Marvel Comics İncelemeleri

Avengers vs. X-Men # 7

Marvel’ın bir iyi – bir kötü sayı şeklinde sürdürdüğü seri Avengers vs. X-Men, altıncı sayıdaki ortalamanın üstü hikayeden sonra, yedinci sayısıyla bir kez daha dibi görüyor. Meraklanan okuyucularımız için baştan söyleyeyim, hayır, Phoenix Force’un beş X-Men ile bir anda birleşmesi kadar absürt bir olay yok, fakat Matt Fraction beşinci sayıdan sonra, bu sayıyla da okunması acı veren bir sayıya imza atmayı başarmış.

Dediğim gibi, bunu konu kötü olduğu için, olaylar absürt olduğu için söylemiyorum – aslına bakarsanız bu sayıda çok dramatik olaylar yaşatmadan önemli değişiklikleri göz önüne sermeyi başarmış Marvel – fakat yazıların, diyalogların kendileri o kadar kötü ki; olayları okumak ve takip etmek güç hale geliyor

Tahmin edebileceğiniz gibi, sayıya iki hafta öncenin “No More Avengers” lafı üzerine olanları görerek başlıyoruz. Avengers ekibinin tüm karargahları kontrol altına alınmış, ve X-Men tarafı savaşı her açıdan kazanmış gibi gözüküyor. Fakat, Cyclops olayın Avengers’ı dünya aleme rezil etmekle, onları öldürmekle alakası olmadığını söylüyor – önemli olan, Avengers’ın elindeki tek gerçek tehdit olan Scarlet Witch’i ele geçirip, onun Phoenix Five’ı durdurmasını engellemek ve Avengers’ın bir takım olarak işlemesine son vermekmiş.

Bu girişten sonra, Magik’in Cyclops’u uyarmasıyla Avengers ekibinin ve Scarlet Witch’in yerinin bulunduğunu anlıyoruz, ve yedinci sayıda da, hiç vakit kaybetmeden, Avengers ve X-Men takımları birbirlerine giriyorlar. Bu noktadan sonra, Wanda’nın gerçek güç seviyesini görmeye başlıyoruz – Phoenix Force’a rağmen Magik’i alt etmeyi başaran ve Tony Stark’ın analiz edebilmesi için Phoenix Force’u olabildiğince meşgul eden Wanda, ancak Emma Frost’un Phoenix’in tam gücüne kullanmaya hazırlanmasıyla alt edilebilecekmiş gibi gözüküyor. Fakat, tam bu sırada Hawkeye araya giriyor ve Emma Frost’un neredeyse aşağılama dolu bir hareketi ile, ateşler içinde kalarak serinin ilk kurbanı oluyor.

Hawkeye’ın ölümünden sonra, Avengers takımı savaş alanını terk ederken; X-Men ekibi de Utopia’ya geri dönüyor. Sadece birkaç sayfa sonra, Emma’nın Hawkeye’ı öldürmediğini, onu yalnızca etkisiz hale getirdiğini ve iyileşebileceğini öğreniyoruz – fakat, buna rağmen, X-Men içindeki ilk çatlaklar da sonunda ortaya çıkmaya başlıyor.

Cyclops, faşist tutumlarına rağmen, bunun bir savaş olmadığı ve kimsenin öldürülmemesi gerektiği konusunda ısrarcı davranırken; sonunda patlayan Namor, bunun bal gibi de bir savaş olduğunu, onun için bu noktadan sonra öldürmekten korkmamaları gerektiğini söyleyerek odayı terk ediyor.

Avengers tarafında ise, Tony Stark ve Black Panther’ın, tüm çabalarına rağmen Phoenix Force’u henüz tam olarak çözemediklerini, Avengers ekibinin de oldukça bitkin olduğunu görüyoruz – buna rağmen, Phoenix Force ile birleşmelerinden sonra, ilk kez X-Men ekibine karşı bir umutları var: Scarlet Witch!

Hope’un da bir “Phoenix Force ve X-Men uzmanı” olarak belirttiği gibi, Scarlet Witch X-Men’in gerçekten korktuğu ve çekindiği tek Avengers üyesi olduğundan, Captain America ve diğer Avengers üyeleri savaşta onu daha aktif olarak kullanmaya karar veriyorlar.

