Marvel Comics İncelemeleri

Avengers vs. X-Men # 8

Geçtiğimiz sayıda, Namor’un Emma Frost ile öpüştükten sonra, Cyclops’un liderliğine karşı çıkarak Atlantis ordusu ile birlikte Avengers üyelerinin bulunduğu Wakanda’ya saldırmasına tanık olmuş, ve böylece “Phoenix Five” olarak adlandırılan grubun kendi içindeki ilk çatlaklarını da görmüştük.

Bu sayıya da, kaldığımız yerden devam ediyoruz. Namor, diğer Phoenix Five üyeleri olmadan, tüm Avengers üyelerine ve Wakanda halkına karşı amansız bir savaşa girişirken, Avengers takımı da Hope Summers’ı koruyabilmek için ellerinden gelen her şeyi yapmaya devam ediyor.

 

 

 

Geçen sayıda Wakanda’dan K’un Lun adlı mistik şehre açılan portaldan geçmeyi başaran Wolverine ve Hope Summers, K’un Lun’a ulaşmayı başarıyorlar, fakat diğer Avengers üyeleri gelemeden, Wakanda Namor’un saldırısıyla karşı karşıya kalıyor. Son saklanma umutları olan K’un Lun’u Namor’dan korumak isteyen ekibimiz, portalı kapatmanın en mantıklı hareket olacağına karar verirken, şehre sadece Iron Man ve K’un Lun yerlisi Lei Kung dönebiliyor.

Wolverine, Iron Man, Lei Kung ve Hope K’un Lun’a vardığı sırada ise, Wakanda Namor tarafından yerle bir edilmeye başlanıyor. Captain America ve Black Panther, diğer Avengers üyeleri gelene kadar Namor’u oyalamayı başarırken, geçtiğimiz sayılarda X-Men takımının korktuğu tek Avenger olarak resmedilen Scarlet Witch dahil tüm Avenger üyeleri olay yerine geliyor, ve Namor hepsine tek başına karşı koymaya başlıyor.

Bu sırada, Utopia’da olayları takip eden Cyclops, Namor’un yaptıklarına sinirlenmekle beraber, en azından Avengers ekibinin nerede olduğunu artık bildikleri için kendi mantığı etrafında hareket etmeye devam ediyor, ve X-Men takımına Wakanda’ya gitmek için hazırlanma emri veriyor.

Fakat, Phoenix Five’ın geriye kalan dört üyesi Wakanda’ya gidene kadar, son derece beklenmedik bir şey oluyor, ve bütün üyeleriyle Namor’a saldıran Avengers ekibi, Namor’u – zor da olsa, ve tüm Wakanda’nın harabe haline gelmesine yol açsa da – durdurmayı başarıyorlar. Namor yenildikten sonra ise, iki enteresan olay daha gerçekleşiyor:

1- Phoenix Force’un Namor ile birleşmiş olan kısmı, Phoenix Five’ın geri kalan dört üyesiyle birleşiyor – bu şekilde, Phoenix Five artık  resmi olarak Phoenix Four oluyor, fakat hepsinin güçleri de tabi önemli miktarda artıyor.

2-Avengers ekibi, Tony Stark’ın Captain America’ya verdiği ufak bir cihazı kullanarak, K’un Lun’a bir başka portal daha açıyor, ve Phoenix Four ile yüzleşmek zorunda kalmadan kaçmayı başarıyor. Burada, aslında Namor’u alt ederek büyük bir iş başarmış olmalarına rağmen, aslında tek yaptıklarının diğer dört mutantı daha güçlü hale getirmek olduğunun farkına varan Avenger’lar, çaresizlik içinde hareket etmeye devam ediyorlar.

Serinin belki de en enteresan noktası da, sonunda gerçekleşiyor. Avengers vs. X-Men öncesi dönemde, deyim yerindeyse X-Men çizgi romanlarından tamamen silinen Charles Xavier, bu serinin altıncı sayısından sonra, bu sefer de sekizinci sayısında, Cyclops’un zihnine telepati ile girerek bir kez daha karşımıza çıkıyor – ve Cyclops’un yaptıklarının, kendisi için “acı verici” olduğunu açıklıyor.

Cyclops da eski akıl hocasına aynı sertlikte cevap verince, Xavier seride bundan sonra çok daha önemli bir rol oynayabileceğinin ipuçlarını veren şu lafı söylüyor: “Dur, ya da ben seni durdururum.”

Yorumlar 

Bu sayı, aslında serideki olayların devamlılığını sağlamak açısından biraz fazla olaysız geçen bir sayı gibi geldi bana, çünkü Avengers vs. X-Men’in bitişine yalnızca dört sayı kalmışken, Avengers ve X-Men arasındaki statükonun büyük bir değişim geçirmesini bekliyordum.

Elbette Namor’un güçlerini kaybetmesi ve onun Phoenix Force’unun diğer dört mutanta geçmesi (Biraz anime cümlesi gibi oldu, ama Cyclops’un kıyafetine verin artık) son derece önemli bir gelişme, ama bana kalırsa önümüzdeki sayılarda Marvel’ın bu mantığı – yani Phoenix Four’un güçlerini teker teker kaybetmesi mantığını – beklememeliyiz. Serinin bitimine yalnızca dört sayı kalmışken, X-Men’in daha büyük, daha anlık, daha hızlı bir güç kaybı durumu olacak muhtemelen.

Bu sayının yazarı olan Brian Michael Bendis, bana kalırsa Matt Fraction’dan daha iyi bir iş çıkartmış, en azından sayıyı okurken kendinizi klişe sularında boğulacakmış gibi hissetmiyorsunuz. Hickman’ın yazdığı sayılar kadar etkileyici – sürükleyici bir yazımı olmasa da, özellikle sonundaki iki sahne sayesinde – yani Avengers’ın “plansızlığı” ve Xavier’ın tehdidi sayesinde – önümüzdeki sayılar için bir merak uyandırdığını söyelmek de mümkün.

Kısacası, AvX # 8 her crossover’da görmeye alıştığımız “geçiş” sayılarından biri olmuş, ve asıl büyük olayları bir sonraki sayılara saklamış.