DC Comics İncelemeleri

Batman: Zero Year

zeroyearkapak“Batman okumaya başlamak istiyorum, fakat nereden başlayacağımı bilmiyorum. Ana evrende geçen, Batman’in doğuşunu anlatan, ilk resmi Batman çizgi romanı hangisi?”

Ağustos 2014 ile birlikte, yukarıdaki sorunun cevabı, bu yazıda ele alacağımız çizgi roman, yani Batman: Zero Year. Şu anda da sürmekte olan resmi devamlılık içinde, Batman’in doğuşu bu hikayede anlatılıyor. 

Serinin bir okuma listesi için, şu yazıya göz atabilirsiniz.

 

 

DC Comics’in New 52 sıfırlaması, pek çok soruyu beraberinde getirmişti. Batman gibi, zengin bir hikaye arşivine sahip olan karakterlerin, daha önceki hikayelerinin ne kadarının resmi kalacağı, ne kadarının silineceği, önemli bir soru işaretiydi – hatta pek çok açıdan, hala soru işareti olarak kalmaya devam ediyor.

DC Comics yetkililerinin yaptığı açıklamalar da, çoğu zaman tatmin edici değildi. Hangi hikayelerin resmiyetlerini koruduğu sorulduğunda, Adnan Menderes-vari bir özet yapacak olursak, “Halka mal olmuş Batman hikayelerinin geçerliliklerini koruyacağını” söylüyor, ama konuyla ilgili kesin bir bilgi vermekten, veya kesin bir liste sunmaktan kaçınıyorlardı. New 52’daki ilk Batman hikayesinde, bariz bir şekilde yıllardır Batman’liği sürdüren bir Bruce Wayne ile karşılaşıp (Court of Owls), kendisinin Joker’la daha önceden pek çok kez yüzleştiğini (Death of the Family) de kesin olarak gördüğümüze göre, “beğenilen, sevilen hikayelerin” resmiyetlerini koruması mantığını da akılda bulundurarak, sitemizde daha önce de incelediğimiz Year One hikayesini, hala Batman’in orijin hikayesi olarak kabul ediyorduk.

Açıkçası, Batman: Zero Year hikayesinin adını ilk duyduğumda, kısa süre için heyecanlandığımı itiraf etmeliyim. Orijin olarak Year One’a dokunulmasını beklemiyordum, ve “Year One – Birinci Yıl, Zero Year – Sıfırıncı Yıl” gibi bir mantık kurarak, bu hikayenin Bruce Wayne’in Gotham’a dönmeden önceki halini anlatabilecek bir seri olabileceğini düşünmüştüm. Zira düşündüğünüzde, Batman’in ilk yıllarını anlatan Year One gibi, The Man Who Laughs gibi, The Long Halloween gibi, Dark Victory ve çok daha fazlası gibi pek çok seri var – fakat Bruce Wayne’in Gotham’dan ayrılıp, Batman olmak için eğitimini tamamladığı süreç hakkında bu kadar fazla materyal mevcut değil.

Dolayısıyla, Zero Year denilince, Batman Begins filminin ilk yarısındaki kurguya benzer bir hikaye fikri olabileceğini düşünerek heyecanlanmıştım.

Tabi ne yazık ki, durumun bu olmayacağı da kısa süre içinde kesinleşti. Batman: Zero Year, Batman’in Gotham’a dönmeden, ve Batman olmadan önce yaşadığı birkaç maceradan ufak kesitler sunuyor, ama asıl hikaye, Batman Year One’ın yerini alması için yazılmış, yeni ve New 52 için resmi bir Batman orijini.