Birkaç sayfa sonra, iki takım – bu seride yüz on altıncı kere – dünyanın farklı yerlerinde karşı karşıya gelirken, Scarlet Witch ve Avengers’ın da onlara bir sürprizi oluyor: Dr. Strange’in verdiği büyülü bir kolyeyi takan Wanda, aynı anda tüm savaş alanlarında ortaya çıkmayı başarıyor ve X-Men’in affallayarak geri çekilmesini sağlıyor. Üstelik, bu savaş sırasında gerçek Wanda’nın da yardımıyla, Avengers ekibi de Transonic’i tutsak almayı başarıyor.

Bunun üzerine, Cyclops ile Namor arasında bir önceki savaştan sonra gerilmiş ipler neredeyse tamamen kopuyor. Namor, bunun bir oyun olmadığını, bir savaş olduğunu söylüyor ve Cyclops’un iyi bir lider olduğunu, fakat iyi bir hükumdar olmadığını ekleyerek hışımla yanından ayrılıyor.

Ve serinin sürpriz gelişmelerinden biri de burada gerçekleşiyor: Namor’un haklı olduğunu düşünen Emma Frost – yani Cyclops’un sevgilisi – Avengers ekibinin Wakanda’da olduğunu tespit ettiğini ve bunu Cyclops’a söylemediğini açıklıyor, ve ikili arasında Namor X-Men’e katılmasından beri devam eden romantizm, sonunda doruğuna ulaşıyor:

Bu sırada, gerçekten Wakanda’da bulunan Avengers üyeleri de, Hope’un eğitimini tamamlayabilmesi ve X-Men takımından kaçabilmesi için Iron Fist’in mistik şehri K’un Lun’a gitmeye hazırlanıyorlar. Takımın bir bölümü ışınlanarak Wakanda’dan ayrılıyor, fakat geride kalanlar, Cyclops’u artık dinlemeyi tamamen bırakmış olan Namor ve Atlantis ordusuyla baş başa kalıyor!

Yorumlar

Bu sayıyla ilgili bilmeniz gereken üç şey var: (1) Namor ile Emma Frost işi pişiriyor, (2) Namor artık Cyclops’u dinlemekten vazgeçmek üzere ve (3) Scarlet Witch X-Men’in yenilmesinde kilit rol oynayacak.

Bunun dışındaki her şey vakit kaybı. Matt Fraction’un diyalogları o kadar kötü ki, ben ciddi olarak kendisine sempati duymaya başladım. Çünkü, bu kadar kötü yazmasının, bu kadar özensiz bir iş yapmasının, tek bir açıklaması olabilir: Fraction bu işi yapmak istemiyor, yaptığı işe inanmıyor ve dolayısıyla ortaya çok kötü çalışmalar çıkıyor. Bunu dalga geçmek için falan söylemiyorum, profesyonel bir çizgi roman yazarının başka türlü bu kadar başarısız bir yazıma imza atması mümkün değil.

Açıkçası AvX # 7 için doğru olan benim bu incelemeyi yazmaktan ziyade, tek tek panellerden onlarca örnek seçip, bunların neden kötü olduğunu, teknik bir şekilde analiz etmeye çalışmam belki de. Bunca senelik bir çizgi roman okuru olarak, gerçekten nereden eleştireceğimi şaşırmış durumdayım. Fraction’un diyalogları tamamen klişelerden oluşuyor, konuşmalar tamamen samimiyetten uzak ve yapay duruyor, “diyalog” olarak karakterlerin ağzından çıkan konuşma balonlarıyla, konuşan karakterleri özdeşleştirmek mümkün değil, ufak olaylar saçma sapan yazılmış (Black Panther’ın yok yere Tony Stark’ı tokatlaması falan gibi enteresan hareketler var), Hope’un karakteri, rolü, lafları falan tamamen kafadan uydurulmuş, yahu noktalama işareti hatası falan var – anlatılacak gibi değil gerçekten.

Neyse, Fraction hakkında artık bir şey söylemiyorum, son derece başarısız işler çıkarıyor bu seride.

Çizimlerde de Romita’yı eleştiriyorduk, ben bu sayıda Copiel’ın da sıkıntılı karelerini gördüm açıkçası, şu Captain America portresi hiçbir okuru tatmin etmeyecektir muhtemelen.

Söylenecek fazla bir şey yok. Bu sayı da olmamış, artık önümüzdeki sayılara bakıyoruz.