The New 52’nun araya girmesi ile hikayesini tamamlamak için ileri bir tarihe ertelemesi gereken Grant Morrison’ın epik Batman hikayesinin artık son dönemecindeyiz. The Flashpoint’ten önce, dünyanın dört bir yanındaki Batmanvari kahramanları tek bir çatı altında toplayarak gizemli Leviathan’ın başlatacağı savaşa hazırlanan Bruce Wayne’i ve bu kahramanların başından geçenleri takip etmiştik. Fakat Flashpoint öncesine sığdıramadığı iki sayıyı da “one shot” şeklinde geçtiğimiz aylarda okumuştuk. O sayının sonunda Leviathan’ın başındaki kişinin kim olduğunu öğrendikten sonra artık bu son dönemeçte savaşı okuyacağız.
Bu sayıyı “spoiler free” yazmaya çalışacağım çünkü hem merakla beklenen hikayeyi okumak isteyip de henüz okumamış olanları üzmeyeyim, hem de ana hatları belli olsa da ayrıntılarda çok karmaşıklaşan Morrison hikayelerinden bir başkası olan Incorporated’le kafayı yemeyeyim.
İlk başta çizerimiz harika bir iş başarmış; Quietly, Pitarra, Cafu tarzı bir ton tutturan Chris Burnham hikayeyi daha da sürekleyici kılmış. Her karede kan revan içinde olan Batman ile Robin ve bulundukları oda çok vahşet içinde gözükmüyor. Bu aslında iyi bir şey çünkü Batman and Robin ile Morrison sürekli olarak bir chessy ton yakalamaya çalışıyordu- ki zaten bunu başarıyordu da. Yine de kavganın boyutunu ve aşırılığını basite indirgemiyoruz çünkü dediğim gibi Burnham bunu başarmış.
Morrison hikayeye çoğu Morrison hikayesinde olduğu gibi gelecekte olayların bittiği ya da “climax” noktasında neler göreceğimizi bir iki kare ile anlatarak başlıyor. Wayne’i anne ve babasının mezarında görüyoruz; “Her şey bitti Alfred” diyor ve arkasını dönerek James Gordon’a teslim oluyor. İlginç, ne hakkında olabileceği konusunda spekülasyon yapmayacağım çünkü teoriler dışında bir fikrimiz yok. Diğer incelemelerimi okuyorsanız; çıkacağından emin olduğum tahminleri dile getiriyorum sadece : )
Sayının hikayesinde ise Batman ve Robin- Halen Morrison’dan daha iyi bir Damian yazan çıkmadı Batman and Robin serisinde- Leviathan’ın keçi elemanlarını saf dışı etmeye çalışırken bir yandan da mutant’ların Leviathan’a yaptıkları nakliyatları kesmeye çalışıyorlar. Fakat peşlerinde dünyanın tüm suiskastçileri var çünkü Leviathan’ın tasarlayıcısı Damian’ı ona ölü ya da diri getirene büyük bir para ödülü koymuş. Bu durum tabii ki ikilinin hoşuna gidiyor çünkü tüm suikastçilerin Gotham’da olması, onları dünyanın bir yerlerinde arama zahmetinden kurtulmalarını sağlıyor.
Sayının sonunda önemli şeyler oluyor tabii ki ama kesinlikle okunması gerekli aksi halde başka yerden duyulunca aynı tadı vermeyecek olaylar bunlar. Yine, bir sonraki ayı çıkacak, Morrison’ın Batman sayısını beklerken buluyorum kendimi bu satırları yazarken. Flashpoint’ten önceki iki senedir her ay yaşadığım heyecan yine yavaş yavaş başlıyor.