain America: The First Avenger filminin Captain America’nın doğuşunu anlattığını, Captain America’nın çizgi romanlarda elbette bir propaganda unsuru olarak doğduğunu, ve sonuç olarak Captain America’nın kendi filminin Avengers’a bir prolog olmaktan başka bir işe yaramayacağını; dolayısıyla filmdeki Amerikan Propagandası dozunun fazla ciddiye alınmaması gerektiğini savunan bir yazı yazmaya başlamıştım.

“Captain America’yı Sevmek” başlıklı bu yazı aslında gayet iyi ilerliyordu, fakat ufak bir bilgisayar kazası nedeniyle, ne yazık ki yayınlanamadı. Yaklaşık bin kelimeyi baştan yazmaya üşendiğim için de, yazıyı ilerki bir tarihe erteledim.

Geçtiğimiz günlerde de, Avengers filminin ekşisözlük’de bir türlü “sol frame” denilen, güncel başlıkların gözüktüğü bölümden ayrılmadığını fark ettim. Açıkçası bu yorumların çok çok azını okudum – ama okuduklarımdan sonra, insanların genel olarak filmden hoşlandığını gördüm, ve en azından çizgi roman adına belki faydalı olur düşüncesiyle, “Yeni Başlayanlar İçin Avengers” adlı bir entry girmeye karar verdim. Madde madde olarak Avengers çizgi romanları ile ilgili bilinmesi gerekenleri sıraladığım bu entry’nin en önemli noktası da, “Captain America’nın sadece bir propaganda malzemesi olmadığı”nı gösterebilmekti.

Yaptığım açıklama fazla uzayınca da, bunu doğrudan birkaç ay önce yazmaya niyetlendiğim Captain America yazısıyla birleştirmeye karar verdim. Sözlükteki temel giriş, şu şekilde:

“6- captain america… belki de filmin en çok tartışılan noktası.

captain america, avengers filmine amerikan propagandası olsun, amerikan emperyalizmi aşılasın, milyar dolarlık zırhlar giyen adamların, yıldırım tanrılarının yanında amerikan bayrağının gücünü göstersin diye konulmuş bir karakter değil.

şimdi, bu konuyu tabi uzuuuuun uzun açıklayacağım, ama okuması biraz sıkıcı olabilir. eğer okumaya üşenirseniz, size şu kısa argümanları sunayım:

i- captain america, 1960’lardan beri avengers takımın bir üyesidir, hatta bir yerde lideridir, bu nedenle nasıl batman’siz justice league filmi, 4-3-3’süz barcelona, kaymaksız ekmek kadayıfı düşünülemezse, captain america’sız avengers filmi de düşünülemez.

ii- yani, captain america, “aman filmde amerikan propagandası mutlaka olsun” diye yaratılmış, sadece bu amaçla filme entegre edilmiş bir figür değil – zaten çizgi romanlarda bulunan, takımın değişmez parçası olan bir eleman.

iii- şimdi, burada diyebilirsiniz ki, “e güzel kardeşim, iyi diyorsun, hoş diyorsun da dediklerinin bir anlamı yok ki, o zaman çizgi romanlardaki captain america amerikan propagandası, amerikan emperyalizmi, sübliminal amerikancılık mesajıdır, filmdeki de bunun uzantısıdır, öyle değil mi?”

kısa cevap: değil.

uzun cevap:”

İşte uzun cevap da şimdi geliyor.

Captain America, elbette, ismi “Amerika” olan ve Amerikan bayrağından esinlenilmiş bir kostüm giyip, amerikan kalkanı taşıyan bir karakter, burayı zaten hepimiz biliyoruz.

Ama bu, karakterin aslında Amerika’yı pohpohlamak için kullanıldığını göstermiyor. Bunu daha iyi anlamak için, Captain America’nın nasıl ortaya çıktığına, ne zaman ortaya çıktığına, ve çok çok daha önemlisi, zamanla nasıl değiştiğine dikkat etmek gerekiyor.

