Marvel Comics İncelemeleri

AvX Vs. # 3

Avengers vs. X-Men serisinin, düşünmeden, kasmadan, hikayeyi bilmeden okunabilmesi için yazılan ve sadece kavga  dövüş sahnelerinden oluşan tie-in serisi AvX VS., üçüncü sayısıyla devam ediyor. Bu sayıda, Avengers vs. X-Men # 5’de Phoenix Force tüm X-Men üyeleriyle birleşmeden gerçekleşen savaşları takip ediyoruz.

Bu sayıda, Avengers tarafından Black Widow, AvX serisimde şu ana kadar şaşırtıcı derecede önemli bir rol oynayan Magik ile karşılaşırken; bu seride daha önce Namor’u deniz altında yenerek “Oha” dedirten Thing de, Colossus – Juggernaut ile karşı karşıya geliyor.

 

 

Sayıya, iki ağır abinin mücadelesiyle, Thing vs. Colossus ile başlıyoruz. Hatırlarsanız Thing ilk sayıda Namor’u mağlup etmiş, Colossus da ikinci sayıda Spider-Man’ı kum torbası gibi kullanmıştı, o yüzden bu aslında daha önceki karşılaşmalarını kazanmış olan iki karakterin de mücadelesi oluyor aynı zamanda.

Jeph Loeb’in yazdığı ilk karşılaşma, diğerlerinden biraz daha farklı olarak doğrudan iki karakteri karşı karşıya getirmiyor. Colosuss’un Red Hulk ile mücadelesini görünce, “Acaba başlığı mı yanlış okuduk yahu?” diye tereddüte düşüyoruz, fakat Red Hulk büyük bir yumrukla Colossus’u başından savıyor, ve Colossus Thing’in önüne düşüyor.

Böylece, asıl karşılaşmamız da başlamış oluyor. Thing, yere düşenin dostu olmaz mentalitesiyle Colossus’u yerdeyken bir güzel benzetiyor, fakat Jeph Loeb’in anladığımız kadarıyla yazabildiği tek Juggernaut diyaloğu olan “I am unstoppable” lafı gerçek çıkıyor, ve Colossus Thing’i üst üste birkaç darbeyle Ay’ın oksijen bulunan tek bölgesi olan Blue Side’ın dışına itekliyor. Burada da, savaş Thing vs. Juggernaut olmaktan çıkıp, “Oksijene ihtiyaç duyan bir varlık” ile “Oksijene ihtiyaç duymayan bir varlık” savaşı haline geliyor. Bu durumda da, beklediğimiz şekilde, Juggernaut – Colossus, Thing’i yere sermeyi ve AvX serisindeki yenilmezlik ünvanını korumayı başarıyor.

Bundan sonra, iki Rus hanımefendinin savaşını takip edeceğimiz Black Widow vs. Magik mücadelesine dönüyoruz. Tabi sihirli güçleriyle çok ön plana çıkan Magik, bu savaşa da üstün başlıyor ve hatta ani bir hareketle hem kendisini, hem de Widow’u Limbo’ya teleportlayarak, ev sahibi avantajını da kazanmış oluyor.

Fakat, burada enteresan bir gelişme oluyor ve tıpkı Thing’in Namor’u denizaltında yenmesi gibii Black Widow da Magik’i Limbo’da alt etmeye başlıyor. Yarı Rusça, yarı İngilizce diyalogların eşliğinde hem Magik’i, hem de onun kendisine karşı kullanmaya çalıştığı iblisleri yenmeyi başaran Black Widow, en sonunda silahını kafasına dayayıp Magik’e kendilerini geri götürmelerini söylüyor.

Magik’in söz dinlemesiyle olay yeniden Ay’a taşınıyor, ve burada tam Widow ölümcül hamleyi vuracak derken, sihirli güçlerine son kez başvuran Magik, rakibini kurnazca alt etmeyi başarıyor, ve böylece hem X-Men tarafı, hem de Rasputin ailesi, geceyi yenilgisiz kapatmayı başarmış oluyor!

Yorumlar 

Bu seri son derece anlamsız ve hikaye açısından son derece önemsizmiş gibi gözükebilir. Aslında gözükebilir dememeliyim, çünkü gerçekten de öyle. Kesinlikle para verip almanıza değecek bir seri değil, fakat yazarlarımız bu konseptte temel olarak hiçbir anlamı olmayan, sadece komik derecede şiddet dolu filmleri taklit etmeye çalışıyorlar anladığım kadarıyla.

Ki diyaloglarla olsun, arada sırada karşımıza çıkan Fun Fact’ler (ve bu sayıdaki Grim Fact’ler) olsun, gülerek okuyabileceğiniz bir seri bu, o yüzden açıkçası tavsiye ediyorum, vaktiniz varsa eğlenceli bir seri.