DC Comics İncelemeleri

Multiversity: The Society of Super-Heroes

multiversityssosh1Grant Morrison’un yıllardır beklenen serisi Multiversity’nin ilk sayısını, şurada kısaca incelemiştim. Aradan geçen sürede, Multiversity’nin ikinci ve üçüncü sayıları da piyasaya çıktı.

“İkinci sayının” incelemesine geçmeden, “serinin” numaralandırılması hakkında kısa bir bilgilendirmeyle başlamak sanırım en doğrusu olacak. Multiversity, “1 – 2 – 3” diye giden normal serilerin aksine, birbirinden bağımsız “one-shot”lar üzerinden ilerliyor. Dolayısıyla, Multiversity # 1 adıyla incelediğimiz sayı gerçekten “Multiversity # 1” olsa da, bu ikinci sayı Multiversity # 2 değil – bu sayının adı, resmi olarak (hazır olun!) The Multiversity: The Society of Super-Heroes: Conquerors from the Counter World # 1 şeklinde.

 

Dolayısıyla, The Multiversity # 1, ve The Multiversity: The Society of Super Heroes: Conquerors of the Counter World # 1 sayıları, teknik olarak iki farklı serinin ilk, ve şimdilik tek sayıları olarak da görülebilir. Elbette bu, bizler için, Multiversity kapsamında çıkan ve birbirini takip eden iki sayı oldukları gerçeğini fazla değiştirmiyor.

Tabi sayıların birbirlerini takip ettiğini söylemek de yüzde yüz doğru değil. İlk sayıda yeni bir tehdidin bütün Multiverse düzenini alt üst etmesini konu alan Multiversity, bu ikinci sayıyda tamamen farklı bir kurguya yönelmiş.

Çizgi romanın kapağına bakacak olursanız, sol tarafta sıfırdan elli bire kadar sayıların küçük yuvarlaklar içinde listelendiğini görebilirsiniz. Bunlar, DC Comics’in elli iki evrenlik Multiverse düzenini temsil ediyor. Bu görselden ne kadar anlaşılır bilmiyorum, fakat bu elli iki sayı içinde, iki tanesi vurgulu bir şekilde yazılmış: 20 ve 40 diğer sayılardan daha ön planda yer alıyor, çünkü Society of Super Heroes bizi Earth-20 ve Earth-40’nin konu alındığı bir maceraya götürüyor.

multiversitysosh3

Hikayenin temeli, Earth-20’nin en büyük süper kahramanı olan Doc Fate’in, kendi etrafında bir süper kahraman grubu kurması üzerine kurulu: Earth-20’nin Green Lantern’ı Abin Sur’dan kendi evrenlerinin başka bir evrenle karşı karşıya geleceğini öğrenen Fate, bu durumu engellemek için Society of Super Heroes adlı bir grup kuruyor, ve sayının adı da buradan geliyor: Society of Super Heroes adıyla bir araya gelen Earth-20 süper kahramanları, “Counter World”den gelen istilacılar ile savaşıyorlar.

Burada, Superman’siz, Batman’siz iki alternatif DC Evreni’nden bahsediyoruz. Crisis on Infinite Earths hikayesinden beri, DC Evreni’nin Superman / Batman öncesi dönemi olarak kurgulanan / retconlanan “Altın Çağ” karakterleri bu hikayenin de merkezinde yer alıyor. Bu kurgunun ruhuna son derece uygun olarak, Morrison ve Sprouse oldukça pulp-vari bir hikaye yazmayı tercih etmişler – bu açıdan elimizde son derece sağlam bir çizgi roman var.

Grant Morrison’un aşırı kompleks, çok boyutlu, üzerine kafa yorulması gereken hikayeler yazdığını artık kendisini okumayanlar bile gayet iyi biliyor. Burada ise, bir istisna ile karşı karşıyayız: Hikaye yine onlarca detay üzerine inşa ediliyor, yine karışık öğeler işleniyor fakat, bu sefer tek sayı olarak da gayet rahat okunabilen bir eserden söz ediyoruz. Tek sayılık iyi hikaye kültürünün artık neredeyse tamamen kaybolduğu Amerikan çizgi roman endüstrisi içinde, bu sayı eski günleri hatırlatan hoş bir deneyim aslında.

multiversitysosh4

Tabi bu demek değil ki Society of Super Heroes tek başına okunabilecek / okunması gereken bir hikaye: Morrison’un yazdığı başka hiçbir şeyi okumadan, Multiversity’nin genel kurgusuna hakim olmadan sayıyı baştan sona okuyup keyif almak imkansız değil, fakat gerçekten çok zor. Multiversity’nin ilk sayısından devam eden kurgu öğeleri (“lanetli” çizgi roman fikri başta olmak üzere), DC’nin son dönem hikayelerinden örnekler ve çok ilginç bir gelecek hikaye ihtimali, bu sayıyı büyük çerçevede de önemli kılıyor. Ama anlatılan hikaye, bir başlangıcı, ortası ve sonu olan, bir sayı içinde sona eren bir hikaye.