Eğer konuyla ilginiz yoksa, yazıda kullandığım argümandan, Captain America’nın çıkışıyla, Amerikan milliyetçiliğinin bir ilgisi olmadığını iddia edeceğimi düşünmüş olabilirsiniz. Aslında durum bunun tam tersi. İkinci Dünya Savaşı’nın çıkması ve Amerika’nın savaşa girmesiyle, çizgi roman endüstrisi tam anlamıyla bir propaganda makinesine dönüşüyor. Sadece hikayelerle değil, çizgi romanın kendisi de; içindeki ordu posterleri, seferberlik ilanları, çocukları orduya katılmaya teşvik eden broşürleriyle, bilmemkaç cent’e alınan propaganda yuvaları haline geliyor.

Hikaye bazında da, Amerikan çizgi roman firmaları iki farklı şey yapıyorlar: (a) DC comcis firmasının yaptığı gibi, Superman gibi karakterlerini, savaşta Amerika’nın yanında olan, Amerika için savaşan Amerikan kahramanlarına çeviriyorlar, ya da (b) sadece bu amaçla, orijin ve doğuşları çerçevesinde propagandadan başka amacı olmayan karakterler yaratıyorlar. Hatta günümüzde çizgi romanla ilgilenen akademisyenler, Captain America’nın popülarite anlamında başını çektiği bu tarz karakterlere, “super hero”, yani süper kahraman değil, “super patriot”, yani süper yurtsever diyorlar.


Yukarıdaki kapaklardan da görebileceğiniz gibi, ne şekilde yaratılırlarsa yaratılsınlar, karakterlerin İkinci Dünya Savaşı’nda üstlendikleri rol oldukça benzer. İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikan Çizgi Romanlarının nasıl propaganda amaçlı kullanıldıklarından daha fazla bahsetmiyorum, zira hepsi konuyla ilgili özel dosyamızda mevcut. Daha detaylı okurum, kaynaklarıyla okumak isterim derseniz:

http://altevren.net/index.php/oezel-dosyalar/75-ii-duenya-sava-ve-cizgi-roman

Captain America, zaten anlamış olduğunuz üzere, kelimesi kelimesine ikinci grubun bir üyesi olarak, bir “super patriot” olarak yaratılıyor. Yani, Captain America, isminden ve tipinden anlayacağınız gibi, sadece ve sadece Amerikan propagandası için yaratılmış bir karakter. Kısacası, aslında Captain America için denilen her şey doğru. Ama ne zaman için? 1941-45 yılları için.

Neden? Çünkü dediğimiz gibi, bizim için asıl önemli olan bu karaktere sonra ne olduğu. İkinci Dünya Savaşı’nın bitimiyle beraber, tamamen savaş propagandası için kullanılan süper kahramanlar ve daha spesifik olarak “super patriot”lar, savaş sırasında çıktıkları hızla, bir anda ortadan kalkıyor. Savaş sırasında, siz deyin yokluktan, ben diyeyim moral açısından süper yurtseverleri takip eden halk, bir anda bu tarz karakterlerden sıkılıyor, ve Captain America dergisi de, 1950 yılında iptal ediliyor. Üstelik, 1945 sonrası hikayelerde de artık Captain America’nın pek bir Captain America’lığı kalmıyor, çünkü dergi temel olarak satışları arttırmaya çalışan enteresan hikayelere yoğunlaşıyor – daha sonra da süper kahramanlığı falan tamamen bırakıp sadece ismi “Captain America” olan bir korku / gerilim serisine dönüşüyor.