Hikaye süresince, Batman temel olarak üç farklı tehditle mücadele ediyor. Bunlardan birincisi, DC’nin Zero Month sırasında ipucunu verdiği The Red Hood Gang, ve bu çetenin lideri olan, kimliği belirsiz ve sonradan Joker’a dönüşen Red Hood One; ikincisi ise, seride Bruce Wayne’in amcasının danışmanı olarak gözüktükren sonra, asıl niyetini ortaya koyan Edward Nygma, ya da daha iyi tanıdığımız adıyla, The Riddler. Üçüncü tehdit olarak tanımladığım şey bir karakter değil, doğrudan Bruce Wayne’in Batman haline gelme, bu konuda kendi kendisiyle, ve etrafındaki insalarla hesaplaşma süreci. sdfs

Zero Year’ın asıl çarpıcı yanı, “Zero Year” ismine de kaynak olan Riddler karakteri ile mücadele aslında. Zira Red Hood çetesi Gotham’ı terorize ediyor etmesine ama, asıl büyük hasarı veren Riddler oluyor, çünkü şehrin elektriğini kesip altyapısını tamamen kendi eline geçiren Riddler, şehri Christopher Nolan’ın üçlemesinin son halkasında, The Dark Knight Rises’da Bane’in soktuğuna benzer bir hale sokuyor. Öyle ki, kendi kontrolünün başlayıp, Gotham’ın neredeyse ilkel bir hale döndüğü sürecin başlangıcını, Zero Year olarak adlandırıyor, ve bütün takvim sistemini değiştirmeye kadar varacak planlar yapıyor. Batman’in kendine gelip Riddler’ı alt etmesi de o kadar kısa sürmüyor, ve Nygma şehri aşağı yukarı bir ay boyunca elinde tutmayı başarıyor.

Tabi sonunda, Batman hepsini alt etmeyi başarıyor, ve Kara Şövalye efsanesi de, bu hikayeyle başlamış oluyor.

Year One varken, ve kafamızdaki Batman imajını büyük ölçüde karşılamaya devam ederken, böyle bir seriye gerek olup olmadığı, tabi uzun süre tartışılabilir. Zero Year’ı okumadan önce, Batman orijininin bir güncellemeye ihtiyaç duyup duymadığını sorsanız, muhtemelen böyle bir şeye gerek olmadığını söylerdim. Ama seri yazılıp bittiğine göre, daha güncel, daha modern bir hikayenin olması da çok kötü bir durum değil. Sonuçta Zero Year kötü bir seri değil, ve Year One’ın yerleştirdiği orijin öğelerinin pek çoğunu muhafaza ediyor. En meşhur sahnedeki paralelliği şuradan görebilirsiniz. zeroyear3

Zero Year

Year One

Daha yeni bir öğe olan Riddler meselesi de, hikaye ciddi boyutlara çıkarılarak anlatılmış, ki bu da fena bir okuma deneyimi sunmuyor açıkçası. Year One’da Gordon’a verilen “hikayedeki insani taraf” meselesi, burada Alfred’e verilmiş gibi, ki Alfred – Bruce Wayne arasında, daha önceden görmediğimiz bu ikili karakter dinamiği, bence ciddi anlamda orijinallik de katmış seriye.

Snyder – Capullo ikilisinin çizgi romanlarında görmeye alıştığımız deneysel üsluplar da ara sıra karşımıza çıkıyor bu seride – bu ikili çizgi roman sanatıyla farklı şeyler deniyorlar, hikayeyi farklı boyutlarda anlatmaya çalışıyorlar ama, bana öyle geliyor ki hiçbir zaman ana akım çizgi roman okuyucusunu kaybetmeyi de riske etmiyorlar. Aşağıdaki gibi sahneler, tanıdık bir yemeğin üzerine, çok az eklenen yeni bir baharat gibi düşünülebilir.zeroyear4

Sonuç olarak, Zero Year’ı beğendiğimi söyleyebilirim. Batman, her zaman olduğu gibi, piyasadaki ortalama bir süper kahraman dergisinin çok üzerinde seyrediyor. Scott Snyder ve Greg Capullo istikrarlı olarak çok iyi işler çıkartmaya devam ediyorlar, bakalım Eylül ayında başlayan yeni büyük Batman hikayesinde de benzer bir performans gösterebilecekler mi?