Detay manyağı okurlarımız için, Morrison’un geçmişiyle bu sayı arasındaki bağlantıdan kısaca söz edeyim. Bu sayıda gördüğümüz Earth-20 kurgusu, büyük ölçüde Final Crisis’in ilginç tie-in sayılarından Superman Beyond’da, oldukça kısa süreliğine gördüğümüz Earth-20’ye benziyor. Morrison’un, yıllar sürecek bir dev bir kurguyu böyle etraflıca kurgulamış olması gerçekten takdire şayan.

Bahsettiğim gelecek hikaye ihtimali ise, başta DC’nin haftalık serileri Future’s End ve Earth 2: World’s End olmak üzere çeşitli ipuçlarından yola çıkılarak ortaya atılan, Ana Evren / Earth 2 savaşı teorisi – eğer bu sayıda gördüğümüz gibi, evrenler arası savaşlar mümkünse, Earth 2 ile ana New 52 evreni de benzer bir savaşta karşı karşıya gelebilirler mi?

Bu soruya cevap vermek için henüz erken, ama olur da böyle bir senaryo izlenirse, Multiversity’nin öneminin artacağı da kuşkusuz.

multiversitysosh5

Peki, gelelim bu sayının negatif yanlarına…

Dürüst konuşmak gerekirse, “negatif yan” olarak sıralayacağım şeylerin hiçbirisi, okuma zevkini düşüren veya eserden daha az keyif almanızı sağlayan şeyler değil. Fakat değinilmesi gereken üç nokta var.

Birincisi, $4.99’luk etiket fiyatı – fakat bu çok önemli değil. Evet, Multiversity kapsamında çıkan sayılar normal bir çizgi romana göre daha pahalı, ama aynı zamanda daha kaliteli – o yüzden bence hakkını veriyor.

İkincisi, Multiversity # 1’in de incelemesinde de söylediğim bir kurgu benzerliği. Multiversity, normal şartlarda, oldukça benzersiz bir çizgi roman konsepti – daha doğrusu benzersiz olması, sektörde eşi benzeri olmaması gerekiyor. Fakat, ilk sayıda dikkat çeken New Avengers – Multiversity benzerlikleri, bu sayıda da devam ediyor. Öyle ki, aşağıdaki ikinci panel New Avengers serisindeki kurgunun neredeyse kelimesi kelimesine bir özeti.

multiversitysosh2

Bunca yıldır – büyük ölçüde yetiştirme / yayın sıkıntıları nedeniyle – geciken bir hikayenin, sonunda çıkmaya başladığında, muhtemelen kendisinden sonra kurgulanmış, hatta ironik olarak, Morrison’un kendisinden fazlasıyla etkilenilerek kurgulanmış bir başka hikayeyle bu kadar benzeşmesi, sanıyorum ya şansızlık, ya da ironi olarak tanımlanabilir.

Bir blog yazarı, bu kurgu benzerliğine dikkat çekerken, “İki hikayenin de önümüzdeki Mart ayı civarında sonlanacağının” altını çizmiş ve şakayla karışık olarak, bu bir “Marvel – DC Crossover’ı çıkarsa hiç şaşırmam” diye eklemiş. Kurgular gerçekten bazı noktalarda birbirine o kadar yaklaşıyor, iki şirket birbirinin karakterlerini o kadar eğlenceli bir şekilde kullanıyor ki, resmi bir şey olmasa bile Morrison ile Hickman’ın gizli gizli bir şeyler çeviriyor olma ihtimali insanı gülümsetiyor. Bu fikir Bleeding Cool’da haber bile olmuş:

http://www.bleedingcool.com/2014/09/17/are-grant-morrison-and-jonathan-hickman-planning-a-marveldc-crossover-reading-avengers-and-multiversity-today/

Üçüncü negatif nokta ise, Multiversity’nin genel bir kurgu olma potansiyelinden ziyade, Morrison’un çeşitli açıklamalarında da belirttiği gibi, gelecek hikayeler için bir taban olarak bırakılması ihtimali. Multiversity gerçekten adına, yıllardır yarattığı beklentiye yakışan bir hikaye olacak mı? Yoksa yalnızca DC Comics’in çoklu evren düzenindeki farklı kurguları ziyaret etmekle yetinen bir seri mi? Bu daha etraflıca cevaplanması gereken bir soru, dolayısıyla üçüncü noktayı irdelemeyi bir sonraki sayının, Multiversity: The Just’un incelemesine bırakıyorum.

Bunun haricinde, tüm zamanların en uzun isimli çizgi romanlarından bir tanesi olan Society of Super Heroes: Conquerors of the Counter World, gerçekten harika bir çizgi roman. Morrison, Sprouse, pulp, iyi işlenmiş karakterler, ilgi çekici bir kurgu, gelecek için uyandırılan merak, mistik bir atmosfer, devam eden temalar, son derece kaliteli bir görsellik, tam dozunda aksiyon, mizah ve süper kahraman harmanı… Not verme konusundaki görüşüm sitenin takipçileri arasında sanıyorum iyi biliniyor, ama 10/10 diye bir şey varsa, bu eser benim için bu nota yakın çizgi romanlardan bir tanesi.