Yani, kısacası, Captain America, 1945 yılından sonra kimse tarafından ciddiye alınmıyor, bu tarihten sonra ölüyor. Ve geri dönüşü, İkinci Dünya Savaşı’nın propaganda talep eden ortamından tam yirmi sene sonra, 1965 yılında oluyor. Filmde gördüğümüzün aksine, Avengers takımının kurulmasından sonra, Avengers # 4’de hayata geri dönen Cap, kısa süre içinde takımdaki eski üyelerin ayrılmasıyla beraber takımın lideri haline geliyor. Liderlik demişken, Captain America’nın sadece Amerikan Bayrağı taşıdığı için herkesin liderliği altında çalışmayı kabul ettiği gibi bir durum olduğu da sanılmasın: Hawkeye ve Quicksilver gibi yeni Avengers üyeleri, uzun süre boyunca takımı Cap’ten iyi yönetebileceklerin iddia edip, deyim yerindeyse Cap’le durmadan dalga geçiyorlar.

Yine de, bu liderlik özelliği daha sonraki sayılarda, serilerde, yıllarda bu kadar açık ve net bir şekilde ifade edilmese de, Captain America’nın en önemli özelliği haline geliyor.

“İdeal Amerikalı Yurtsever” kimliği ile önplana çıkartılarak yaratılan Steve Rogers, savaşın bitiminden sonra, bu özelliği ikinci plana atıyor. Cap, her zaman II. Dünya Savaşı’nda ülkesine hizmet etmiş bir süper kahraman olarak saygıyla anılıyor, hep bir “yaşayan efsane” olarak onore ediliyor, fakat karakterin asıl temsil ettiği değer artık “İdeal Amerikalı Yurtsever”den ziyade, “İdeal Avenger”a dönüşüyor.

Iron Man ve Thor ile birlikte “Üç Büyük Avenger”dan biri olan Captain America, kendi serisindeki maceralarına rağmen, temel olarak Avengers serisinin bir karakteri olarak anlamlanıyor – ve bu “ideal Avenger” fikri, pek çok macerada kullanılmaya devam ediyor. DC Comics’e daha aşina olan okuyucular, Captain America’nın Avengers’daki rolünü, tam olarak aynısı olmamakla beraber, Batman’in Justice League’deki pozisyonuna benzetebilirler. Captain America’nın – tıpkı Batman gibi – hiçbir zaman takımın “ağır abi”leri ile yarışacak süper güçleri olmuyor; fakat düşündüklerine bağlılığıyla, pes etmemesiyle ve “saf iyilik” için elinden geleni yapmasıyla, “takımın ruhu” olmasıyla, takımın sembolize ettiği değerleri savunmasıyla, Captain America Avengers serisinin, bir anlamda, ana karakteri haline geliyor.

Yine daha bilinen bir DC Comics örneğiyle benzetme yapacak olursak, Captain America, DC için Superman neyse, Marvel için o olmaya başlıyor: Ne olursa olsun doğrulardan, ideallerden vazgeçmeyen ve diğer kahramanları örnek olarak gördüğü adam.

Burada sorulması gereken şu: Tamam, Captain America savaş sonrasında saf Amerikan Propagandası olmaktan çıkıp, saf Avenger olma yoluna gidiyor olabilir; ama Captain America’nın, Marvel’ın “ideal kahramanı” olmasında, Amerikan bayrağına sarılı olmasının ne kadar etkisi var? Yani, Cap doğal bir gelişim süreci olarak mı ideal kahramana dönüşüyor, yoksa Marvel yazarları, halihazırda Amerikan kahramanı olduğu için onu biraz revize ederek bu hale mi sokuyor?

Muhtemelen, ikisinin bir birleşimi. Captain America’nın, 1941 – 45 arası yaptıkları, ve adının da bir yerde Captain “America” olması, karakterin böylesine idealize edilmesini kolaylaştırıyor – fakat tek boyutlu hikayelerin nadiren gözüktüğü modern çizgi roman hikayelerinde, 1941 – 45 döneminin yansıttığı ruhtan çok daha farklı bir durum var: Sadece propaganda için hazırlanan çizgi romanların aksine, 80’li, 90’lı, 2000’li yıllarda, Amerikan çizgi romanlarında, artık “Amerika = İyi” demek değil.

