Marvel Comics İncelemeleri

Wolverine and the X-Men #11

Wolverine and the X-Men, Avengers vs. X-Men serisi içindeki tie-in’lerde belki de “tie-in” sıfatını en çok hakeden seri olmaya, 11. sayısıyla devam ediyor. Hatırlarsanız, geçtiğimiz sayıda olayın kendisi için çok önemli olaylar yaşamasak da, iki X-Men Cephesinin, Wolverine ve Cyclops’un uzun ve ciddi bir konuşma yaşadığını, Wolverine’in Cyclops’a katılmayı reddettiğini, fakat bazı diğer X-Men’lerin Cyclops tarafına katıldığını görmüştük.

Bu sayıda da, biri hikayenin arka planındaki bazı “mantıksızlık”ları ortadan kaldıran ana hikaye olmak üzere, üç farklı kurgu okuma fırsatı buluyoruz.

Hikayenin en başı ve en sonunda yaklaşık üç – dört sayfayla işlenen bir hikaye, Wolverine’in okulunda eğitim görmekte olan, Shi’ar imparatoru Gladiator’un oğlu Kid Gladiator’a yoğunlaşıyor.  Phoenix Force’un gücünü bilen ve Hope Summers ile birleşmesinin evrensel sonuçlarından çekinen Shi’ar’ların Hope’u ortadan kaldırmak için kendi adamlarını gönderdiklerini, önceki sayılarda görmüştük. Bu sayıda da, Kid Gladiator’un olaylardan uzak kalması için bir uzay gemisiyle gezegenden ayrıldığını görüyoruz. Fakat, X-Men’e karşı soğuk tavırlar takınan Kid Gladiator, Wolverine’in okulunu benimsemiş olacak ki, henüz ilk sayfalarda uzay gemisinden kaçarak arkadaşlarının yanına geri dönüyor. Sayının sonunda ise, (gerçek) Gladiator’un, “Oğlum nerede hüleayn?” şeklinde, X-Mansion’a geldiğini görüyoruz.

Hikayenin ikinci kurgusu, geçtiğimiz iki ayın AvX dergilerinde artık klişeleşen, X-Men ve Avengers üyelerini farklı yerlerde savaştırma olayı. Bunda kayda değer bir şey yok, daha önceki pek çok çizgi romanda gördüğümüz gibi, X-Men ve Avengers üyeleri Latveria’da, Tabula Rasa’da, sağda solda kavga ediyorlar ve sonunda Hope’un Ay’da olduğunu öğrenerek kaçıyorlar.

Sayımızın asıl önemli noktası ise, internet aleminde de oldukça eleştirilen Wolverine – Hope durumunun açıklanması oluyor. Bildiğiniz gibi, serinin başından beri Wolverine kimseyi dinlemeden “Ben Hope’u bulur bulmaz öldüreceğim” şeklinde dolaşıyordu. Avengers vs. X-Men serisindeki ilk denemesi Hope’un kendisini canlı canlı yakmasıyla sonuçlanmış, düşünmeden hareket etmesi ve kimseyi ciddiye almaması da Captain America tarafından Antarktikta’ya fırlatılarak “cezalandırılmıştı”.

Bundan sonra, Avengers vs. X-Men’in dördüncü sayısında, herkes kendisini ararken Hope Wolverine’i bulmuş, ve aya gitmek için başka kimseden değil, kendisini ne pahasına olursa olsun öldürmek isteyen Logan’dan yardım istemişti. Logan da, birkaç bira uğruna, Hope’u bir süreliğine öldürmemeyi kabul etmişti. Tabi bu durum, pek çok okuru şaşırttı ve sinirlendirdi: Her şeyden önce, Schism’de çocukların hayatlarının tehlikeye atılması nedeniyle Cyclops’tan ve Utopia’dan ayrılan Wolverine, nasıl oluyordu da yine bir çocuğu öldürmeyi böylesine kafaya takmıştı? Peki madem kafaya takmıştı, Hope’un AvX # 4’de verdiği birkaç bira mı onu öldürmemeye ikna etti?

İşte bu sayının ana noktası, Ay’a gidecek uzay gemisini alana kadar Hope ve Wolverine’in birlikte yaşadıklarını konu alıyor. Uzay gemisini çalmak için bir AIM karargahına sığan ikili, burada kendilerini durdurmaya çalışan pek çok kişiyle savaşıyorlar, ve Hope’un Phoenix Force güçlerinin bir kez daha ortaya çıkmasıyla sağ salim Ay’a ulaşmayı başarıyorlar.

Fakat olaylardan daha önemlisi, bu sayıda yine Wolverine’in iç dünyasına giderek, Jean’in yaşadığı her şeye rağmen, aslında “Onu bulur bulmaz öldüreceğim.” lafının Wolverine’in gerçek hisleri olmadığını, Logan’ın içten içe Hope’u hiçbir zaman öldüremeyeceğini bildiğini görüyoruz. Bu şekilde, Wolverine’in serinin başından beri takındığı tutumun, asla yapamayacağı bir şey olduğu gerçeğiyle yüzleşmesini izliyoruz, ve böylece bir anlamda Hope – Wolverine ilişkisi de mantık kazanmış oluyor.

Zaten yorumla çok karışık bir yazı olduğu için ayrıca yorum eklemek istemiyorum, fakat söylemek istediğim birkaç şey daha var. Açıkçası sayı “Wolverine’in Hope’u öldürmesi” olayının açıklanması açısından beni tatmin etti – fakat madem Wolverine’in iç dünyasına bu kadar girecektik, madem bu adamın konu hakkındaki hislerine neredeyse bütün bir sayı ayıracaktık, yeri gelmişken Logan’ın nasıl Captain America’nın kendisine yaptıklarını sindirip, yine Avengers ile çalışmaya karar verdiğini de görsek hoş olmaz mıydı? Bu sayıyı okuduktan sonra Hope ile Logan arasında olanlarda bana mantıksız gelen bir şey yok; ama Logan’ın o hareketi affetmiş olması hala mantıklı gelmiyor.

Bir de, çizimleriyle çok eleştirdiğimiz bu serinin bu kez farklı göründüğünü farketmiş olabilrisiniz – bu sayıda çizerliği Nick Bradshaw üstlenmiş ve bana kalırsa Bachalo’ya göre daha temiz bir iş çıkartmış, bunu da bir yan not olarak ekleyelim.