1970 yılının Şubat ayında çıkan Captain America # 122’de geçen bazı diyaloglar, Cap’in karakter gelişimini ortaya koyar nitelikte:

“And in a world rife with injustice and endless war . Who is to say the rebels are wrong? But, I’ve never learned to play by today’s new rules! I’ve spent a lifetime defending the flag, and the law! Perhaps I should have battled less, and questioned more!”

“Ve adaletsizlik ile bitmeyen savaşlarla dolu bir dünyada, sisteme karşı çıkanların haksız olduğunu kim söyleyebilir? Ama ben bu çağın yeni kurallarına göre yaşamayı öğrenemedim! Bütün hayatımı bayrağı ve yasayı koruyarak geçirdim! Belki de daha az savaşmalı, ve daha fazla sorgulamalıydım!”

Captain America’nın bu sözleri, karakterin Amerikan ideallerine körü körüne bağlı bir figür olmadığını aslında gösteriyor, fakat Cap’in yaşadığı kimlik bunalımının asıl ortaya çıkışı, Marvel’ın The Secret Empire isimli bir suç organizasyonunu konu alan hikayesinde oluyor. Amerika Başkanı’nın bu suç organizasyonunun başında olduğunu öğrenen Captain America, Amerikan Rüyası’nın tamamen çöktüğüne inanarak, kostümünü ve kalkanını bırakıyor, ve “Nomad” ismini alarak süper kahramanlık kariyerini başka bir yöne çekiyor. “Nomad” kelimesinin de İngilizce “göçebe, bedevi” tarzı anlamlara geldiğini, yani bir yerde yeri-yurdu olmayan bir figürü simgelediğini hatırlatalım.

Arada Captain America’nın Amerika’dan uzaklaştığı, rüyadan soğuduğu, kısacası “iyi”yi “Amerika”ya tercih ettiği diğer hikayeler de oluyor, ve zaten Captain America da genel olarak – orijini haricinde – Amerikan söylemi olan bir karakter olmaktan uzaklaşıp, ideal Avenger rolünü daha da üstlenen bir figür haline geliyor. Ve sonunda, 2000’li yıllarda, ABD ile Captain America, belki de Marvel’ın en önemli serisinde karşı karşıya geliyorlar.

Civil War hikayesinde, süper kahramanların yaşadığı pek çok sorunun bir sonucu olarak, Amerikan hükümeti tüm süper güçlü insanların kayıt altına alınmasını ve eğer “süper kahramanlık” yapmak istiyorlarsa devlet için çalışmalarını öngören bir yasa tasarısı hazırlıyor. Iron Man ve Reed Richards’ın başını çektiği pek çok süper kahraman, yasayı desteklerken, “Amerika’nın sembolü” Captain America, yasaya karşı çıkıyor ve tam bir sene boyunca, yürürlüğe girmemesi için hırsla savaşıyor. Bu hikaye, Captain America’nın “doğru” olanı “Amerikan” olana tercih ettiğinin bir başka göstergesi olmasına rağmen, Cap için trajik bir şekilde sonlanıyor:

Bu noktada, bahsettiğim bu hikayelerin ve benzer öğelerin, ne kadar önemli olduğunun bir kez daha altını çizmek istiyorum.

En ufak hikayede bile olsa, Captain America gibi bir karakteri, Amerika ile doğrudan karşı karşıya getirmek, hatta onun bu sebeple ölmesi gibi çok büyük kurgular kullanmak, ciddi sembolik değer taşıyan hareketler. Düşünsenize, karakterleriniz arasında “kusursuz Amerikalı”, “Amerikan idealinin” vücut bulmuş hali denebilecek biri var – ve siz bu karakteri Amerika’ya karşı gelen, yeri geldiğinde devletiyle savaşan bir figür olarak ele alıyorsunuz. Yani, bir anlamda, “Eğer aramızda, Captain America gibi, bu ülkenin temsil ettiği ideallere tamamen bağlı olan, bu açıdan bakıldığında sütten çıkmış ak kaşık denebilecek bir figür olsa, bu ülkenin tavrını desteklemez, düpedüz karşısında dururdu” gibi bir şey söylüyorsunuz.

Daha açık bir deyişle, “Eğer mümkün olan en iyi, en ideal Amerikalı gerçek olsa, bugünkü Amerika’yı desteklemezdi.” diyorsunuz.

Bu Amerikan propagandası mı? Yoksa çok ciddi bir Amerika eleştirisi mi?

Bizden gelen, ve Captain America’nın aksine, gerçek olan (ve bu yüzden, belki demek istediğimi daha iyi anlatabilecek) bir tarihi kişilikten örnek vereyim.

Ben bugün, Mustafa Kemal’in, Kurtuluş Savaşı’nda yaptıklarını anlatan bir film çeksem, ve film boyunca onu kusursuz, korkusuz, muhteşem bir figür olarak resmetsem, hatta yanındaki diğer kişileri, Türk askerleri de aynı şekilde göstersem, bu bir ölçüde Türkiye propagandası olarak görülebilir.

Ama ya, 2010’lu yıllarda, Atatürk’ün hayata döndüğü, ve ülkenin şu anki durumuna karşı çıktığı bir film yapsam? Atatürk burada da aynı şekilde, ideal, kusursuz olarak resmedilse? Bu bir Türkiye propagandası mı olur? Yoksa ülkenin güncel haline karşı getirilmiş çok ciddi bir eleştiri mi?

Bu tabi ki uygun bir benzetme, hatta ciddiye alınması gereken bir karşılaştırma değil – ama ne demek istediğimi bir nebze gösterebileceğini düşünüyorum.

Captain America’ya geri dönerek bitireyim.

cappropaganda1

Özellikle modern çizgi romanlara baktığınızda, Captain America’nın Amerikan Milliyetçiliğini ön plana çıkaran bir karakter olduğundan söz etmek pek mümkün değil. Evet, Captain America’yı gördüğünüz zaman kıyafeti, adı, karakteri elbette bunu çağırıştırıyor. Evet, Captain America’nın orijini hiçbir zaman değişmiyor, Steve Rogers hiçbir zaman Amerikan ideallerine bağlılığından vazgeçmiyor.

Fakat, Cap’in maceralarını, Avengers’ın maceralarını okuduğunuzda, bir Amerikan Propagandasından söz etmek o kadar da kolay olmamalı.

Sonuç olarak, her şeyi şu şekilde madde madde özetlersek sanırım genel konsepti daha iyi anlamış oluruz:

1- Captain America’nın Avengers filminde iğreti durması, yadırganması, o filme ait değilmiş gibi algılanması, ne yazık ki çizgi romanlara aşina olmamakla ilgili bir sorun: Çünkü Cap, Avengers dendi mi ilk akla gelen üç karakterden biri, bunlardan da muhtemelen birincisi. O yüzden, Captain America’sız bir Avengers filmi düşünülemez.

2- Captain America, ister çizgi romanda, ister sinemada, doğrudan sadece Amerika’yı yüceltmesi için yaratılmış bir figür gibi gözükse de, bu karakterin sadece 1941-45 arası yaşadığı dört – beş sene için doğru. Bunun haricinde, karakterin aktif olduğu elli senelik bir dönem bulunuyor – ve bu elli senede Captain America karakter gelişimi olarak iki boyutlu bir propaganda malzemesi olmayı bırakıp, Marvel’ın başlıca süper kahramanlarından biri haline geliyor.

3- Dolayısıyla, modern çağları ve günümüzün Marvel Evreni’ni düşündüğünüzde, Captain America’nın asıl olayı, “ideal Amerikalı”, “Amerikan Rüyasının sembolü” olmak değil, “İdeal Avenger”, “İdeal Kahraman” olmak. Bunun içinde Amerikan Kahramanı orijini elbette rol oynuyor, ama açıklamaya çalıştığım gibi, o kadar da fazla değil.

Son iki resim arasındaki bölüm, yazıya 14.04.2014 tarihinde eklenmiştir.